KJK Koordinasyonu Üyesi Besê Erzincan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne ilişkin sorularımızı yanıtladı...
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde erkek-devlet saldırıları ve kadınların yürüttüğü mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mirabel kardeşlere karşı Dominik devletinin gerçekleştirdiği vahşi katliam ile kadınlar şahsında tüm Dominik halkı sindirilmek ve köleleştirilmek istenmişti.
25 Kasım özelde devletlerin geliştirdiği kadın katliamlarına karşı bir mücadele günü olarak ilan edilmiştir. Zaten toplumsal yaşam içinde gelişen erkek şiddetinin de temel kaynağı devletler ve iktidarlardır.
Bu bağlamda Bugün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nün anlamı ve önemi kadınların özgürlük mücadelesi, direnişi ile her yıl daha büyük bir içeriğe, derinliğe kavuşuyor. Farklı bir özgürlük arayışına ve hissine neden oluyor. Radikal kadın özgürlük çizgisini geliştiriyor. Bu vesile ile erkek devletinin yaratmış olduğu direkt ya da dolaylı şiddet ile yaşamını yitirmiş tüm kadınları saygı ile anıyoruz. Kadınları cendere içinde tutan, eve kapatan, kadın emeğini sömüren devlet ve iktidarlara karşı direnişimizi sürdüreceğiz. Bu temelde daha güzel, iyi ve doğru bir yaşam için geliştirdiğimiz kadın özgürlük mücadelesini yükseltme sözümüzü yeniliyoruz.
'TECRİDİN BİR SEBEBİ DE ÖNDERLİĞİMİZİN KADIN ÖZGÜRLÜK ÇİZGİSİDİR'
Önderliğimiz 23 yıldır İmralı tecridi içinde insanlık tarihinde devletlerin geliştirdiği en şiddetli, kapsamlı bir tecridin içindedir. Böylesi bir tecridin içinde tutulmasının temel nedenlerinden biri geliştirmiş olduğu radikal kadın özgürlük çizgisidir. Önderliğimiz başta kadınlar olmak üzere halkların direnişinin başarısı, sürekliliği ve yeni bir yaşamın yaratılması için jin, jiyan, azadi sihirli formülü özü ile bir özgürlük paradigması ve sistemi yarattı. Ataerkil sisteme en radikal cevabı verdi. Kadınları erkeklerin mülkü olmaktan çıkardı. Bağımsız, kendine güvenen, kendi ayakları üzerinde duran, kendi hayatı üzerinde söz sahibi olan kadını yarattı. Aynı zamanda kadına çok büyük bir moral, estetik ile donatılmış görkemli kadın iradesini, örgütlülüğünü, kadın ordulaşmasını geliştirdi. Bu nedenle egemen erkek sisteminin en korkunç, insanlık dışı bir tecrit sistemi içinde tutuldu ve halen tutulmaktadır. Bugün vesilesi ile Kürt kadınları olarak Önderliğimize uygulanan tecridi şiddetle kınıyor ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğü ve yeni yaşamı yaratma çalışmalarımızı en kararlı, iddialı bir biçimde sürdüreceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
Bugünler aynı zamanda 27 Kasım PKK'nin kuruluş yıl dönümünün yaşandığı günlerdir. Başkan APO bir grup arkadaşı ile birlikte 27 Kasım 1979'da PKK ilanını gerçekleştirmişti. PKK'nin kuruluşu kadınlar, Kürt halkı ve Dünya halkları açısından bir özgürleşme başlangıcı ve bayramıdır. PKK bir kadın partisidir. PKK özgürlük paradigması ve felsefesinde yaptığı değişim ve dönüşümlerle halkların özgürlük mücadelesine süreklilik ve radikallik kazandırmıştır. Kadın özgürlüğü, ekoloji ve demokrasi anlayışı ile yeni bir çağ başlatmıştır. Bu yönleri ile İnsanlık tarihinin özgürleşme mücadelesinde PKK'nin çok özel, özgün ve anlamlı bir yeri vardır. PKK ideolojisi, direnişi ve mücadelesi ile insanlık tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Bu bağlamda PKK'nin kuruluşu Tüm kadınlara, halklara, ezilen inançlara kutlu olsun.
