Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) 4’üncü Büyük Kongresi, Atatürk Spor Salonu’nda sürüyor. Divan, partinin yeni isminin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olduğu açıkladı. HEDEP’in eş genel başkanlarının ise Tülay Hatimoğulları Oruç ve Tuncer Bakırhan'ın olması bekleniyor.
HEDEP'in Eş Genel Başkan adayı Tülay Hatimoğulları Oruç, ilk konuşmasını yaptı. Kongreye katılanları selamlayan Tülay Hatimoğulları, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Çocuklarının cenazeleri kargo kutularıyla gönderildiği halde 'barış' demekten bir adım geri atmayan Barış Anneleri hoş geldiniz. Yıllardır her cumartesi günü bıkmadan usanmadan çocuklarının kayıplarını aramak için nöbet tutan Cumartesi Anneleri hoş geldiniz. Toplumun bir araya gelerek dipten gelen bir dalgada neler yapılabiceğini gösteren Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz fidanlarımızın değerli aileleri hoş geldiniz. Gezi direnişçisi Can Atalaya’a buradan sevgi ve selamlarımız yolluyoruz.
Bu salon yoğun baskılara rağmen yüreği eşitlik, kardeşlik, demokrasi, barış ve özgürlük için atanlarla doluysa, bu Güneşin yoldaşları olan sizlerin onurlu mücadelesi ve direnişi sayesindedir. Kapitalist uygarlığın krizi dünyanın her köşesinde insanlık ve doğa için alarm veriyor. Dünyanın bir avuç zengini karlarına kar katabilsinler diye, milyarlarca insan ve doğa topyekün yok oluşa sürükleniyor. Kapitalist modernite ekonomik ve siyasi kriziyle baş edebilmek için küresel çapta ırkçı, ataerkil, aşırı sağcı ve faşizan siyasal güçleri iktidara taşıyor. Türkiye’deki Erdoğan iktidarı ve otoriter rejim de bu küresel sağ faşist dalganın üzerinde yükseliyor.
Son seçimlerde küresel ve yerli sermaye güçlerinin büyük bir bölümünün Erdoğan’ın arkasında durmasının sebebi budur. Giderek derinleşen ekonomik krizde sermaye arsızca zenginleşirken; işçilerin, emekçilerin, yoksulların payına daha çok açlık, yoksulluk, sefalet düşüyor. Artan hayat pahalılığına, düşen ücretlere karşı Erdoğan iktidarının tek söylediği 'Dişinizi sıkın, lokmalarınızı küçültün.' Bu tuzu kuruların haberi yok. Halkta ne sıkacak diş ne küçültecek lokma kaldı. Sabr-ı taşımız çatladı artık. Hz. Muhammed’in “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” kelamını hatırlatıyoruz: Karun gibi zenginleştiniz! Bizden değilsiniz. Türkiye’nin dört bir yanında işçiler direniyor. Selam olsun Agrobay işçilerine, Trendyol çalışanlarına, Vera Kâğıt ve Korning direnişlerine, Devrimci Yapı İşçilerine selam olsun.
DİRENİŞLER SELAMLANDI
Havamıza, suyumuza, toprağımıza göz diken sermaye düzenine ve iktidara karşı bıkmadan usanmadan direnenlere selam olsun. Selam olsun Akbelen, Cilo, Dikmece, Cudi, Kazdağları, Yırca direnişlerine… Yüzyılların en yıkıcı depremini yaşadık. Adeta kentler yok oldu. Afeti felakete çevirdiler. On binlerce insan enkaz altında yardım beklerken can verdi. Depremde yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum. Devletin ilk günlerde kurtarma çalışmalarında yoktu, şimdi de yok. Kış geliyor. Depremzedelerin sayısız sorunu var. Yaşam mücadelesi veren depremzede kardeşlerimizin, “buradayız, gitmiyoruz” diyenlerin sesi/soluğu olmaya devam edeceğiz. Bu iktidar bir felaket iktidarıdır. Türkiye ve Kürdistan açık cezaevine dönüştürüldü. İktidar yargısı kumpas ve siyasi soykırım davalarıyla adaletsizlik üreten bir mekanizmaya dönüştü.
Kobanê kumpas davası Ortaçağ’ın Engizisyon Mahkemeleri gibi. Haksız ve hukuksuz yere cezaevlerinde tutulan Gültan Kışanak'a, Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat’a, Figen Yüksekdağ’a, Leyla Güven’e, Selahattin Demirtaş’a ve onların şahsında siyasi rehine yoldaşlara; sürgündeki yoldaşlara selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyorum.
'HALK SEÇENEKSİZ DEĞİL'
İşsizlik, yoksulluk, barınma sorunu, mutsuzluk, umutsuzluk, geleceksizlik kader değildir. Seçeneksiz de değilsiniz. Biz buradayız, yanınızdayız. Türkiye ve Kurdistan mücadele tarihi devrimci, sosyalist ve yurtsever gençlik hareketinin öncülük ettiği sayfalarla dolu. Faşist rejime karşı demokratik ve özgür yarınlar için 21. Yüzyılın sosyalizmine, devrimci-yurtsever ruhuna uygun bir mücadeleyi büyütmenin tam zamanı.
