Yanardağ’ın tecride karşı sözleri mahkemeyi acıtmış!

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, Gazeteci Merdan Yanardağ’ın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı sözleri “iç acıtıcı” olarak nitelendirildi.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Tele1 Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’a, "örgüt propagandası" yapmak suçundan verdiği 2 yıl 6 ay hapis cezasının gerekçeli kararını tamamladı.

Kararda, Yanardağ’ın sözlerinin bütün halinde propaganda suçunu oluşturduğu belirtildi. Yanardağ’ın ifadeleriyle "Abdullah Öcalan’ı ve lideri PKK’yi sempatik göstermeye çalıştığı, özellikle genç izleyicilere Öcalan’ı siyasi tutsak gibi göstermeyi amaçladığı" belirtildi. Kararda, Yanardağ’ın ifadeleri “iç acıtıcı” olarak nitelendirildi.

Kararda, Yanardağ’ın "Öcalan’ın tecrit edildiği, hafife alınacak biri olmadığı, çok okuduğu için neredeyse filozof olduğu, siyaseti doğru gören, doğru çözümleyen biri olduğu, geçmişine ve manevralarına baktığında bunu gördüğüne" yönelik sözlerinin altı çizilerek, “…örgüt liderini yüceltip, eylemlerinden övgüyle bahsettiği ve bu kişiyi siyasi mahkum olarak nitelendirdiği anlaşılmıştır” denildi.

Karada, "Yanardağ’ın sözlerinin bağlamından koparılmadan bütün halinde değerlendirildiğinde de örgüt propagandası yaparak kasta dayalı kusuru işlediği, bu yüzden alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verildiği" ifade edildi.

NE OLMUŞTU? 

Yanardağ’ın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı Haziran ayında yayınlanan programdaki sözlerinin internette dolaşıma sokulmasının ardından tutuklanmış ve 4 Ekim’de yapılan duruşmada 2 yıl 6 ay hapse mahkum edilerek, tahliye olmuştu.

Yanardağ şöyle demişti: “Şimdi İmralı'ya baktığımız zaman yani 70 yaşını geçmiş bir Abdullah Öcalan ve kabul etmek gerekir ki çok uzun süredir yani 25 yıldır hapiste kesintisiz hapiste ve tecritte olan bir kişiden söz ediyoruz. Türkiye'de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur. En uzun süre... Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor.  Ev hapsi vesaire. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım. Biz görmüyoruz, duymuyoruz, tartışamıyoruz, o izliyor mu izlemiyor mu bilmiyoruz. Ama orada elinde rehin olarak ailesiyle bile görüşemiyor, avukatlarıyla görüşemiyor. Öyle bir öyle bir infaz düzen olabilir mi ya? Şimdi bunlar da hiçbirini uygulamıyorsunuz. Çünkü Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil. Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu. Çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor. Siyaseti doğru okuyan doğru gören doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”