DİSK’e bağlı Genel-İş İstanbul Şube Başkanı Nebile Irmak Çetin, kadınların hayatının her geçen gün daha da zorlaştığını söylerken Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) çalışma yaşamında şiddet ve tacizin ortadan kaldırılmasına ilişkin 190 no’lu sözleşme önemini ANF’ye anlattı. Nebile Irmak Çetin ayrıca savaş politikalarından vazgeçilmesi vurgusunu da yaptı.
20 YILDIR KOCAMAN BİR KAOS VAR
Kadınların hayatların zaten iyi olmadığını ama daha da kötüye gittiğini vurgulayan Çetin tabloyu şöyle özetliyor: “Kadınların hayatları zaten iyi değildi fakat şu anda çok daha kötü. Hem dünyadan biliyoruz hem de ülkemizden, egemen güçler genelde kendi iktidarlarını sürdürmek adına çeşitli mekanizmalara başvuruyor. Ama dünya üzerinde bu mekanizmaların insan hakları, kadın hakları, emekten yana tarafı hiç ama hiç görülmedi. Bizde zaten hiç yok. Ancak bizde son 20 yıldır ırkçı, ayrımcı, cinsiyetçi homofobik, emek düşmanı, kadın düşmanı politikalar ve uygulamalar üzerine de bir iktidar ilerliyor.
Bunun sonucunda şunu çok iyi görüyoruz: Ekonomik kriz, siyasal kriz ve kocaman bir kaos. Bunun da en ağır bedelini elbette ki kadın ödüyor. Savaşlarda, krizlerde ya da salgın süreçlerinde ilk işten atılan kadın oluyor, hayatını kaybeden kadın oluyor ya da şiddet görüyor. Öte yandan ülkemizde derinleşen yoksullukla birlikte kadının üzerindeki şiddet türleri de katmerleşerek arttı.”
İŞ YERİNDE HER 10 KADINDAN İKİSİ ŞİDDETE UĞRUYOR
Nebile Irmak Çetin, Genel-İş olarak yaptıkları bir araştırmaya göre işyerlerinde her 10 kadından ikisinin şiddete uğradığını söylüyor: “Sendika olarak işyerinde kadınlara uygulanan şiddeti çok net görebiliyoruz. Vereceğim örnekler elbette örgütlü olan yerlerden. Zira Türkiye'de 15 milyon işçi var, bunun 2 milyonu sendikalı. 700, 800 bini ancak toplu sözleşmeden faydalanıyor. Bu 700, 800 binin içindeki kadın kitlesi ise bu sayının yüzde üçüne tekabül ediyor ortalama olarak.
Genel- İş Sendikası'nın yaptığı araştırmalarda örgütlü, sendikalı, düzenli, kurallı, işi olan her 10 kadından ikisi şiddete maruz kalıyor. Bu fiziksel şiddet de taciz de hatta cinsel saldırı da olabiliyor. Bu yakın tarihte ortaya koymuş olduğumuz bir anket sonucu.”
KAYIT DIŞI ÇALIŞMADA ŞİDDET SARMALI
Nebile Irmak Çetin çalışma koşullarının kayıt dışı alanda da kadınlar üzerinde devasa bir şiddet mekanizması kurduğunu ise şu sözlerle anlatıyor: “Bununla birlikte ülkemizde savaş sonucu, düzensiz göçten kaynaklı kadınların gizli, saklı, kuralsız, merdiven altı hatta ev içinde çalışanlarını da gördük. Ev içinde çalışıyor pasaportuna el konuluyor, sürekli baskı, tehdit altında, şantaj altında ve şiddetin türlerini evin içinde de yaşayabiliyor. İtiraz edecek hiçbir merci yok, hiçbir yere başvuramıyor.
Sadece kayıt dışı için de geçerli değil bu bir yere başvuramama hali. Yapılan araştırmalarda çalışma yaşamında şiddete ve tacize maruz kalan kadınların yüzde 80’inin itiraz etmediği hatta sesini çıkaramadığı ortaya çıktı. Sesini çıkardığı takdirde bunun çok ağır bir bedelini yaşayacağını biliyor. İlk olarak işten atılacak ya da tacizde bulunan, şiddeti uygulayan erkek mertebe atlayacak. İki sicili bozuluyor, bu çok çok önemli. Özellikle Kovid-19 salgını döneminde bunu çok gördük. Salgın döneminde de birçok kadın işçi, tazminatsız işten çıkarıldığı zaman özellikle kod 29 (şimdiki adı kod 46) sicilleri bozuluyordu. Hem şiddet görüyor hem tacize uğruyor hem de işten çıkarılırken sicili bozuluyor. Dolayısıyla sicili bozulmasın diye de sesini çıkaramıyor.