Kürt halkı olarak kritik, zorlu ancak özgürleşme açısından da direnişi yükselterek kazanmaya en yakın olduğumuz bir dönemi yaşamaktayız. Bu bağlamda Zap ve Avaşin'de Türk devletinin en insanlık dışı kimyasal silahlarına karşı müthiş bir özgürlük tutkusu ile YJA Star öncülüğünde kahramanca, fedai çizgide direnen HPG gerilla şehitlerimizi saygı ile anıyoruz. Direnişlerini selamlıyor. Kutluyoruz.
Yine son dönemde Türk devletinin saldırıları sonucu şehit düşen Jiyan Tolhildan, Zeynep Saruhan şahsında tüm Rojava şehitlerimizi ve İran devletinin şehit düşürdüğü Jina Emini şahsında tüm Rojhilat Kürdistan şehitlerimizi anıyoruz. Rojhilat Kürdistanı'nda, Rojava Kürdistanı'nda devlete karşı direnen halkımızı selamlıyor ve kutluyoruz.
Süleymaniye'de bir suikastla şehit edilen Nagihan Akarsel yoldaşımızı, bu dönemde şehit olarak ilan edilen Delal Nurhak ve Berivan Zilan yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Anılarına özgür ve onurlu bir yaşamı kurmanın her türlü çalışmasını yürütme sözümüzü yeniliyoruz.
Erkek egemen sistemin kadınları ve toplumu sömürgeleştirme aracı olan devlet ve iktidar sistemleri bugün de aynı amaçla dünyanın her tarafında kadın düşmanı politikalarını çeşitli biçimlerde sürdürmeye çalışmaktalar.
Bilindiği gibi insanlığın toplumsallıktan dolayısı ile öz savunmadan koparılması kadınların şiddet ve tecavüz yöntemleri ile köleleştirilmesi ile başladı. Kadınlar tek tek evlere kapatılarak toplumsallıktan uzaklaştırıldı. Köleleştirildi. Köleleşen kadınlar şahsında toplum tümü ile köleleştirilmeye ve devletlerin, iktidarların malı-mülkü haline getirilmeye çalışıldı. Ancak unutulmaması gereken bir nokta vardır. İnsanlık tarihinde görünmez kılınsa da, saptırılmak istense de kadınların öncülüğünde toplumun sürekli direnişi var oldu. Eğer toplumun bugün manevi değerleri halen diri kalmayı başarabilmişse bunun temel öznesi özgürlük için direnen kadınlardır.
Dolayısı ile kadınların geçmiş yüzyıllarda Kadın özgürlük haklarının kazanılması ve insanca yaşamı için başlattığı yürüyüşler, protestolar, bugün 21. Yüzyıl içinde giderek kadın serhildanlarına, kadın serhildanları öncülüğünde toplumsal serhildanlarına buradan da kadın ve toplumsal devrimlerin gelişmesine doğru evirilmiştir. İnsanlı iki çizginin mücadelesini yaşamaktadır. Bir yanda erkek devlet ve iktidar sistemleri, bunun karşısında ise özgürlüğü, demokrasiyi, ekolojiyi esas alan kadın öncülüklü demokratik konfederal sistemi yaratmanın mücadelesi tüm amansızlığı ile sürmektedir. Bir yanda acımasız, zalim, talancı bir egemen erkek sistemi diğer yanda ise kadınlar öncülüğünde onurlu bir yaşam için direnen insanlık söz konusudur.
'ÖZ SAVUNMA ONURLU YAŞAMIN YOLUDUR'
Kadına özgürlük mücadelesi sağlamak için nasıl bir mücadele yürütülmeli ?
Kürt kadınları, dünya kadınları bu insanlık mücadelesinin öznesi ve öncüsüdür. Kürt kadınları bu anlamda çok büyük bir mücadele, direniş tecrübesine ve birikimine sahiptir. Bu yönü ile insanlığa yol gösterici bir öncü rol oynamaktadırlar.
