21. yüzyılın savaş kodları, en çok kadın ve ekolojik soykırım üzerinden geliştirildi. Üçüncü dünya savaşı adıyla başlayan savaş, Ortadoğu merkezli olup hegemonik güçlerin bölgeyi paylaşım savaşına dönüştü. Çete grupları ve Türkiye gibi ırkçılık ve radikal İslam kuşanan güçler eliyle bölge soykırım kıskacına alındı. En çok da kadınları soykırıma ve kimliksizliğe uğrattı. Kadın kültürüne ve bedenine dönük gerçekleşen soykırım Êzidî kadınların şahsında yaşatıldı. Çağın soykırım savaşında kadınlara yaşatılan trajedi, unutulmayacak kadar ağır oldu. Bunun yanında kadınları kökleriyle buluşturan direniş ve mücadele kültürü, başta DAİŞ ve ona benzer onlarca çete grubunu, devletleri bitişin sınırına getirdi.
Kadınların; özellikle de Êzidî kadınların mücadelesi bölgede unutulmayacak bir destan yazdı. Bu anlamda savaşın kaybedeni de ve kazananı da kadınlar oldu demek çok yanlış olmaz.
DAİŞ, ilk kırılmasını yaşadıktan sonra ikinci kez halifeliğini ilan etmek için Hesekê’de başlattığı ikinci hamlesinde, kadınların ve özgürlük savaşçılarının direniş kalkanına çarptı ve bu kez de kırılmaktan kurtulamadı.
DAİŞ’in ikinci kırılmasını yaşadığı bu süreçte, birçok fermanın izini taşıyan Şengal topraklarında Êzidî Kürt ve Müslüman Arap kadınlar, ilk kez “kadın soykırımına karşı ortak mücadele” konulu çalıştayda bir araya geldi. İlk kez sorunlarını birbirlerine anlatıp dertleştiler. Günümüz savaşlarının pençesinde kadın olarak nasıl çırpındıklarını, korkularını, kökleriyle buluşan kadınların başarısını ve direnişin kendisiyle birlikte nasıl sonuçlar ortaya çıkardığını birbirlerine aktardılar.
Şengal’in Til Ezer kasabasında gerçekleşen çalıştay, Êzidî ve Arap kadınların duygudaşlığını pekiştirdi. Birbirlerine açıldıkça yaşadıkları acıların birbirinden çok farklı olmadığını anladılar. Kadınların dünyaları aynı, sınırlarla çevrili, devletleri yok. Ruhları ve yaşanmışlıkları onları aynı ulus ve aynı inançta bir araya getiriyor; kadın inancı ve bir dünya dolusu kadını içine alan en büyük ulus…
Êzidî ve Arap kadınlar, ilk defa sorunlarını ortak bir platformda dile getirdi. Bu anlamda Şengal’de yapılan çalıştay, kadınlar için manevi bir anlam taşıyor. Ferman yaşayan Êzidî kadınların Arap kadınlarına dönük yargısı, buna karşı Arap kadınların kendilerini bölgede yaşananların dışında tutması temel nedendi.
Fermanların toplumdaki karşılığı; “eve kapan, sakın dışarı çıkma, Araplarla konuşma, seni kimse görmesin ve almasın” olurken, Arap kadınında ise, toplumda yaşanan parçalanmışlığın kadına sirayet etmesi biçiminde oldu. Öyle ki bir kadına dokunduğunuzda yaşanmışlıklarını bir çırpıda size anlatır. Arap kadını, hep kendisini dinleyebilen ve anlayabileni arar.
Êzidî ve Arap kadınlar, aynı ülkede yaşayıp da birbirine karşı yabancılaşmanın en derin halini yaşayan kesimdir. Çalıştaya katılan aktivist Bidor Elcerah, “Irak’ta yürütülen siyaset, bizi birbirimize yabancılaştırma siyasetiydi. Biz kadınlar Irak ve dünya ülkelerinin yanlış siyaseti yüzünden birbirimize yabancılaştık. Öyle ki sadece bununla kalmadılar, bizi birbirimize düşman ettiler. Oysa biz kadınız. Nerede olursak olalım, yaşadıklarımız o kadar benzer ki.”
Êzidî bir kadının şu ifadeleri de dikkat çekiciydi: “Bizi bu dünyada günah gibi gördüler. Yaşananları saklandığımız yerden izlerken sandık ki bir tek günah dünyasına biz atılmışız. Bizim dışımızdaki kadınların acılarını kendi acılarımızla tartmadık.”
Bu topraklarda yaşanan soykırımlar en çok da kadınları birbirinden kopardı. Birbirine yabancılaştırma ve düşmanlaştırılma bir soykırımdır. Özgürlük, toprağın özüyle buluştuğunda direnişi etkili ve sonuç alıcı olur. Bozguna uğratılmış hakikatin karşısında direnmek ve savaşmak kolay olmadığı gibi onu değiştirip dönüştürmek de öyle kolay değildir. Êzidî kadınlar PKK felsefesiyle tanıştıktan sonra değişim ve dönüşümlerini çok hızlı ve etkili gerçekleştirdiler. Bu değişim önce Şengal sınırlarında görüldü. DAİŞ bozguna uğratıldı, fiziği ve fikirleri kuşatılmış Arap kadınlarıyla öğrendiklerini paylaştı. Kendi ulaştığı başarıya Arap kadınları da ortak etmek istedi. Benimsediği felsefe ona bunu yaptırdı. Onlarca yıldır araya örülen duvarlar yıkıldıkça yıkıldı ve artık arada bir duvar yok. Birbirine el uzatmanın zamanı geldi. Köklerine dönmenin zamanı geldi. Doğal toplumda kadını var eden, yaşatan ve güzelleştiren değil miydi? O zaman kadının bir tek kimliği var; o da kadın olmasıdır.
Êzidî ve Arap kadınlar bir araya geldikleri platformda en yalın haliyle, kadın özleriyle sorunlarını ve yaşanmışlıklarını dile getirdi. Bir araya gelmenin heyecanı, küçük salondan taşıp tüm Şengal’e ve belki şu an tüm Irak’a ulaşmıştır. Kadınlar “Madem yaşadıklarımız aynı, o zaman neden birlikte mücadele etmeyelim” dediler.
Çalıştayda oluşan kadın ruhu, tüm kadınları ortak mücadele alanlarında bir araya getirecek ve bizi birbirimizde daha yakın tutacaktır. Dayanışma grupları üzerinden ortak birçok çalışmaya birlikte imza atılacağı vurgusu başlangıç için önemli bir adım.