Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kuzey Kürdistan"dan Rojava"ya geçtiğinde gittiği ilk ev, Kobanê"de Aluş ailesinin eviydi. O dönemde ailenin babası ölmüş, annesi ise hayatta. Hayatta olan anne ile büyük ağabey Enver, 13 kardeşe bakmaya çalışıyor.
Ailenin akrabası olan ve Kürt Özgürlük Hareketinde adı Mihemed Said olan Ethem Akcan gidip geliyor aileye. Amaç bir yol açmak, Orta Doğu"ya geçiş için bir yer bulmak. Birkaç defa eve gidip geldikten sonra aileye, bir hareketin kurulduğu ve kendi evlerini kullanmak istediğini söylüyor. Ailenin büyük ağabeyi anneye danışıyor. Anne de evet dedikten sonra Mihemed Said ilk grupları eve getirmeye başlıyor.
Ailenin 13 yaşlarında bir kızı var; adı Nûwar. Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan onu ilk gördüğü gün ona Dînê; yani deli diyor ve adı bugüne dek Dînê olarak kalıyor.
Dînê evlerine gelen ilk grubu, Abdullah Öcalan"ın geldiği günü, kendisine neden Dînê dediğini, ardından yaşanan gelişmeleri ve Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerini ANF"ye anlattı.
İLK GRUBUN GELİŞİ
"Mihemed Said, yani akrabamız olan Ethem Akcan, birkaç defa gidip gelip rahmetli ağabeyim Enver"le konuştuktan sonra birkaç defa daha gidip geldi. Enver de annemle konuşup tamam gelebilirsiniz, dedikten birkaç gün sonra ilk grup geldi. İlk grubun hepsi erkek arkadaşlardan oluşuyordu. Evimiz iki avluluydu. Bir bölümünde biz, bir bölümünde de arkadaşlar kalıyordu. Yemekler hazırlıyorduk. Enver, onlara götürüp geliyordu. Bir yere gitmek istemeleri durumunda Enver götürüp geliyordu. Mihemed Said gidip geliyordu. İkinci grup epey kaldı. Tam hatırlamıyorum ama 10-12 gün kadar kaldılar.
Bir grup daha gelecekti. Bunu hiçbir zaman unutmuyorum. Mihemed Said, "Önemli" diyordu. "Önemli" ne demek bilmiyordum. Annem Türkçe biliyordu. Yanına gidip, "Önemli ne demek?" diye sordum. Neden soruyorsun dedi? Ben de öğrenmek istiyorum deyince ne anlama geldiğini söyledi.
Birkaç gün sonra kardeşim ve Mihemed Said, "Heval Ali" gelecek dedi. Heval Ali"nin grubu geldi. Mihemed Said"e, "bu önemli arkadaşı görmek istiyorum" dedim. Mihemed Said, "olmaz, yapamam. Sen kızsın, nasıl erkeklerin yanına gidersin, kardeşin ne der" dedi. Ben de "Bir göreyim, Enver"e söylemem" dedim.
Bir gün Mihemed Said, bana "Dotmam" (amca kızı anlamında), bize çay yap" dedi. Mihemed Said"e yine "bu arkadaşı görmek istiyorum" dedim. Ben çaydanı, o bardakları aldı; diğer bahçeye doğru yürümeye başladık.
KÜRT HALK ÖNDERİ İLE TANIŞMA
Mihemed Said"in arkasında yürüyordum. O içeri girdi. Kapı ardından kapandı. Çalmadan kapıyı açıp içeri girdim. Heval Ali küçük bir sandalyede oturmuştu. Elinde bir şeyler vardı, okuyordu. Benim için "bu nedir, deli midir?" dedi. Deli nedir bilmiyordum. Başımı önüme eğdim. Mihemed Said, "hayır deli değil" gibi birçok Türkçe kelime kullandı. Onu görmek istediğimi söyledi. Heval Ali biraz güldü. Ben de kafamı hafifçe kaldırdım ve hiçbir şey söylemeden dışarı çıktım.
Aradan iki gün geçti. Mihemed Said, "Bir çay yap, Heval Ali seni görmek istiyor" dedi. Çay yaptık, gittik. Heval Ali, "gel otur" dedi. Ben kafamı salladım. Ayağa kalkarak kafamı okşadı ve "Adın ne?" diye sordu. Ben de "adım Nûwar" dedim. "Sen bize, arkadaşlara katılmak mı istiyorsun?" diye sordu, ben de evet anlamında başımı salladım. Annemin korkusundan oturmadan hemen çıktım oradan. Annemin yanına geldim "Deli nedir?" diye sordum. Annem, "Nedir gidip gelip bunları bana soruyorsun?" dedi. Ama sonra ne anlama geldiğini söyledi. Adım o andan itibaren "Dînê" olarak kaldı.