Mayıs seçimlerinden sonra iktidar yeniden insanların inançlarına, yaşam tarzlarına açıktan saldırıyor. Buradan mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum: Dini istismar eden, İslam’ı siyasallaştıran her anlayışa karşı durma zamanı. Sizlerin sözleri, duruşları yaklaşımı 72 milletin bir arada yaşaması için o kadar kıymetli ki. Değerli Alevi canlar! Alevi toplumunu ötekileştiren, inanç olarak kabul etmeyen tekçi, mezhepçi zihniyete karşı “Eşit yurttaşlık hakkı temelinde” mücadelenizin ve duruşunuzun bugüne kadar olduğu gibi yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülkede inanan, inanmayan herkesin inancını, ibadetini özgürce yaşayabileceği, demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek boynumuzun borcudur.
'KAZANIMLARIMIZI KORUYACAĞIZ'
AKP iktidarı kadınların lehine olan en ufak bir kazanıma dahi tahammül etmiyor. Bu kazanımları yok etmek için canla başla çalışıyor. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizin hedef alınmasını, kadın kurumlarının kapatılmasını, kayyımlar eliyle işlevsizleştirilmesini İstanbul Sözleşmesinin bir gece yarısı gasp edilmesini, Nafaka hakkımızın gasp edilmesini asla kabul etmiyoruz. Kadın düşmanlığına, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret siyasetine karşı direnerek ve birleşerek mücadele etmeye devam edeceğiz. Erkekler tarafından katledilen, şüpheli biçimde kaybedilen her bir kadının hesabını sormaya devam edeceğiz.
İktidar güdümündeki cemaat ve tarikat yurtlarında gerçekleşen çocuk istismarlarına, çocuk ölümlerine, çocukların intihara itilmelerine seyirci kalmayacağız. Yoksulluk, işsizlik ve her türlü emek sömürüsüne karşı örgütlülüğümüzü, dayanışmamızı büyüteceğiz. Mülteci kadınların, engelli kadınların iki kez, katmerli ayrımcılığa maruz bırakılmasını asla kabul etmeyeceğiz.
Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren, erkek devlet şiddeti ile katledilen, susmadığı ve biat etmediği için cezaevlerinde rehin tutulan yoldaşlarımıza sözümüz var. Bedenimize, emeğimize, kimliğimize saldıran erkek egemen zihniyete karşı Kadın İttifakı ve dayanışmasıyla kazanan biz kadınlar olacağız. Bizler Roza Lüksenburg’un, Klara Zetkin’in, Şirin Tekeli’in, Sakine'nin, Seve'nin, Kader'in, Eylem'in, Hevrin Xelef'in ve Nagehan’ın yoldaşlarıyız. İran’dan Ortadoğu sokaklarından bütün dünyaya 'jin, jiyan, azadî' şiarının yayılmasına vesile olan Jina Mahsa Emînî'nin yoldaşlarıyız.
Ortadoğu ateş çemberi içinde. Emperyalizmin yüzyıllardır sömürü cenderesi altında yaşayan halklar büyük acılar içinde. Uğrunda mücadele edilen petrol kadar insan kanı döküldü bu coğrafyada. Bu coğrafya aynı zamanda görkemli direnişlerin yurdudur. Kürt halkının Rojava’da Arap halkı ve bölge halklarıyla birlikte IŞİD’e karşı verdiği mücadele çok anlamlı. AKP’nin Kürt düşmanlığı, Rojava’da ve Başur’da askeri varlıktaki ısrarı bölgeyi kan gölüne çeviriyor. Sivillerin yaşam alanlarını bombalayarak savaş suçu işliyor. Derhal bundan vazgeçilmelidir. Onbinlerin huzurunda Arap dünyasına çağrımızdır; Ortadoğu’da huzur ve barışın yolu Kürt ve Filistin sorununun çözülmesinden geçer. Bu sorunların çözümü için herkesi tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz!
'KÜRT SORUNU HEPİMİZİN SORUNU'
Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değil. Türkün de Arabın da yani hepimizin sorunudur. Tanka, topa, mermiye, özel harbe ayrılan bütçe bütün yurttaşların ekmeğini küçültüyor. Ekonomik kriz derinleşmiş, insanlar bir kuru ekmeğe muhtaç. İşçi, emekçi, çiftçi, esnaf, emekli sefalet içinde yaşıyor. Bunun sebebi sermaye düzeni olduğu kadar, Kürt’e en temel haklarını vermemek için yıllardır sürdürülen bu savaştır. Hangi halktan olursak olalım açlığımız, yoksulluğumuz aynı. Ekmeğimizi, kardeşliğimizi büyütmek için barışı, insanca, eşitçe, kardeşçe bir arada yaşayabilme koşullarını inşa edelim.
'ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI'
Barışı inşa etmek için İmralı tecrit rejimini ortadan kaldıralım. Kürt sorunun çözümü önündeki en büyük engel Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrittir. 32 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Tecrit derhal kalkmalı, bir an önce Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır.
İKİ KANAYAN YARA: FİLİSTİN VE KÜRT SORUNU
Filistin ve İsrail arasında devam eden çatışmalarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Yaşanan son çatışmalarda sivillerin de hedef alınıyor olmasından oldukça üzgünüz, öfkeliyiz. Herkesin başı sağ olsun. Çatışmaların bir an önce durdurulması çağrımızı yineliyoruz. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya ve Gazze’ye dönük saldırılarda siviller katlediliyor. İsrail’in yüz yılı aşkındır Filistin toprakları üzerinde devam eden işgal politikasını ret ediyoruz. Savaş ve çatışma alanlarında kadın bedeninin hedef alınması, teşhir edilmesi savaş suçudur, insanlık suçudur. Bunu asla kabul etmiyoruz. Mazlum Filistin halkıyla dayanışmak, mücadele deneyimlerinden öğrenmek için Deniz Gezmiş, Kürdistan devrimci hareketinden Abdullah Kumral mücadele verdi. Bizler bugün de Filistin halkının haklı mücadelesinin yanındayız. İktidar ise Filistin için yine dini istismar ederek timsah gözyaşı döküyor. Ve öyle kurtla yiyip kuzuyla ağlayarak Filistin halkının yanında olunmaz, ey Erdoğan bunu bilesin.
Ortadoğu’nun kanayan iki yara var; Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Yüzyıllardır emperyalistler ve yerli iş birlikçileriyle beraber kışkırttıkları din, mezhep ve halklar savaşına sahne olan Ortadoğu’da tek çözüm demokratik konfederalizmdir. Evet, bu çerçevede büyük Ortadoğu barışını inşa etmek için bütün halkları ortak enternasyonalist mücadeleye davet ediyoruz. Çözüm, Sayın Öcalan’ın geliştirmiş olduğu Demokratik Konfederalizmidir.
'GÜÇLENDİRİLMİŞ YEREL YÖNETİM' VURGUSU
Bir seçimi geride bıraktık. Yaz boyunca hem Mayıs seçimlerini değerlendirmek hem de yeni dönem mücadele hattımızı belirlemek için yüzlerce toplantı yaptık, onbinlerle bir araya geldik. Hatalarımızdan dersler çıkardık. Yeniden yapılanmayı yerelden merkeze, merkezden yerele doğru yeniden yapılanma süreci içindeyiz. Güçlendirilmiş yerel yönetim anlayışını hâkim kılmak için mücadelemiz var gücüyle devam edecek.
'HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI'
Egemen bloklara karşı ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet, özgürlük, barış, demokrasi mücadelesinin tarihsel ittifakıyız. Faşist-otoriter rejim kendini tahkim ederken mücadeleyi seçimlere, sandıklara hapsetmek isteyen ana muhalefete de bir çift sözümüz var; mücadele alanlarda, fabrikalarda, sokaklarda, köylerde, mahallelerde halkın arasında olur. Bizler ittifak politikalarımızı yeniden gözden geçirdik. Yeni dönemde bileşen ve ittifaklarımızla beraber en geniş toplumsal ve demokratik ittifakı kuracağız.
Buradan bir çağrı yapmak istiyorum; her aydın, yazar, gazeteci, sosyal demokrat, feminist, yurtsever; herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Gelin, bu ittifakı inşa edelim.
3. Yol ince, engebeli, uzun meşakkatli bir yoldur. Bizler bu yolu hep beraber kararlı adımlarla yürüyoruz. Cumhuriyetin 2. yüzyılında; işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, cinsel yönelimlerinden dolayı dışlananların, doğa ve insan hakları savunucularının, Kürtlerin, Alevilerin, bütün halkların ve inançların özgür, eşit, adil, barışçıl koşullarda yaşayabileceği Demokratik Cumhuriyeti, ikinci yüzyılda hep birlikte kuracağız. Gelin bir yüzyıl daha kaybetmeyelim. Bu ülkenin karayan yarası olan Kürt sorununu, Alevilerin sorununu, emekçilerin kadınların sorunları hep birlikte çözelim.
Bu irade bizde mevcuttur. Biz bu iradeyi 'Ene ül hak' diyen Hallacı Mansur'lardan, 'Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır' diyen Pir Sultanl'ardan, Mustafa Suphi'lerden, Behice Boran'lardan, Hikmet Kıvılcımlıl'ardan, Paramazlar'dan, Mahirler'den, Denizler'den, İbolar'dan, Mazlumlar'dan, Kemal Pir'lerden, Sakineler'den alıyoruz.”
Hatimoğulları, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenlere” diyoruz ki:
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”