Yenidoğan Çetesi, AKP-MHP’nin mimarı olduğu bebek katliamıdır

Türkiye’de gündemi sarsan ve Yenidoğan Çetesi olarak adlandırılan sağlık sistemindeki yolsuzluklar zincirinde onlarca bebeğin öldürüldüğü ortaya çıktı. Skandalın ucu AKP-MHP'li bakanlara ve yetkililere de uzanıyor.

BEBEK KATLİAMI

Kamuoyunda ‘Yenidoğan Çetesi’ olarak bilinen ve AKP’li eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na ait bir hastanenin de aralarında olduğu 19 özel hastanenin adının karıştığı bebek katliamları, gündemdeki yerini koruyor. Bebek katliamlarının arkasında AKP’li üst düzey bürokratlar, MHP, AKP’li sağlık bakanları çıktı.

Ortaya çıkan bulgular, Yenidoğan Çetesi’nin İstanbul’da onlarca bebeğin sağlığı ile oynayarak ve onları ölüme sürükleyerek, milyarların kazanıldığını gösteriyor. İddianamede ortaya çıkan detaylar, AKP-MHP iktidarının bu çeteleşmede önemli bir payı olduğunu, Sağlık Güvenlik Kurumu’nun (SGK) dolandırıldığını gözler önüne serdi

Tezgah ise şöyle işliyor: Devlet hastanelerine ya da AKP’nin ‘övünç kaynağı’ şehir hastanelerine gelen çocuklar bu hastanelerde bebek bakım ünitelerinin olmadığı gerekçesiyle, örgütlenmiş çeteler üzerinden, özel hastanelere gönderiliyor. Normalde bir kamu kurumu olan 112, bir hastayı en yakın hastaneye yönlendirir. Ama, 112 içinde örgütlenmiş çeteler, hastayı en yakın devlet hastanesine değil, yer olmadığı gerekçesiyle anlaştıkları özel hastanelere yönlendiriyor. Bu arada hasta yakınlarından para alıyor. İkinci yöntem olarak, bebeğe verilen ilaçlarla onun daha kötüleşmesi sağlanarak, hasta yakınlarına özel hastaneler tek seçenek olarak sunuluyor. Ayrıca, daha uzun süre kalmasına gerek olmayan bebekler de yoğun bakım ünitelerinde tutuluyor. 

Türkiye son dönemde çetenin yaptıklarını, iddianamede ortaya çıkan tape kayıtlarını konuşuyor. Kamuoyunda yapılan tartışmalarda ise birkaç nokta bilinçli olarak tartışılmamaya, konuşulmamaya çalışıyor. Bunların başında ise listeleri yayınlanan hastanelerin kimlere ait olduğu, kimlerin bu hastanelere ruhsat verdiğidir.  Bunun dışında özellikle İstanbul genelinde özel ambulans şirketlerinin neden bu kadar çok olduğu ve denetlenip, denetlenmediği sorusu yine sorulmayan sorular arasında başlarda duruyor.

AKP’Lİ SAĞLIK BAKANLARININ KARIŞTIĞI ÇOCUK KATLİAMLARI 

Bu soruların başında, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun bu soruşturmanın neresinde olduğu ve eski bakan Fahrettin Koca’nın soruşturmayı bilip bilmediği geliyor. Hastanelere ruhsatlar, izinler verildiği dönemde, bu izin ve ruhsatları veren kişi dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü olan şimdinin Sağlık Bakanı olarak görev yapan Kemal Memişoğlu’ydu. 

Ortaya çıkan bilgilere göre, 27 Mart 2023 tarihinde CİMER’e bir ihbar geliyor. Bu ihbara göre 112’ye gelen ihbarlardan devlet hastanelerinin doğum servislerinden özel hastanelere bebekler gönderiliyor.  Bu bebekler orada oralarda bakımsızlıktan ölüyor ya da öldürülüyor. Bu ihbar 1 ay bekletildikten sonra CİMER bu ihbarı Sağlık Bakanlığı’na değil, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne iletiyor. Şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun o dönemde başında bulunduğu İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü bunu, Sağlık Bakanlığı’na değil emniyete bildiriyor. Bir başka skandal da, yetkisi varken müfettiş görevlendirmiyor, soruşturmanın akıbeti emniyete sorulmuyor. Uzun bir süre bir sessizlik oluyor. Daha sonraki süreçte ise İstanbul Emniyeti, Adalet Bakanlığı’na bir yazıyla bildiriyor. Adalet Bakanlığı ise durumu Sağlık Bakanlığı’na iletiyor. 

O dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürü ve şimdiki mevcut Sağlık Bakanı Memişoğlu yapılan bu ihbarlar karşısında herhangi bir şekilde harekete geçmiyor. Bundan dolayı da henüz belli olmamasına rağmen yüzlerce ya da binlerce çocuğun hayatını kaybediyor. SGK’nin ise milyarlar lira dolandırılıyor. Çok sonraları başlayan soruşturmalar kapsamında sadece teknik takip sırasında 10’dan fazla bebeğin göz göre hayatını kaybettiği kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında. Bir diğer değişle sadece dinlemeler sırasında bile 10’dan fazla bebeğin, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve kolluk kuvvetlerinin bilgisi dahilinde ölümü gerçekleşiyor. Bu açık bir katliam olduğu kadar aynı zamanda açık bir suç. Zira, teknik takip sırasında ölüm riskinin olması durumunda polisin hemen olayı müdahale etmesi gerekiyor. Bu şekilde bile bile ölümler, Temmuz 2023’ten, olayın patlak verdiği güne kadar devam ediyor. Bu şekilde ölümler, iddianameye de girmiş durumda. 

Öte yandan, AKP’li eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu arasındaki rekabetin de bu katliamda rol oynadığını, Memişoğlu’nun siyasi siyasi rekabet ve rant kavgasından dolayı o dönemde Sağlık Bakanlığı’nın başında bulunan Fahrettin Koca’yı bilgilendirmediği belirtiliyor. 

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, olayın patlak vermesinin ardından televizyon televizyon gezip “Sağlık sistemimizin denetimlerinde bir zayıflık yok. Kamuoyu bu tür iddialarla oyalanıyor” dese de bu açıklama, yapılan açık bir katliamın üstünü örtemiyor.

Memişoğlu, çıktığı TV yayınlarında soruşturmadan haberinin olduğunu, soruşturmayı Adalet ve İçişleri Bakanlığı ile beraber yürüttüklerini söylemiş olsa da, hiçbir biçimde kendisinin verdiği izinlere dair bir açıklama yapmadı. Özel hastanelerin sıklıkla denetlendiğini, bugüne kadar 4 bine yakın denetim gerçekleştirildiğini belirten Memişoğlu, bu denetlemeler ile ilgili herhangi bir veriyi kamu ile paylaşmış değil.

ESKİ BAKANIN HASTANESİ DE TEZGAHIN İÇİNDE

Bu arada söz konusu 19 özel hastane arasında eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Özel Avcılar Hospital Hastanesi’de bulunuyor. İlk başlarda çıkıp açıklama yapan Müezzinoğlu, her ne kadar vicdanının rahat olduğunu söylese de, kamuoyunun tepkileri sonrası hastanenin ruhsatının iptal edildiği açıklandı. Dikkat çeken bir nokta ise bebek katliamından nemalanan 19 özel hastane sadece İstanbul’un Avrupa yakasında. Anadolu yakasında ise durum belli değil. 

Öte yandan şimdiki Sağlık Bakanı Memişoğlu’nun sorumluluğu ile ilgili soru işaretleri dururken, bir diğer dikkat çeken husus ise bazı hastanelerin iktidar ve onun ortağı MHP ile ilişkileri oldu. Özellikle listede yayınlanan Şafak Hastaneleri sahibinin MHP ile yakın ilişkiler içerisinde olması kamuoyunda yine çok tartışılmayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

