İranlı sosyologlar ve sosyal bilim araştırmacıları, toplumda kadına yönelik şiddetin arttığı konusunda uyarıyor.

Resmi haber ajansı İrna’ya konuşan sosyolog ve sosyal bilimler araştırmacısı Kamil Delpasand, kadına yönelik şiddete ilişkin istatistiklerin açıklanmadığı, kayda alınmadığı veya medyada yayınlanmadığını belirterek, “gerçek verileri hiçbir yerde bulamadıklarını” kaydetti.

Delpasand, “Evli kadınlara yönelik şiddet, çocuklara yönelik şiddetten sonra ikinci sırada yer alıyor” dedi.

Acil sosyal durumlar sorumlusu Reza Caferi, Mayıs ayında İran medyasına yaptığı açıklamada kadına yönelik aile içi şiddetin geçen İran yılı içerisinde yüzde 20 oranında arttığını söyledi. Bu veri, Mart 2017 ile Mart 2018 arasındaki dönemi kapsıyor.

Yılık ilk yarısında çocuklara yönelik 16 bini aşkın şiddet vakası kayda alınırken, yılın ilk dokuz ayında kadına yönelik 1.750 şiddet vakası tespit edildi.

Sosyologlar, şiddetteki bu tırmanışın temel nedenleri olarak ekonomik sıkıntılar ile destek ve eğitim alt yapılarındaki yetersizlikleri sıralıyor.

Muhalif kaynaklara göre uzmanların çoğu, yaşam koşulları sınıf farkı ve ayrımcılıkların aile içi şiddete katkı sağlayan önemli faktörler olduğunun altını çiziyor.

Mevcut durumda, sosyal ve ekonomik baskılar, işsizlik, hayat pahalılığı ve sosyal destek eksikliği kadına yönelik farklı şiddet biçimlerine zemin hazırlıyor. Özellikle alt sınıflar ve düşük gelirli ailelerde yer alan kadınlar daha kırılgan durumdalar.

Sosyoloji Derneği’ne bağlı sosyal zararlar branşı müdürü Ahmed Buharayi, “Erkek egemenliğini teşvik eden mevcut kültürel geçmişten bağımsız olarak, adli, hukuki ve disiplin yapıları, erkeklerin kadına yönelik şiddette bulunmasını sağlayacak şekildedir” dedi.

Buharayi, “Mart 2017 ile Mart 2018 arasında aile içi cinayetlere ilişkin medyada 300 haber yer aldı. İstatistikler kadınların yüzde 80’inden fazlasının mağdur olduğunu gösteriyor” diye ekledi.

İrna haber ajansında 18 Temmuz günü konuşan başka bir sosyoloji uzmanı, erkek egemenliği ve önyargılarının genç kuşakta da geliştiğine dikkat çekerek, bu kültür temelinde erkeklerin aile içi kadına şiddeti bir hak olarak gördüğüne işaret etti.