Dikkat edilirse Kürt kadınları tarihsel olarak sürekli olarak zulme, baskıya, sömürüye, köleleştirilmeye hep karşı çıkmış ve ayaklanmalara öncülük etmiştir. Bu yönü ile Kürt kadınları olarak hem ülkemizin hem de kadın olmaktan kaynaklı özgürlük haklarımızın kazanılması için büyük bir öz savunma mücadelesini yürütmekteyiz. İnsanlık tarihinin en büyük, en profesyonel kadın ordulaşmasının sahibiyiz.
Kadınların, halkların ve halkımızın tarihinden bir kez daha çıkardığımız temel sonuç öz savunma hakkının bir onurlu bir yaşamı geliştirmenin tek yolu olduğudur. Öz savunma yapmak kadınlar, halklar için kutsal bir haktır. Öz savunma hakkımızı tüm gücümüzle geliştirmekteyiz. Kadına yönelik şiddetin kökten kurutulması çok kapsamlı öz savunma projeleri ve kadın devriminin gerçekleşmesi ile sağlanabilir.
Bu açıdan kapitalist modernist sistemi bütünlüklü değerlendirildiğinde siyasi, sosyal, ekonomik birçok açıdan en zayıf dönemini yaşamaktadır. Egemen erkek sistemin en temel modeli olan ulus devlet modeli birçok yönü ile pul pul dökülmektedir. Ulus devlet modeli başta Ortadoğu halklar olmak üzere Dünya da yaşayan topluluklar, halklar, kadınlar açısından meşru bir karşılığı kalmayan sadece zora, özel savaş uygulamaları ile kendini ayakta tutmaya çalışan bir aygıta dönüşmüştür. Dolayısı ile alternatif bir yaşamı tüm boyutlarda geliştirmek temel bir görev olarak karşımızdadır.
Bugün Kürt halkı ve kadınları olarak T.C. devletinin en kapsamlı saldırılarını yaşamaktayız. Aynı şekilde İran devleti de İran halklarına ve Rojhilat Kürtlerine saldırmaktadır. Bizler 21. Yüzyılı kadın yüzyılı, halkların özgürlük yüzyılı haline getirmek isterken ulus-devlet sistemleri de çürümüş, yozlaşmış devlet sistemlerini kalıcı hale getirmenin strateji ve taktiklerini geliştirmekteler. Dünyadaki süper güçler de söylemde farklı biçimlerde kendilerini ifade etse de esasında özünde Türkiye, İran devletlerinin arkasındadır. 21. Yüzyılın bir kadın yüzyılı olması, halkların özgürleşme yüzyılı olmasını hiçbir devlet istemez. Çünkü devletler kendi inşalarını cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik üzerinden inşa etmişlerdir. Devletler cinsiyetçilik üzerinden, kadınları sömürgeleştirme üzerinden varlıklarını sürdürmektedirler.
Bu anlamı ile kadın ve Kürt özgürlük mücadelemizi değerlendirdiğimizde çok kritik, eşik bir süreçten geçmekteyiz. İlk kez Kürdistan tarihinde dört parça Kürdistan'da kadınlar öncülüğünde tüm halkımızın birlikte direndiği bir süreç yaşamaktayız. Zap, Avaşin de YJA Star gerillalarının direnişi, Rojava'da YPJ, KONGRA STAR öncülüğünde gelişen kadın devrimimiz, Rojhilat'ta Saqızlı, Jina Emini adlı kadının İran devleti tarafından katledilişinden sonra gelişen kadın serhildanları yaşadığımız süreci somut göstermektedir. Yaşanan durum Kürdistan tarihinde bir ilke tekabül ediyor. PKK'nin kuruluşunun 45. yıl dönümünü yaşarken gelişen bu tablo anlamlıdır. Önder APO ve PKK öncülüğünde gelişen özgürlük mücadelemiz bütün Kürtlerde çok büyük bir bilinç ve örgütlülük düzeyi yaratmıştır. Bugün Kürt kadınları öncülüğünde Kürdistan'da büyük bir özgürlük savaşı verilmektedir. Kürt kadınları olarak 25 Kasım'ı 'her türlü erkek-devlet şiddetine karşı jin, jiyan, azadi' sloganı ile karşılamaktayız. Kürt kadınları olarak, dünya kadınları olarak artık sadece protesto etme değil Jin Jiyan Azadi sloganı ile yeni, alternatif bir sistemi, kadın sistemini, kadınların demokratik konfederal sistemini yaratmanın çalışmaları içindeyiz. Özgürlük paradigması ile yeni ve özgür bir yaşamı yeniden yaratmanın somut planlamalarını başta Rojava olmak üzere dünyanın her yerinde hayata geçirme çalışmaları içindeyiz.
