Soyut sloganların esiri olmadan somut politikalarla somut kazanımlar elde edebilecek bir siyasal hattı örgütlemek gerektiğini belirten Gençlik Komünleri Temsilcisi Devrim Barış Yılmaz, şunun altını çizdi: “Düşmanın silahlarıyla ve düşmana karşı sadece direniş hattında yer alarak düşmanı yenemeyiz. İnşa etmeli, saldırmalı, kazanmalıyız.”
ANF’ye konuşan Gençlik Komünleri Temsilcisi Devrim Barış Yılmaz, “Barınamıyorsan daha iyi barınma alanları isteyemezsin. Gıdaya ulaşamıyorsan daha sağlıklı gıda hakkı diyemezsin. Eğitim ve sağlık hakkından yararlanamıyorsan daha niteliklisini isteyemezsin. İşsizliğin devasa boyutlara vardığı bir yerde işçiler, ekonomik ve sosyal haklarının gelişmesi için mücadele vermez. Tam tersine herkes elinde neyi kaldıysa onu korumak için toplumun diğer yoksul katmanlarıyla acımasız bir rekabet içine girer. Bu rekabet, toplumsal çürümeyi, ahlaki çöküşü hızlandırır ve toplumu bir arada tutan tüm değerleri paramparça eder. Gençlik de yoksullar açısından derinleşen bu tabloda; barınma krizi ve faşizmin baskısıyla boğulmakta ve siyasi, sosyal, kültürel bir çıkışsızlığa sürüklenmektedir. Son bir aydır KYK yurtlarında ve üniversitelerde artan intiharlar, bunun eseridir. Her gün yeni bir arkadaşımızın ölüm haberiyle uyuyor, uyanıyoruz” dedi.
MAHALLELERDE DE DURUM FARKLI DEĞİL
Mahalle gençliği açısından da devletin doğrudan teşvikiyle uyuşturucu kullanımı ve torbacılığın korkunç boyutlara ulaştığını; Bağcılar’da motokurye işçisi bir gencin torbacılık yapmayı tercih edebildiğini kaydeden Yılmaz, şöyle devam etti: “Uyuşturucu satarak yarım saatte kazandığım parayı motorla bir haftada kazanamıyorum, diyerek mecbur olduğunu ve ikisinde de ölüm tehlikesinin aynı olduğunu dile getiriyor. Birbirleriyle ve toplumla tüm bağları apolitikleştirilerek koparılan gençlik, kapitalizmin tüketim kültürü bombardımanıyla ve yoksulluğun getirdiği yarını görememe haliyle günlük hayatı, bugünü kurtarma derdiyle hayatta kalmaya çalışıyor ya da kalamıyor. Aslında barınma, gıda, yoksulluktan da öte gençlik yaşayamaz bir halde. Bu sistemin içinde kendini kurtarmaya da değil, hayatta kalmak için tutunmaya çabalıyor.”
GENÇLİK DEVRİMCİ ÇIKIŞI ÖRGÜTLEYEBİLİR
Türkiye’deki devrimci gençlik hareketinin özellikle 1960’ların ortalarından itibaren gelişerek ciddi bir buzkıran rolü oynayıp yol açtığını hatırlatan Yılmaz, yakın dönemde Gezi, Rojava ve Sur direnişinin Türk ve Kürt gençliği açısından bir dönüm noktası olarak durduğuna işaret etti. Şu an bambaşka bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu söyleyen Yılmaz, şunları dile getirdi: “Faşizmin kendini gittikçe tahkim etmesiyle kitle hareketinin, demokratik muhalefetin geri çekilmesi; devrimci güçlerin sürek avına dönen uydurma kararlarla tutuklama, gözaltı terörüne maruz bırakılmasıyla sokakta ciddi bir zayıflık var. Gençlik açısından da bu genel durumun yansımasını görebiliyoruz. Kimsenin yarını yok, yoksulluk, faşizm, artan intiharlar gibi gittikçe kötüleşen, hiçbir şeyin kalmadığı, nefes alınamaz bir hal. Böyle bir kaos aralığında şu anda devrimci gençlik hareketi bundan uzak olsa da bu dinamikler üzerinden devrimci bir çıkışı örgütleyebilir. Türkiye devrimci gençlik hareketi yeni bir varoluş yapmak zorunda olduğu bir dönüm noktasındadır.”
