YJA Star Merkez Karargah komutanlarından Şerda Mazlum Gabar, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Gabar, Kürdistan'daki tecavüz ve kadına saldırılarla tüm toplumun hedeflendiğine dikkat çekerek, "2021 yılında YJA Star güçlerimiz bu tür durumlara karşı eylemlerini ve direnişini yükselterek karşılık verecektir" dedi.
Gabar, zaferin zamanının geldiğini vurgulayarak, 2021'de devrimci halk savaşı stratejisinin büyüyeceğini ve zaferin sağlanacağını vurguladı.
21. yüzyılın 21. yılında yeni bir 8 Mart’ı karşılıyoruz. Bu yıl 8 Mart’ın ve 2021'in kadınlar için önemi nedir?
Öncelikle özgür yaşamı, özgürce yaşamanın değerini, mücadele etme imkan ve araçlarını, en önemlisi de Kürdistan dağlarında savaşmanın onurunu bizlere armağan eden Önder Apo’nun, şehit annelerimizin, dünyanın her yerinde devletçi uygarlık sistemine ve onun ceberut erkek zihniyetinin uygulamalarına karşı direnen tüm kadınların ve yoldaşlarımızın 8 Mart’ını kutluyorum. 8 Mart’ı anlamlı bir direniş günü kılan ve 8 Mart’ı tüm günlerin rengi haline getirme mücadelesi verirken şehadete ulaşan tüm şehitleri sevgi, saygı ve büyük bir minnet ile anıyorum.
Sert ve kıran kırana geçen bir mücadeleyle ilerlediğimiz 21. Yüzyılın kadın yüzyılı olacağı, olmaya başladığı son birkaç yıldır çok daha görünür bir gerçeklik haline geldi. Kadının kimliksel açıdan kendisini var etmesi, örgütlü ve özgür kılmaya çalışması, kadının kendi öz iradesi ve rengi ile mücadeleye katılmasından sonra dünyada önemli gelişmeler yaşandı. Kürdistan’daki kadın özgürlük mücadelesi Ortadoğu’daki ve dünyadaki tüm kadın hareketlerine özellikle de yürütmekte olduğu gerilla mücadelesi ile büyük bir ilham, güç ve cesaret veriyor. Kadınların kendilerine yazılan kara kaderlere boyun eğmek zorunda olmadığına dair önemli bir bilinç düzeyi ve başkaldırma iradesi kazanılıyor.
Bu söyledikleriniz ile ilgili somut örnekler verilebilir mi?
Özellikle Rojava Devrimi ve Şengal direnişi ile insanların algısında yeni özgürlükçü bir Kürtlüğün ve kadınlığın geliştiğine dair düşünceler gelişmeye başladı. Çünkü bu direnişler sonrasında dünya halkları Kürtleri biraz daha tanımaya başladı. Bunlar önemliydi. Ama 2020 yılındaki kadın eksenli gelişmeler salt Kürdistanlı kadınlarla sınırlı değildi. Latin Amerikalı kadınların geliştirdiği Las Tesis dansı tüm dünyaya yayıldı ve sistem karşıtı bir eylemsel düzey ortaya çıkardı. Erkek, devlet, polis ve koca şiddetini erkek egemen sistem içerisinde çözümleyerek ele aldı. Yıl içerisinde oldukça gündeme konulan, bir türlü de gündemden düşürülmeyen Covid-19 virüsüyle kadın eylemleri de ciddi zorlanmalar yaşadı. Ancak bu zorlanmalar ciddi bir kadın bilinçlenmesi ve uyanışıyla aşılmaya çalışıldı. Yine İran’da kadınlar toplumsal hareketlere etkili bir duruşla katıldılar. Afganistanlı kadınların ortaya çıkardığı bir bilinçlenme, kendini savunma ve kendini örgütleme arayışları oldu. Bolivya’da kadınlar erkek egemenliğini sona erdirme bakanlığını kurdular. Erkek aklıyla yürütülen siyasetin toplumsal sorunlara çözüm olmaktan ziyade sorunları daha içinden çıkılmaz bir hale sürüklediği, kadın aklıyla ve değişim iradesiyle var olan sorunların çözülebileceği gerçeği yalın bir biçimde görüldü.
