Newroz Uysal: Krizlerin temelinde çözümsüzlük yatıyor

HEDEP Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün ve antidemokratik uygulamaların, bugün hem siyasi hem de yargıdaki krizde önemli bir paya sahip olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ‘hak ihlali’ kararı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından uygulanmayacağı deklare edildi, üstelik AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Yargıtay Başkanı da kararı destekledi. Türk Cumhurbaşkanı, Yargıtay’ı savundu ve Anayasa değişikliğine işaret etti. ANF’ye konuşan HEDEP’in hukukçu vekillerinden Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, bugün yaşanan krizin, yıllardır birikmiş olan kimi siyasi gerilimlerin ve hukuka müdahalelerin, açıkça hukuksuzlaştırma ve darbe planlamaların bir sonucu olarak görmek gerektiğini söyledi. Uysal, şöyle devam etti: “Çünkü Yargıtay’ın vermiş olduğu gerekçeli kararın içeriğinde, karar sonrası ve de öncesinde çıkan tartışmalara baktığımızda, bunların tek başına yüksek mahkemelerin birbirlerinin kararını tanımaması olayından çok daha ötesinde olduğu açıktır. Dokunulmazlıkla ilgili olması açısından doğrudan aslında Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla da bağlantılı. Otoriterleşen faşizmi oturtmaya çalışan iktidarın, Anayasa Mahkemesi'ni de sisteme tamamen entegre edilmesinin bir adımıdır.”

BUNDAN ÖNCE YAŞANANLAR VAR

Bugün Türkiye’de var olan hukuk krizi, yargı krizi, vesayet ve darbe krizlerinin hepsinin temelinde de aslında Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün yattığını kaydeden Newroz Uysal, ”Çünkü Kürt halkına karşı özellikle Sayın Abdullah Öcalan özelinde İmralı’da oluşturulan sisteme karşı hukukun sağır dilsiz yaklaşımı; sokağa çıkma yasakları sürecindeki katliamlara zemin hazırlayan kanuni değişikliklerin yapılması; yargının vermiş olduğu kararların uygulanıp uygulanmama tartışmalarının Kürt sorununu bağlamında ele alması var. AİHM kararlarında tartışma daha çok Demirtaş ve Kavala üzerinden şekillense de Abdullah Öcalan’ın 2005, 2013, 2014 kararlarının uygulanmaması, bizi aslında şu anki karara doğru götüren evreler. Yine hakeza kayyum politikaları, milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması da örnek verilebilir” şeklinde konuştu. 

ASIL DERT ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Erdoğan’ın yeni anayasayı işaret etmesinin aslında bu meselenin altında yatan gerçeği gösterdiğini savunan Newroz Uysal, Türk Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci ve ikinci açıklamasından da görüldüğü üzere aslında ‘yargı eliyle’ kendilerine sorun yaratan ‘yargının’ var olan kırıntılarının dahi ortadan kaldırabilecek bir adım atıldığını söyledi. Uysal, şunları ifade etti: “Özellikle HDP’nin kapatılması ve Kobanê kumpas davalarında MHP-AKP’nin çağrılarının sık sık Anayasa Mahkemesi’ne ‘müdahale etme’ girişimlerine dönüşen söylemlerin yanı sıra Erdoğan’ın açıklamasında da yer alan ‘yeni bir anayasa’ tartışmalarının zemininin de olduğunu görüyoruz. Yeni anayasa tartışmaları uzun bir süredir yapılıyor. Onların anayasa hazırlığının, var olan temel hak ve özgürlükleri daha da geriye çeken bir çerçevede olduğunu belirttik. Kimi çevreler buna yargı darbesi dedi, kimi darbe teşebbüsü, kimi de yasamaya karşı yargının müdahalesi diye okudu. Hepsi de doğru ama totalde şunu ifade etmek gerekir; anayasa değişikliğine gerekçe yapılacak husus, Anayasa Mahkemesi'nin yapısının ya da vermiş olduğu kararların dahi şu anki mevcut sistemde katlanılamaz bir hal aldığıdır. Bunu bile ortadan kaldırmak istediklerini görebiliriz. Anayasa değişikliğinin, halklar lehine, ezilenler lehine, Kürt sorununun çözümü lehine ve eşit yurttaşlık temelinde değil, var olan sistemin daha da kalıcılaştırmak üzere bir hazırlık temelinde olabileceğini de söylemek mümkün.”

ÖNEMLİ OLAN HALKIN TEPKİSİ

Bu noktada yargının nasıl davranacağının da ötesinde aslında siyasi partilerin ve toplumun buna karşı nasıl davranacağı, nasıl bir tepki ortaya koyacağının önemine dikkat çeken Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, şunları ekledi: “Darbe mekaniği diye Abdullah Öcalan’ın yıllardır ifade etmek istediği şey, birçok kere kendini tekrarlayan askeri darbeler olmasa bile siyasi darbelerdir. Bunlara karşı yeterince mücadele edilmediği, yeterince ses çıkarılmadığı için karşı karşıya olduğumuz bir süreçtir yaşadıklarımız. Türkiye, Kürt sorununu eşit ve adil bir biçimde değerlendirilmediği sürece maalesef benzer darbe teşebbüsleri ya da yargı kararlarından kurtulamayacaktır. Şu an kritik bir eşikten geçmekteyiz.”