DÜZENİ YIKMAK İÇİN ÖRGÜTLENMEK GEREKİR
En ufak bir hak talebinin, demokratik bir kazanımın olması için bile devrimin gereken bir düzlem olduğunu, çünkü Türkiye’de faşist rejimin hem çok güçlü görünmek zorunda hem de bu yüzden çok kırılgan olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle konuştu: “Hiçbir gedik açılmasına izin vermiyor. Muhalif kitlelerin en ufak bir moral ya da kazanım elde etmesine geçit vermiyor ve karşıtlığın seküler- muhafazakar ayrımına sıkışmasını sağlıyor. Bu da tabii yoksulların siyasetini örecek bir devrimci öznenin yokluğundan, güçsüzlüğünden kaynaklanıyor. Bir yerden gedik açılırsa o devasa ve yıkılmaz olan devlet aygıtının zayıflığı ve iç çatışmaları açığa çıkacak. Bir kez olsun yoksullar, ezilenler kazanabileceklerini görsünler geri adım atmazlar düşüncesiyle kafanı kaldırmaya çalıştığında ezerek yıldırmaya çalışıyor. Gençliğin bu faşist düzeni yıkmaktan ve aynı zamanda hayatta kalabilmek için de örgütlenmekten başka şansı yok.”
BİRLEŞİK BİR DEVRİMCİ GENÇLİK SİYASETİ ÖRÜLMELİ
Umutsuzluğu örgütleyen en önemli nedenlerden birisinin de hükümete karşı somut bir devrimci siyaset üretilememesi olduğunu; siyasetsizliğin yarattığı inançsızlık, çürüme ve apolitikleşmeden gençliğin de payına düşeni aldığını vurgulayan Yılmaz, yapılması gerekenleri şöyle ifade etti: “Bu noktada faşizme karşı olabildiğince birleşik görünür bir devrimci gençlik siyasetini örmek gerekiyor. Barınma ve gıda krizi, savaş, uyuşturucu gerçekliğine karşı bir strateji, plan ve esneklik doğrultusunda hareket edebilen siyasal hattı örmek, devrimci kalarak kitleselleşmenin yollarını bulmamız gerekiyor. Kendiliğinden ayağa kalkışları, isyanları birleştirebilecek ve iktidara karşı seferber edebilecek, aynı zamanda da büyük ve soyut sloganların esiri olmadan somut politikalarla somut kazanımlar elde edebilecek bir siyasal hattı örgütlemektir görev. Bu yüzden her devrimin de bir kültür devrimi olduğunu unutmadan hareket etmek gerekiyor. Biz kendi değerlerimizi oluşturmalı daha güçlü savunabilmeliyiz. Düşmanın silahlarıyla ve düşmana karşı sadece direniş hattında yer alarak düşmanı yenemeyiz. İnşa etmeli, saldırmalı, kazanmalıyız. Komün; bu arayışın, birliğin ve mücadelenin adı, iddiasıdır.”
BİRLEŞİK MÜCADELE BAŞARIYA ULAŞIR
Türkiye Devrimci Gençlik Hareketi’nin, Kürt Yurtsever Gençlik Hareketi ile koşulsuz bir dayanışma ve birliktelik içerisinde olması gerektiğini belirten Yılmaz, belli konularda yaşanan siyaset farklılıklarının birleşik mücadeleye zarar vermeyeceğini söyledi. Türkiye’nin en temel sorunu sömürgecilikse Türkiye devrimci gençliğinin, yurtsever gençliğin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin her daim yanında olması gerektiğini vurgulayan Gençlik Komünleri Temsilcisi Devrim Barış Yılmaz, şunları ekledi: “İki ülke gerçekliğinden hareketle yurtsever gençliğin gündemleriyle Türkiyeli devrimci gençliğin gündemleri bazen çakışmayabilir ve ayrışabilir. Tek bir büyük doğru siyasetten bahsedemediğimiz bu noktada dönemsel olarak ortaya çıkabilen bu çıkar veya siyaset farklılığı birleşik mücadeleye zarar vermez. Aksine herkes kendi hattında bir devrimci siyaseti örgütleyebilir ve kitleselleşebilirse o zaman birleşik mücadelenin gerçek anlamını ve değerini görebileceğiz. Antifaşist mücadele, Türkiye ve Kurdistan gençliğinin birleşik devrim hedefi doğrultusunda kitleleri seferber edebilmesiyle başarıya ulaşabilecektir.”