21. yüzyılın kadın yüzyılı olması, kadın devriminin anbean gelişmesi kadınların kendilerinde oluşturulan ve iktidar endeksli şekillenen bilgi-iktidar aygıtlarından kopması ve özgür kadın düşünce sistemi ve bakış açısı oluşturmalarıyla mümkündür. Bugün dünyada özelde de Latin Amerika, Mısır, Kürdistan, İspanya ve Hindistan’da dalga dalga yayılan bir kadın hareketliliği söz konusudur.
Son yapılan ABD seçimlerinde Joe Biden’ın kurduğu kabinede kadının yüzde 47 oranında yer alması, yine Kamala Harris’in yönetimde yer alışı elbette ki dünyadaki kadın hareketlerinin mücadelesinden bağımsız ele alınamaz. Ancak bu durumu iyi çözümlemek ve sistemin kadın özgürlük mücadelelerini sistemiçileştirme çabalarının bir boyutu olarak görmek de önem taşımaktadır. Yoksa sistemin kadın özgürlüğünü geliştirmeye çalıştığı yanılgısına ve yanlış yargısına gidilir ki, bu da kadınlar olarak kendi öz mücadelemize yapacağımız en büyük haksızlık olur. Harris’in bu pozisyona getirilmesi halkların olası gelişebilecek üçüncü yol çizgisini, radikal özgürlükçü, demokratik çizgiyi kendi içinde eritme ve sistem dışında gelişen sembol kadın mücadelelerinin öne çıkmasını barajlayarak sistemiçileştirmeye doğru yönlendirme hedefini de taşımaktadır. Bu konuda yanılmamalıyız. Eğer devletçi uygarlık sistemi kadın eksenli politikalar geliştirmek durumunda kalıyorsa, bu elbette ki kadınların yürüttüğü mücadelenin bir sonucudur.
Devletçi sistemler bir yandan kadın eksenli değişimler yapmak zorunda kalırken, neden bir yandan da kadına karşı şiddet ve tecavüzü uyguluyor?
Devletlerin ve iktidarların kendi politikalarını daha etkili yürütmek ve yaygınlaştırmak için kadını bir araç olarak kullandığı bilinmektedir. Kürdistan’da Şırnak, Siirt ve en son Gercüş’te gelişen tecavüzler faşizmin bir toplumu kırmak için kadın kırımını esas aldığının göstergesidir. Askeri saldırılarla teslim alamadığı halkımızı ve kadınları onursuzlaştırarak, iradesini kırarak sistem karşısında baş eğer duruma getirmeyi amaçlamaktadır. Bu yaşananlara gerilla güçleri olarak hem toplumsal alanda hem de askeri alanda yeterli cevabın verilememesi bizler açısından öz eleştiri konusudur. 2021 yılında YJA Star güçlerimiz bu tür durumlara karşı eylemlerini ve direnişini yükselterek karşılık verecektir.
Bugün Önderliğimizin fiziki esareti devam ediyorsa, halkımız soykırımlardan geçiriliyorsa, kadınlar halen tecavüze uğruyorsa bundan en başta sorumlu olan YJA Star ve HPG komuta ve savaşçılarıdır. Kürdistan ve özgür kadın savunma güçleri olarak faşist saldırılar karşısında hamleci, eylemci ve düşmana darbeler vuran tarzın mücadelenin kaderini belirleyici nitelikte olduğunun bilincindeyiz. Önderliğimiz, halkımız ve özgürlük hareketimiz üzerindeki imha konseptinin ciddiyetinin farkına vararak, farkına vardığı kadar kendini her yönüyle yeni dönem gerillacılığı temelinde oluşturarak, devrimci halk savaşı taktiklerini etkili uygulayarak süreci özgürlük lehine çevirebiliriz. Gerilla güçleri olarak Önderliğimizin yaşamından ve fiziki özgürlüğünden sorumlu olduğumuzu yaşamımızın her anında hissediyoruz. Her an bunun bilinci ve hissiyatı ile yaşıyoruz.
Garê alanına dönük Türk devletinin kapsamlı bir işgal girişimi oldu. Garê’de yaşananlar hem Türkiye’de, hem Kürt halkı içerisinde, hem de dünya kamuoyunda büyük bir gündem oldu. Buna ilişkin neler belirtebilirsiniz?
