Temelli: Tecrit ve savaş sürerken barış da tasarruf da olmaz
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, İmralı tecridi ve savaş politikaları sürerken barışın da tasarrufun da olamayacağını vurguladı.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, İmralı tecridi ve savaş politikaları sürerken barışın da tasarrufun da olamayacağını vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi. Temelli, Soma’da 301 maden işçisinin katledildiği facianın yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, "Yakın zamanda İliç’i yaşadık, 9 emekçiyi kaybettik. O acımız da tazeliğini koruyor. Maden faciaları, işçi cinayetleri, iş güvenliğinin olmaması gibi konular artık normalleşmiş diyebilirim" dedi.
9’UNCU YARGI PAKETİ
9’uncu Yargı Paketi tartışmalarına değinen Temelli, paketi "yeni bir adaletsizlik adımı" olarak nitelendirdi. Temelli, "Bir başlık da etki ajanlığı. Aslında insanları muhalif olmaktan kaynaklı haklarını ortadan kaldıracak bir adımın hazırlığını görüyoruz. Daha önce biliyorsunuz bir dezenformasyon yasası söz konusu olmuştu. Bu yasa konuşulurken dedik ki; siz bunu gündeme getirdiğinizde niyetiniz bir dezenformasyonu ortadan kaldırmak değil, dezenformasyonu kendi tekelinize almaktır. Öyle de oldu. İletişim Başkanlığı merkezi bir dezenformasyon merkezi vardır. Bir algı yönetimi merkezi vardır, bir yalan haber üretim merkezi vardır, bir trol merkezi vardır. Dolayısıyla amaç özgür basını susturmaktır, amaç sosyal medya üzerinden özgürlüklere yani muhalif olma haklarına saldırmaktı. Nitekim öyle oldu" dedi.
'İMRALI'DA TECRİT BİTMEDİKÇE BARIŞ MÜMKÜN DEĞİL'
"Eğer bir yargı paketi hazırlayacaksanız ve derdiniz adalet ise derdiniz hukuk devleti adına bir adım atmaksa hukuk devletini yeniden inşa edersiniz" diyen Temelli, "Bu yargı paketinde bunu göremiyoruz. Bunu yaparsanız ancak o zaman Türkiye’de barışı, siyasi barışı, iktisadi barışı, toplumsal barışı sağlamak için adım atmış olursunuz. Türkiye’nin öncelikle ihtiyaç duyduğu şey siyasi barıştır. Siyasi barışın sıfır noktası 25 yıl önceye dayanır. 1999 yılına dayanır. İmralı Adası’nda inşa edilen istisnai duruma dayanır. Dolayısıyla bu sıfır noktasından ülkeyi kurtaramadığınız sürece, tecride son veremediğiniz sürece, Sayın Öcalan’ı bu anlamda yeniden bir muhatap kılmadığınız sürece Türkiye’de bir siyasi barış mümkün olamamaktadır. Türkiye’de yapılan bütün yasalara dönüp baktığımızda bunun bir Sayın Öcalan endeksli, İmralı endeksli bir tarafının olduğu bir gerçekliktir. Kürt meselesinin demokratik çözümünden kaçmak adına böyle bir endeksle hareket eden bir anlayışın demokratik bir ülkeyi var etmesi ya da demokratik bir anayasayı yapması sizce mümkün müdür? Kuşkusuz mümkün değil" ifadelerini kullandı.
KOBANÊ DAVASI
Temelli, 16 Mayıs’ta Kobanê Davası'nda karar çıkmasının beklendiğine işaret ederek, "Kamuoyunun, toplumun, vicdan sahibi tüm insanların beklentisi bu davada yargılananların tümünün bir an önce tahliye edilmesidir. Çünkü bu bir kumpas vakasıdır. Bu iddianameye bakan herkes bunu görür. Bir kişi bu iddianameyi ciddiye alıp okursa zaten bunun adını çok net koyar. Biliyorsunuz ilk yargıç çeteci çıktı. Bu iddianameyi hazırlayan savcı hakkında da bir sürü iddia söz konusu. Başlı başına bu kumpas vakasını bir an önce sonlandırmak gerekir. Yargı paketlerinden daha önemli olan şey, aslında adalet anlamında atılacak bu tür adımlardır. Aynı şekilde Can Atalay meselesinde de Osman Kavala meselesinde de Gezi meselesinde de yargının siyasallaşmasının sonuçlarını yaşıyoruz" diye konuştu.
