Özgürlüğe adanmış bir ruh: Viyan Soran

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın esaretini ve ağır tecridi protesto etmek için 2 Şubat  2006'da bedenini ateşe vererek şehit düşen Viyan Soran, kadın özgürlük çizgisinde geliştirdiği mücadele ile kadınların öncüsü oldu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın esaretini ve İmralı’daki insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için 2 Şubat 2006 yılında Heftanîn'de bedenini ateşe vererek şehit düşen YJA Star Komutanı ve PKK Yeniden İnşa Komitesi Üyesi Viyan Soran (Leyla Wali Hüseyin), milyonlarca kadına mücadele azmi ve özgürlük tutkusunu miras olarak bıraktı.

Viyan Soran, Kürt Halk Önderi Öcalan ve Kürt halkına yazdığı mektupta, "Başkanım, gerçekleştirdiğim eylemin nedeni sana ve Kürt halkına yönelik komployu kabul etmemek, egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa karşı başkaldırmak içindir. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Bugün tüm yetersizliklerim ve zayıflıklarıma rağmen özeleştirimi vermek, demokratik ve bilimsel sosyalizme ve yeni paradigmaya yönelik kararlılığımı göstermek istiyorum. Şehit arkadaşlar gibi keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim" diyor. 

BİLİNÇLİ DURUŞU İLE KADINLARA ÖNCÜ OLDU

Başûrê Kurdistan'ın en büyük aşiretlerinden biri olan Caf aşiretinden olan Viyan Soran, 1981 yılında Süleymaniye kentinde dünyaya gelir.

1997 yılında Kürt Özgürlük Hareketi'ne katılan Viyan Soran, kendisini geri götürmek isteyen ailesine, "Asla sizinle geri gelmeyeceğim. Ben özgür olacağım yere gidiyorum" diyerek gerilla alanlarında kalır. 

Henüz 1 yıldır gerillada olan Viyan Soran, yaşanan birçok zorluğa rağmen kısa sürede YJA Star komutanı olur. Kadın özgürlük çizgisinde ısrarlı ve kararlı bir şekilde mücadele eden Viyan Soran, bilinçli duruşuyla tüm kadınlara öncü olur. 

Viyan Soran'ın dağlarda mücadele ettiği yıllarda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplo gerçekleştirildi. Onlarca gerilla ve yurtsever, 15 Şubat 1999 komplosunu dağlarda, cezaevlerinde ve yurt dışında 'Güneşimizi karartamazsınız' şiarıyla bedenini ateşe vererek fedai eylem yaptı. Viyan Soran ise 2006 yılında farklı bir yol seçti. Soran, 2006 yılı Şubat ayı başında Kürt Halk Önderi Öcalan'ın esaretini ve İmralı’daki insanlık dışı uygulamaları protesto etmek için Heftanîn'de bedenini ateşe vererek şehit düştü. 

Şehit Viyan Soran'ın fedai eylemini gerçekleştirmeden önce ailesine ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a bıraktığı mektuplar şöyle: 

HALKIN DİRENİŞİNE VE KAHRAMANLIĞINA SAHİP ÇIKIN

Sevgili aileme,
Başta selam ve saygılarımı anne, baba, kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim, tüm akraba ve dostlara gönderiyorum. Sağlıklı olmalarını diliyor tek tek gözlerinden öpüyorum.

Sevgili ailem,yaklaşık on yıldır mücadelenin imkan ve koşullarından dolayı, biraz da size olan kızgınlığımdan size mektup göndermedim. Başta Başkan Apo ve PKK öncülüğündeki Kürt özgürlük hareketine ve kadın özgürlük hareketine katılımım konusunda birbirimizi anlamayışımız sıkıntılara sebep oldu. Ama 10 yıldan sonra Kürdistan'ın 4 parçasından binlerce genç kadın ve erkeğin tercih ettiği bu yolu ve mücadeleyi anlayacağınızı umut ediyorum. İsteseniz de, istemeseniz de siz bu devrimin bir ailesisiniz. Kapınızı, yüreğinizi arkadaşlara ve milyonlarca insanın ve kızınızın sevdalısı olduğu bu fikir ve amaçlara kapatmak size yakışmaz. Sizler toplumda saygın ve değerli bir yere sahipsiniz ve siz o Kürtlersiniz ki, tarihinizde Halepçe, Enfal, kurban ve sürgünler yurtseverliklerinize şahitlik etmiştir. 