ŞAFAK HASTANELERİ SAHİBİ İLE KEMAL TÜRKLER’İN KATİLİ CELAL ADAN DÜNÜR

Şafak Hastaneleri 1998 yılında Saim- Seçim Öztürk kardeşler tarafından İstanbul Gaziosmanpaşa’da kuruldu. Aile açıklamalarında hastanelerinin büyümesi ve İstanbul’un bazı ilçelerinde açılan hastanelerini bir başarı öyküsü olarak anlatsa da gerçeklerin öyle olmadığı aşikardı. Şafak Hastaneleri sahibi Seçim Öztürk’ün kızı Ceyda Öztürk, MHP Meclis Başkanlığı görevini de yapan ve DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in katledilmesinden dolayı yargılanan Celal Adan’ın oğlu Sinan Adan ile yakın zamanda evlendi. Yapılan düğün yemeğine Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu, Hulusi Akar, Fuat Oktay, Mustafa Şentop gibi AKP’nin üst düzey yöneticileri ve bakanlar katıldı.

BAZILARINI KÖR ETTİLER

Şafak Hastanelerinin ismi aslında ilk defa bir suç ile anılmıyor. 2021 yılında da başka bir suç ile ilgili anılan hastaneye dair herhangi bir işlem yapılmamış olması dikkat çekici. Şafak Hastaneleri, yine Kemal Memişoğlu’nun İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak görev yaptığı 2021 yılında “Göz tedavisinde kampanya” adı altında 291 kişinin gözlerine sağlıklı oldukları halde lazer tedavisi uygulayıp, bu yolla SGK’yı 6 milyon TL dolandırdığı bazı yurttaşların kör olmasına yol açtığı ortaya çıkmış, bu konu ile ilgili hastane sahibi Seçim Öztürk, hastane başhekimi ve bazı doktorlar hakkında dava açıldığı biliniyor. Ancak davaya ve yurttaşların şikayetlerine rağmen hastaneye herhangi bir yaptırım yapılmış değil. MHP’nin ismi sadece Şafak Hastanelerinde ortaya çıkmadı. Esenler’de bulunan ve iddianamede ismi geçen Esenler Güney Hastanesi’nin sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu’nun da MHP ile ilişkisi yine MHP Esenler İlçe Örgütünün paylaşımı ile ortaya çıktı. Ancak yaşanan operasyon sonrası Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu’nun da gözaltına alınması sonrası, MHP ilçe örgütü acele ile paylaşımı sayfalarından kaldırdı.

KAMUOYUNUN BASKISINDAN DOLAYI 10 HASTANENİN RUHSATINA İPTAL

İddianamede 19 hastane olsa bile şu ana kadar sadece 10 hastanenin ruhsatının iptal edildiği açıklandı. Açıklanan hastaneler içerisinde ise Şafak Hastanelerinden sadece Bağcılar Şafak Hastanesi’nin olması dikkat çekti. Ruhsatı iptal edilen hastanelerin isimleri şöyle: Özel Avcılar Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Bağcılar Özel Şafak Hastanesi ve Özel Silivri Kolan Hastanesi, Çorlu Reyap Hastanesi.

SAVCIYI TEHDİT EDEN ZENGİN’İN FOTOĞRAF ALBÜMÜ

Yenidoğan Çetesi’nin kilit isimlerinden olan Mustafa Kemal Zengin’in fotoğraf albümü, çetenin sıradan bir çete olmadığını da gösteriyor. Çetenin kilit isimlerinden Zengin’in soruşturmayı yürüten savcıyı makamında tehdit ettiği ortaya çıktı. Ancak “Bu kişiler devlet için kurşun atan kişiler” deyip bir savcıyı tehdit edebilecek kadar ileri gidebilen Zengin’in bu gücü nereden aldığı çok fazla üzerinde durulan bir konu da değil. 

Mustafa Kemal Zengin’in çete içerisindeki yeri, savcıyı öldürmek için anlaşılan ve sonrasında itirafçı olan Muhammet Emin Orhan’ın itirafları sonrası daha belirgin hale geldi. Savcıyı öldürmek için 100 bin dolar karşılığı kendisiyle anlaşıldığı belirtilen Orhan, kendisine sahte MİT kimliği ve uzun namlulu bir silah verildiğini belirterek, Zengin’in bu planlamanın içinde olduğunu belirtti. 

