Kadın intiharları politiktir

Yeşil Sol Parti Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, kadın intiharlarının politik olduğunu belirterek, “Bu intiharların arkasında iktidarın kadını yoksullaştıran, şiddete açık hale getiren ve nihayetinde yok sayan politikaları var” dedi.

Yeşil Sol Parti Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Meclis’in kadın temsiliyeti bakımından yetersizliğine rağmen kadın temsiliyetinin Yeşil Sol Parti’de olduğunu söyledi.

Yeşil Sol Parti Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, Meclis’te kadın temsiliyeti, kadın çalışmaları, kadın cinayetleri ve son dönemde artan baskılara ilişkin ANF’ye konuştu. Yeşil Sol Parti’nin, yüzde 49 kadın temsiliyeti ile Meclis’e girdiğini; 30 kadın vekilinin oluşturduğu kendi sözcülerine sahip bir kadın parlamento grubu bulunduğunu söyleyen Sayyiğit, bu grubun  bütün kadın örgütleriyle yakın işbirliği içinde, farklı kadın kesimlerinin söz ve taleplerini Meclis’te gündeme taşıyacağını vurguladı.

Geleneğinden geldikleri partilerin de Meclis‘te kadının her anlamda sesi olduğunu hatırlatan  Sayyiğit, “Örneğin HDP, Meclis‘te kadınlarla ilgili en çok söz kuran, önerge veren, basın toplantısı yapan partiydi. Meclis’te kadın grubu olan tek parti olup, eşbaşkanlık gibi muazzam bir sistem ördü. Bütçe döneminde kadını, kadın yoksulluğunu en çok gündemine alan bir partiydi” dedi.

ÇETİN VE KARARLI MÜCADELE

Meclis’teki kadın vekil sayısı artsa da eril siyasetin hakimiyetine dikkat çeken Sayyiğit, şunları söyledi: “Bunun en büyük sebebi yönetim kadrolarında kadının neredeyse hiç olmayışı. Örneğin diğer partilere baktığımızda hiç kadın grup başkanvekilinin bulunmadığı dönemler söz konusu. Meclis işleyişinde erkekten yana olan bu mekanizmayı tersine çeviren tek parti bizim partimiz. Sadece Meclis’te değil, partinin her kademesinde eşit temsiliyet ilkesiyle beraber kadınlar yönetime dahil olmuş durumda. Meclis’i erkek siyasetten arındırmak için aralıksız çalışacağımız, cinsiyet eşitliği, kadın yoksulluğu, kadın cinayetleri, İstanbul Sözleşmesi gibi konularda kadından yana en çetin ve kararlı mücadeleyi yürütme konusunda iddialı olduğumuzu belirtmek isterim.”

TÜM SORUNLARINI MECLİS’E TAŞIYACAĞIZ

Bu Meclis’in kadın hakları konusunda bir çalışma yürütecek durumda olmadığını ifade eden Sayyiğit, şöyle devam etti: “Biz kendi programlarımızı yürütecek, 3. Yol fikriyatını her yerde savunmaya devam edeceğiz. Yeşil Sol kadınları olarak, tekelci bir erkek alanı olarak kurgulanan siyaseti dönüştürmeyi, demokratikleştirmeyi, kadınların siyasete katılımını artırmayı ve siyaseti toplumsallaştırmayı hedeflemekteyiz. Kadınların kendi yaşamları üzerinde söz ve karar sahibi olmalarını sağlayacak, öz iradelerini açığa çıkaracak doğrudan politika yapma mekanizmalarını çalıştıracağız. Özgün, özerk kadın alanlarını yatay, doğrudan demokrasi esasına dayalı şekilde örgütleyeceğiz. Bunu; mahallelerde, ilçelerde, illerde ve Genel Merkez’de meclisler tarzında örgütlenmeye devam edeceğiz. Amacımız sokaklardan, mahallelerden ve var olduğumuz her alandan aktif, etkili ve örgütlü kadın katılımını gerçekleştirmektir. Meclis’te sadece doğrudan demokrasiyi hayata geçirmek için bir adım olarak değil, aynı zamanda kadın ve çocukların karşılaştığı tüm sorunları Meclis’e taşıyarak çözüm bulmayı hedefliyoruz.” 

