Tülay Hatimoğulları: Kürtlere bomba yağdıran Filistin’in yanında olamaz

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kürtlere bomba yağdıranların Filistin’in yanında olamayacağını belirtirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için de mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Kazanmak İçin Yeniden HEDEP, Yeniden İstanbul" şiarıyla gerçekleştirilen İstanbul 2. Olağanüstü Kongresi'nin açılışında konuştu.

Kürt halkını ve direnen kesimleri selamlayan Tülay Hatimoğulları, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Cumartesi Anneleri Galatasaray Lisesi önünde açıklamalarını yaptılar. Bu, Cumartesi Annelerinin başarısıdır, kesintisiz direnişin başarısıdır. Selam olsun Cumartesi Annelerine! Onların sonuna kadar yanındayız, mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz.

Bizler bugün kongremizi gerçekleştirirken Ortadoğu inim inim inliyor. Uzun yıllardan beri Ortadoğu'da devam eden savaşlarda halklarımız hayatını kaybediyor. İnanın ki o toprakların altında uğruna savaştıkları petrol kadar insan kanı var ne yazık ki. Kürt halkı on yıllardır oralarda katlediliyor. Araplar, Ermeniler on yıllardır oralarda katlediliyor. Şimdi İsrail Gazze'ye yeni bir saldırı düzenledi ve bu saldırıda çoluk çocuk, kadın, genç on binlerce insan yaşamını kaybetti. Küçük Gazze şehrini, 2 milyon insanın yaşadığı bu şehri açık cezaevine çevirmiş durumlardalar. Buradan İsrail’in saldırılarını kınıyoruz. Barış mücadelesinin bu coğrafyadan yükselmesi için bizler HEDEP olarak dün olduğu gibi bugün de mücadelemizi sürdüreceğiz. Sınırları tanımadan barış demeye devam edeceğiz.

'KÜRTLERE BOMBA YAĞDIRAN FİLİSTİN'İN YANINDA OLAMAZ'

Gazze’de insanlar çoluk çocuk demeden katledilirken Kurdistan’a, Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Rojava’ya atılan bombalar dinmedi. AKP iktidarı İsrail’i ateşkes yapmaya çağırıyor. Biz bu iktidara diyoruz ki; sen Kürtlere bomba yağdırırken ne mazlum Filistin halkının ne de başka bir halkın yanında olabilirsin! Bugün Gazze’ye yapılan Efrîn’e de yapılmadı mı? Efrîn boşaltılmadı mı, bombalanmadı mı? İşte bu iktidar, halkın düşmanı olan bu iktidar asla ve asla halkların derdine çare üretemez bu şekilde.

İMRALI TECRİDİ

40 yıldır devam eden Kürt sorununun bu coğrafyada barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi dışında bir seçenek yoktur. Bugün eğer İstanbul’un göbeğinde ekmeğimiz küçülüyorsa, eğer işçiler yan yana gelip direniş ve grev yapmak istedikleri zaman onlara “bunlar bölücü, bunların yanında durmayın” deniyorsa bunun altında yatan neden Kürt sorunudur. O nedenle Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülene kadar hem Türkiye’de hem Rojava’da hem de dört parça Kürdistan’da mücadelemiz sizlerle beraber devam edecek. Bunun için tecrit derhal ortadan kalkmalıdır. Ancak biz Sayın Öcalan’ın üzerindeki ağır tecridin kaldırılmasıyla yetinmeyeceğiz. Kendisi fiziki özgürlüğüne de kavuşana kadar bu sorunun çözümü için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Buradan CPT’ye, insan hakları kurum ve kuruluşlarına ve Ortadoğu ve Türkiye’deki bütün halklara sesleniyoruz: Gelin tecridi hep birlikte kıralım, gelin Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için hepimiz sesimizi daha çok yükseltelim.

'YARGITAY KARARINI TANIMIYORUZ'

Yargı kokuşmuş durumda. Biliyorsunuz birkaç gün önce AYM’nin kararına karşı Yargıtay 3. Dairesi başka bir karar açıkladı. Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bırakılması için AYM bir karar almıştı ama bu karara karşı yargı içindeki kokuşmuş düzen, iktidarın koltuk değneği haline gelmiş olan Yargıtay 3. Dairesi bir karar aldı ve “AYM’nin kararını tanımıyorum” dedi. Bu kararla tarihin kara sayfalarında yer alacak bir hukuk skandalına imza attılar. AYM üyeleri hakkında da soruşturma açılmasını istedi Yargıtay. Bizler Yargıtay 3. Dairesinin kararını tanımıyoruz, Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır.

'DEPREMZEDELERİ UNUTTURMAYACAĞIZ'

Bugün aynı zamanda Gölcük Depreminin yıl dönümü. Gölcük'te deprem olmuştu ama bu depremde İstanbul da çok ağır bir şekilde etkilenmişti. 9 ay önce Maraş merkezli gerçekleşen depremde ise on binlerce yurttaşımızı, insanımızı, kentimizi, yaşamlarımızı kaybettik. Bu iktidar depremde insanları yalnız bıraktı, bu iktidar depremzedelere hala sahip çıkmıyor. Bu iktidar insanların ekmeğe ve suya ihtiyaçlarının olduğunun farkında değil ve bunları gidermiyor. Bütün bunlar konuşulurken İstanbul’u rant alanına çevirmeye çalışan iktidar yeni bir yasayı parlamentoda çıkardı. Kentsel Dönüşüm Yasası. Bu yasanın anlamı şudur. Bir gün bir mesajla size “evinizi, arsanızı rezerv alan olarak ilan ediyoruz” diyebilirler. Yani evinizin bir sabah kamulaştırıldığını görebilirsiniz. Buradaki amaç gerçekten depreme dayanıklı evler yapmaksa biz HEDEP olarak bunun yanındayız ama onların amacı bu değil. Onların amacı Kanal İstanbul Projesinde olduğu gibi İstanbul’u daha büyük bir rant alanına çevirmek ve yandaşlarına bu rantın kapılarını açmaktır. Buradan sesleniyoruz; bizler yaşam alanlarımızı sonuna kadar savunacağız. Bizler depremzedeleri -onların da bizden talep ettiği üzere- unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.