Orhan’ın ifadesinde Zengin ile ilgili kısımların bazıları şöyle, “Bana sorduğunuz Mustafa Kemal Z.'yi 2021 yılında yaşadığım Siirt'te tanıdım. Mustafa Kemal Z. Siirt'i gezmeye gelmişti. Bana kendisini İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıttı. Benden telefon numaramı istedi, ben kendisine kendi telefon numaramı verdim. Ben de ondan telefon numarasını aldım. Bu esnada sosyal medya sayfasını buldum. Kendisinin bütün bürokratlarla ve iş insanlarıyla çekilmiş fotoğraflar paylaştığını gördüm. Kendisinin müsteşar olduğuna inandım. Daha sonra yanına gittiğimde kimliğimi aldı. Yaklaşık bir hafta sonra kimliğimi ve üzerinde fotoğrafım olan adıma düzenlenmiş Milli İstihbarat Teşkilatı'nı gösterir kimliği verdi. 'Bundan sonra benim verdiğim talimatları yapacaksın' dedi. Aynı zamanda kimliklerle birlikte tabanca, koruma kıyafeti, yaklaşık 100 adet fişek verdi. Bu eşyaları bana verdikten sonra yaklaşık olarak 1,5 yıl vermiş olduğu talimatlarla değişik işlerde görevlendirdi" dedi. 6 Eylül günü saat gece 03.00 sıralarında telefonumda bulunan haberleşme uygulaması üzerinden numarası görünmeyen bir kullanıcı beni aradı. Kimsiniz diye sorduğumda 'beni tanımadın mı ben Z. başkan' dedi. Şahsın Mustafa Kemal Z. isimli şahıs olduğunu anladım. Bana güzel bir teklifinin olduğunu, söyleyeceğini yaptığım taktirde 100 bin dolar vereceğini ve devam eden dosyamın ceza almadan kapatılacağını söyledi. Teklifin ne olduğunu sorduğumda bana 'ben dürüst konuşmayı severim İstanbul ilinde bulunan bir adliye personeli bizim işlerimize çomak sokuyor ve bu şahsın yaptığı eylemler senin dosyanın akıbetini de etkiliyor' dedi. Ben kendisine 'peki benim ne yapmam gerekiyor?' diye sorduğumda bana 'bu şahsın kimlik bilgisini, fotoğrafını, araç plakasını, nerede çalıştığını, işe geliş ve gidiş saatlerini sana söyleyeceğim. Motosiklet kullanan bir şahıs ile birlikte, bir silah göndereceğim. Sen maskeli olarak motosiklet kullanan şahsın arkasına binerek, adliye personelinin kullandığı araca trafik ışıklarında durduğu esnada tekerleklerine ve ön yolcu koltuğuna birer el ateş edeceksin, kimseyi öldürmeyeceksin, amacımız sadece korkutmak' dedi. Ben kendisine bu şahsın kim olduğunu sorduğumda 'işi kabul etmeden sana kim olduğunu söyleyemem' dedi. Kendisine bu işi kesinlikle kabul etmeyeceğimi ve beni bir daha aramaması gerektiğini söyleyerek telefonu kapattım" şeklinde konuştu.”

Ancak Orhan bu ifadeyi vermiş olsa da, bir süre sonra uzun namlulu silahla yakalanmış olsa da 28 günlük bir tutukluluktan sonra serbest bırakıldı. Zengin’in fotoğraf albümü, sadece devlet ile değil, bürokrasi ve Kemalist olduğu bilinen kişilerle de yakın ilişkisi olduğunu gözler önüne seriyor. Zengin’in fotoğraf albümünde, Erdoğan’ın sır kutusu olarak bilinen ve MİT’in başına getirilen İbrahim Kalın, İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde özellikle uyuşturucu baronlarına, DAİŞ’in önemli isimlerine vatandaşlık vermesiyle bilinen Süleyman Soylu, Ergenekon davalarının önemli ismi İlker Başbuğ, Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Fuat Oktay, Müjdat Gezen, İlber Ortaylı, Ekrem İmamoğlu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yılmaz ve onlarca kişiyle fotoğrafları çıktı. 