Bu nedenle ulusal sorunun çözümüne katılan bir kadının katılımını ve iradi varlığını bir utanç ve namus konusu olarak ele almamalısınız. Artık toplumun geri ve geleneksel yanlarının peşine düşmemeli ve kadının toplumsal bir varlık olduğunu kendinize itiraf etmelisiniz. Çünkü kadının bir insan olarak kabul edilmesi toplumun ve halkın iradesinin onaylanmasıdır. Eğer böyle olmazsa yaşam eksik kalır. Artık sizin de karar verme vaktiniz gelmiştir. Halkın ve insanlığın tarihine, direnişine, kahramanlığına sahip çıkmalı, siz de şerefli ve namuslu her Kürt gibi biz de varız ve kendi gücümüz oranında hizmet edeceğiz diyebilmelisiniz.

Sizden ayrıldığım zaman 15 yaşındaydım, şimdi 24 yaşındayım. Sizden rica ediyorum, biraz objektif düşünün ve kendinize “bu kızımız ne yapıyor, ne için ve nasıl mücadele ediyor. O da Awaz, Xalıt ve bazıları gibi geri dönüp kendisi için yaşayamaz mıydı?" diye bir sorun.

HİÇBİR GÜN İHANET VE PİŞMANLIK YAŞAMADIM

Bundan böyle arkadaşlar evinize gelip size uğrasınlar. Siz de onlara uğrayın. Mektuplarımı okuyup benim ve arkadaşların yaşamlarını sorun. Sürekli ROJ Tv izleyin ve Mezopotamya’nın Sesini dinleyin. Başkan Apo’nun kitaplarını okuyun. O zaman kızınızın neden böyle bir yola başvurduğunu anlayacak ve bu yaşamda kalmama anlam vereceksiniz. Şöyle ya da böyle yapın demiyorum ama siz elinizi vicdanınıza koyun ve kendiniz kararınızı verin.

Bu yönüyle kendime yönelik sadece bir şey söyleyeceğim. Yaklaşık 9 yıldır hiçbir gün ihanet ve pişmanlık fikrini yaşamadım. PKK’de çok şey anladım ve bundan dolayı çok onurluyum. Anladığım en temel doğrulardan biri de anne, baba, kız ve erkek kardeşlerimi ve tüm insanlığı sevmek oldu. Bir dönem size çok öfkelendim ve “neden beni yanlış anlıyorlar ve kendilerini PKK dışında görüyorlar diyordum. Zamanla sadece sizin suçlu olmadığını anladım, çünkü sizin tavrınız yüzyıllarca süre gelen siyasi ve zihniyet sorunlarından ve geriliklerden kaynağını alıyordu. 

Sizinle tartışma konusunda fırsat yaratmadığım için benim de yetersizliklerim oldu. Bu açıdan da sizden özrümü istiyor, sizin de hem bir aile ve hem de her Kürt insanı gibi yüreğimde ve beynimde yer edindiğinizi belirtmek istiyorum. Mutlu bir yaşamın yaratılmasının yolunda yaşamımı feda etmeye hazırım. Bana sarf ettiğiniz emeğe cevabım şehitlerin kanına ihanet değil, onlara sahip çıkmak ve kendini feda etmektir.

HALKA VE ACI ÇEKEN KADINLARA BORÇLUYUM

Bu eylemim Kürt halkının inkar siyasetine ve Başkan Apo’nun üzerindeki tecride bir cevaptır. Kürt halkının ve kadınının özgürlük yolunda zulüm ve baskılara karşı canımdan başka vereceğim daha değerli bir şeyim olsaydı onu da verirdim. Ama Kürt halkının her gün ayakta olduğu ve başarıya doğru gittiği böylesi bir dönemde benim gibi bir kadının kendini feda etmesini çok yetersiz görüyorum. Ben de birçok arkadaş gibi kendimi halka ve acı çeken kadına borçlu görüyorum.