KADINLAR DA GELDİ
Sonra yeni bir grup daha geldi. Bu sefer aralarında kadınlar da vardı. Sakine, Rêzan, Fatma, Zeynep, Xezal isimli kadın arkadaşlar gelmişti. Kimse görmesin diye arkadaşları saklıyorduk. Heval Ali yaklaşık 1 ay kaldı. Gruplar gelmeye devam etti. Heval Cuma, Heval Cemal, Kemal Pir, Heval Delil (ayağından yaralıydı, kardeşlerim yarasına bakıyordu) geldi. Arkadaşların çoğu gerçek adını kullanıyordu. Heval Cemal ve Heval Cuma"yı, hepsini Kobanê"de gördüm. 4 yıl böyle geçti. 4 yılın ardından evlenip Halep"e taşındım.
ÖCALAN İLE İKİNCİ GÖRÜŞME
Eşim Ali, bir gün bana evde bir sürprizi olduğunu söyledi. Kapı açıldı; içeride üç kişi vardı. Sakine, Cahide ve Rêzan arkadaşlardı. Evde beni bekliyorlardı. Eşim Ali"nin Kobanê"ye gidip geleceğini biliyorlardı. Birbirimizi görmeyeli 4-5 yıl olmuştu. Birbirimize sarıldık. Bir süre sonra kapı çaldı. Gelen Mihemed Said"di. "Dotmam geldin mi? Misafir var" dedi. Daha sözlerini bitirmemişti ki arkasından Heval Ali göründü. Önderliği, Heval Ali olarak biliyorduk.
Heval Ali, "Merhaba, halen eskisi gibi deli misin" dedi. "Yok" dedim. İçeriye geçtik. Heval Cuma da geldi. Bir süre sonra Mihemed Said, bir misafir daha olduğunu söyledi. Türkçe konuşuyorlardı. Gidip geldi. Baktım, Heval Cemal de geldi. Grup tamamlandı. Heval Ali, Heval Cuma, Heval Cemal. İki arkadaş daha vardı.
O zaman ilk çocuğum henüz bir haftalıktı. Fatma, Zeynep, Sakine, Cahide ve Rêzan arkadaşlar da birlikteydi. Kızıma henüz bir isim koymamıştık. Sakine isminin Melsa olmasını istedi. Ne anlama geldiğini sorduğumda "M: Marks, L: Lenin, E:Engles, S: Stalin, A da Apo"dur" dedi. İsmini Melsa koyduk. Bir süre kaldıktan sonra Mihemed Said, Fatma"yı götürüp getiriyordu. Kardeşim Rıdvan (Fransa"da vefat etti), onları Kobanê"ye götürüp getiriyordu.
ÖNDERLİK OLDUĞUN BİR FİLİSTİN DERGİSİNDE ÖĞRENDİM
1983 yılının sonları mıydı yoksa 1984 başları mıydı, tam hatırlamıyorum;. Filistinli bir dergi, "Kürdistan İşçi Partisi Lideri Abdullah Öcalan" adıyla Heval Ali"nin resmini yayınlamıştı. O zaman Heval Ali"nin Önderlik olduğunu öğrendik.
Bundan sonra gelip gittiğinde Başkan demeye başladık. Yılda en az 4-5 defa bize geliyordu. Üç ev değiştirdim. Ama başkanın gidiş gelişi devam etti. Siryan"da iki ev, şimdiki evimiz de üçüncüsüydü. Önderlik geldi ve "evinizi değiştirmişsiniz. İyi yaptınız. Orada herkes bizi tanımıştı. Bu ev daha büyük. Benim sporum için daha iyi" dedi. Evin içerisinde yürüyor, spor yapıyordu, toplantılar yapıyordu.
Bir kere bana, "Dînê yemeklerin çok güzel. Benim evime gel, birkaç gün yemek yap" dedi. Ben de, "tamam" dedim. Sonra kafasını çevirerek, "Yok gelme. Senin yemeklerini çok yerim, şişmanlarım" dedi. Oradaki herkes gülmeye başladı.
