Topluma gözdağı için avukatlara saldırı
Polisler tarafından aranan ve tehdit edilen ÖHD Kadın Komisyonu Sözcüsü Çağla Leyla Kaya, avukatların iradesinin teslim alınarak topluma da gözdağı verilmek istendiğini söyledi.
Polisler tarafından aranan ve tehdit edilen ÖHD Kadın Komisyonu Sözcüsü Çağla Leyla Kaya, avukatların iradesinin teslim alınarak topluma da gözdağı verilmek istendiğini söyledi.
Türkiye’de son yıllarda avukatlara yönelik giderek artan baskı ve sindirme politikaları, fiziki saldırılar ve tehdit boyutuna ulaştı. Son bir ay içerisinde ÖHD üyesi avukatlar Berivan Barin, Çağla Leyla Kaya ve Lezgin Özalp, farklı şekilde devlet güçlerinin tehdit ve saldırılarına maruz kaldı.
Avukatlar, yaşadıklarını ve sebeplerini ANF’ye anlattı.
SUSMA HAKKINI KULLANDIĞI İÇİN
Kocaeli Emniyet Müdürlüğü TEM Şube’de gözaltında tutulan müvekkiline yönelik baskılara itiraz ettiği için polisin hakaretine maruz bırakılan avukat Berivan Barin, şunları paylaştı: “Kocaeli Emniyet Müdürlüğü TEM Şube’de müvekkilin ifadesi alındı. Kollukta müvekkile tüm sorular soruldu ve müvekkil soruların tümüne savcılık aşamasında yanıt vereceğini, üç gündür gözaltında tutulduğunu ve dosyada kısıtlılık kararının olduğunu belirtti. Tutanağın çıktısını beklerken ismini Müslüm olarak bildiğim kolluk memuru geldi. Müvekkilin üzerine yürüyerek, ‘Neden susma hakkını kullandın?’ diyerek psikolojik şiddet uyguladı. Bu duruma müdahale edip müvekkilin hakkını korumak istediğimde müvekkile eziyet ve işkence çektirerek yüzünü duvara çevirmesini, ellerini arkasına alarak ifade tutanağının çıktısını o şekilde beklemesini söyledi. Ardından memurlardan birine ‘Tutanak çıktısı gelene kadar kendisi o şekilde beklesin’ diye talimat verip ayrıldı. Yaklaşık yarım saat tutanağın çıktısını bekledik, ardından müvekkile sorulan soruların tutanağa geçmediğini fark ettik. Sadece susma hakkını kullandığına ilişkin bir sayfalık çıktı verildi.
Polis memuru, tekrar Müslüm diye bildiğim memuru çağırdı, Müslüm gelerek, ‘Savcının böyle talimatı var. Zaten susma hakkını kullandı, usul böyle’ dedi. Müvekkil, tutanağı imzalamak istemediğini, soruları tekrar görmek istediğini belirtti. Ben ve müvekkil ifade tutanağını imzalamadık. Müvekkil imzalamadığı için benimle tartışmaya başladı, üzerime yürüyüp parmak salladı, ardından ‘saygısız ve it’ kelimelerini kullanarak, ‘Haddini bil, yoksa bildiririm’ şeklinde tehditler savurdu. Ardından koridorda sesimizi duyan meslektaşlarım geldi ve tartışmaya son verildi.”
YAPTIĞIMIZ İŞ ÇOK KIYMETLİ
Hem hak ihlallerine ilk elden müdahale edebilecek hem de bu ihlallerinden toplumu haberdar edebilecek konumdaki avukatların saldırıya uğramasına şaşırmadıklarını belirten Barin, “Hak ihlallerini raporlamak, bunların devamlılığını önlemek, tedbirler getirmek, bu noktada toplumu duyarlılığa çağırmak, sosyal hukuk bilinciyle hareket eden avukatların görevidir. Mevcut sistem savunmayı kısıtlayıcı politikaları ile toplumsal krizler karşısında hiçbir söz söyleyemeyen hukukçular toplamı yaratmaya ve suya sabuna dokunmayan bir nesil yetiştirmeye çalışmaktadır. ÖHD’li avukatlar bu topraklarda yaşayan yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin mücadelesini vermektedir. Yaptığımız iş kutsal ve çok kıymetli bir iş. Bizler birtakım yanlışlıklara karşı çıktığımız için aşağılanıyoruz” dedi.