Garê’de neler olduğu günlerdir tartışılıyor. Herkes Garê’yle oturup Garê’yle kalkıyor. Operasyonu düzenleyenlerin Garê’de neler olduğuna akılları ermezken kargaların bile güleceği yalanlarla yenilgilerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Ama gel gör ki Garê’de mızrak çuvala sığmıyor. 10 Şubat günü gece yarısı saat 03:00’da yoğun hava harekatıyla başlayan operasyon daha sonrasında indirmelerle devam etti. Garê’deki gerilla güçlerinin Şoreş Beytüşşebap arkadaş öncülüğünde geliştirdikleri muazzam direniş yeni bir kahramanlık destanı olarak özgürlük tarihinin sayfalarına kazındı. Elbette ki bu zafer direnilerek, nefes nefese savaşılarak ve bedel ödenerek kazanıldı. Kürt halkı en güzel, en kahraman, en dürüst ve cesaretli fedai 15 evladını bu savaşta şehit verdi. Dört gün boyunca yoğun hava saldırılarıyla Garê arazisi tanınmaz hale getirildi. Savaş uçaklarının bombalamadığı bir toprak parçası kalmadı. Ancak Türk ordusu ne yaptıysa da gerillanın direnişi karşısında Garêe dağından 13 Şubat’ı 14 Şubat’a bağlayan gece saat üç sularında ansızın kaçıverdi.
Türk özel savaş bakanının "Garê’de tüm imkanlarımızı kullandık’’ dediği ama en özel birliklerinin 4 gün bile dayanamadan kaçmak zorunda kaldığı Garê dağında gerçekten neler oldu?
Garê dağında gerçekten neler olduğunu neler yaşandığını bir gerillalar bir de operasyona katılan özel harekât timleri biliyor. Gerillalar ve gerilla komutanları Garê’de neler yaşandığını, operasyonun sonuçlarını herkesle paylaştı, paylaşıyor. Hatta gerillada çok yoğun tartışmalar yaşanıyor. Zaten gerillanın en temel özelliklerinden biri de yorum gücünün çok gelişkin olmasıdır. Gerillanın hemen her konuda söyleyecek bir lafı vardır. Bir de iş savaşa gelince dur durak bilmeden analizler, tespitler ve yorumlar geliştirilir. Fakat TC devletinin algı operasyonları ve sıcağı sıcağına yürüttüğü o kadar tartışması yalanlarının buzdan soğukluğunda dondu gitti. Şimdi ise yenilginin gerekçelerini oluşturma çabası içerisindeler. Bu operasyonun faturası birilerine ödettirilmeye çalışılıyor. Yaşarlar’ın kaderi ortaklaşıyor. Yaşar Büyükanıt Zap’ta nasıl bir yenilgi yaşadıysa, onların çokça kullandığı gibi sözde Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler de aynı makus talihi paylaştı. Gerçi Yaşar Güler sadece bir piyondur, adeta etkisiz eleman durumundadır. Ne yaptığı, ne olduğu belli değildir. Erdoğan iktidarının emrinde ve bir onbaşı düzeyinde sıradan bir uygulayıcıdır. Sadece gerillanın alın teriyle yaptığı şikeftin propagandasını yapmak ve yaşadıkları yenilgiyi izah etme görevi ona düşüyor. Kürtlerin bir şikefti bile kendi akıllarıyla yapabileceklerine inanmayan bu geri kafalılar, milliyetçi tipler aklı salt Avrupalılara, zenginlere ve kendilerine ait görüyorlar. Gerillanın bilmem nereden mühendis getirdiğinden, nasıl teknikler kullanarak bu şikeftleri yaptığından dem vuruyorlar. Gerçekten de Garê operasyonundan sonra oldukça trajikomik değerlendirmelere tanık oluyoruz.
