Özgökçe: Kürt düşmanlığı Erdoğan'a kaybettirecek!
HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Kürt düşmanlığının Erdoğan'a kaybettireceğini söyledi. Özgökçe, yarın düzenlenecek final mitingine güçlü katılım çağrısı yaptı.
HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Kürt düşmanlığının Erdoğan'a kaybettireceğini söyledi. Özgökçe, yarın düzenlenecek final mitingine güçlü katılım çağrısı yaptı.
HDP Van Milletvekili Adayı Bedia Özgökçe Ertan, 24 Haziran seçimlere çok az bir süre kala ANF'nin sorularını yanıtladı.
Partiniz, OHAL koşullarında ve büyük imkansızlıklarla, ittifaklardan ayrı olarak da yüzde 10 barajına rağmen seçime gidiyor. Bunun anlamı ve sonucunu nasıl görüyorsunuz?
Baraj sisteminin antidemokratik bir sistem olduğunu her zaman dile getirdik. Bir ülkede yaşayan her türlü siyasi görüşün ne olursa olsun Meclis'te temsiliyetinin olması gerekmektedir. Şu an HDP zaten kendi içinde ittifak olan bir partidir; onlarca bileşeni bir çatı altında toplamış durumdadır. Darbe anayasası ürünü olan yüzde 10 barajı yada daha evvel süreçlerdeki engellemeler sadece Kürt seçmenlere dönük hayata geçirildi. AKP iktidarı da Kenan Evren darbe artığı olan bu hukuksuz uygulamaları kaldırmak üzerine halka sözler verdi fakat tam tersine bunu kaldırmak yerine Evren yasalarından beslenen bir iktidar haline geldiler. '80 darbe anayasasını kaldırmak yerine bunu aşan da bir tutum içine girerek ülkeyi tek adam rejimine teslim etmek ve yönetmek üzere bir antidemokratik tutum içine girdiler. Dünyada hiçbir örneği bulunmayan, yasal olarak tarif edilemeyen bir diktatörlük rejimini dayatıyorlar bu ülkeye.
Yüzde 10 barajı haricinde yine Kürtlere dönük ayrı bir baraj denilebilecek bir ittifak formülü ortaya koyup, HDP’yi de dışında tutarak, ikinci bir baraj koydular önümüze. Bu ittifaklar ve barajlar bizim dışımızda hayata geçirildi. HDP’nin Millet İttifakı'nın dışında tutulması büyük bir hukuksuzluktur. HDP’nin bu ittifakların içinde bulunması ülke demokrasisi için büyük bir fırsat iken maalesef dışında tutularak büyük bir antidemokratik tutum içine girildi. Bizler geçmişten bugüne bu tür antidemokratik uygulamalara şahit olduğumuz ve alıştığımız için her zaman kendi yol haritamızı hayata geçirmenin çabası içinde olduk ve her zaman da olacağız. Ve bizler bu barajı her şekilde aşacağımıza inanıyoruz. HDP 24 Haziran’da tüm baskılara rağmen bir kez daha başaracaktır.
'DEMİRTAŞ, ERDOĞAN'IN İSTEĞİYLE CEZAEVİNDE'
HDP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın cezaevi koşullarında yürüttüğü ve sizin de seçim alanlarında bir nevi sözcülüğünü yaptığınız seçim çalışmalarını ve halkın tepkilerini nasıl buluyorsunuz?
Selahattin Demirtaş Türkiye siyasetinin yüz akıdır. Demirtaş toplumun tüm kesimlerine hitap edebilecek güler yüzlü, dürüst bir siyasetçidir. Kendisinin tutsak olması mevcut iktidarın Demirtaş’ın siyasetinden korkmasından kaynaklıdır. Sayın Demirtaş’ın selamlarını gittiğimiz her köyde, mahallede halkımıza iletiyoruz. Bir ülke düşünün, seçim kararı alındığı bir anda aynı gün OHAL’in tekrardan uzatılmasının da kararı alınıyor. Demirtaş’ın haksız yere cezaevinde tutulduğunu tüm Türkiye biliyor. Demirtaş’ı dört duvar arasına alanların, TRT üzerinden canlı yayın olmayıp paket program şeklinde hazırladıkları bir 10 dakikalık televizyon programını bir demokrasi zaferi, eşit koşullarda yürütülen bir seçim çalışması varmışçasına yansıtmaya çalışması abesle iştigaldir. Bu durum bir demokrasi ayıbıdır. Suçsuz olduğu alenen ortadayken ve bu durum da savcılıklar eliyle de netleştirilip kendisi Cumhurbaşkanı adayı olmaya hak kazandığı halde, hâlâ AKP’nin ve Erdoğan’ın talebi doğrultusunda cezaevinde tutulmaktadır. Mevcut iktidar kendi siyasi çıkarları doğrultusunda Demirtaş’ı rehin alarak suçlu ilan etmiştir. Biz bu eşit olmayan koşullarda seçime gidiyoruz ve seçim kampanyası yürütüyoruz. Bu kadar zorluğa rağmen büyük bir moral ve motivasyonla seçime hazırız!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitingine Tansu Çiller ve Mehmet Ağar'ın dahil edilmesi, kendilerinin Erdoğan’a destek açıklamaları yapmaları ne anlama geliyor?