AVUKATI SİNDİRME ÇABASI
Avukatların iradesinin teslim alınmaya çalıştığını belirten Barin, bu şekilde diğer insanlara da gözdağı verilmek istendiğini, burada amaçlananın ise toplumu sindirmek olduğunu vurguladı. Barin, ÖHD’li avukatların mücadeleye devam edeceğinin altın çizerek, şöyle devam etti: “Yakın zamanda Anadolu Adliyesi’nde yüz binlerce liralık bir vurgun çarkı ifşa edildi. Sivas Katliamı, Vartinik Katliamı gibi hukuk krizlerinde ya zaman aşımı ya da beraatle sonuçlanan davaları biliyoruz. En nihayetinde Selçuk Kozaağaçlı, Can Atalay, Selahattin Demirtaş davalarını biliyoruz. Yani hukuk camiasının bütünüyle çürümüş ve yozlaşmış sistemde mesleğini ifa etmeye çalıştığı, sadece bu örneklere de bakılarak görülebilir. Bu somut saldırılar sadece bunun bir izdüşümüdür, bir parçasıdır. Avukatı sindirmek ve susturmak için en kaba zulüm ve baskı yöntemi uygulansa dahi ÖHD’li avukatlar örgütlü ve eksiksiz olarak hep beraber müdahale ve mücadele edecektir.”
SALDIRIYI KOLAYLAŞTIRDILAR
Avukatların mesleki faaliyetlerini yerine getirdiklerinde dahi güvende olmadıklarını kaydeden Barin, “Avukatlara saldırı meşrulaştırıldı ve kolaylaştırıldı. Kamu hizmetinde olan mesleğimizin avukatlık kanununa, anayasa ve yasalara uygun şekilde icra edilebilmesini denetlemek amacıyla varız. Bizler savunma hakkını temsil ediyoruz. Biz yargının zorunlu unsurunu yerine getiren kamu hizmetini icra ediyoruz. Bizler hak savunuculuğunu toplumsallaştırmaya çalışıyoruz. Bunu elit bir mesleki faaliyetten çıkarıp bir yaşam tarzına, bir aktivizme, toplumsal kesimlere yaymaya ve bu noktada duyarlılık ve farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Atölyeler düzenliyoruz, polis-devlet algısını yıkacak ve bu kutsallığa zeval getirecek. Bu tabusal konuları kamusal alana taşıyacak faaliyetlerde bulunuyoruz” şeklinde konuştu.
6 AYDIR SENİ İZLİYORUZ DEDİLER
Kendisini polis memuru olarak tanıtan biri tarafından evi aranan ve tehdit edilen avukat Çağla Leyla Kaya ise, özellikle mesleğe yeni başlayan genç avukatlara yönelik baskı ve sindirme politikalarının yoğun olarak yaşandığını dile getirdi. Kaya, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Evde otururken anneme bir telefon geldi, babamın ismini verdi, kimliğe benzer bir belge kaybettiğini söyledi. Bir olaya karışmış olabileceğini, delil olarak toplanmış olabileceğini ifade etti. Nasıl ele geçirildiğini bilmiyorlar ama kimliğe benzer bir belge ele geçirildi. Bu şekilde tuhaf bir konuşma yapılınca telefonu ben aldım. Bu şekilde insanları arayıp polis olduğunu beyan ederek dolandırıldığını ifade ettim. Dolandırıcı olup olmadığından emin olmak istediğimi ve avukat olduğumu söyledim. Ben bunu söyleyince ‘senin çalışma yerin adliyeler, buralar değil, polis merkezlerinde senin borun ötmez’ dedi. Bu şekilde ifadeler kullandı, ben de polis merkezinde de avukatların yeri olduğunu, oranın da çalışma alanı olduğunu beyan ettim. Sonrasında da ‘seni de takip ediyoruz, senin ismin avukat Çağla Leyla Kaya, ruhsatını da yeni almışsın, bunu da biliyoruz, dün öğrendiğin avukatlık işlerini bana taslayamazsın’ dedi. Ben de dolandırıcı değil polis olarak konuştuğuna ihtimal verdim ve polismiş gibi konuşmaya başladım. Ancak benim kimliğime ve aileme dair çok ayrıntılı bir bilgi verdiği için polis olabileceğine dair ihtimali üzerinde durdum ve sonunda tartışma yaşanırken ‘senin ne bok yediğini biliyoruz, neler yaptığını da çok iyi izliyoruz, sen bekle’ gibi, benim aleyhime bir şeyler toplanıyor ve gör bakalım başına neler gelecek gibi bir tehditte bulundu. Sonrasında ‘ben sizinle uğraşmak istemiyorum, gelir Fatih Emniyet’ten neler olduğunu öğrenirsiniz’ diye telefonu kapattı. Hangi birimden arandığımı sorduğumda ‘evrak arşiv toplanma biriminden arıyorum’ dedi.