Kaçmanın gerekçesini hazırlamak istedikleri, perşembenin gelişinin çarşambadan belli olması kadar aşikardı. Bu durum algı yaratmak için yoğunca geliştirdikleri tartışmalarının içeriğinden anlaşılıyordu. Mesela Garê arazisi hakkında yaratmak istedikleri algıyı ele alalım. Gerilla için mükemmel bir arazi olan Garê arazisi öyle çok sert, geçit vermez yüksekliklere sahip değildir. Öyle kuş uçmaz, kervan geçmez denilen arazilerden de değildir. Oldukça yumuşak, biraz engebeli ve sayısız vadiden oluşan bir coğrafyaya sahiptir. İklimi ise Akdeniz iklimini andırıyor. Öyle metrelerce kar yağmıyor Garê’de. Ya da dondurucu bir soğuğa sahip değildir. Bunları neden mi belirtiyorum? Çünkü işgalci güçlerini gerillanın elinden nasıl kaçıracağını bilemeyen TC devleti kendi televizyonlarında Garê’yi öyle bir anlatıyor ki, kendinizi metrelerce karın yağdığı Zagroslar’da ya da Tendürek dağında zannedersiniz. Garê’ye dönük saldırının başladığı günlerde Türk ordusu Kars’ta bir tatbikat yapıyordu. Kars’taki karlı dağların görüntülerini Garê diye Türkiye toplumuna servis etmeye çalıştılar. Televizyon izlerken genç arkadaşlardan biri kendini tutamayıp ‘ufak at da civcivler yesin’ dedi. Bir devlet, bir ordu kendini ancak bu kadar küçük düşürebilir. Yalancı çobanın mumu Garê’de söndü. Tabii herkes Garê’yi bilmediği için ilk etapta bu sahte ve yalan Garê görüntülerine belki inanlar olmuş olabilir. Ama gerillanın hava savunma kuvvetleri işgalcilere karşı havadan eylem yapıp görüntüleri de kamuoyu ile paylaşınca Garê’nin nasıl olduğu herkes tarafından bilinmiş oldu.
Faşist Türk ordusu Garê’de bozguna uğradı ve kırıldı. Garê operasyonuyla 2021 yılının nasıl geçeceği yılın başından belli oldu. Garê’deki operasyonda düşman saldırılarına karşı Şoreş Beytüşşebap arkadaş komutasındaki Avareş, Cudi, Erdal, Argeş ve Bawer arkadaşların şikeftte geliştirdiği mükemmel direniş gerilla güçlerimiz açısından Apocu fedai ruhun ve teslim alınamaz iradenin nasıl olması gerektiğini bir kez daha çarpıcı bir biçimde göstermiştir. Yine bu operasyonda PKK yoldaşlık ruhunun timsali olan ve arkadaşlarını kurtarmak için kendini feda etmekten çekinmeyen Xeyri, Rojhat, Seyfi, Arhat, Gelhat, Xabur, Rêber, Delil ve Seydo yoldaşlar 2021 yılının startını Garê zaferiyle verdi. Garê dağı Türk devleti için bir milat oldu, mecburen artık Garê öncesi ve Garê sonrası demek zorunda kaldılar. O kadar şaşırdılar ve şok oldular ki meclisteki konuşmalarında neyi nasıl ifade edeceklerini karıştırdılar.
Faşizmi bu kadar sarsan ve titreten neydi?
Soylu timsah gözyaşlarına boğuldu. Orada Soylu’yu ağlatan, korkudan titreten kendi sonunu görmüş olmasıydı. Garê dağı TC’deki katıksız faşizmin bermuda şeytan üçgeni olan Erdoğan-Bahçeli-Soylu üçlüsünün faşist rejimine mezar oldu. Bir de utanmadan kahraman gerilla ordumuzun Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı’na dil uzatmaya çalıştı, bilmem ne yapmazsam ‘yüzüme tükürsünler’ dedi. O kadar beklemeye gerek yok, hemen şimdiden yüzüne tükürülebilir. Topluma o kadar çok saldırdılar ve zulüm uyguladılar ki, halkın tükürüğüyle boğulacaklardır. Gerçi onun gibilerin ar perdesi yırtıldığından yüzüne tükürülse ‘yarabbi bin şükür’ diyecektir. Önce Erdoğan’a küfreden şimdi de karşısında el pençe durarak Erdoğan’dan daha Erdoğancı geçinen birinden zaten pek farklı bir davranış sergilemesi de beklenemez.
Cemal arkadaş karşısında aşağılık kompleksi yaşayan Soylu haddini bilmeli, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır. Gerilla güçlerimiz arkadaşlarımıza uzanan elleri kıracak, dilleri kesecektir. Bu kadar açık ve nettir.
Türk devleti esirlerin ölümünden hareketinizi sorumlu tuttu. Buna dair neler söyleyebilirsiniz?
Uzun bir zamandır yanımızda tuttuğumuz, kimileri 5, kimileri 6 yıldır elimizde bulunan asker, polis ve MİT mensuplarının oradan ölü olarak çıkmasının sorumluları kendileridir. Beş altı yıldır o esirlere karşı hiçbir biçimde farklı bir tutuma girmeyen gerillalar, ne oldu da ansızın kalkıp bunları öldürmüş olsun ki? O şikeftte bu savaş esirlerinden sorumlu gerilla arkadaşlarımızın hepsi de şehadete ulaştı. O kamptan hiç kimse sağ çıkamaz iken, böyle iftiralarda bulunuyorlar. Bu ne yaman çelişki? Bizim söyleyecek tek bir sözümüz var: Garê’den sonra faşistler artık rahat uyumasınlar.
