Zulme karşı direniş haktır
Alevi Dedesi Hüseyin Esen, “İktidarda kibir, kendisini üstün görme, başkalarının hak ve hukukunu gasp vardır” derken açlık grevlerine dikkat çeken Mele Şükrü Aslan, zumekarşı direnişin hak olduğunu söyledi.
Alevi Dedesi Hüseyin Esen, “İktidarda kibir, kendisini üstün görme, başkalarının hak ve hukukunu gasp vardır” derken açlık grevlerine dikkat çeken Mele Şükrü Aslan, zumekarşı direnişin hak olduğunu söyledi.
Alevi Dedesi Hüseyin Esen ve Mele Şükrü Aslan, İmralı’da süren tecrit ve cezaevlerindeki direnişle ilgili ANF’ye konuştu.
Alevi Dedesi Hüseyin Esen, Kürtlerin ve Türklerin barış içerisinde birbirinin haklarına, hukuklarına saygılı bir biçimde yaşamalarının önündeki en büyük engelin iktidarcı anlayış olduğunu belirterek, “İktidarda kibir, kendisini üstün görme, başkalarının hak ve hukukunu gasp vardır” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile savaş arasındaki bağlantıya dikkat çeken Esen, “Savaş, başkalarının hakkına girmektir, topraklarını işgal etmektir. Onların en doğal toplumsal haklarını, kişisel haklarını gasp etmek demektir“ diye konuştu.
AÇLIK GREVLERİ HAKLI BİR DİRENİŞTİR
Cezaevlerinde süren açlık grevlerine işaret eden Esen, insanlık dışı politikalara karşı direnişin haklı olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Cezaevlerinde olanların hukuka göre canları, sağlıkları devlete emanettir. Cezaevine girdi diye onlara insanlık dışı müdahalede bulunamazsınız. Şimdi cezaevlerinde her türlü hak gaspı var. Bir insanı ailesi, avukatıyla görüştürmemek ne demektir. Zaten dört duvar arasına almışsın. Cezaevlerinde yaşayan insanların haklarını istemesi, insanca yaşam koşullarını istemesi en doğal insan hakkıdır. Hak ve adaletle yönetemeyen, korkuyla yönetmeye çalışır. Bu sorun bir an önce çözülmeli, tutsakların taleplerine karşılık verilmelidir.”
BIRAKIN TECRİDİ, HAPSEDİLMESİ YANLIŞ
Mele Şükrü Aslan da insan haklarına riayetin esas olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bırakın tecridi, bu insanı hapse atmanız bile yanlış. Siz gittiniz görüştünüz, tamam, ne derseniz doğrudur dediniz. Newroz’da mektubunu okudunuz. Ne oldu sonra, değişti mi bu iş. Demek ki yalan söylüyorsunuz. İstediğiniz şey olmazsa ‘Öcalan elimizde bir rehinedir, dolayısıyla siz bizim dediğimiz gibi davranmadıkça bizde onu bırakmayacağız’ diyorsunuz. Tecrit olamaz. Sen bir defa kendi yasalarında yazan, ‘Şu kadar zaman içerisinde haftada bir defa şu kadar görüşme olacak’ demişsin. Niye yalan söylüyorsun, niye müsaade etmiyorsun? Bu İslam’da da, insanlıkta da yok. Böyle bir şey olamaz. Hele hasta tutsaklar. Şimdiye kadar kaç cenaze çıktı hapishanelerden. Bütün mesele şudur, bu idare ‘Kürtler, siz Kürt değiliz demedikçe hep size böyle muamele edeceğim’ diyor.”
UYGULADIĞIN ZULME DE ÖYLE KARŞILIK VERİLİR
Kürtlerin, dindar ya da dinsiz fark etmeden birlik olması gerektiğini belirten Aslan, cezaevlerinde yaşanan açlık grevleri için ise şunları söyledi: “Kürtlük bir millet oluncaya, Kürdistan oluncaya kadar Kürtlerin dindarıyla dinsiziyle bir arada olması lazım. Birisine sana zulmederken sen nasıl karşılık veriyorsan, başkasının da sen zulmedince karşılık verme hakkı vardır. Bu İslam’da bir esastır. Bu insanlar, ben ölürüm senin dediğini yapmam, diyor. Bu zulme karşı direnişi haklı görüyoruz.”