EMNİYETE GİDİP SORDUM
Ertesi gün Fatih Emniyet’te söylediği birime gittim, söylediği birime gittiğimde kimse sizi buradan aramamıştır, bizim böyle bir telefon görüşmemiz olmadı, dediler. Telefon numarasını gösterdim, sizde kayıtlı mı diye, baktılar, kayıtlı değildi. Sonrasında aradığımda da bir lokantadan açtılar. Sonra tekrar aradığımda da ulaşılamıyordu telefon numarasına.”
GENÇ AVUKATLARI SİNDİRME
Kolluk kuvvetlerinde avukatlara yönelik bir ters düşme durumunun yaşandığını gözlemlediğini belirten Kaya, “Sanki bize cephe alarak, üstünlük kurmaya dönük hamleleri var. Genelde genç avukat olunca daha fazla üstüne gidip, daha fazla sindirme politikalarıyla ilgileniyorlar. Suruç anmasından sonra da avukatlar müvekkilleriyle görüşmeye çalıştı, Emniyet içerisinde darp edildiler. Eylem için bulunan avukat grubu da değildi. Mesleğini yapmak için polis merkezine girmeye çalışan avukatları da darp ettiler. Polis şiddeti her yerde artıyor, avukatlar üzerinde de artıyor. Bu kişinin sindirme, geri adım attırma, korkutma nedeniyle de aramış olabileceğini düşünüyoruz. Polisin olduğu üzerinde durmamız, avukatlara yönelik yaşananlardan dolayıdır. Uzak bir ihtimal değil” şeklinde konuştu.
AKP’Lİ BELEDİYE İSTEDİ DİYE
Kağıthane’de bir sokak kedisini kısırlaştırmak ve sahiplenmek istediği için AKP’li belediye yetkilileri tarafından sözlü saldırıya uğrayan, ‘Bize saldırdı’ denilerek gözaltına aldırılan ve polis aracında işkenceye maruz bırakılan avukat Lezgin Özalp ise çürümenin tüm topluma sirayet ettiğini belirtti. Özalp, o gün yaşananları, şöyle paylaştı: “Oturduğum binanın etrafında olan bir kediyi kısırlaştırmak gerekiyordu. 20 gün sonraya randevu veriyorlardı. Bir sokak kedisini 20-25 gün boyunca sokakta tutamazsın. Onu alıp ya evde tutman lazım ya da sağlıklı barınabileceği bir ortam yaratman gerekiyordu, onu eve aldım. Randevu günü götürdüm, tutanak imzalattım, ‘Kedi sokak kedisidir, nasıl uygun görüyorsanız kısırlaştırıp sokağa salabilirsiniz’ şeklinde tutanak imzaladım. Sonrasında sahiplenmeye karar verdim. Bana, ‘Bu senin kedin, sen kedini bize kısırlaştırmaya çalışıyorsun’ dediler. ‘Bu sokak kedisidir. Bu hizmetten faydalanması için bu şekilde davrandım’ dedim. Sahiplenme talebi öncesi de kediyi bana teslim edilmesini istemiştim. Bu işleri yasaya uygun bir şekilde yapmadıklarını anlatmaya çalıştım, gidip randevu aldım. Belediye Başkanvekilinin kapısına gittim. Avukat Murat Şahin’di adı. Sorunu çözmeye çalıştım, kendisi yoktu, asistanı vardı, birkaç yere telefon etti, sorunu çözeriz gibisinden sözler etti. 10 dakika sonra Belediye Başkanvekili geldi, durumu izah etmeye çalıştım, kendisi odasından bana cevap veriyordu. Saygısız bir tutum içerisindeydi. Durumu izah etmeye çalıştım; ‘sen hülleli işlem yapıyorsun’ dedi. Üstenci bir tavrı vardı.”
GÖZALTI VE İŞKENCE
Murat Şahin’in yıllardır AKP’nin birçok kademesinde görev yaptığını söyleyen Özalp, yaşanan tartışma sonra belediye binasına girişinin engellendiğini ve polisin gelip, hiçbir şey yokken kendisini işkenceyle gözaltına aldığını; işkencenin polis aracında da devam ettiğini kaydetti. Savcılık kararı olmadan gözaltına alındığını; poliste ifade vermemesi sonrası savcılığın kendisi hakkında bir günlük gözaltı kararı verdiğini belirten Özalp, kamera kayıtları olmasına rağmen “Kasten yaralama ve tehdit”le suçlandığını söyledi. Özalp, bir sokak hayvanının hakları arandığında dahi karşılarına bu şekilde çıkıldığını; bunun da toplumda ve yargıda yaşanan çürümenin en büyük göstergesi olduğunu dile getirdi.