10 Şubat Çarşamba günü özel savaş şefi faşist Erdoğan’ın yapacağı sürpriz açıklama Garê kahramanlarının direnişiyle bir sendroma dönüştü. Faşist Türk ordusu Garê’de kırıldı. Özel savaş şefi ve operasyonun koordinesi Erdoğan operasyonun yenilgi ve başarısızlıkla sonuçlandığını itiraf etmek zorunda kaldı. YJA Star ve HPG güçlerimiz açısından ise dört gün süren bu operasyon karşısında geliştirilen direnişin tartışmaları yürütüldü, yürütülüyor. Garê dağında aslında şu gerçeklik bir kez daha kanıtlandı ki; birçok birimimiz ve timimiz onlarca keşfin ve savaş uçağının altında hareket edebilmiş, ulaşmak istedikleri alanlara ulaşmış, işgalcilerin üzerine yürüyerek ölümcül darbeler vurabilmiştir. Bu da demokratik modernite gerillacılığının düşmanın elindeki tek koz olan tekniği de boşa çıkardığının göstergesi olmuştur. Kış mevsiminin dezavantajlarına rağmen yeni dönem gerillacılığı düşmanın her türlü tekniğini boşa çıkarabilecek yüksek performansa, taktik yeteneğe ve mahir beceriye kavuşmuştur.
YJA Star ve HPG güçleri olarak 2021 yılıyla birlikte özgürlük hareketimize karşı birçok imha operasyonun gelişeceği öncesinden tüm güçlerimizle tartışılmış ve bu yönlü gereken hazırlıklar yapılmıştı. Bu yüzden onlar için sürpriz olan ve inanmakta zorlanıp şaşırdıkları direniş bizim için sürpriz olmadı. Böylesi bir saldırı bekleniyordu ve savaşın katmerleşerek devam edeceğini de biliyoruz. Garê operasyonunun her şey olmadığını, sadece bir başlangıç olduğunun farkındayız. Kaldı ki operasyon öncesinde, operasyon sırasında ve sonrasında da Garê dağının bombalanmadığı gün yoktur. Demokratik ulus paradigmasından ve bu paradigmanın Kürt ve kadın öncülüklü gücünden büyük korku duyan TC faşizmi ve emperyalist güçler özgürlük çizgimiz karşısında gerici ittifaklar geliştirmişlerdir. Bu durum 15 Şubat Kürt Soykırım Günü’nün öngünlerine denk getirilen Garê operasyonunda bir kez daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmıştır. Emperyalistler ve işbirlikçi gerici güçler özgür ve iradeli Kürtten korkmaktadır.
Türk devleti neden Kürtlerden bu kadar korkuyor ve sürekli kendisini Kürtlere saldırmak zorunda hissediyor?
Özelde Rojava ve Şengal’de halkımızın kazanımlarına yönelik olarak geliştirilen ve geliştirilmesi planlanan askeri saldırılar, Medya Savunma Alanları’mızı işgal girişimi, Kuzey Kürdistan’ı gerillasızlaştırma amacıyla geliştirilen operasyonlar ve yine süreklileşen hava operasyonları Önderlik çizgisinde geliştirmek istediğimiz özgür yaşamdan duydukları korkunun büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Elbette ki bu saldırılar karşısında direniş gün geçtikçe daha muazzam bir hal almakta, özgürlükte ve insan olmakta mutlaka ısrar edilmektedir. Merkezi uygarlık sisteminin maskeli maskesiz tüm sahte ve yalancı tanrılarını karşısına alarak ahlaki politik toplum değerlerinin görünür kılınması savaşımını bir ilişki, toplum ve yaşam sistemine dönüştüren Önderliğimiz faşist emperyalist güçlerin kendi çıkarlarını gerçekleştirmelerini engellediği için, özgür yaşam ahlakında ve özgür insanda ısrar ettiği için yıllardır rehine olarak tutulmaktadır. Üçüncü dünya savaşının merkezi Ortadoğu, Ortadoğu’nun savaş merkezi Kürdistan ve esasında da İmralı’dır. İmralı merkezli yürütülen üçüncü dünya savaşı özgürlük hareketimizi tasfiye etme, özgür yaşam ve özgür ilişki anlayışını liberalleştirerek özünden uzaklaştırma, Apocu kültür ve geleneğimizi dejenere etme, halkımızın iradesini kırarak boyun eğdirme ve onursuzlaştırma politikalarını örgütleyerek ideolojik ve askeri saldırılarını her cepheden yürütmektedir.
