27 Mayıs 1995’ten bu yana her Cumartesi, meydanlarda kaybettikleri ve siyasi cinayete kurban giden yakınlarının faillerini bulmak için haykırışlarını yükselten Cumartesi insanlarının adalet arayışları devam ediyor. Cizre'de de yıllarca Cizre Lisesi önünde yapılan bu eylemler, yaklaşık 3 yıldır OHAL gerekçe gösterilerek engelleniyordu.
Eşi Süleyman Turgut'un (60) faillerini aramaktan bir an olsun vazgeçmeyen Supiye Turgut (57), bu insanlardan sadece biri. 18 Haziran 1994 yılında evinden, sabahın 6'sinda, 'Mahkemesi var' denilerek alınan Süleyman Turgut bir daha evine dönemedi.
İMAMLIK GÖREVLERİNİ YAPTIĞI İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Supiye Turgut o günleri şöyle anlattı:
"Köylerimiz yakılmadan ve Cizre’ye göç ettirilmeden önce de eşim askerler tarafından sürekli gözaltına alınır bazen aylarca işkence edilirdi. Eve geldiğinde ise yarı ölü halde olurdu. Eşim köyümüzün imamıydı. Bir imamın işi neyse onu yapıyordu. Gelen cenazelerin dini işlemlerini de o hallederdi haliyle. O yıllarda birçok PKK’linin cenazesi geldi köye. Civar köylerdeki imamlar bile korkardı devletten. Yıkamaz namazını kıldırmaz duasını yapmazdı bu cenazelerin. Kocam Allah korkusu olan bir insandı. O üstlendi bu görevi. İşkence ve sonunda ölümü de peşinden geldi."
SABAHIN 6’SINDA MAHKEMEYE DİYE GÖTÜRÜLDÜ VE…
1993 yılında köylerinin yakılması ve boşaltılması nedeniyle Cizre'ye göç ettirilen Turgut ailesinin erkeklerine burada da fiziki işkence ve gözaltılar devam etti.
Anlatırken bir yandan da gözyaşlarını silen Turgut, "Peşimizi bırakacaklarını da sanmıyorduk. 17 Haziran da sabaha karşı evimize baskın yapıldı. Kocam namaza kalkmıştı. Giyinmesine bile izin vermediler. Mahkemen var acilen götürmemiz lazım seni dediler. O korku ile düşünemedik bile. Sabahın 4’ünde neyin mahkemesi bu diyemedik. Elinde çorapları ile pijamalı halde götürüldü. Ertesi günün akşamına kadar bekledik. Bir haber alamadık. Hepimiz korkuyorduk. Belki de hissediyorduk kocamın öldüğünü" şeklinde devam etti.
KANLI GÖMLEKTEN BİR PARÇA
19 Haziran sabahı Cizre askeri karakola gidip eşini soran Turgut, 'Biz almadık kocanı. Haberimiz yok" cevabı ile evine dönmüş. Eve geldiğinde komşularından birinin kocasına ait kanlı gömlek parçasını göstererek, "Bunu tanıdın mı ?" diye sorulunca Turgut artık emin oluyor kocasının faili meçhule kurban gittiğine. "Kocam evden alınır alınmaz bağlı olan Erbak köyüne götürülmüş ve devlet tarafından katledilmişti. O köyün imamı da kocamı sanki kimsesizmiş gibi sessiz sedasız gömmüş. Ne bir teşhis için ne de cenazemi almam için izin verilmedi. Ondan geriye gömleğinin kanlı bir parçası kaldı."
‘HESAP SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
“Yıllarca acımızı içimize gömdük” diyen Turgut, devamını şöyle getiriyor: “Gidecek, hakkımızı arayacağımız bir kapımız bile yoktu. Yanlarına kalacak sandım. Elimden hiçbir şey gelmemesi beni daha çok kahrediyordu. 2000’li yılların başında İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) birkaç kişi ve avukatlar evime geldiler. Kayıtlar tuttular. Her şeyi onlara da anlattım. Davalar açıldı. Henüz bir sonuç alamamış olsak da, ne kadar isimlerine faili meçhul dense de faili belli faili devlettir. Son yıllarda ise Cizre ve yakınlarında olan faili meçhul kişilerin aileleri olarak Cizre Lisesi önünde bir araya geliyorduk. Eylemimiz bize umut ve moral veriyordu. Son 3 yıldır yasaklanmıştı yine devlet tarafından OHAL gerekçe gösterilerek. Bugün OHAL’i madem kaldırdık diyorlar. Biz de o zaman lisenin önündeki yerimizi almaya devam edebiliriz. Arkadaşlarım ile bu konuda görüşüyoruz. Yakında Cizre Lisesi önünde faili meçhullerimizin hesabını sormaya devam edeceğiz.”