Êzidî ve Arap kadınlar: Acımız gibi mücadelemiz de ortak olmalı

Şengal'de Êzidî ve Arap kadınların çalıştayı devam etti. Çalıştayda "Soykırım tarihini direniş tarihine dönüştürdük. Yaşadıklarımız gibi mücadelemiz de ortak olmalı" mesajı verildi.

“Birlik ve mücadele kadının savunma garantisidir” sloganıyla Tevgera Jinen Êzidî'nin (TAJÊ) organize ettiği, fermanlarla gerçekleşen kadın soykırımlarının işlendiği çalıştay Şengal’in Til Ezer kasabasında ikinci oturumuyla sürüyor.

Yeni oturum DAİŞ’in elinde kurtulan Êzidî kadını Samar Mehme’nin hikâyesiyle başladı.

Sabah saatlerinde çalıştaya katılmak üzere Şengal’e gelmek isteyen bir çok sivil toplum örgütü ve parti üyesi kadın Musul’da engellendi.

Çalıştay ikinci oturumu DAİŞ’in elinden kurtulan Samar Mehme’nin kendi hikâyesini anlatmasıyla başladı. Samar Mehme’nin hikâyesi salonda derin bir sessizlik yarattı. DAİŞ’in yaptıklarının canlı tanığı olan Samar Mehme, DAİŞ’in ferman günü ve sonrasında Êzidî kadınlara yaptıklarını şöyle anlattı:

“Ben ve ailem hatta Şengal’de olan her aile her şeyden habersiz normal yaşantımızdaydık. DAİŞ’e ilişkin televizyonda çıkanları izliyorduk yaptıkları vahşeti şaşkınlıkla ve korkuyla  izlerdik. Bir gün DAİŞ vahşetinin bize uğrayacağını bilmiyorduk. Ben o gün annemin yanında değil dedemlerdeydim. DAİŞ Ferman günü beni, dedemi, dayılarımı ve biz çocukların hepsini götürdüler. Ben o zamanlar çok küçüktüm. DAİŞ biz çocukları bir arada tutup eğitiyordu. Bize zorla Kur'an okumayı, namaz kılmayı genel olarak İslamiyet'i öğretiyorlardı. Bize 'siz artık Êzidî değil Müslüman olacaksınız, diyorlardı. Kuralarla kız çocukları DAİŞ’lilere veriliyordu. Beni de bir emirlerinin yanına verdiler ona hizmetçilik yapacaktım. Emir için her gün genç kızlar getiriliyordu. O kızların hepsine tecavüz ediyordu. Sonrasında her gün kapısına kurbalık koyun gibi insanlar getiriliyordu ve kapının önünde kafaları kesiliyordu. Evinde tutulduğum DAİŞ’li kendi çocuklarına da insan kafaları nasıl kesilir onu öğretiyordu.

DAİŞ biz sadece Êzidi kadınlarına değil tüm insanlığa soykırım yapmak istedi.

Ben bugün buradayım ve toplumum için mücadele ediyorum. Yaşadıklarımı unutmayacağım ama tüm dünyada Êzidî kadınların mücadelesiyle unutturmayacağız.”

Samar’ın hikâyesi tüm salonu DAİŞ’in Êzidi kadınlarına yapılanların unutulmaması için kadınların ortak bir mücadelede buluşması gerektiğini vurguluyordu.  

Demokratik Özerk Şengal Yürütme Eşbaşkanı Rihem Hesen, Samar’ın hikayesinden sonra söz hakkı alarak, "DAİŞ’in Êzidî kadınlarına yaptıkları bir soykırımdı ve biz  soykırım politikalarına karşı güçlü durmak için bugün Şengal Özerk Yönetimini oluşturduk ve biz kadınlar bu çatı altında soykırıma karşı güçlü bir mücadele veriyoruz" dedi.

Musul Demokratik Mücadele Cephesi Üyesi Dilpak Seat, Êzidî ve Arap kadınların ortak mücadelesinin önemine vurgu yaparak, "Êzidî kadınlarının  DAİŞ’e karşı verdikleri mücadele görkemliydi, bir tarih yazdı. Biz de Arap kadınları olarak özellikle de Demokratik Mücadele Cephesi olarak Êzidî ve Kürt kadınlarının yanındayız. Onların verdiği mücadeleyi kendi mücadelemiz olarak görüyoruz. Ortak mücadele verdiğimiz oranda özgür ve demokratik yaşayabiliriz. Bütün ulusları ve inançları da bu ortaklığa davet ediyoruz" diye belirtti.

'EN YOĞUN ŞİDDET KADINLARA DÖNÜK'

Ninova Göçmenlerle Dayanışma Örgütü Zehra Eli adına çalıştaya katılan Leyla Sait de şöyle konuştu

"Öncelikle böylesi önemli bir çalışmaya davet edildiğimiz için size minnettarız. Öncelikle günümüz dünyasının yanlış politikalar sonucu yaşamış olduğu dengesizlikler birçok doğa afetine yol açmıştır. Doğaya karşı sorumluluklarını bilen toplumların ve devletlerin doğru bir politika izlemesi gerek. Toplumda kadına dönük bedensel, kültürel şiddet var olan devlet iktidarlarının yanlış politikalarının sonucu olarak yaşanıyor. Toplum açlık, işsizlik, uyuşturucu ve kadına dönük her türden şiddetle boğuşur duruma gelmiştir.  Biz kadınlar toplumda yaşanan bu sorunların esasında kadına dönük şiddete dönüştüğünü biliyoruz. Kadına dönük cinsel şiddet bugün toplumda en yoğun yaşanan şiddet olmaktadır. bu konuda devletle ortak çalışmalarımız oluyor, onun dışında kadınları bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz. Devlet somut olarak kadına dönük şiddetin önüne geçemiyor aslında yapması gereken kadın politikasını göz önünden geçirmesi olacaktır. Biz kadınlar kendimizi bilinçlendirerek her türden şiddete karşı durabiliriz.”