Halkların savunma gücü gerilla 2021 yılına başarılı toplantılar ve Garê zaferi ile girdi. Bunun 2021 yılının tümüne yayılacağı söylenebilir mi?
Tabii ki söylenebilir. Gerilla güçleri olarak 2021 yılına önceki yıllardan çıkardığımız öğretici derslerle, çıkardığımız sonuçlarla ve yoğun tartışmalarla girdik. HPG Komuta Konseyi ve YJA Star Askeri Konseyi yıllık toplantılarımızda önemli kararlaşmalara ve planlamalara gidildi. Devrimci halk savaşı stratejisinin daha etkili taktiklerle nasıl uygulanacağına dair çok güçlü tartışmalar yürütüldü.
YJA Star komutası ve savaşçıları 2021 yılı pratiğinin zaferle taçlandırılması ve gerillanın yenilmezliğinin herkese gösterilmesi açısından büyük bir kararlaşma yaşadı. YJA Star ve HPG en başta 40 yılı aşan mücadele değerlerinin, Önderliğimizin, şehitlerimizin ve halkımızın teminat gücü olarak örgütlenen bir güçtür. Kendisini bu hakikatler temelinde örgütleyen bir güç her şeyden önce bunun ağır sorumluluğunu, fedakârlığını, vicdani yükümlülüğünü en derinden yaşamak durumunda olan ve her an yaşayan bir güçtür. Tabii bununla birlikte bu sorumluluklar en iyi nasıl yerine getirilir, bunun için nasıl bir hazırlık, eylem ve tarz uygulanmalıdır hususları temelinde de bir yoğunlaşma yaşadık. Gerilla güçlerimiz açısından askeri ve siyasi sürecin gidişatını en güçlü biçimlerde yorumlayıp buna güçlü cevaplar yaratmak süreci karşılamak açısından çok önemlidir. Önderliğimiz için gerillanın güçlü duruşu her zaman için her şeyden çok daha değerli olmuştur. Bu nedenle başarmak, zaferi mutlaka kazanmak özgür yaşam borcumuzdur. Önderliğimizin, halkımızın, kadınların ve sürecin beklentilerine doğru yanıtlar oluşturmasını bilen bir militanlık, devrimci halk savaşı çizgisinin emrinde, bilinçli ve yaptığı işe hâkim doğru bir gerillacılıkla devrim görevlerini kesinkes başarmayı temel ilke edinmiştir. Sürece böyle yaklaşıldığında Kürdün kaderine başarı damgası vurulacaktır ve hiçbir güç bunun önüne de geçemeyecektir. Zafer direnen özgürlük gerillasının olacaktır.
Yeni bir bahara girerken önümüzdeki yıl için ne söylemek istersiniz?
2020 yılı direniş, yaşam ve kadın gerçekliği arasında daha güçlü ve kopmaz bağların örüldüğü bir yıl oldu. 2021 yılını ise direniş, özgür yaşam ve özgür kadının zaferle daha güçlü bağlar ördüğü, zafere doğru yürüdüğü bir yıla çevirme kararlılığımız var. Geçen yıldan bugüne kadar Kürdistan’ın her eyaletinde, bölgesinde kıran kırana bir savaş süreci yaşandı, yaşanıyor ve daha da yaşanacaktır. Bu çetin mücadelede çok muazzam direnişler ve başarılar ortaya çıktı. Taktik yaratıcılık ve teknik hakimiyetle nitelikli eylemlerin geliştirildiği bir direniş oldu. Ancak bunların hiçbiri bizim için yeterli olamaz. Halkların savunma güçleri olarak artık zaferi elde etmemizin zamanı geldi. Bu yüzden 'Zaman Özgürlük Zamanı’dır dedik. Bizim artık Önderliğimize, halkımıza, kadınlara ve çocuklara zaferi armağan etmemizin zamanı gelmiştir. 2021 yılına bu inançla, yüksek iddiayla ve büyük kararlılıkla girdik ve mutlaka başaracağız, diyoruz.