Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla aktivistleri Cizre yolunda
Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla İnisiyatifi aktivistleri, Cizre halkına destek olmak ve devlet terörü sonucunda harabeye dönen evlerini onarmayı amaçlıyor. Aktivistler, barışın ancak kadınların birliğiyle geleceğini vurguladı.
ZEYNEP KURAY
İSTANBUL / ANF
Pazartesi, 21 Eylül 2015, 10:11
Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla İnisiyatifi aktivistleri Filor Uluk, Ümmühan Kurşun ve sanatçılar Yasemin Göksu ile İlkay Akkaya bugün Cizre’ye gidiyor. Günlerce kurşunların hedefi olan Cizre halkına destek olmak ve devlet terörü sonucunda harabeye dönen evlerini onarmayı amaçlayan aktivistler, barışın ancak kadınların birliğiyle geleceğini vurguladı.
Barışa ses vermek için geçen hafta Ankara’ya yürüyen Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla İnisiyatifi aktivistleri, ellerinde barışı simgeleyen beyaz tülbentlerle Cizre halkıyla kucaklaşmaya gidiyor. Aralarında sanatçılar Yasemin Göksu ve İlkay Akkaya’nın yer aldığı dört kişilik heyet, bugün uçakla Mardin’e oradan da Cizre’ye geçmeye hazırlanıyor. İki gün boyunca Cizre’de kalmayı planlayan aktivistler, yolculuk öncesi duygularını ANF ile paylaştı.
KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ
Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla İnisiyatifi temsilcisi Filor Uluk, Cizre halkıyla dayanışmak için yola çıktıklarını vurguladı. Cizre’de özellikle devlet tarafından hedef alınan Nur ve Yafes mahallelerine gidip, kurşunlardan ve bombalardan harabeye dönen evleri onarmayı amaçladıklarını anlatan Uluk, Nur mahallesinde pilot bölge olarak seçtikleri sokağa önceden boya ve inşaat malzemeleri gönderdiklerini aktardı. Bu yolla batı ve doğu arasındaki kardeşlik köprüsünü sağlamlaştırmayı hedeflediklerini ifade eden Uluk, herkesin bu dayanışmaya omuz vermeye çağırdı. Savaşların genelde eşitsizlikten dolayı çıktığını ve o nedenle de Barışa Bir Tülbent de Sen Bağla İnisiyatifini “Eşit koşullarda, eşit haklarda anadillerde barış” şiarıyla kurulduğunu aktaran Uluk, kalıcı ve onurlu bir barış sağlanana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı. “Bizler birbirimizi tanımadan sistem tarafından düşman edildik” diyen Uluk, “Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. Önce halklar arasında eşitlik sağlanmalı” diye konuştu.
‘BEN ANNEYİM VE BUZDOLABI KAPAĞINI AÇAMAZ OLDUM’
Uzun yıllar Kanada’da yaşadıktan sonra Bodrum’a yerleşen Ümmühan Kurşun, Cizre halkıyla dayanışmanın kendisi için çok büyük bir anlam ifade ettiğini söyledi. “Ben anneyim ve buzdolabı kapağını açamaz olduk” diyen Kurşun şunları belirtti: “Cizre’de halkın biraz olsun yaralarını sarabilir ve çocukların yüzünü güldürebilirsek bize yeter.”
Cizre ablukasında Türkiye batısının sınıfta kaldığını, yaşanan katliama karşı yeterince ses olunamadığını altını çizen Kurşun, bu vurdumduymazlığın kalbinde büyük bir yara açtığını ifade etti. Cizre’ye dönük en çok kadınların duyarlılık göstermesi gerektiğini belirten Kurşun, “Biz Cizre’de sokak sokak, mahalle mahalle dolaşıp harabeye dönen evleri bayacağız ve batıdaki insanlara Cizre’ye el uzatması çağrısında bulunacağız” dedi.
‘VATAN EVLADI DEĞİL BENİM EVLADIM’
Cizre için her gün yüreğinin kanadığını belirten Sanatçı Yasemin Göksu, duygularını, “Artık ağlamak ve bağırmak istiyorum. Kesinlikle isyan ediyorum ve yeter diyorum” diye ifade etti. Kürdistan’da yaşanan devlet terörüne yıllarca tanık olduğunu ve artık dayanamadığını ifade eden Göksu, “Biz gerçekten kalıcı ve demokratik bir barış istiyoruz. Bunu içselleştiriyoruz ve bu talebimizi tekrar haykırmak için Cizre’ye gidiyoruz” diye konuştu. Devlet tarafından dayatılan bu kutuplaşmaya karşı en çok kadınların uyanık olması ve bu gidişata dur demesi gerektiğini altını çizen Göksu şöyle devam etti: “Kadınlar yüzlerini tamamen barışa çevrilmeli. Oyuna gelmemeli. Çünkü kadın dünyayı yeniden üretendir ve asla savaştan yana olamaz. Kadınlar yan yana, omuz omuza durup önce vatan değil önce evlatlarımız demesi lazım. Evlatlarımızı biz anneler yetiştiriyoruz, okutuyorsunuz, büyütüyorsunuz askerlik çağı gelince birden vatan evladı mı oluyor? Ben bunu kabul etmiyorum. Vatan evladı değil o benim evladım.”
İnsanın vicdanını devlet mantığının çürüttüğünü vurgulayan Göksu, “Türkiye’de devlet ilkokuldan itibaren çocuklara kafa taşçılığını aşılıyor ve bu yüzden de ortaya uçurumlarla bölünmüş toplumlar çıkıyor” diye konuştu.
YUGOSLAVYA OLMADAN…
Cizre’ye, gece gündüz ateş altında kalan halka ses olmaya gittiklerini belirten Sanatçı İlkay Akkaya, “Biz bir araya gelerek, yan yana durarak ancak yaralarımızı daha çabuk sarabiliriz” diye konuştu. Bütün savaşlarda en büyük acıyı kadınlar ve çocukların çektiğini hatırlatan Akkaya, Cizre’de yaşanan 9 günlük ablukada bu gerçeğin bir kez daha ortaya çıktığını söyledi. “Sistem ülkeyi doğu ve batı olarak ayrıştırmaya çalıştıkça, ikisinin kenetlenme arzusu daha da güçlenecek” diyen Akkaya, bu kenetlenmeyi kadınların sağlayacağını söyledi. Çok kritik bir dönemeçten geçildiğini, vakit kaybetmeden diyalog zeminine bir an önce dönülmesi gerektiğini de vurgulayan Akkaya, “Yugoslavya veya Suriye olmak istemiyorsak yaratılan bu kutuplaşmanın acilen önüne geçmemiz lazım” dedi.