'KDP BİZE İHANET ETTİ'

Êzidî Kadın Vakfı Yönetim Üyesi Feride Sadun da  şunları anlattı:

"Biz kadın vakfı olarak ferman sonrasında örgütlendik ve bugüne kadar DAİŞ’in esir almış olduğu kadınları kurtarmak için yoğun bir çalışma içerisinde olduk. Hatta bu son süreçte DAİŞ’in elinden QSD’nin kurtarmış olduğu bir kadın oldu. Bu biz Êzidî kadınların başarısıdır. Birçok siyasi taraf Êzidî kadınlar üzerinde pazarlık yapıyor ve hatta alıp satıyor, pazarlık konusu yapıyor. QSD tarafından kurtarılan birçok kadın oldu. Ve bunların birçoğu Şengal’e geldikten sonra sivil toplum örgütleri, KDP ve devlet tarafından bir nevi Şengal’den kaçırılıyorlar, size maddi imkan sunacağız üzerinden kadınların tanıklıkları yok edilmek isteniyor. DAİŞ’in yaptıklarının üstünü kapatma çabasıdır. Onun dışında KDP her fırsatta biz Êzidî kadınları kurtarıyoruz onların kaderi bizim elimizde diyorlar. Bize ihanet eden ve binlerce kadının DAİŞ eline geçmesine sebep olan güçtür. Bu acıdan KDP ve ona bağlı her gücün söylediklerinin bir inandırıcılığı yoktur. Biz Êzidiler tarihimizle zenginiz, toplumsallığımızla güçlü bir irade sağlayabiliriz.  Dış güçler biz Êzidileri kapı önlerinde, sadaka bekleyen bir toplum olarak görüyor. Biz bir toplum ve inanç değiliz. Biz insanlığın kökleriyiz.”  

'AĞLAMAK YERİNE YAŞAMI GÜZELLEŞTİRELİM'

Irak kadın aktivisti Bidor Elcerah, soykırım kıskacıyla geliştirilmek istenen göç politikalarını şöyle anlattı:

"Irak’ta halklara, inançlara, azınlıklara dönük çok derin bir siyaset yürütülüyor. Bu topraklarda hepimizi birbirimizden ayırmak istiyorlar. Bizi birbirimize düşman yapmak istiyorlar. Irak’ta adaletsizlik geliştiriliyor. Bu siyaset sadece Irak’ta değil tüm bölgeye hakim kılınmak isteniliyor. Bu siyaseti üreten ABD’dir. ABD bu toprakların kadim halklarını göçertmek ve bu toprakları insansızlaştırmak istiyor. ABD siyasetine yakın olanları bu topraklara yerleştirmek istiyorlar. Biz kadınlar bu siyasetin önüne geçmeliyiz. ABD  ve İngiltere Lozan'ın 100. yılı için çalışıyorlar ve siyasetlerini bunun üzerine yürütüyorlar. Göçler de bu siyasetin sonucudur. Biz kadınlar bu toprakların özüyüz, aile, toplum ve ülkenin özüyüz. Dedelerimiz ve nenelerimizin ektiği zeytin dallarını tekrar ekelim. Biz kadınlar ağlamak yerine yaşamı güzelleştirelim.”

'ÖRGÜTLENMEMİZ DÜŞMANIN KABUSU OLDU'

"Kadınların ortak savunması nasıl gelişir ve Êzidî kadınları DAİŞ vahşetine karşı nasıl örgütlendi" konusunu da YJŞ Komutanı Ruheyv Şengali anlatarak, şöyle dedi:

"Biz Êzidî kadınları örgütlenerek savunma güçlerini oluşturduk ve bu düşmanımızın kabusu oldu. DAİŞ’in hedefi kadınları soykırımdan geçirerek bir toplumu yok etmekti. Herkes kadınlar direnemez, savaşamaz diyordu. Fakat YJŞ oluştuğunda ve DAİŞ’e karşı savaştığında kadınları küçük gören soykırım kıskacında bırakan güçleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Biz soykırım tarihini direniş tarihine dönüştürdük. Biz sadece Êzidi kadınları değil tüm kadınlar için mücadele veriyoruz. Ne Êzidî kadınları nede başka hiçbir kadın pazarlarda satılamaz. Biz mücadelemizle bir dönemi değiştirdik."  

DAİŞ saldırıları ve soykırım kıskacına alınmak istenen Êzidî kadınlarının yaşamış oldukları ve Êzidî ve Arap kadınlarının ortak mücadelesi üzerine kısa anlatımlardan sonra çalıştaya katılan her kadın dayanışma mesajı verdi.

Êzidî ve Arap kadınları, "Yaşadıklarımız ortak, mücadelemiz de ortak olmalı" dedi.

Çalıştayın kapanış konuşmasını TAJÊ sözcüsü Sabiha Sabri yaptı. Sabiha Sabri, "Çalıştay Irak topraklarında biz kadınların güçlü bir dayanışma içerisinde olmasına vesile olmalı" diye belirtti.

Çalıştayın sonunda Êzidî ve Arap kadınlar, bundan sonra daha güçlü bir dayanışmayla  birbirini sahiplenmenin sözünü verdi.

Önümüzdeki günlerde çalıştayın sonuç bildirgesi açıklanması bekleniyor.