ADKH: 8 Mart emek gaspına karşı direnme günüdür
“8 Mart emek gaspına karşı direnme günüdür” diyen Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH), salgın döneminde kadına yönelik şiddetin bazı ülkelerde yüzde 50 arttığına dikkat çekti.
“8 Mart emek gaspına karşı direnme günüdür” diyen Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH), salgın döneminde kadına yönelik şiddetin bazı ülkelerde yüzde 50 arttığına dikkat çekti.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile kadın gündemine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın koşullarında 8 Mart’ı karşıladıklarını dile getirilen açıklamada, “Dünya emekçi kadınlarının hak, eşitlik ve özgürlük sloganlarıyla tarih sahnesindeki ikincil konumlarına karşı isyan günüdür. Emeklerinin gaspına karşı direnme günüdür 8 Mart” denildi.
Açıklamada şu hususlara da dikkat çekildi:
“Patriarkal hiyerarşinin kadın aleyhine tüm alanları kapladığı, hükmedilenin kadın olduğu sınıflı toplumların, kendilerini var eden özel mülkiyet dünyasının sömürüsü altında bir bütün toplumu; dil, din, ırk, cins ayrımı gözetmeksizin baskı altında tuttuğu zaman dilimindeyiz.
Bu zaman dilimi; artan baskı, şiddet, yabancılaşma, tahammülsüzlük, ötekileştirme, mevcut kapitalist düzene muhalif düşünceye ‘terörist’ yaftasıyla saldırı sürerken; bunun karşısında da; ezilenlerin, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin, öğrencilerin, akademisyenlerin, LGBTİ+ ve kadınların mücadeleleri de kararlılıkla sürüyor.
‘BİR ÇOK ÜLKEDE KADIN KAZANIMLARI TEHDİT ALTINA GİRDİ’
2020 Mart ve 2021 Mart arası geçen zamanda kadının kurtuluş mücadelesi tüm dünyada yükselirken, aynı zamanda pandemiden dolayı Birleşmiş Milletlere göre kadınların eşitlik mücadelesinin 25 yıl geriye gidebileceği öne sürüldü. Pandemi ile birlikte ek bakım ve ücretsiz ev içi emek ihtiyaçlarını karşılamada gerilere götüreceği söylendi. Salgın boyunca dünyada bir çok ülkede kadınların ücretsiz ev işi yapma saatleri iki katına yükseldi. Bir çok ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi kazanımları tehdit altına girdi.
‘KADINA YÖNELİK ŞİDDET YÜZDE 25 ARTTI’
Türkiye'de İstanbul sözleşmesinden çekilme girişimi, Polonya ve Arjantin’de kürtaj yasasının sürekli kadınların önüne çıkarılması, ev içi emeğinin sömürüsünün daha da artması, salgın süresince şiddetin dünya çapında katlanarak büyümesi, Covid 19 ile trans kadınların, göçmenlerin, işçi kadınların yaşam koşullarının ağırlaşması, Türkiye'de 2020 yılında 300 kadının öldürülmesi ve 171 kadının da şüpheli şekilde ölü bulunması, Avusturya, Almanya ve Fransa’da kadın cinayetlerinin artması, dünyada Pandemi döneminde devletler, kadınları ve çocukları korumada başarısız kaldı ve kadına yönelik şiddet bazı ülkelerde yüzde 25 bazılarında ise yüzde 50 arttı. Pandemi daha çok kadınların yoksullaşmasını sağladı. Bu durum kadının bugüne kadar kazandığı haklarının tehlikede olduğunu gösteriyor bize. Kapitalizmin bilinen sömürüsü pandemi ile birleşince daha büyük yıkımlara yol açıyor.
‘KADINLARA YAŞAM GÜVENCESİ İSTİYORUZ’
Bu süreç içinde, kadınların gelecek nesillere ilham olacak, cesaret veren direniş ve kazanımları da gerçekleşti tabii ki. Danimarka'da onayı olmadan gerçekleşen cinsel ilişkinin tecavüz olduğu yasalarda tanınması sağlandı. Şili sokaklarında başlayan ‘Las Tesis’ eylemi dünyaya yayıldı. AKP iktidarının İstanbul Sözleşmesinden çekilme adımına karşı kadınlar, ‘Artık yeter! Kadınlar yaşam güvencesi istiyor’ sloganıyla sokakları isyan alanlarına çevirdiler. Arjantin'de kadınların yıllardır mücadele verdiği hamileliğin 14. haftasına kadar kürtaja izin veren yasa tasarısı onayladı. Polonya da kadınlar uzun süren mücadelenin ardından kürtajı bir hak olarak yeniden onaylattı.
‘SESİ BÜYÜTME GÜNÜDÜR’
Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında kadının yaşam koşullarının gün geçtikçe ağırlaşmasına, ekonomik, politik ve sosyal alanda sürekli baskılanmasına karşın mücadelesi daha da ivme kazanarak yükseliyor. Kadınlar Covid koşullarını en ağır şekilde geçirirken bile dünyaya ses oluyorlar. Gün bu sesi büyütme günüdür. Kadınların her türlü hegomonyayı kırarak mücadeleyi yükseltme günüdür. Bizler yaşanılası ‘Başka Bir Dünya Mümkündür’ derken; tüm insanlık için diyoruz. Evrende var olan tüm canlılar için diyoruz. Doğaya saygılı, ekolojik dengeyi bozmadan gelecek nesillerin yaşayabileceği ortak komünal bir toplum için istiyoruz. Zor olduğunu biliyoruz ve daha da zor olacak onu da biliyoruz.
21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak diyoruz. O zaman, hiçbir ayrım gözetmeksizin, tüm renkleri alalım yanımıza, asla aşağı bakmayalım çünkü gökkuşağının tüm renkleri yukarıda.
Emeğimizi, hayatımızı gasp ettirmeyeceğiz! -Aşağı bakmayacağız.”