Karanlık ve gizli ittifakların olduğunu 7 Haziran seçimlerinden bugüne bizler zaten biliyorduk. Bu ülkede yaptığı bunca hukuksuzluktan sonra Erdoğan, bunu artık saklamaya gerek duymuyor. Bununla övünen bir pozisyonda Erdoğan. Aslında kendisini çoktan bitirmiş bir durumda. Erdoğan’ın siyasete atıldığı ilk günlerde sarf ettiği sözlerle bugün sarf ettiği sözler arasında uçurumlar bulunuyor. Erdoğan, kendi aklı ve fikriyatını bu karanlık ekibe; '90’lı yılların rol sahiplerine teslim ettiğini İstanbul mitingiyle deklare etmiş durumdadır. İdam söylemleri bu ülkenin geleceği açısından çok ciddi anlamda kaygı verici bir durumdur. İdam söylemleri bugün Kürt düşmanlığı üzerinden gelişen ve Erdoğan’ın son mitinginde sahne alanların talebiyle yürütülen bir politika doğrultusunda dillendiriliyor. Bir siyasi parti rekabeti yoktur, Kürt düşmanlığı üzerinden geliştirilmek istenen bir siyaset vardır.
2002’de iktidara gelen Erdoğan nelerden bahsediyordu, kimlerle yol yürüyordu... Sonrasında arkadaşlarını tasfiye ederek şu an geldiği noktanın nasıl bir siyaset olduğunu tüm kamuoyu gözleriyle görüyor. İktidara ilk geldiklerinde topluma umut vadeden AKP, bugün toplumu birbirine düşürerek, kaosa sürükleyerek, savaşa sevk ederek, kutuplaştırarak siyaset yürütmeye çalışıyor. Ve tüm bu politikalarının nihai hedefinde de Kürtler var. Bu Türkiye’yle sınırlı değil, sınırlarının dışında da dört bir tarafta Kürtlere karşı büyük bir düşmanlık besleniyor. Ve Kürt halkı bu politikaların da çok iyi farkındadır.
KADIN POLİTİKASI
Partinizin Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ‘Kadın Bakanlığı’nı kuracağınızı belirtti. Siz de bir kadın vekil olarak, partinizin cinsiyet özgürlükçü ve eşit temsiliyet perspektifini nasıl yorumluyorsunuz?
Kadın Bakanlığı kurulması partimizin ruhuna ve politikalarına uygun bir amaçtır. Bu uygulamaya çalıştığımız bir proje. Şayet iktidara gelirsek; kadına dönük geliştirilen şiddet, sömürü sistemiyle mücadeleyi en etkin bir şekilde hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Şu an devletin tüm mekanizmalarının, kadını birey olarak görmeyen, sadece aile içinde tanımlayan ve bu anlamda eve kapatan yoksullaştıran, hiçleştiren bir politikaları vardır. Ayrıca kadına dönük tüm politikaları erkek egemen bir zihniyete teslim edilmiş durumda. Bizler de bu politikaların tam tersi olarak toplumsal cinsiyet özgürlükçü ve kadına dönük her türlü şiddetin engellendiği, bunu yapanların cezasızlığa tabi tutulmadığı hukuki düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Mevcut yasalar bile işletilse bugün tüm hukuksuzlukların önüne geçilebilecekken, bu bile uygulanmıyor. Kadına dönük şiddet her geçen gün artıyor. Kadını öteleyen, eve kapatan bir siyasi akıl var. Partimizin tüzüğünde, perspektiflerinde kadın özgürlükçü cinsiyet özgürlükçü bir anlayış vardır. Bizim sistemiz de işleyişimiz de böyledir. HDP, kadın temsiliyetinin en yüksek olduğu; kadın meclisleri olan bir siyasi partidir. Referansımızı pratiğimizden alarak Kadın Bakanlığı’nı kurup kurumsallaşmasını sağlamak istiyoruz. Kadınların birer özgür birey olarak yaşadıkları sorunların ancak kadınların anlayabileceği bir Kadın Bakanlığıyla çözülebileceğine inanıyoruz.