YEREL SEÇİM SÜRECİ

Herkesin merakla beklediği bir soru HEDEP’in yerel seçimlerde ne yapacağı. İstanbul için, Ankara için HEDEP ne yapacak? Bu soruya bizler çeşitli şekillerde ve zamanlarda yanıtımızı verdik. Burada İstanbul Kongremizi yaparken bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Partimiz Mayıs’taki genel seçimlerin çok geniş şekilde değerlendirmesini yaptı. Halkımızla, il-ilçe örgütlerimizle yapılan toplantıların sonuçları Genel Merkezimiz tarafından en detaylı şekilde değerlendiriliyor. Şu ana kadar gelinen noktada kararlaşmalarımız oldu elbette. En önemli kararlaşmamız kayyım atanan belediyelerimizi tek tek geri almaktır. Kayyım rejimi anti demokratik bir rejimdir, faşizmin ve otoriterleşmenin ta kendisidir. Kayyım rejimi Kürde “senin seçme ve seçilme hakkın yoktur” diyen bir anlayıştır. O nedenle ilk işimiz kayyım atanan belediyelerimizi geri almak, az farkla kaçırdığımız belediyelerin ise tamamını almaktır. Bunun için büyük bir halk seferberliği ilan ediyoruz. Bugünden itibaren İstanbul'da bulunduğumuz her mahallede gitmedik ev, çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayalım. Bu hem Kürdistan'daki seçimler için hem de Türkiye’nin batısındaki seçimler için oldukça önemli. Bunu mutlaka başarmalıyız.

Yine bize sorulan en önemli sorulardan biri şu; adaylarınızı nasıl belirleyeceksiniz? Bizler bu dönemde adaylarımızı belirlemek için önemli kararlar aldık. Bu kararlardan en önemlisi Türkiye’de birinci ve ikinci olduğumuz ilçelerde ve belediyelerde belediye eş başkanı adaylarımızı halkın önüne sandık kurarak belirleyeceğiz. Doğrudan demokrasiyi bu seçimde herkese göstereceğiz. Yine herkesin merakla beklediği bir diğer soru batıda örneğin İstanbul’da ne yapacağımız. Bizler İstanbul’un asli özneleriyiz. İstanbul demek sadece İstanbul demek değildir. İstanbul Siirt’tir, Bingöl’dür, Iğdır’dır; İstanbul Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanı demektir. Burada ne yapılırsa bunun karşılığını bölgede, bölgede ne yapılırsa bunun karşılığını burada alacağımızı hepimiz biliyoruz. Bugün bu kongreyi gerçekleştirirken Ankara’da da Yerel Yönetimler Konferansımız gerçekleşiyor. Bugünkü konferansta çok önemli kararlar alınacak. Bu kararları kamuoyu ile paylaşacağız. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan şu an konferanstadır. Bu yüzden buraya gelemedi, onun da selam ve sevgilerini sizlere ileteyim.

HEDEP’i görmezden gelenler, HEDEP’i siyasette görmek istemeyenler; HEDEP’i, Kürt halkını ve HEDEP bileşenlerini ‘nasılsa’ diye devam eden cümlelerle değerlendirenler ya da tam tersi ‘HEDEP’in ne yapacağına bakacağız’ diyenler şunu çok iyi bilmelidir ki HEDEP bu seçimlerde kazanmaya, Türkiye halklarının kazanmasına odaklanacak. Hep birlikte kazanmaya odaklanacağız. Biz bu ülkede 3’üncü büyük siyasi partiyiz. Hiç kimsenin bizi görmezden gelmesine, hiç kimsenin bize kayyım atamasına, hiç kimsenin irademize zincir vurmasına izin vermedik. Bu yerel seçimlerde de buna asla izin vermeyeceğiz. 

Çağrımızı yineliyoruz değerli halkımız. Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. İl-ilçe örgütlerimiz seferber olurken sizlerin de aynı seferberlik ruhuyla çalışma yürütmesi kazanmamız için çok önemli. Bizler, halkın kendi kendini yönetebileceği bir İstanbul istiyoruz. Bizler, hiç kimsenin ayrımcılığa uğramadığı bir İstanbul istiyoruz. Bizler; ranta kapılarını ardına kadar açan yönetimler değil işçiden, emekçiden, yoksuldan yana bir İstanbul istiyoruz. Tuzla’daki tersanelerin yükselen sesleri duyacak bir yerel yönetim istiyoruz. Tekstil atölyelerinde, fabrikalarda alın terimizin kıymetini bilen bir yerel yönetim istiyoruz. İnşaatlarda çalışan bütün işçi kardeşlerimin haklarının görüldüğü bir yönetim istiyoruz. Bizler üretenlerin yönetebildiği bir yönetim istiyoruz.

İstanbul'u rant alanına çevirenlere karşı mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. Sokakta, fabrikada, atölyede, üniversitede, okulda, derste bizler mücadele azmimizi kaybetmeden çalışmalarımızı en güçlü şekilde sürdüreceğiz."