WAN’DAKİ KADINLARLA BİRLİKTE

Wan’da bir gün bile kalınsa kadınlar için ne tür çalışmalar yapılması gerektiğinin gözlemlenebileceğini kaydeden Sayyiğit, “Bunu ben tek başıma değil, yereldeki kadınlarla birlikte omuz omuza yapabilirim. Ki öyle de yapacağız. Van’daki kadınlarla birlikte mücadele edeceğiz. Öncelikle yapılması gereken kadın bilincinin ve ekonomisinin güçlendirilmesi noktasında çalışmalar yapmak. Benim de ilk çalışmalarım bu yönlü olacak. Yine yerelde kadınların sorunlarını Meclis’e taşıma gibi öncelikli bir amacım var. Gerek kadın yaşam alanlarının az olması, kentteki can alıcı kadın yoksulluğu, kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinin önlenmesi; çocuk istismarı, korucu, asker ve polislerin kadına dönük saldırıları; cezaevindeki kadınların sorunları; kayyumların kadın düşmanı politikaları gibi sorunlar ilk gündeme alacağım konular olacak” şeklinde konuştu. 

SALDIRILAR BEYHUDE BİR ÇABA

İktidar blokunun geçmişten bu gününe kadar defaatle denenmiş ama sonuç alınamamış bir yöntemi denediğini dile getiren Sayyiğit, şunları ifade etti: “Amaçları, Kürt halkını baskı, gözaltı ve tutuklamalarla sindirmektir. Bu yöntemle bırakın halkı sindirmeyi, tam tersi bu baskılar halkın demokrasi mücadelesini daha da büyüten bir faktöre dönüşmüş durumda. AKP-MHP ortaklığı seçim öncesi, seçim sonuçlarına etki edebilmek için aralarında gazeteci, sanatçı ve avukatların da olduğu yüzlerce kişiyi hukuki temelden yoksun keyfi dosyalarla gözaltına aldı. Ancak bu operasyonlar işe yaramayınca seçim sonrasında intikam operasyonları yaparak gözaltılara ivme kazandırdı. Hepimiz de biliyoruz ki; bu da beyhude bir çaba. Kürt halkı da partimiz de yılmadı ve asla yılmayacak. Yerel seçimlerde bu söylemimin ne kadar haklı olduğunu hep birlikte göreceğiz. Parti binamızda arkadaşlarımız katledildi, binlerce yoldaşımız haksız yere tutuklandı, partimize hukuk kumpasları kuruldu, kapatma davası açıldı. Tüm bunlara rağmen iktidarın baskı politikaları karşısında dimdik durduk; bundan böyle de dimdik duracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.” 

KADIN İNTİHARLARI ADLİ VAKA DEĞİL

Kadın intiharların politik olduğunun altını çizen Sayyiğit, şöyle konuştu: “Hiç kimse bu intiharların adli vakalar olduğunu söyleme cüretinde bulunmasın. Bu intiharların arkasında iktidarın kadını yoksullaştıran, şiddete açık hale getiren ve nihayetinde yok sayan politikaları var. Yine bu intiharların arkasında erkek şiddetini cesaretlendiren, şiddeti cezasız bırakan, kadını çok boyutlu olarak korumayı hüküm altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçen, Kürt illerinde kadına karşı suç işleyen kolluk çalışanlarını koruyan bir iktidar söz konusu. Kadın intiharlarını şüpheli kadın ölümü olarak tanımlamamız da bu yüzdendir. Biz bu ölümleri iktidarın genelde halkı, özelde kadınları yoksullaştıran ekonomi politikaları, kadının emeğinin sömürüsü, iktidarın yarattığı sosyal kriz ile ele almak zorundayız. Psikolojik sorun diyerek meşrulaştırdıkları kadın intiharlarının politik yönünü açığa çıkarmak zorundayız. Geçmiş dönemlerde vekillerimiz şüpheli kadın ölümlerinin sebebinin araştırılıp kalıcı çözümler üretilmesi için çokça çağrıda bulundu. Bu çağrılar bilinçli olarak hep yanıtsız bırakıldı. Kadın intiharlarının sebebi psikolojik ya da bireysel bir süreç değil, kadının yaşamını cehenneme çeviren politikalardır. Kadını aile, namus kavramlarına sıkıştırıp yaşamda nefessiz bırakan söylemlerdir. Kadın yoksulluğunu derinleştirip kadını yaşamın her alanında zayıf bırakanlardır. Kısacası erkek egemen siyasetin dayattığı patriarkal yaşam formudur. Bu şüpheli ölümlerin sona erdirilmesi isteniliyorsa cinsiyet eşitsizliğine yol açan tüm politika ve uygulamalardan vazgeçilmeli. Erkek siyasetçilerin kullandığı cinsiyetçi tek bir cümle dahi yaşamda kadının intiharına yol açmaktadır.”