Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Parlamento Kadın Grubu toplantısında konuştu. Grup toplantı salonunda “Erkek Adalet Değil, Kadınlar için Gerçek Adalet, “Jin Jiyan Azadi”, “İsyanımız özgürlüğümüz için”, “Kadın tutsaklar için adalet” dövizleri yer aldı. Toplantıya, Rosa Kadın Derneği üyeleri, Barış Anneleri, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun’unda aralarında olduğu kadınlar katıldı. Buldan’ın konuşması öncesi kadın mücadelesini ve direnişini ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihçesini anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayan Buldan, cezaevlerinde bulunan kadın siyasetçi ve aktivistler, Rojavalı kadınlar, Cumartesi ve Barış Anneleri ile tüm kadınları selamladı. Buldan, “Tüm engellemelere rağmen rengimizle, coşkumuzla, umudumuzla, direncimizle ‘İsyanımız özgürlüğümüz için’ diyerek alanları, meydanları bu 8 Mart’ta da kadının rengine boyadık” dedi.
‘BU SÜREÇTEN EN FAZLA KADINLAR ETKİLENDİ'
Tüm dünyada derin krizler ve eşitsizliklere yol açan salgın sürecinden geçildiğini vurgulayarak, bu krizlerin en fazla etkilenen toplumsal kesimin kadınlar olduğunu ifade eden Buldan, şu değerlendirmeleri de yaptı:
“Çünkü dünyanın her yerinde hala en yoksul kesim ne yazık ki kadınlardır. En büyük işsiz grubu, en güvencesiz işlerde çalışanları, işlerini ilk kaybedenleri kadınlar oluşturmaktadır. Türkiye’de mevcut çoklu krizler pandemi sürecinde daha da derinleşmiştir. Esnek ve güvencesiz çalışma biçimi evden çalışma ile daha da yaygınlaştırılmıştır. Sokağa çıkma kısıtlamalarında hasta, engelli, çocuk, yaşlı bakımı ve ev işlerinin yükü kadınların sırtına yüklenmiştir. Kadınlar her zaman olduğundan çok daha fazla istihdam dışına ve güvencesiz alana itildi. Bu pandemi sürecinde de iktidar, kadınlara hiçbir destek sunmadığı gibi tam tersine krizi fırsata çevirdi. KOD 29 ile işten çıkarılanlar için kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işsizlik ödeneği verilmemesi bir yana, kadınlar ‘ahlaksızlıkla’ suçlanmakta, erkek şiddetine açık hale getirilmektedir.
Tekçi erkek bir iktidardan ne toplum için, ne kadınlar için; eşit, adil, refah bir düzen çıkmaz. Onların siyaseti daha çok şiddet, daha çok kaos, daha çok eşitsizlik daha çok talan ve soygun düzeni üretir. Kendileri sultanlık sürdürürken haraca dönüşmüş vergilerle, soyguncu düzenleriyle, işsizlikle halkın boğazına girecek lokma bırakmadılar. Erkek iktidarlarını sürdürmek için kadınları daha fazla yoksulluğa sürüklediler. Oysa dünya kadın emeği üzerine kuruludur. Yaşam kadınla vardır, kadınla büyümektedir ve kadınla gelişmektedir.
'HDP KADININ VE HALKIN SAFIDIR'
Bizler dünyayı ayakta tutan bu devasa emeğin görünür olması için yürüttüğümüz mücadelemizde kadınların, ev içinde ve dışında döktüğü her damla alın terinin hakkını soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz. İşte HDP korkusuzca, tereddüt etmeden sadece ve sadece halkın yanında saf tutandır. Kadının sesi olandır. Bütün ilkelerimiz, emeğimiz ve örgütlülüğümüzle bu ülkede halkın, emekçinin, kadının iktidarını kurmak için varız biz.
