Avareş’in yüreği doğduğu gün değil, mücadeleye atıldığı gün filizlendi. Onu rahatsız edenin ne olduğunu biliyordu. Vicdanını etkileyen, onu yürütecek gücün hangi tılsım olduğunu biliyordu. 2015 yılında Kürdistan gençliği; "artık şehirlerimize ve özgür alanlarımıza düşman giremeyecek, kendimizi savunacağız. Halkımızı bizi katletmenize izin vermeyeceğiz" kararlılığıyla meydanda devrimin tarihini yazmaya çıktı. Yılların şehir tutma pratiklerine meydan okuyan Kürdistan gençliğini böylesine harekete geçiren neydi? NATO’nun sözüm ona 3. ordusu olarak adlandırılan, şehirleri tecavüzhanelerine dönüştüren işgalci Türk ordusuna karşı savaşma cesaretini hangi kılıcın asilliği veriyordu?
Tarih 2015. Yer Silopi, Şırnak. Hülya Ediz adlı genç bir kadın. Kendi mahallesinde, şehrinde, mekanında düşmanın yaptıklarını görünce gerçekliğini fark eden ve mücadele kararı alan bir gerilla oldu. Hülya Ediz, Silopi’de işgalci Türk ordusunun gerçekleştirdiği cinayetleri görüyordu. Vicdanı uyandıkça yürüyüşü hızlanıyordu. Neler görmedi ki Hülya Ediz'in gözleri. Osmanlı hanedanlığı geleneğini sürdüren ve kendi başarısız asker ve kurmaylarını bile öldüren devlete karşı çıkan bir gençlik söz konusuydu. Onun gözleri; bu gençlerin en genç ve atik olanlarından biri olan Hıdır Tanboğa’nın devlete nasıl karşı çıktığını ve isyanı sonucu, yaşam hakkını istedi diye devletin onu nasıl sokak ortasında öldürdüklerine şahitlik etti.
Özgür bir kadının portresini oluşturan Sêvê Demir’in işgalciler Silopi’ye saldırdıklarında, saldırıyı durdurmak için koştuğunu ve sokak ortasında nasıl acımasızca katledildiğini gördü. Onun gözleri gördükçe gördü ve vicdanının yüreğini açtı. 10 Ağustos 2015’te Silopi’de işgalcilere karşı sonuna kadar savaşan üç Kürdistan genci Eriş, Berxwedan, Aydın'ın fedai ruhunu, korkusuzca düşmanına yürümenin rengini gördü. Eriş, Aydın ve Berxwedan, uzun bir çatışmadan sonra mermileri bitti diye birleşir; "Silopi, işgalcilere teslim edilmeyecek ve biz de geri çekilmeyeceğiz" diyerek bombalarının pimini çekerler. O zamana kadar sıradan bir yaşama sahip olan Hülya Ediz bu anıya sahip çıkmanın, bu ruha sahip çıkmanın gerekliliğine karar verir ve Botan alanına gider. Bir direnişin ruhunu taşıyan Şehit Aydın'ın silahını kaldırıp, onun hayallerinin ve duruşunun takipçisi olmaya karar verir.
O ARTIK HÜLYA DEĞİL AVAREŞ'TİR
Avareş Tolhildan; Cudi, Besta ve Herekol alanlarında kalır. Botan’a o kadar bağlanır ki, arkadaşları Güney'e gelmesi yönünde sürekli karar alsalar da o ısrarla Cudi’de kalmak ve burada savaşmak istediğini dile getirir. 2017 yılında Güney alanına gelerek mücadeleye ve kavgaya burada devam eder. Arkadaşları arasında sürekli asiliği ile bilinen gerilla Avareş yüreğini intikam duygularıyla eğitir ve sabah akşam yeniden Botan’a dönüp intikam almaya yoğunlaşır. Yüreğini etten çelik yapmaya karar veren Gerilla Avareş, tüm eğitimlerde daha da profesyonelleşmeye özen gösterir.
Yoğunlaşmalarını kalem aldığı bir raporunda bulunduğu süreci şu şekilde değerlendirir: "Önderlik üzerinde yürütülen tecridi kırmak için daha da aktif olmalıyız ve fedai duruşumuzla Önderliği özgürleştirmek adına başlatılan hamlelere güçlü katılmalıyız. Bu yükümüzün ne kadar ağır olduğunu bir kez daha bize göstermektedir. Böylesi bir süreçte bireysel kaygılardan çok örgütün kaygılarını esas almalıyız. Bu sürece cevap olmanın esas Apocu olmaktan geçtiğini görüyorum. Çünkü düşman asla Apocu’ları yenemez. Bana verilen tüm emeklerin karşılığının Önderliği özgürleştirmekten geçtiğine inanıyorum."
Avareş Tolhıldan; daha da tecrübe kazanmak ve Kuzey'e yol almak için Güney'in cennet coğrafyasından biri olan Xakurkê alanına geçti ve orada kavgaya devam etti. Xakurkê’ye sevda düzeyinde bağlanan gerilla Avareş, tecrübelerini burada pratikleştirdi ve katıldığı eylemlerle düşmanının üzerine yürüdü. 30 Mayıs 2020’de; Mervan Sperti, Tolhildan Welat, Viyan Ararat ile birlikte toprağa serpildi. O, Xakurkê’nin bağrında Botan’ın asi yürekli gerillası olarak kaldı.