Yerel seçimler sonrası AKP’nin aldığı yenilgi, sokakta da farklı bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Yıllardır süren Taksim yasağına karşı bu yıl neredeyse bütün muhalif kesimler ısrarcı.
Halkevleri İstanbul Şube Başkanı Zeynep Çelik, 1 Mayıs’ın ve Taksim Meydanı'nın önemini ANF’ye değerlendirdi.
‘İKTİDAR YOKSUL HALKLARIN ÖLÜMÜNÜ RANTA ÇEVİRİYOR'
Türkiye halklarının en hırçın yoksullaştırma politikaları ile karşı karşıya kaldığını belirten Zeynep Çelik, talan ve savaş ekonomisine dayalı politikaların sonucu olarak büyüyen bir ekonomik kriz yaşandığını söyleyerek şöyle devam etti:
"Türkiye haklarının yaşadığımız topraklardaki en hırçın yoksullaştırma politikaları ile karşı karşıya kaldığı, ekonomik krizin ağır yükü altında ezilen halkların yoksulluk ve yoksunluk kıskacı altında ezildiği, sermayenin sermayesini katbekat büyüttüğü, saray rejiminin ranta, talana ve savaş ekonomisine dayalı politikalarının ağır sonuçlarını yaşadığımız bir dönemden geçmekteyiz. Emperyalist finans merkezlerinin kapısında sömürge valisi edasıyla gezinen Maliye Bakanı'nın hazırladığı ve AKP'nin uygulamaya koyduğu ekonomi programının etkisi gün geçtikçe artıyor. Orta vadeli program ile halkın sırtına bindirilmiş vergi yükünü bir kez daha ağırlaştırmanın adımları atılırken, bir yandan ekonomik krizini faturasını yoksul emekçilere ve halka kesen saray rejimi diğer tarafta Ortadoğu’da savaş ittifakının bir parçası olarak ülkelerin yıkımını bir fırsata çevirmeye çalışıyor, Suriye’de, Filistin’de emperyalizmin yedek lastiği pozisyonunda. Yoksul halkaların ölümünü ranta çevirmenin planlarının bir parçası olmuş bir iktidar ile karşı karşıyayız."
'KÜRT VE TÜRK İŞÇİLERİN YAN YAN GELMESİ İKTİDAR İÇİN TEHDİT'
Zeynep Çelik, Kürt, Türk, göçmen işçilerin yan yana geldiği bir görüntünün saray rejimi için tehdit olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Bu tablonun içerisinde, 2024 1 Mayıs'ı Türkiye işçi sınıfının mücadelesiyle tarihsel ve kentsel bir anlam kazanmış olan Taksim'i emekçilere kapatarak işçi sınıfının ortak mücadele hafızasını kesintiye uğratmak isteyen sermaye iktidarına karşı halkların eşitlik, özgürlük, barış taleplerini birlikte haykırdıkları 1 Mayıs'ı birlikte örgütledikleri taleplerin ortaklaştığı bu dönemde ortak bir irade kararlılığın ifadesi, hem halkalara hem Türkiyeli işçi sınıfına her zamankinden daha fazla güç ve cesaret vermiştir. “
‘İŞÇİLERİN SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI BİRLİĞİ YASAKLARI DELİP GEÇECEKTİR’
Yaşanan krizin yükünün emekçilere ve halklara çıkartıldığını dile getiren Zeynep Çelik, “Saray rejiminin yerel yönetim seçimlerinden aldığı yenilgi ve kapitalizmin krizinin yükünü emekçilere, halklara yüklediği orta vadede kalkınma programı adı altında yoksullaştırma programına karşı ortak bir mücadele zeminin ilk adımı olacak olan 2024 Taksim 1 Mayısı çağrısı önümüzdeki dönemin mücadele düzlemi açısından kritik öneme sahiptir" dedi.
İşçi sınıfının yoksulluğa, ırkçılığa, faşizme karşı omuz omuza mücadele etmesi gerektiğini belirten Zeynep Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşçi sınıfının yek vücut olarak, yoksulluğa, açlığa, ırkçılığa, gericiliği, faşizme karşı omuz omuza yan yana tüm ülkede tek vücut olarak itirazını ve direniş günü olan 1 Mayıs'ta Türkü, Kürdü, göçmeninin yan yana geldiği bir görüntü saray rejimi için tehdit oluşturmakta, bu gerekçe ile 1 Mayıs’ı yasaklarla, baskılarla engellemeye çalışmakta. Bu yıl tüm muhalefet kesimleri bu tablo karşısında ortak bir irade sergileyerek 1 Mayıs Taksim talebinden geri adım atmayacağını deklare etti, işte saray rejiminin korkusu da tam olarak bu, işçi ve emekçilerin insanca bir yaşam ve çalışma talebi, eşit ve özgür, barış içerisinde birlikte yaşam isteği iktidarın korkulu rüyasıdır. Sermayenin saldırılarına, yoksulluğa, işsizliğe, iş cinayetlerine, savaş politikalarına ve sömürüye karşı işçi sınıfının kitlesel birliği ve mücadelesi, tüm yasakları delip geçecek tek seçenektir.”
Halkevleri İstanbul Şube Başkanı Zeynep Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
“1 Mayıs Taksim iradesi ile ortaklaşan muhalefetin, 1 Mayıs sonrası iktidar tarafından yeni anayasa yapma, iş kanununda yeni düzenlemeler adımları karşısında ortak mücadele düzlemlerini çoğaltan, halkların bir arada eşit, özgür, barış içerisinde, geceleri aç yatmadığı, gündüzleri sömürülmediği bir ülkeyi birlikte yaratma mücadelesinde asgari bir mücadele programı oluşturması kaçınılmaz görünüyor. Bize düşen görev Türkiye halklarının bu isteğini uzun vadeli bir mücadele programı haline getirip iktidarın bu saldırıları karşısında yeni bir hayatı ve ülkeyi tüm dostlarımızla birlikte yaratma sorumluluğudur."