'TASARRUF SAVAŞ POLİTİKASINA SON VERİLEREK SAĞLANIR'
Hükümetin bugün açıkladığı “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”ne dikkati çeken Temelli, şöyle devam etti: "Hem Cevdet Yılmaz hem Sayın Şimşek bundan çok değil, 5 ay önce genel kurulda öve öve bitiremedikleri bir ekonomi hikayesi bize anlattılar. Orta vadeli programın gücünden bahsettiler, kalkınma planının ne kadar muhteşem olduğunu söylediler. O gün onlara ne söylediysek dinlemediler. Hatta bizi itham ettiler, suçladılar. Fakat bugün gelinen noktada sanki 5 ay önce bu konuşmaları yapanlar onlar değilmiş gibi kamuda bir tasarruf tedbirine ihtiyaç olduğunu, bunun enflasyonla mücadele ve istikrar için kaçınılmaz olduğunu ifade ediyorlar. Halkı kandırmışsınız, algı yönetimi yapmışsınız. 5 ay sonra artık yolun sonuna geldiğinizi gördünüz ve tasarruf tedbiri almak istediniz. Güzel. Peki bize anlattığınız bir tasarruf tedbiri midir? Hayır.
Bakın bütün söylediklerine dair tam 45 dakika konuştular tek bir rakam vermediler. Ne kadar tasarruf yaptıklarının hesabını bile yapmadan basının önüne çıkmışlar. Bu kamu tasarruf tedbirlerinden ne kadar tasarruf yapacaklarına dair bir veri yok ortada. Niyet, sadece niyetlerini söylüyorlar. Bu niyetlerinin odaklandığı yer kamu hizmetleri ve kamu emekçileridir. Esas bakmaları gereken yere bakmamışlar; her zamanki gibi o neoliberal aşklarıyla yine emekçiye, emekçinin haklarına, toplumun kamusal haklarına göz dikmiş durumdalar ve tasarrufu orada arıyorlar.
Tasarruf barıştadır. Siz barışa dair adım atmadığımız sürece ne bütçeyi düzeltebilirsiniz ne de ekonomi düzeltebilirsiniz. Her gün Diyarbakır’da o kadar uçak kaldırır, Kuzey Irak’ı, Rojava’yı bombalarsanız bu ülkenin ekonomisi batar. Dışişleri Bakanınız fellik fellik bölgede dolaşıp savaş kışkıştırıcılığı yaparsa bu ülke batar. Barış tasarruftur. Bu ülke barışa hazırdır. Bu ülke bu konuda tasarruf yapmaya hazırdır. 31 Mart’ta bunu dile getirmiştir. Bu tasarruftan kaçamazsınız.
Zenginden vergi almıyorsunuz, finans sektöründen vergi almıyorsunuz, yüzde 70 dolaylı vergi alıyorsunuz, emekçilerin sırtına binmişsiniz hala diyorsunuz ki 'ben tasarruf yapacağım.' Gerçekten komik. Neden komik biliyor musunuz? Tasarruf yapacağınız yerlerden birisi taşıtlar. Yani kamudaki taşıtların sayısını ve yakıt giderlerini azaltacaklar böylece 3.4 trilyonluk bütçe açığına merhem olacaklar. Bu mümkün mü? Bunu ikincisi sınıf iktisat fakültesi talebesine söylerseniz size güler. Biliyorsunuz ben iktisat hocasıyım; Mehmet Şimşek gelse ‘derse gireceğim’ dese girme derim. Sınıfı bozarsın sen derim.
Dolasıyla iktisat bilmiyor. Bildiği iktisat aslında tükendi. Neoliberal iktisat onların amentüsü. Sermaye müritliği yaptıkları iktisat tükendi. 2008’de o iş bitti. Mehmet Şimşek hala 2008 dünya krizini, küresel krizini algılamaktan uzak. Meseleyi hala anlayamamış. ‘Eğer biz böyle bir bütçe yapmasıydık bütçe açığı yüzde 10’a çıkardı’ diyor. Bu kadar açık vermiş. 2,6 trilyon açıkla başlamış ‘yüzde 10’a çıkar’ diyor, zaten çıkıyor. Hiçbir hedefini tutturamadı. Enflasyon yüzde 70 olacak diye Mayıs’ta müjdesini vermiş.”