'ARTIK KİMSE ONLARA İNANMIYOR'
HDP Van Milletvekili olarak partiniz tarafından yine Van’dan ikinci defa aday olarak gösterildiniz. Bir milletvekili ve mevcut durumda aday olarak, yürüttüğünüz seçim çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Partim tarafından ikinci defadır vekil adayı olarak gösterilmekten büyük bir onur duyuyorum. Ben de bu kadar ağır bir sorumluluğu olan bu görevimi layıkıyla yerine getirebilmek adına yoğun bir çaba göstermeyi en büyük amaç olarak görüyorum. Çok onurla taşıdığım bir görev. Seçim çalışmalarında gittiğimiz her yerde büyük bir coşku ve ilgiyle karşılanıyoruz. Olumsuz tek bir şey yaşamadık. Yaptığımız her şey halkın gözleri önünde gerçekleşiyor. Halkın bize verdiği vekalete ters düşecek bir tutuma asla girmedik. Bölgede yaşananlar dün gibi halkımızın aklında. AKP ve MHP’nin bu son kaç yıldaki zulmünü herkes biliyor. Ve artık herkes onların gitmesini istiyor. Kürt halkı, kendilerinin diline, varlığına, kültürüne, toplum olarak varlığına tahammül etmedikleri için gitmelerini istiyor. Tabii ki bu tutumun sadece Türkiye ile de sınırlı olmadığını Kürt halkı çok iyi biliyor.
Öte yandan ülkenin siyasi-ekonomik ve uluslararası düzeyde yaşadığı krizlerle geldiği durum gün gibi ortada. Artık bulundukları seçim vaatlerinin hiçbir şekilde inandırıcılığı yok. Üniversiteler sadece binalardan ibaret. Mezun olanlar hiçbir şekilde iş imkanı bulamıyor. Bulanlar da bir liyakat ve sınava tabi tutularak değil, yandaş ve AKP’ye üye olmak üzerinden torpille istihdam ediliyor. Çiftçi AKP ile artık tarlasını bağını bostanını faiş fiyatlı yakıt yüzünden ekip biçemez hale geldi. Bu ülkede ataması yapılmayan onlarca üniversite mezunu intihar ediyor. Demokrasi adına tek bir kırıntı dahi kalmamışken; hâlâ kalkıp bu ülkede demokrasiyi inşa etmekten bahsediyorlar. AKP’nin demokrasi anlayışı sadece kendi yandaşlarına, bir zümreye dönük rant sağlama, refah sağlamaktan başka bir şey değildir. 16 yıldır iktidarda değiller de muhalefetteler gibi ekonomik ve siyasi vaatlerde bulunuyorlar. AKP’nin demokrasi anlayışı kendin yandaşını refahını tahsisidir. OHAL’i kaldırmıyorlar seçimden sonra kaldıracaklarını söyleyerek bunun üzerinden bile oy devşirmeye çalışıyorlar. Bu ülkede hiçbir sorunu çözemeyen bu iktidara herkes artık ‘güle güle ‘ diyor. Bu politikalara tepki olarak Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış en yüksek yoğun katılımlı seçim olacak. Halk sandıklara akın edecek, yanlış giden her şeye dur diyecek. 24 Haziran günü halk oyunu kullanacak ve sonuna kadar da oyuna sahip çıkacaktır.
'5 BİN PARTİLİMİZ TUTUKLANDI'
Seçim çalışmalarınızda herhangi bir engelleme yada hukuksuz, keyfi yaklaşımlarına maruz kalıyor musunuz?
Partimize dönük sadece seçim süreçlerinde değil, her zaman bir baskı politikası aralıksız işletiliyor. Bir siyasi parti düşünün, 14 bin üyesi, çalışanı, sempatizanı, eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye eş başkanları, meclis üyeleri, kadın meclisi çalışanları gözaltına alınıyor ve bunlardan beş bin tanesi hukuksuz bir şekilde tutuklanıyor. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de bir devlet baskısı var. AKP devletin tüm imkanlarını kullanarak bunları muhaliflere karşı bir baskı aracı olarak kullanıyor. Bölgede halkın belediyelerine atadığı kayyumlar yani memur olan kaymakamlar, her ne hikmetse seçilmiş edasıyla elinde bulundurdukları imkanları, devletin de maddi imkanlarıyla AKP’nin lehine, partimizin de aleyhine kullanıyorlar. Bu bir suçtur. Bu baskılar bir fikriyatı yok etmek üzerine dizayn edilmiş ve yine seçim arifesinde birçok çalışanımız gözaltına alınıyor. Urfa’da milletvekili adayımız bir haftadır gözaltında. Bir irade gasbı yaşanmaktadır. Bu yöntemle bizi çalışmalardan alıkoyabileceklerini düşünüyorlar.
FİNAL MİTİNGİNE ÇAĞRI
Yarın final mitinginiz var...
Halkımızın zafere bir gün kala, özgürlüğe bir gün kala yapılacak olan mitinge tüm renkleriyle, zılgıtlarıyla, halaylarıyla katılmalarını talep ediyoruz. 24 Haziran’ın fotoğrafını 23 Haziran’da Van mitingiyle ortaya koyalım.