Fransa katliamın üstünü örterek ikinci Paris katliamının zeminini hazırladı

KCK, 9 Ocak katliamının 10’uncu yıl dönümü nedeniyle yayınladığı yazılı açıklamada üç Kürt kadın devrimciyi andı. KCK ayrıca Fransa’yı da katliamın üstünü örtmekle eleştirerek bu tutumun ikinci Paris katliamının zeminini hazırladığını ifade etti.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledildiği 9 Ocak Paris Katliamının onuncu yıl dönümünde yazılı bir açıklama yayınladı. Eşbaşkanlık açıklamasında katliamda şehit düşen kadın devrimcileri anarken mücadelelerini zafere taşıma sözünü yineledi.

Açıklamada Fransa da katliamın üstünü örtmekle eleştirilerek bu tutum sonucunda 23 Aralık’ta Evîn Goyî, Mir Perwer ve Abdurrahman Kızıl’ın şehit düştüğü ikinci Paris katliamına zemin hazırlandığı belirtildi.

KCK’nin yayınladığı açıklama şöyle:

“Kürt halk tarihine Paris Katliamı olarak geçen 9 Ocak 2013’deki katliamın 10. yıl dönümünde Sakine Cansız (Sara), Rojbin ve Ronahi yoldaşların şahsında Ocak ayı şehitlerini ve tüm devrim ve demokrasi şehitlerini bir kez daha saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz. Paris Şehitleri şahsında tüm şehitlerimize verdiğimiz başarı ve zafer sözünü yineliyoruz.

PARİS KATLİAMI SIRADAN ELE ALINAMAZ

Avrupa’da yaşayan halkımız 9 Ocak 2013 yılından bu yana görkemli direnişiyle katliamcılardan hesap sormaya devam ediyor. İkinci Paris katliamında da çok güçlü ve onurlu bir direniş ve mücadele duruşu ortaya koydu. 7 Ocak’ta bu direnişi en üst düzeye taşıdı. Halkımızın bu onurlu ve soylu duruşunu saygı ve sevgiyle selamlıyor, kutluyoruz. Halkımız direnişini ve çok boyutlu mücadelesini en güçlü bir biçimde sürdürerek gerçeklerin açığa çıkmasını mutlaka sağlayacaktır.

Paris Katliamı hiçbir zaman sıradan bir katliam ve saldırı olarak ele alınamaz. Önder APO bu katliamı, Sara arkadaş şahsında Dersim Katliamının devamı ve tekrarı, olarak değerlendirmişti. Soykırımcı Türk devleti, tarihi boyunca Kürt halkına karşı süreklileşen bir inkar siyaseti yürütmüş ve bunu fiziki soykırım düzeyine taşımıştır. Tarih boyunca yürütülen bu soykırımcı siyasete karşı dünya devletleri, uluslararası güçler ya sessiz kalmış ya da destekleyen durumda olmuştur. Dünya devletlerinin soykırımcı Türk devletine dönük bu yaklaşımı, Kürt soykırımını adeta teşvik eden bir hal almıştır. Başta Avrupa devletleri olmak üzere dünya devletlerinin teşvik eden bu siyasetlerinin sonucu olarak, soykırımcı sömürgeci Türk devleti katliamlarının coğrafyasını ve kapsamını sürekli genişletmiş, Avrupa’nın merkezlerine kadar yaymıştır. Soykırımcı Türk devleti, geçmişten günümüze kadar NATO üyeliğini süreklileşen Kürt soykırımında adeta temel bir dayanak olarak kullanmaya devam etmektedir.

KADIN ÖNCÜLER BİLİNÇLİ HEDEF ALINIYOR

Son 20 yılda soykırımcı sömürgeci Türk devletinin AKP-MHP faşist yönetiminde somutlaşan resmi söylem ve uygulamalarını, Kürt soykırım siyasetini en iyi açıklayan ‘‘kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yapacağız’’ söylemi olmuştur. Bunun sonucu olarak sadece son birkaç yılda bile binlerce Kürt kadın ve çocuk katledilmiştir ve bu katliam siyaseti genişleyerek devam etmektedir. Partimiz PKK’yi Kadın Partisi olarak tanımlayan soykırımcı sömürgeci Türk devleti, Kürt kadınlarını ve öncülerini daha fazla hedeflemiştir. Çünkü Önder APO PKK’yi Kürt Özgürlük Hareketi olarak geliştirirken, özgürleşmenin kadın özgürlüğü temelinde gelişmesini esas almıştır. Bu diyalektik sadece Kürt kadınlarında değil, tüm dünya kadınlarında büyük bir heyecana ve sahiplenmeye yol açmıştır. Bu gerçeklik soykırımcı Türk devletinin özellikle kadın öncüleri hedeflemesinin temel sebebidir.