1995-1996"da sadece bir kez Şam"da Önderliğin evine gittim. Onun dışında hep o geliyordu. Ben, eşim Ali, kardeşim Enver ile Hamûdê, kaynım Omer Muxtar ve oğlu Levend; iki arabayla gitmiştik. Bizi çok güzel karşıladı. Önderlik ayağa kalktı ve "haydi yemeğe" dedi. Mutfakçılara "iyi yemek yapın. Dînê"nin yemekleri çok güzel. Bakalım sizin mutfağınıza ilişkin ne söyleyecek" dedi. Yanında oturdum ve yemek yedik. Önderlik, yemek için "Nasıldır?" diye sorduğunda "Serokê min yemekleriniz çok güzel" dedim. Gerçekten güzel yemeklerdi. Toplantı olsun olmasın, bize geldiğinde ailesine geldiğini söylüyordu. Geldiğinde, toplantı için gelmediğini, ailesini ziyaret için geldiğini söylüyordu.
Mustafa Karasu, cezaevinden çıktıktan sonra bize geldiğinde bu evdeydik. Önderlik gelmişti, toplantı vardı. Karasu eve geldiğinde arkadaşlara sarılıp hasret giderdikten sonra Önderlik, "Dînê gel" dedi. Karasu"ya, "Tanıyor musun?" diye sordu. Karasu, "Hayır" dediğinde Önderlik, "Bu tarihtir" cevabı verdi. Sonrasında Karasu"yla birbirimize sarıldık. Karasu ve Önderlik yan yana oturuyordu. Ben de aralarında oturdum. O anlara hiçbir zaman doymadım doymayacağım da.
SUİKAST GİRİŞİMİ, ULUSLARARASI KOMPLO VE ACI GÜNLER
Bazen morali bozuk olan arkadaşları yanıma gönderiyordu. Arkadaşlara, "Ben onu görünce moral alıyorum. Onları da oraya gönderin" derdi. Bir gün arkadaşa, "Gelin bakın, o kadar arkadaş burada ama Dînê"nin evinde yerlerde tek bir ekmek kırıntısı bile yok" derdi. Sofram için "Halil İbrahim sofrası" benzetmesi yapıyordu.
Bir gün Rus komşum kapıyı çaldı ve "Merhaba Nûwar, Önderliğinize suikast düzenlemişler, haberin var mı?" diye sordu. Ben de "Yok" dedim. Radyoyu açtım, öyle bir şey yoktu. Telefon açıyorum sağa sola, çalmıyor. Bir gün sonra saat 3 gibiydi, kapı çaldı. Kapıyı açtığımda şoför Delil arkadaş göründü önce. Arkasından da önderlik çıkınca az kalsın bayılacaktım. Önderlik, "Suikaste uğradığımı mı duydun Dînê? Korkma birşey yok" dedi.
Önderlik Roma"ya ulaşmıştı. Arkadaşlar telefonda onunla konuştuğunda, "Dînê seninle konuşmak istiyor" dedi. Telefonu aldım, "Serokê min nasılsın" diye sorduğumda, "Alo Dînê, iyiyim iyiyim. Siz nasılsınız? Yakın zamanda yanıma geleceksin" dedi. Önderlikle son konuşmamız oldu.
Önderliğin tutuklandığı kara gün sadece o günle sınırlı değil. Her gün her an canımdan can gidiyor. O gün Koma Berxwedan grubu parti şarkıları söylüyordu. "Bugün nedir" diye soruyorduk. Birkaç saat sonra Önderliğin esir alındığı duyuruldu. O gün yaşadıklarımı anlatamam. Herkes kendime bir şey yapacağımdan korkmuş. Bir iki gün değil her gün çok acı çektik. Üzüntüden birçok hastalığa yakalandım. Kara bir gündü. Sadece o gün değil bugüne kadar da tüm günler kara gündür.
ŞİMDİ ZIR DELİYİM DİYECEĞİM
Önderlik nerede olursa oraya gidip onunla yaşayacağımın sözünü vermişim. Ne mal, ne mülk istiyorum. Sadece kalan ömrümü onun yanında geçirmek istiyorum. Önderlik çıkarsa hem benim için hem de tüm Kürt halkı için bayram olur. Önderliğimizi görecek ve bu günleri konuşacağız. O gün “Serokê min o gün deli değildim ama bugün zır deli oldum” diyeceğim.