Birçok Kürt siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası devam ederken yargılanan siyasetçilerin uzun tutukluluk halleri, bu davanın politik olduğunun göstergelerinden biri. Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Avukat Serhat Eren, bu uzun tutukluluk hallerini değerlendirirken bu düşman hukukun cumhuriyet tarihi boyunca sürdüğüne dikkat çekti. Sadece tutuklu yargılamaların değil, öldürülen Kürt siyasetçilerin davalarının da neredeyse 30 yıla vardığına dikkat çeken Eren, tüm bunlara karşı toplumsal muhalefetin örgütlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
SUÇ TEŞKİL ETMEYEN KONUŞMALAR VE EYLEMLER SUÇ SAYILDI
ANF’ye konuşan Serhat Eren bu politikaların cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sürdüğünü ifade etti ve şunları söyledi: “Cumhuriyetin kuruluşundan beri yeni bir ulus devlet inşasında yargının rolü her zaman için büyük olmuştur. Tekçiliği esas alan ulus devletin büyümesi ve varlığını korumasında yargı her zaman sigorta olma rolünü üslenmiştir. Türkiye’de yargı tarihine bakıldığında, istikrarlı bir şekilde yargı mekanizması Türklük sözleşmesini koruyan sistemin inşasında derin roller üstlenmiş, devleti toplumu siyaseti ve hatta muhalefeti dizayn etmenin bir aracı olarak kullanılagelmiştir. Yargının bağımsız ve tarafsız olma, insanı haklarıyla merkeze alma, özgürlük ve güvenlik hakkını koruma gibi bir kaygısı hiçbir zaman olmadı. Devletin ve iktidarların da böyle bir kaygısı olmadı. Aksine bu durumun kendisini zaten devlet istedi.
Devlet politikasındaki değişime bağlı olarak yargının da kendini konumlandırdığını söyleyebilirim. 2013 -2015 yılları arasında “çözüm süreci” olarak adlandırılan süreçte Kürt siyasetçilerin yapmış olduğu basın açıklamaları, anayasal haklar bağlamında yaptıkları gösteri ve yürüyüşler vb. suç teşkil etmeyen filler soruşturmaya dahi konu edilmemişken, bu süreç bittikten 6-7 yıl sonra soruşturma ve dava konusu edilmiş ve binlerce Kürt siyasetçi cezalandırılmıştır.”
KÜRT SİYASETÇİLER HAKSIZ YERE YILLARCA REHİN TUTULUYOR
90’larda Kürt siyasetçilerin Hizbullah’ın hedefi yapıldığını, şimdi ise yargı tarafından hapsedildiğini ve yıllarca haksız yere uzun tutuklulukla rehin edildiğini ifade ederken, şöyle konuştu: "Kürt siyasetçilerinin neyi düşüneceğine, neyi ifade edeceğine bu devlet yargı üzerinden sınır çizmiştir. Bu sınırlar sadece ve sadece Kürt siyasetçiler için değil aynı zamanda aydını, yazarı, sanatçısı, gazetecisi, basını, hukukçusu, sivil toplum aktivisti için de çizmiştir. Ve bunu her zaman için yargı üzerinden yapmıştır. Kürt siyasetçiler 1990’lı yıllarda devlet içerisindeki çeteler tarafından, maşa olarak kullanılan Hizbullah tarafından katledilirlerdi. Ancak 2000’li yıllardan sonra ise yargı sopası kullanılarak zindanlara atılarak, rehin tutularak haksız ve hukuka aykırı bir biçimde cezalandırılarak cezaevlerinde gayrı insani koşullarda kalmaları sağlanarak ölüme mahkûm edilmektedirler.
Tamamen İktidarın tahakkümü altına girmiş, bağlı ve bağımlı yargı, dönemsel politikalarına uygun olarak talimatlarla yargılama yapmakta, iktidarın politikalarına hizmet edecek şekilde yargılama yapmakta ve iktidarın istediği kadar yargılamaları uzatabilmektedirler. Kürt siyasetçilerle ilgili açılan her bir soruşturma dosyası Türkiye’nin kendi iç hukuku, anayasa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları esas alınarak hazırlanmamakta, iktidarın politikalarına hizmet edecek şekilde hazırlanmaktadır. Her bir soruşturmanın açıldığı zamandan tutun davaların açıldığı ve sonlandırılması gereken zamanlamaya kadar iktidarın ihtiyaçları çıkarları esas alınarak sürdürülmektedir.”