9 Ocak 2013 Paris Katliamı, bu soykırım siyasetinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Soykırımcı sömürgeci Türk devleti, varlığını Kürt halkının yokluğuna bağlamıştır. İçeride ve dışarıda tüm imkan ve ilişkilerini bu soykırımcı faşist politikasının hizmetine koymuştur. Bu soykırım siyasetinin önündeki en büyük engel Kürdistan Özgürlük Hareketi olduğu için dağlarda her türlü yasaklı kimyasal silahları kullanmaktadır. Başta Avrupa devletleri ve küresel güçler olmak üzere bu savaş ve insanlık suçlarına sessiz kalanlardan aldığı cesaretle faşist TC yönetimi, soykırım saldırılarını Avrupa merkezlerine kadar taşımıştır. Kürdistan dağlarında, ovalarında, şehirlerinde kıramadığı özgürlük direnişi karşısında yaşadığı acizliği gizlemek için kirli politik katliamlara başvurmaktadır. Bu politikalar sonucunda gerçekleşen İkinci Paris Katliamı da hiç kuşku yok ki bir cinayet ve suç şebekesine dönüşmüş olan Türk MİT’i eliyle gerçekleştirilmiştir. Avrupa devletlerinin kimi istihbarat birimleri de bu suç şebekesinin katliamlarına ya destek olmakta ya da sessiz kalmaktadır.

FRANSA’YA ELEŞTİRİLER

Fransa devletinin yaklaşımı da bağımsız ve egemen bir devlet duruşundan uzaktır. Birinci Paris Katliamının üstünü örterek, dosyadaki gerçekleri kamuoyuyla açıklamayarak Türk MİT’inin İkinci Paris Katliamını gerçekleştirebilmesinin zeminini hazırlamıştır. Fransa devleti 9 Ocak 2013 katliamının faili Erdoğan, Mit ve işbirlikçilerini kamuoyuna açıklayıp hesabını sormuş olsaydı İkinci Paris Katliamı yaşanmayacaktı. Bütün dünyanın başına bela olan insanlık düşmanı DAİŞ’e karşı 10 binden fazla şehit vermiş ve 20 binin üzerinde yaralısı olan bir halka karşı yapılan saldırılara sessiz kalmak ya da üstünü örtmek DAİŞ’in dostu ve işbirlikçisi soykırımcı AKP-MHP faşist iktidarının zihniyet ve siyasetine ortak olmaktır. Herkes çok iyi biliyor ki AKP-MHP faşizmi DAİŞ’e karşı mücadelede sembolleşen insanlığın yüz akı durumundaki Kürt kadınını ve insanlarını hedefleyerek DAİŞ’in intikamını almaya çalışmaktadır.

DEMOKRATİK EYLEMLER SÜRDÜRÜLMELİ

Fransa devleti, AKP-MHP-DAİŞ saldırılarının bir ortağı durumuna gelmek istemiyorsa, kendi sınırları içinde gerçekleşen bu iki katliamı da bir an önce aydınlatarak gerçekleri kamuoyuyla paylaşmalı, sorumluları yargılamalıdır. Bu yapılmadığı taktirde Fransa, Kürt halkı başta olmak üzere insanlık nazarında suçlu olarak değerlendirileceği gibi yeni katliamların olması için de zemin sunmuş olacaktır. Bu nedenle Fransa’yı insanlığın ve Avrupa’nın ortak demokratik değerlerine sahip çıkmaya, bu değerleri siyasi çıkarlara kurban etmemeye; çağırıyoruz. Avrupa’daki halkımıza ve dostlarımıza da tüm özgürlük ve demokrasi güçlerine öncülük ederek bu katliamlar aydınlanıncaya kadar demokratik eylemliliklerini sürdürme çağrısı yapıyoruz.

Sara Yoldaş, soykırımcı sömürgeci devletin zindanlarında faşizmin suratına tükürmüş, özgür Kürt kadın mücadelesinin, halkın ve insanlığın direniş ve özgürlük sembolü olmuştur. Bugün dünyada özgürlük için mücadele eden tüm kadınlar ve halklar Sara Yoldaşın zindanda, dağda, siyasi ve toplumsal alanda yürüttüğü mücadeleden güç almaktadırlar. Bugün de “Jin, Jiyan, Azadi” sloganında rafineleşerek söyleme kavuşan paradigmanın çizgisinde özgürlük mücadelesi yürütenler, Sara Yoldaşın izinde yürümektedir.

Rojbin Yoldaşımızın Avrupa’daki halklarımızın söylem ve eyleme geçmesinde büyük emeği vardır. Ronahi Yoldaş, gençlik enerjisiyle özellikle de genç kadın ve erkeklere direnme azmi vermektedir. Bu üç değerli yoldaşın anıları mücadelemize ışık tutmaktadır.

Şehadetlerinin 10. yıl dönümünde Sara, Rojbin ve Ronahi yoldaşlarımızı bir kez daha saygı, sevgi ve minnetle anarken mücadelelerini zafere taşıma sözümüzü yineliyoruz.”