TEPKİ GÖSTEREN DOKTORA DA ÖLÜM TEHDİDİ

Yine iddianame de dikkat çeken bir diğer husus ise sadece bir tape kaydında geçen bir konuşma oldux. Bilinçli bir şekilde gündeme hiç getirilmeyen tape kaydında, gözaltına alınanlardan iki kişi, çete içerisinde olmayan ve çetenin anlaşmalı hastanelerine hasta nakline karşı çıkan bir doktor ile ilgili konuşmaları oldu. Konuşmalarda, çete üyelerinin yaptıklarına karşı çıkan Meral adlı bir doktor hakkında öldürmekten bahsediliyordu. Ses kaydında dikkat çeken bir diğer husus ise, doktor Meral’in Reyan Hastanesi ile ilgili iddiası oldu.

AKP’LİLERİN REFERANSIYLA BAŞHEKİM OLAN AKP ADAY ADAYI DOKTOR DA GÖZALTINDA

Yine kamuoyunda çok tartışılmayan başka bir isim ise AKP’li Fetin Rüştü Yıldız oldu. Eski Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun hastanesinde başhekim olarak görev yapan Fetin Rüştü Yıldız, 5 yıl Amed’de bulunan devlet hastanesinin başhekimliğini yaptı. Yıldız’ın Amed’de göreve başlamasında da eski İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu ve eski AKP milletvekili Aziz Akgül’ün referans olduğu ileri sürülmüştü. Yıldız, 7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimler öncesi de AKP’den milletvekili aday adayı olmuştu. Yıldız’ın çete içerisindeki yeri ve ilişkileri iddianameye neredeyse hiç yansımadı.

ÖZEL AMBULANS ŞİRKETLERİ DENETLENMİYOR

İddianamede çok belirtilmeyen başka bir dikkat çekici husus ise özel ambulans şirketleri. Sadece İstanbul’da kaç ambulans şirketi olduğu bilinmiyor. Sağlık Bakanlığı 112 Acil Sağlık Hizmetleri bünyesinde sadece İstanbul’da 517 ambulansın olduğunu belirtirken bunların kaçının özel şirketler bünyesinde çalıştığına dair verileri sunmuyor. Ambulanslar ile ilgili daha önce de kamuoyuna yansıyan çok sayıda haber olmuştu. Ambulans ile uyuşturucu taşıma, ambulans ile suçluları taşıma hatta pandemi döneminde ambulans kiralayıp tatile gidenler dahi olmuştu. Yenidoğan Çetesi ile ilgili hazırlanan iddianamede ambulansların bu çete için önemine dair herhangi bir soruşturma yapıldığına ilişkin ise hiçbir şey bulunmuyor. Sağlık Bakanlığı tarafından her ne kadar denetlendiği belirtilse de bu ambulans şirketlerine alınan görevlilerin, şoförlerin hangi kriterlere uygun olarak alındığı ise bilinmiyor.

SADECE BEBEKLER DEĞİL, YETİŞKİNLERİN DE ÖLÜMÜNDEN KAZANIYORLAR

Aralarında MHP’lilerin, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun hastanelerinin de bulunduğu çok sayıda özel hastanenin karıştığı olayın mağduru sadece bebek ve çocuklar değil. Daha fazla kazanma uğruna yetişkinlerin de sağlığı hiçe sayıldı. 

Gözler yeni doğan bebek ünitelerine çevrilmişken daha korkunç bir düzenlemenin yetişkin yoğun bakım ünitelerinde ve yine özel ambulanslar aracılığıyla yapıldığı anlaşıldı. Türkiye’de özel hastanelerin sayısı, özellikle son 10 yıl içerisinde giderek arttı ama hastaneler neredeyse hiçbir denetim olmadan çalışmaya başladı. Birçok farklı iş kolunda olan kişiler birden bire hastane açmaya başladı. Hastane sahipleri Fahrettin Koca ya da Mehmet Müezzinoğlu gibi AKP’li isimler, sağlık bakanlığının başına getirildi. Şehir dışına yapılan ve sağlıktan çok yandaş mütahitlere para kazandırmayı amaçlayan şehir hastaneleri ise mantar gibi her yerde türedi. Ünitelerinin tam teşekküllü işlediği hastaneler ile ilgili şikayetler ise açılmaya başladıkları günden itibaren yapılıyor. Sanal medya üzerinden yapılan kısa bir araştırmada bile sadece birkaç şikayet sitesinde yüzlerce şikayeti olduğu görülebiliyor. Bu şikayetlerin başında ise yoğun bakım ünitelerinde yaşanan sorunlar ve doktor ile hemşirelerin bilgisizliği ön plana çıkıyor.