Hepiniz için çok şey yazmak ve hepinize tek tek bir şeyler söylemek isterdim, ama eylemi gerçekleştirmeye birkaç saat kaldı. Zamanın kısıtlığından dolayı size bundan fazla yazamıyorum. Çünkü sizin kadar ve sizden daha fazla söz vermem gereken kız ve erkek kardeşlerim ve insanlarım var. Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Eğer siz birbirinize karşı doğru bir sevgiye sahipseniz sizden ricam amaç ve yöntemimi doğru anlayın ve yanlış değerlendirmeyin. Çünkü ben bunun için yaşadım ve bunun için kendi elimle şehadet planımı belirledim. Awaz’ın tekrar gerilla saflarına katılmasını, silahımı kaldırıp Kürdistan özgür dağlarının kucağına geri dönmesini vasiyet ediyorum. Çünkü ben onu çok seviyorum. Çünkü o yoldaşları içinde olmayı hak ediyor. Aynı şekilde diğer erkek ve kızların da kendilerini ve geleceklerini tanımaları ve irade kazanmalarına engel olmayın.
Son olarak selam, sevgi ve saygılarımı size sunarken, mutluluğunuzu ve onurlu olmanızı ümit ediyorum.

Selam ve saygılarımla

Kızınız Leyla Wali Hüseyin-Viyan Soran

KARANLIK GECELERİN AYDINLIĞI BAŞKAN APO'YA...

Başkanım;
senin ismini duyduğum ve seni tanıdığım günden beri yaşamı hissediyor, kim olduğumu ve nasıl yaşamam gerektiğini biliyorum. Yani fikirlerin beni bana tanıttı ve anlamlı yaşamayı öğretti. Özgürlüğün alfabesini bana öğrettin. Senin okulunda zorlanmalar yaşamışsam da hiçbir gün ikirciklik yaşamadım ve pişman olmadım. Çünkü ben okulunda anlamın, düşüncenin ve insanın gücünü keşfettim. Çok az da anladım ki, mümkün olmayan hiçbir şey yoktur. Ama insanın amacında ciddi olması, ona inanması ve ona ulaşması şartıyla. Bir kadın ve bir Kürt olarak özgürlük bana amaç oldu ve bu amaca yürekten inandım. Bunun için hasretle bir anlığına da olsa seni yakından görmek, kucaklamak, omzunda nefes almak sonra da özgürlük, kadın ve halkıma ilişkin yüreğimdekileri seninle tartışmayı isterdim.

Ancak 1998’deki içten ve dıştan geliştirilen kirli uluslararası komplo senin ve benim aramda bir ayrılık yarattı ve bu komplo benim gibi seni görmek isteyen binlerce arkadaşımın da umudunun arasına girdi. Esir alınışından sonra bende daha güçlü bir sarsılma gelişti ve yüreğimde karar ve özgürlük gücü daha da gürleşti. Seni görmenin özlemini ve umudunu hiçbir zaman yitirmedim. Seni her zaman yakından hissetmenin çabası içinde oldum. Bundan dolayı içimde her zaman seninle diyaloglar yaptım. İçimi bir enerji ve ses gibi içime dolduğunu hissettim. Ve bundan ilham aldım. 

Birçok kez de rüyalarımın misafiri oldun ve bundan çok büyük bir mutluluk duydum. Ama gerçek şu ki sana yönelik tüm duygu ve düşüncelerimi dile getiremiyorum. Ancak 1999 yılından sonra her zaman bir gerçek beynimde yankılanıyordu. O da şudur senin gibi büyük bir insanın esir alınışını kabullenemiyordum ve o insan orayı hak etmiyor diyordum. Şüphesiz bu esaretin, bir halkın Önderinin ve insanlık rehberinin tecride alınışının sorumlusu olarak yalnızca komplo içinde yer alan sahtekar devletleri görmüyorum. Sahtekar, iki yüzlü, ihanetçi devletlerin ihaneti kadar benim ve diğer arkadaşlarımın zayıf ve yetersiz yoldaşlığını da bu komploda sorunlu görüyorum. Bu yüzden halk ve özgürlük umutlarını size bağlayan kadınlar her zamanlar kendilerinden utandılar.

HALKIMIN DİRENİŞİNİ GÜRLEŞTİRMEK İSTİYORUM

Bugün de 15 Şubat 2006’da Reber Apo’nun esaret altına alışının 8. yılına giriyoruz. Bununla birlikte uluslararası komplo İmralı ve Kürt halkı üzerinde yeni ve tehlikeli bir süreç başlatmıştır. Reber Apo ve Kürt halkının barış ve demokrasi çabalarını boşa çıkarmak istiyorlar. Çok açık teslim olma ve Başkan Apo’dan vazgeçme çağrısı yapıyorlar. Bizi ehlileştirmek, Başkan Apo’suz, ideolojisiz, iradesiz bir yaşama alıştırmak istiyorlar. Bu nedenle bu gün Kürt halkı dünyanın dört bir yanında Başkan Apo’ya yönelik imha ve inkar siyasetine karşı tepkilerini haykırıyor.