Ekonomide soyguncu, rantçı saltanata son vereceğiz. Eşit, adil bir bölüşümü, işi, aşı bir avuç yandaş zengin için değil; halk için ve bütün kadınlar için sağlayacağız. Kadın emeğine, kadın üretimine bu halkın rızkına kota koyulmasına asla ve asla izin vermeyeceğiz. Topraklarımızdan birkaç şirket değil, bizler, bu torakların binlerce yıllık sahipleri doyacak, kadınlar kazanacak. Vergide adaleti, gelirde adaleti, işgücünde adaleti, bütçede adaleti sağlayacağız. İşsizlik ve yoksulluğu yaratanlara karşın bizler yoksullukla mücadele edeceğiz. Güvencesiz istihdama karşı güvenceli istihdam, işyerlerinde ve evlerde yaşanan ayrımcılığa, adaletsizliğe karşı eşit işe eşdeğer ücret ve eşit iş bölümü diyerek yaşamın her alanında ‘yoksulluğa mahkum edilen kadınlar için adalet demeye devam edeceğiz.
'KATLİAMLARIN SORUMLUSU AKP-MHP İKTİDARI'
Pandemi ile beraber kadına yönelik erkek şiddeti katbekat artmıştır. Her gün en az bir kadın erkekler tarafından katledilmektedir. 8 Mart haftasında yaşanan kadın katliamları ürkütücü boyutlardadır. 92 yaşındaki Hanım Pınarlı tecavüze uğradı ve katledildi. Türkiye açısından korkunç bir tablodur. Bu korkunç tablonun sorumlusu siyasi iktidardır. Neden mi? Nedeni Samsun’daki diğer korkunç vakada aranmalıdır. Defalarca kolluğa başvurduğu halde kolluk hiçbir şey yapmamış ve bir kadın, bir anne, çocuğunun gözleri önünde sokak ortasında şiddete maruz bırakılmıştır. İktidarın görevi kınama mesajı yayınlamak değildir, bu cinayetleri önlemek, faillerin en ağır şekilde cezalandırılmasını sağlamaktır. Cezasızlık, yaşanan bu katliamları cesaretlendiren, teşvik eden bir politikadır.
Tekçi erkek bir iktidardan ne toplum için, ne kadınlar için; eşit, adil, refah bir düzen çıkmaz. Onların siyaseti daha çok şiddet, daha çok kaos, daha çok eşitsizlik daha çok talan ve soygun düzeni üretir. Kendileri sultanlık sürdürürken haraca dönüşmüş vergilerle, soyguncu düzenleriyle, işsizlikle halkın boğazına girecek lokma bırakmadılar. Erkek iktidarlarını sürdürmek için kadınları daha fazla yoksulluğa sürüklediler. Oysa dünya kadın emeği üzerine kuruludur. Yaşam kadınla vardır, kadınla büyümektedir ve kadınla gelişmektedir.
8 Mart’ta kadınların gerçekleştirdiği etkinliklere AKP polisinin müdahalesi, kadınların saçlarından tutup çekmesi, LGBT’lilere yapılan saldırı, yine cezaevlerindeki çıplak aramalar kadın düşmanı politikaların odağının erkek iktidar, erkek devlet ve erkek yargı sistemi olduğunu bir kez daha gösterdi, gözler önüne serdi. 92 yaşındaki ninenin vahşice katledilmesinin nedeni işte bu odaktır! Tutuklu bulunan Hakkari Belediye Eş Başkanımız sevgili Dilek Hatipoğlu’na yapılan çıplak arama işkencesinin nedeni aynı odaktır. Aynı zihniyeti İstanbul Sözleşmesine karşı iktidarın yürüttüğü kampanyada da görüyoruz. ‘Kadın cinayetlerini kınıyoruz’ diyen iktidar temsilcileri, kadına karşı şiddetin önlenmesi için uygulanması gereken İstanbul Sözleşmesi’ni ise ortadan kaldırmaya yeltenmektedir. Bu hayati sözleşmeyi yok sayan bu erkek ittifak zihniyetiyle, kadınları sokakta katleden erkek şiddet zihniyetinin kodları tamamıyla aynıdır. Bunun adı kadın düşmanlığıdır.
Anayasal demokratik haklarını kullananların üzerine polis ordusunu gönderen, ancak erkek şiddetini engellemek için kılını kıpırdatmayan zihniyetin varlığı, kadınların yaşamını her gün her saat tehdit etmektedir. Biliyorsunuz, erkek şiddetini önlemek için güya ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulaması başlattılar bunu da yaygın bir şekilde uygulamaya devam ediyorlar. Ancak elektronik kelepçeyi şiddet uygulayan erkek failler yerine kayyım rektörü protesto eden Boğaziçi öğrencilerine, kadınlara, muhaliflere vurulan bir prangaya dönüştürdüler. Kadına şiddet uygulayan erkekler ise sokakta ellerini kollarını salamaya sallayarak dolaşmaya devam etmektedir.