'SALDIRILAR TÜM KÜRTLERİN, KADINLARIN KAZANIMLARINA KARŞIDIR'
Türk devletinin son dönemdeki işgal-soykırım saldırılarını nasıl ele alıyorsunuz ve halklara, kadınlara düşen sorumluluk nedir?
19 Kasım'da Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye'ye karşı başlatmış olduğu saldırı Kürtlerin, kadınların, halkların geliştirdiği tüm özgürlük kazanımlarına karşıdır. Türk devletinin saldırılarına onay veren Amerika ve Rusya da bu saldırının dolaylı olarak içindedir.
Başta da belirttiğimiz gibi 27 Kasım PKK'nin 45. yılına girerken bu saldırının yapılması tesadüfi değildir. Kürt halkının, kadınların ve Ortadoğu halklarının temel özgürlük seçeneği ve alternatifini tümden yok etmek istemektedir. Türk ve İran devletinin saldırıları başta olmak üzere kapitalist modernist sistemin tüm saldırılarına karşı kendi öz gücümüz, örgütlülüğümüzle başta kadınlar olmak üzere Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Türkmenler, Çerkesler, Azeriler, Beluciler, Farslar Ortdoğu'nun tüm ezilen halkları ve inançları olarak fedaice direnmeliyiz. Bu dönemki direnişimizle ilk kez kadınlar, Kürt halkı ve halklar olarak yeni bir özgürlük sayfasını açmanın imkanlarını yakalamış durumdayız.
Bu anlamda özgürlük hareketimiz açısından da son derece olağanüstü bir döneminden geçiyoruz. Ortadoğu'da kadın ve Kürt özgürlük hareketimizin şahsında Ortadoğu ve dünyada özgürlük hareketlerinin önü tamamı ile kesilmek, alternatif özgürlükçü sistemlerin yaratılmasını engellemek ve aynı zamanda ise kapitalist modernist sistemin ömrü uzatılmak isteniyor. Rojava devriminde hedeflenen en stratejik nokta kadınların özgürce yaşama katılım biçimleridir. Yarattıkların demokratik ulus yaşam modelidir. Değerli şehidimiz Aysel Doğan yoldaşımızın belirttiği gibi 'Kürdistan'ın dağları kadınlardır, kadın kendi coğrafyasının dağları gibidir.' Kadınlar direnişleri ve duruşları ile direnişleri yönetir, korur ve büyütür. Tüm Kürdistan, Ortadoğu ve dünya kadınları Rojava'da gelişen kadın devrimini ve Rojhilat'ta gelişen kadın serhildanlarını desteklemelidir. Kürt kadınları şahsında tüm kadın özgürlükleri hedeflenmektedir.
Bu anlamı ile tüm Kürdistan kadınlarına, Ortadoğu ve dünya kadınlarına 25 Kasım ve 27 Kasım PKK'nin kuruluş gününü yaşarken çok farklı bir dönem içinde olduğumuzu bir kez daha belirtmek ve dikkat çekmek istiyoruz. Yaşadığımız zaman kadınların, halkların özgürlük zamanıdır. Kadın ordulaşması ve kadın örgütlenmeleri içinde yer alalım. Kadınları, halklarımızı özgürleştirecek olan öz savunmadır. Öz örgütlenmelerdir. Kadınlar olarak özgün, özerk örgütlenmelerimizi her zamankinden çok daha fazla büyütelim. Direnişi büyütelim. Direniş özgürleştirir ve insanı onurlu kılar. Jin, jiyan, azadi sihirli formülü direniş ile pratikleştirilir. Bu anlamı ile egemen erkek devlete karşı hep birlikte direnelim ve kazanalım.