KÜRTLERDEN IŞİD’İN YENİLGİSİNİN İNTİKAMI ALINIYOR
Uzun tutukluluk ve yargılamalara değinen Yeşil Sol Parti Milletvekili Serhat Eren bunun başta Kürtler olma tüm muhalif kesimlere de gözdağı olduğunu söyledi: “Kürt siyasetçiler hukuk ilkeleri askıya alınarak uzun süre tutuklu olarak rehin tutulmaktadırlar. Aynı zamanda Kürt siyasetçilerinin uzun süre yargılanmaları sağlanarak devletin ceberut yüzü, iktidarın cezalandırıcı politikaları sürekli bir şekilde gündemde tutularak adeta Kürtler başta olmak üzere muhaliflerin hepsine tehdit mesajları verilmek istenmektedir. Yakın geçmişte KCK yargılamaları olarak adlandırılan ve Kürt siyasetçilerin uzun süre rehin tutularak yapılan ve tamamen Kürt siyasetçileri tasfiye etmek, Kürt siyasetini kriminalize etmek ve Kürt halkının taleplerini “devletin bekası” için büyük bir tehlike olarak ele alan bu yargı pratikleri devletin politikalarının yargı eliyle hayata geçirilmesine en iyi örneklerdendir.
Keza uzun süre rehin tutulan Kürt siyasetçilerin yargılandığı ve hala devam eden Kobanê Kumpas Davasındaki yargılama, devletin ve yargının Kürt politikasının bütün yönleriyle açığa çıktığı bir dosyadır. Barbar IŞİD terör örgütüne karşı demokratik bir şekilde mücadele etme çağrısı yapan siyasetçiler, IŞİD yenildiği için uzun süre tutuklu bırakılarak intikam alınmaktadır. 2016 yılında iktidarın otoriter anlayışına kaybettirdiği için siyasetçi arkadaşlarımız uzun süre rehin tutularak cezalandırılmaktadır.
Kobanê Kumpas Davası ve benzer davalarda arkadaşlarımızın uzun süre tutuklu bırakılarak, yapılan yargılamalarda hukukun bütün ilkeleri yok edilerek düşman ceza hukuku uygulanmakta ve bu uygulama toplumun gözü önünde ve özellikle kamuoyunun bilmesi sağlanarak yapılmaktadır. Bununla Kürt halkına ve Türkiye kamuoyuna verilmek istenen mesaj çok nettir. Eğer siz iktidara karşı durursanız, iktidarın politikalarına uygulamalarına kaşı çıkarsanız size uygulayacağım hukuk düşman ceza hukukudur ona göre susun, sesiniz çıkmazın mesajıdır.”
ÖLDÜRÜLEN KÜRT SİYASETÇİLERİN DAVALARI DA UZATILIYOR
Aynı durumun katledilen Kürtlere yönelik davalarda da bilinçli olarak yapıldığını, davaların yıllarca uzatıldığını belirten Serhat Eren; “1990’lı yıllardan bugüne kadar öldürülen işkence edilen Kürtler ve Kürt siyasetçilerinin mağdur olduğu dosyalarda ise uzun yargılamalarla başka bir mesaj verilmektedir. Kürt siyasetçilerin kimler tarafından öldürüldüğü, öldürenin kimliği önem arz etmeksizin bu seferde uzun yargılamalar yapılarak suçlular kurtarılmaya, suçlarının zaman aşımına maruz kalması sağlanarak, katiller cezasızlık zırhıyla korunarak, yine Kürt siyaseti ve Kürt halkı cezalandırılmaktadır. Vedat Aydın’dan tutun Mehmet Sincar’a kadar yüzlerce Kürt siyasetçinin katledildiği dosyalarda katiller hiçbir şekilde tutuklanmamakta ve Kürt siyasetçilerinin katledilmesi, onlara işkence yapılması yargı eliyle meşrulaştırılmaktadır. Öldürülen Kürt siyasetçilere ait dosyalarda 30 yılı bulan uzun yargılamalar dışında neredeyse başka bir örnek yoktur” dedi.
YARGI SİTEMİNE KARŞI HER TÜRLÜ MÜCADELEYİ SÜRDÜRMEK LAZIM
Eren, bu politikalara karşı toplumsal muhalefetin örgütlenmesi gerektiğine de şu ifadelerle dikkat çekti: “Kürt siyasetçilerin “sanık” olarak yargılandığı veya mağdur olduğu dosyaların tamamında uzun süreli yargılamalar yapılarak cezalandırılmaktadırlar. Devletin ve yargının bu politikalarına karşı tamamen iktidarın talimatıyla hareket eden yargı sitemine karşı kuşkusuz her türlü mücadeleyi sürdürmek gerekiyor. Duruşma salonlarında yargının ve devletin bu uygulamalarını mahkûm etmek gerekiyor. Yine kamuoyu yaratmak, basınla paylaşmak gerekiyor. Ancak bununla da sınırlı kalmamak gerekiyor. Bu yargılamaların tamamını uluslararası yargı mekanizmalarına taşıyarak devletin bu politikalarını teşhir etmek gerekiyor. Ama daha önemlisi bütün bu politikalara karşı, iktidarın bütün bu uygulamalarına karşı toplumsal muhalefeti örgütlemek ve mücadeleyi ortaklaştırarak başarmak dışında bir ihtimalimizin de olmadığını söyleyebilirim.”