'KÜRT KADINLARINA ÖZEL POLİTİKA UYGULANIYOR'
Bölge illerinde de tablo farklı değildir. Bölgede kolluk güçlerinin karıştığı suçlar sürekli artmaktadır. Şunu iyi biliyoruz: Kürt kadınlara yönelik kolluk güçlerinin karıştığı suçların davalarına gizlilik kararı konulması tesadüfi değildir, devletin cezasızlık ve faili gizleme politikasının bir sonucudur. Kadına yönelik şiddet nasıl politikse, Kürt kadınlara resmi ellerden yönelen şiddet de özel bir politika olarak yürürlüktedir. Kürt düşmanı iktidar şunu çok iyi bilsin ki, Kürt kadınlar da politiktir, bilinçlidir, örgütlüdür. İşlediğiniz bütün suçların hesabını hukuk ve siyaset zemininde tek tek soracağımızdan hiç kuşkunuz olmasın. Suçlarınız karanlıkta kalmayacak, kadınlar buna izin vermeyecektir.
SÖZDE İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI
Şimdi çıkmışlar insan hakları eylem planı açıklıyorlar. Siz önce mevcut anayasayı ve yasaları bir uygulayın. İstanbul Sözleşmesini uygulayın. Bu uyarıyı kendilerine yapmak isteriz. Öncelikle yapılması gerekenler İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasıdır. AİHM kararlarının uygulanmasıdır. İşkenceye, adaletsizliğe ve hukuksuzluğa bir son verilmesidir. Ondan sonra çıkıp bir eylem planından İnsan Hakları Eylem Planından, hukuk reformundan söz edin. İşkence dur durak bilmeyen bir noktadır. Biliyorsunuz, çıplak arama ayyuka çıkmış durumdadır. Cezaevinde bütün kadınların şikayet ettikleri zaman zaman maruz kaldıkları bir uygulamadan bahsediyoruz çıplak arama meselesi derken.
Yine cezaevlerinde hak ihlalleri ciddi boyutlardadır. Pandemi bahane edilerek infaz koşulları ağırlaştırılmaktadır. İmralı’da tecrit, sürekli bir yönetim rejimi haline getirilmiş durumdadır. Bunların son bulması talebiyle tutsaklar 103 gündür açlık grevindeler. Tecrit hukuksuzluğunu, çıplak arama işkencesini ve adaletsizlikleri ısrarla sürdüren iktidarın söylediği hiçbir sözün, açıkladığı hiçbir eylem planının inandırıcılığı ve karşılığı yoktur.
'EYLEM PLANINI AÇIKLADIKLARI GÜN ANNELER TUTUKLANDI'
Erdoğan, Eylem Planını açıkladığı gün, çocuklarının bir mezarı olsun, mezarları tahrip edilmesin, ölüleri huzur bulsun diye mücadele eden 80 yaşındaki anneler gözaltına alındı. MEBYA-DEr'li kayıp yakınlarından 78 yaşındaki Meryem Soylu ve 72 yaşındaki Hatun Aslan geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Yaşlarını özellikle söylüyorum ki bu iktidarın nasıl bir utanç tablosu oluşturduğunu herkes çok iyi bilsin ve görsün. Berfo Kırbayır çocuğunun kemiklerine ulaşamadan gözlerini bu yumdu. Şimdi aynı mücadeleyi yürüten anneleri tutuklamaya devam ediyorlar! Annelerden korkan bu iktidarın zulmünü elbette tarih de biz de unutmayacağız. Buradan sesleniyorum: O anneleri derhal serbest bırakın! Bu zulme bir son verin! O annelerin tek suçu barış istemektir, adalet istemektir, hakikatin peşine düşmektir.
