Cumartesi Anneleri: Susmayacak ve affetmeyeceğiz!

Cumartesi Anneleri, 1992 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay için buluştu.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 694’üncü kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda Cumartesi İnsanı katıldı. Eylemde 20 Temmuz 1992’de gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.

İlk olarak konuşan, 12 Eylül 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, "Hiçbir hükümet sesimizi duymadı. Biz bitti demeden bu insanların dosyaları kapatılamaz” dedi.

Ardından söz alan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa Soykırımı’nın yıl dönümü nedeniyle Saraybosna’ya gittiğini hatırlatarak, orada da kayıplar için benzer mücadelenin verildiğini belirtti. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve yetkili isimlerin de anmada yer aldığını söyleyen Tanrıkulu, “Orada yaptığınız konuşmanın onda birini bu meydandaki annelere yapabilir misiniz?” diye sordu.

KIZINDAN MEKTUP

Ardından Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay’ın gönderdiği mektup Cumartesi İnsanlarından Nimet Tanrıkulu tarafından okundu. Mektup şöyle:

“Seni anlatabilmek seni, iyi çocuklara kahramanlara; seni anlatabilmek seni namussuza, halden bilmeze kahpe yalana. Şair nasıl da ilham kaynağı oluyor seni anlatırkenki cümlelere. Seni hayatın her anında yaşatarak anlatıyorum aslında. Sen bozuk düzene adaletsiz yaşama bir başkaldırı öyküsü oldun benim için. 20 Temmuz 92’de seni bir daha göremeyeceğimiz bir süreç başlarken aynı zamanda kendimizi bir mücadelenin ortasında bulmuştuk ya hani, işte ilk andan itibaren biz artık Hasan Gülünay’ın kararlığı olmuştuk. 26 yıldır Hasan Gülünay nerede diye soruyoruz. Sürekli hukuk vurgusu yapan, demokrasiyi dilinden düşürmeyen yöneticilere sormak istiyoruz. 4 çocuktan babalarını alıp kemiklerini bile çok gören bu sistemin hukuku nerede? Bize işlemiyor mu yoksa? Hukukun olmadığı bir ülkede Hasan Gülünay davasının zaman aşımına uğratarak babam şahsında kayıplarımızdan vazgeçmemizi istiyor devlet. Susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz, affetmeyeceğiz.”

HİKÂYESİ

Bu haftaki açıklamayı ise HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy okudu. 1992 yılının Mayıs ayında Artvin İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda işkence ile katledilen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktığı bilgisini veren Ersoy, “Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis kayıtlarına geçti. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Hasan Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi. Başvurdukları savcılık ve İstanbul Emniyeti aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığını, arandığını söyledi. Ancak aile memleketlileri olan bir üst düzey emniyet yetkilisinden ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ bilgisini aldı ve bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu” dedi. Gülünay ile aynı tarihlerde İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanığın yüzünü görmediği bir kişinin işkencede “Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar" diye bağırdığını söyleyen Ersoy, yapılan bu iki açıklamanın ardından hem aile, hem tanıklık yapan kişinin yoğun polis baskısı ve tehdidiyle karşılaştığını belirtti.

Ersoy, 21 Nisan 2016 tarihinde “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmeden Anayasa Mahkemesi kararını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Ancak uluslararası teamül hukukuna aykırı olarak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine, zamanaşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi. AYM’nin bu tutumu, iç hukukta gözaltında kaybetmelerle ilgili etkili bir başvuru yolu kalmadığının ifadesi oldu. Anayasa’nın 90/5. maddesinde yer alan normlar hiyerarşisi uyarınca usulünce yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Bu nedenle Hasan Gülünay dosyasının zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatılması iç hukuka ve uluslararası sözleşme hükümlerine aykırıdır.

Gülünay Ailesi ve toplum, Hasan Gülünay’ın gözaltında kaybedilme koşulları hakkında hakikati bilme hakkına sahiptir ve bu hak doğası gereği zamanaşımına tabi değildir. Gülünay dosyasında iç hukuka ve uluslararası hukuka uygun bir yargılama süreci gerçekleşinceye kadar bu dava bizim için kapanmayacak. Artık yeter. Devlet, gözaltında kaybedilenler için etkili bir iç hukuk yolu sağlama yükümlülüğünü yerine getirsin.”