Örneğin bir tekstil fabrikasında çalışıyor kadın ve bir şiddet yaşayıp işten atıldı. Ondan sonraki süreçte çeperindeki herhangi bir fabrikaya girme imkânı olmuyor. Çünkü adı çıkmış oluyor! Bu durum eve yansıyor. Evliyse eşi veya babası ‘Sen niye işten çıkarıldın?’ diye sorguluyor. Eğer yaşamış olduğu şiddet bir tacizse belki kadının canına da mal olacak. Eğer bakmakla yükümlü çocuk varsa, ebeveyn varsa kadın, o ekonomisini elinde tutmak adına da bunu dillendiremiyor. Ne oluyor? Kocaman bir sessizlik yaşanıyor. Yani 100 kadının 80’i bunu dillendirmiyor.”
ILO 190 NOLU SÖZLEŞMEYİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ
Genel-iş Sendikası İstanbul Şube Başkanı Çetin, DİSK’in de başlatmış olduğu kampanyaya vurgu yaparak ILO 190 no’lu sözleşmenin Türkiye tarafından imzalanması gerektiğini söylüyor: “İş yerindeki şiddet türleri dünyada da bizde de çok artıyor. Türkiye’deki artış sebeplerinin başında da siyasal iktidarın ayrımcı politikalarının çok büyük etkisi var. Çünkü ülkeyi yönetenler şunu söyledi: ‘Erkek kadının eşit değildir. Bu fıtrata aykırıdır.’ İstanbul Sözleşmesi'ni 2011 yılında ilk imzalayan ülke daha sonra politik sebeplerden dolayı, kendi siyasal ideolojisine uymadığından kaynaklı imzasını çekti. Sanıyorum imzayı çektiğinden bu yana 600’e yakın kadın katledildi.
Özellikle iş yerlerinde, dünyada da artan bu şiddete karşı dünyadaki bütün çalışma örgütleri, sendikaların ve özellikle kadınların vermiş olduğu bir mücadele sonucunda, 2019’da ILO kapsamında 190 sayılı bir sözleşme ortaya çıktı. Sözleşme hemen hemen İstanbul Sözleşmesi'nin paralelinde, içerik de hemen hemen aynı. Ama bence daha kapsamlı. İş yerinde tarafları, işvereni de, hükümeti de, sendikayı da, çalışanı da bağlayan bir sözleşme. Fakat Türkiye imzalamıyor. ILO 190 sayılı sözleşmeyi çok çok önemsiyoruz. DİSK'in öncülüğünde 2022’nin 8 Mart'ında bir kampanya başlattık.
Talebimiz 190 sayılı iş yerinde şiddeti önleme sözleşmesinin Türkiye tarafından bir an önce imzalanması. Çünkü orada daha kurallı, şiddetsiz bir çalışma yaşamından söz ediliyor. En çok da kadınları ilgilendiriyor. Hatta bu sözleşmeyi o kadar kapsamlı ki ev içi şiddeti bile kapsayan, orayı dahi önleyecek tedbirlerin sorumluluğunu işverene veren maddeler var. Bununla birlikte ilk defa DİSK’in de tüzüğüne giren kadın temsilciler kurulu 25 Kasım'da İstanbul'da bununla ilgili bir açıklama yapacak. 25 Kasım'da yine alanlarda olacağız. Elbette ki hem kadınların, kadın hareketinin başlatmış olduğu gece yürüyüşünde ama öncesinde de DİSK olarak temsilciler kurulumuzun basın açıklaması olacak.”
KADINLAR SAVAŞA HAYIR DEMELİ
İktidarın savaş politikalarını da eleştiren Çetin, kadınların yan yana savaşa hayır demesi gerektiğini de söylüyor: “Ekonomik krizden dolayı birçok insan geçinemiyor, barınamıyor hatta ısınamıyor. Tüm bunların sebebi yoksulluksa bu yoksulluğu derinleştiren de savaş politikalarıdır. Savaş gözyaşıdır, acıdır, can kaybıdır, yoksulluktur, işsizliktir. Savaş politikasının yarattığı şiddet ortamının bedelini kadınlar, halklar, çocuklar ve emekçiler ödüyor. Biz bunları hak etmiyoruz. 25 Kasım’da bizim ana sloganımızdan birisi de savaşa hayır demek olmalı. Bu gerek siyasette, gerek emek mücadelesinde yükseltilmesi gereken bir ses.”