Dillerinde insan hakları, ellerinde kelepçe. Dillerinde hukuk reformu, ellerinde polis copu. Dillerinde yeni anayasa, ellerinde fezleke. Dillerinde adalet, saraylarında adaletsizlik. Biz kadınlar da diyoruz ki, erkek iktidarınızın hiçbir baskısı ve tehdidi bizleri yıldıramaz, yolumuzdan geri döndüremez. Başaracağız, kazanacağız, erkek iktidarına ve zulmüne kadınlar olarak bizler son vereceğiz. Bu iktidar kadın düşmanıdır. Nerede bir kadın mücadelesi ve kazanımı varsa, iktidar bunu bir tehdit olarak görüp, ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Çünkü kadınlar ayakta olduğu müddetçe iktidarlarını güvende hissetmiyorlar. Kadınların yan yana durmasından, birlikte fotoğraf vermesinden çok fena korkuyorlar. Bir twitten bile, iki kadının isminin bir araya getirilmesinden bile korkan bir toplum yarattı bu iktidar. Ama biz kadınlar yan yana gelmekten geri adım atmayacağız. Kadınların ittifakından rahatsız oluyorlar. Olsunlar! Biz onları rahatsız etmeye devam edeceğiz.
'KADIN KURUMLARINI HEDEF ALDILAR'
Tekçiliğe karşı geliştirdiğimiz eşbaşkanlık sistemini tasfiye etmek için her türlü hukuksuzluğu yaptılar. Kadının yerel yönetimlerdeki, yerel demokrasideki gücünü ve temsiliyetini kırmaya çalıştılar. Belediyelerimizde kadına yönelik şiddetle mücadelede Kürtçe hizmet veren yüzlerce kurum vardı, kayyumlar hepsini kapattı. Amaçları bellidir, şiddeti teşvik etmektir. Alo Şiddet Hattı, 112 Acil Hattı, kolluk gibi hiçbir başvuru kanalında Kürtçe hizmet verilmemektedir. Anadilinde eğitimin yasal güvenceye alınmadığı bir sistem içerisinde anadilde hizmet verme ve anadilinde hizmet alma hakları da yok sayılmaktadır. Yine devletin hiçbir kurumunda Kürtçe hizmet verilmemektedir. Kürt kadınını şiddete karşı savunmasız hale getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Amaçları, Türkiye’yi bir bütün olarak kadına karşı şiddet haritasına dönüştürmektir.
Kadın düşmanı iktidar, bir kadın partisi olan HDP’yi siyaset dışına iterek kadın mücadelesini durduracağını sanıyor. Bizler kadın mücadelesini büyütürken, kadın kazanımlarını tek tek garanti altına alma mücadelesi yürütüyoruz. Bu mücadele, evlerden sokaklara ve kamusal alandan meclise kadar uzanan çok güçlü bir mücadeledir. HDP’nin geleneğini devraldığı partiler mecliste temsil edildiği günden bu yana Meclis'te temsil edildiği günden bu yana, Meclis çatısı altında kadın haklarını ve kazanımlarını büyütmek ve mevcut olanları garanti almak için çok çalıştı, çok mücadele etti. Belli kazanımları da sağladı. Öncelikle Meclis'teki kadın temsiliyet oranını ciddi biçimde yükselttik. TBMM’yi kadınların yaşadığı sorunları gören ve çözüm üreten bir noktaya doğru ilerletmek için mücadele veriyoruz. Tüm engellemelere rağmen meclis kürsüsünü kadınların kürsüsüne dönüştürdük.
'İKTİDARIN KOLTUĞUNU SALLIYORUZ!'
Parlamentodaki tüm kadınlara da ortak mücadele çağrısını buradan bir kez daha tekrarlıyorum: Gelin Meclisi erkek Meclisi olmaktan çıkartalım, kadınların meclisi haline getirelim! Şiddetin sona erdirilmesinden kadın yoksulluğunun önlenmesine varıncaya kadar tüm sorunlarımıza birlikte çözüm üretelim! Toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşamın her alanında amasız, fakatsız, koşulsuz bir şekilde sağlayalım. Buradan bütün kadınlara sesleniyorum: Kadın mücadelesini kadın partisi olan HDP’de birleştirmek, HDP’de buluşturmak, HDP’de yan yana olmak, kadın düşmanı iktidara verilecek en iyi ve en güçlü yanıt olacaktır! HDP kadın mücadelesinin kazanımıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar, kadınları da, HDP’yi de durduramayacaklar. Kadınlar ve HDP, bu iktidarın koltuğunu sallamaya, hesap ve planlarını bozmaya devam edecektir. Kadınlar, HDP’yle bu ülkeyi yönetmeye geliyorlar.”