Ben de sizin bir öğrenciniz olarak, meşru olmayan saldırılar karşısında bu yılın 15 Şubatında halkımın içinde size olan bağlılığımı yenilemek istiyor ve halkımın direniş eylemlerini gürleştirmek istiyorum. Bedenimin ateşiyle sınıflı toplum uygarlığının buz tutmuş yürek ve beyinlerine bir mesaj vermek, batının İnsan Hakları Mahkemesinin yalancılığını ve sahtekârlığını ortaya çıkarmak için tarihin adaleti önünde birçok insan gibi bir şahit olmak istiyorum.

İÇ GERİCİLİK VE DIŞ SALDIRILARA CEVAP VERMEK İSTİYORUM

Başkanım gerçekleştirdiğim eylemin nedeni sana ve Kürt halkına yönelik komployu kabul etmemek ve egemen devletler tarafından size ve Kürt halkına karşı uygulanan haksızlığa karşı baş kaldırmak içindir. Aynı zamanda yetersiz yoldaşlığımın bir özeleştirisi, halk ve tarih karşısında utanç duygusundan kurtulmak içindir. Bir tek kişi kalsak bile senin ideolojik çizginin ve felsefenin başarıya ulaşacağına dair iddialı ve inançlıyım. Birçok kişi senin şahsında ideolojik hattı yok edeceklerini düşünüp, söylemektedirler. Ancak ben bunu çok ciddiye almıyor boş bir iddia olarak görüyorum. Çünkü sen artık milyonlarca insanın ve özellikle de kadınların yüreğinde, beyninde ve tüm hücrelerinde yer edinmişsin.

Sen tarihe ve topluma mal oldun. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Bugün tüm yetersizliklerim ve zayıflıklarımıza rağmen özeleştirimi vermek, demokratik ve bilimsel sosyalizme ve yeni paradigmaya yönelik kararlılığımı göstermek istiyorum. Az da olsa iç gericilik ve dış saldırılar bir mesaj vermek istiyorum. Çoğu zaman şehit arkadaşlar gibi keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim diyordum.

SİZ OLMADAN YÜREĞİM HUZUR BULMUYOR 

Sizin 1999 yılında esaret altına alınışınızdan sonra böyle bir eylem gerçekleştirme kararı aklımda vardı. Ancak koşul ve şartların uygun olmayışı ve özellikle sizin böyle bir eylemi kabul etmeyeceğinizi düşündüğümden ben de yaşam içerisinde dürüstlük ve bağlılığımı size ifade etmek için mücadele ettim. Bugün de biliyorum ki, bu eylemimi kabul etmeyip eleştireceksiniz. Ama ben ne yapayım Başkanım? Bazıları aşık olup el ele verip kaçıyorlar. Benimde aşık olmam bu şekildedir. Yüreğim siz olmadan, ülkemin çocuklarının yüzünde gülücükler olmadan huzur bulmuyor. Bu kararımı böyle bir süreç ve zamanda sizden ayrı ve uzak geçen 8 yıl geciktirmiş olmamdan dolayı sizden özür diliyorum.

Çok inançlı ve umutlu olduğumu da söylemek istiyorum. Özellikle de PKK’nin Yeniden İnşa Komitesine seçilmek için adımı dile getirdiğinizde ve beni sorduğunuzda, bana dünyanın en büyük onur ve armağanını verdiğinizi hissettim. Bunu büyük bir onur olarak görüyorum. Devamla perspektiflerinizde Güney devrimini kadın devrimi olarak adlandırmanız bende mücadeleye olan inancı geliştirdi. Şimdi de Güneyin içinde var olan bu ölüm sessizliğine karşı bir Güney kadını olarak yarattığınız çaba ve değerlerinize azda olsa bir cevap olmak istiyorum. Başarılı bir sonuç elde edeceğimden dolayı çok mutluyum.

Son olarak görüşme hasretimi, sevgilerimi ve selamlarımı siz emsalsiz insana sunuyorum. Başkanım bunu hiç unutmayın, sizi çok özlüyoruz, sizi çok özlüyoruz.

Selam, saygı ve hasretimle..."