İYİ GİREN HASTAYI YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNE YATIRIYORLAR

Yenidoğan çetesi soruşturmasında adı geçen hastanelerden biri de Beylikdüzü’nde bulunan Birinci Hastanesi. Birinci Hastanesi ile ilgili iddialar ise sadece yeni doğan bebekler ünitesinde yaşananlarla ilgili değil. Sanal medyada yer alan şikayetlere bakıldığında özellikle yetişkin yoğun bakımda çok fazla şikayet alındığını da ortaya çıktı. Şikayetlerden bazılarında hastanenin CİMER’e şikayet edildiği ancak hiçbir önlem alınmadığı da belirtiliyor. Hastaneye kısa bir süre önce annesinin yatışını yapan bir hasta yakını ise yaşadıklarını ANF’ye anlattı. 

Halen çekinceleri olduğu için ismini söylemek istemeyen hasta yakını, annesini ilk olarak Beylikdüzü Medicane Hastanesi’ne getirdiklerini, burada ilgililerin yoğun bakım ünitesi olmadığı için en yakın hastane olarak Birinci Hastanesi’nin kendilerine önerildiğini, hafta sonu olmasından kaynaklı da 112 acil sağlık hizmetleri servisinin kendilerini Birinci Hastanesi’ne yönlendirdiğini ifade etti.  Bundan dolayı bu hastaneyi kabul ettiklerini dile getiren hasta yakını, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beylikdüzü Medicane Hastanesi’nde annemin enfeksiyon değerleri ölçüldü, enfeksiyon değeri 75 çıktığı için bir antidepresan verilerek acil olarak Birinci Hastanesi’ne sevk ettiler. Birinci Hastanesinde yoğun bakımda bir kişilik yer kaldığını belirterek bizi oraya yönlendirdi. Birinci Hastanesi ne gittiğimizde annemi hemen yoğun bakım ünitesine aldılar. İlk sonuçları almak için doktorun yanına gittiğimizde doktor annemin enfeksiyon değerlerinin 200’e yükseldiğini söyledi. Ona diğer hastanedeki değerleri söylediğimizde, birden çıkabileceğini söyledi. Doktorla tartışmamız sonrası doktor bize ‘beğenmiyorsanız çıkartın’ dedi”

HEMŞİRENİN ÖLÜMÜNDE BİRİNCİ DERECE ŞÜPHELİ DOKTORU YOĞUN BAKIMIN BAŞINA GETİRDİLER

Kamuoyu, Birinci Hastanesi yoğun bakım ünitesinin başındaki uzman doktor Fatih Akın ismini 2024 yılının Mayıs ayında bir cinayet soruşturmasında duydu. Hastanede çalışan hemşire Selin Bilgin’in şüpheli ölümü üzerine sorgulanan Fatih Akın, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Selen Bilgin’in son anlarında yanında olan ve koluna şırınga ile bir şey enjekte ettiği tespit edilen Akın ise soruşturma sonrası terfi alarak yoğun bakım ünitesinin başına getirildi. Selin Bilgin’in hastanede bir odada cansız bedenin bulunması sonrası, koluna enjekte edilen ilacın ampülünün Fatih Akın’ın cebinde bulunduğu ortaya çıkmış ancak Akın tutuklanmak yerine adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. İddianamede geçen hastaneler ile ilgili başka bir iddia ise halen çalışan bir ambulans şoföründen geldi. Halen bir özel ambulans şirketinde çalışan Ş.E., özellikle yaşlı hastaların ölmüş olsalar bile hastanelerde yoğun bakıma yatırıldığını ve en az 3 gün yoğun bakım ünitesinde bırakılarak sonra öldüğünü söyledi. Ş.E., kendisinin de görevde olduğu zamanlarda böyle şeyler yaptığını, bunun daha çok hasta yakını ve SGK’dan para almak için yapıldığını vurguladı.