KBDH: Öfkeyi halkların canına kasteden AKP-MHP iktidarına yöneltelim

Depreme ilişkin açıklama yapan KBDH, "Öfkeyi doğru adrese, halkların canına kasteden burjuva-faşist devlete ve iktidarına yöneltelim" dedi, dayanışmanın önemini vurguladı.

 

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH)  Genel Konseyi tarafından yapılan yazılı açıklamada, "6 Şubat’ta Maraş merkezli ard arda yaşanan iki büyük depremle sarsıldık. Deprem, kapitalist sistemin insanlık düşmanı karakterini en açık bir biçimde ortaya koydu. Yüz binlerce insanın enkaz altında kalmasının, on binlerce insanın yaşamını kaybetmesinin, milyonlarca insanın yersiz yurtsuz, kışın ayazında en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz halde yaşamasının müsebbibi deprem değil faşist devlettir" denildi.

'DEPREMİ ÖLÜMCÜL HALE GETİREN İKTİDARDIR'

Açıklamada şunlar da kaydedildi:

"Bugün yaşadığımız depremi daha da ölümcül hale getiren, ölenleri de yaşayanları da enkaz altında bırakan neoliberalizmin ta kendisidir.   Kapitalist sistemin emekçi halkların canına kast eden bir sistem olduğunun ifşasıdır son yaşadıklarımız. Deprem değil kapitalist sistemin rant ve talan düzeni, azami kar güdüsü, her şeyi sermeye birikiminin konusu haline getirme iştahası on binlerce insanı katletti.

Deprem, kapitalizmin, özelde de neoliberal yağma düzenini en pervasız temsilcisi faşist AKP-MHP iktidarının rolünü kitleler nezdinde çıplaklaştırdı. Diyebiliriz ki yeri sarsan deprem, bilinçlerde de büyük bir sarsıntı yarattı. Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da halklar, enkaz altından uzanan bir eli tutmak, soğukta titreyenleri ısıtmak, bir ekmeğe muhtaç olanlarla ekmeğini bölüşmek için seferber oldu. Yıllar yılı her cepheden sürdürülen saldırılara rağmen toplumsallığın yok edilemediği görüldü. Yaşanan büyük felaketle devleti suçüstü yakalamış olan kitleler, devrimci demokratik güçlerin öncülüğünde Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da toplumsal dayanışmanın en güzel örneğini sergiledi.

'YENİ BİR TOPLUMSALLIK İNŞA EDİLİYOR'

Faşist iktidarın korkusu yaşanan depremin kitlelerin bilinçlerinde de bir deprem yaratmış olmasıdır. Devrimci-demokratik güçler dayanışma ağlarıyla, halkın kolektif davranma, birbirinin yarasına derman olma refleksini örgütlerken, deprem sahasında arama kurtarma çalışmalarının yanı sıra halkların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak bir organizasyonu gerçekleştirdiler. Hesap sorma bilinci ile kitleleri örgütlemeye yöneldiler. Daha yolun başındayız. Ancak yeni bir toplumsallığı inşa etmenin ilk adımları atılmış oldu. Faşist iktidarın tek korkusu, depremzedelerin kendi öz örgütlülüklerini oluşturarak yaşamlarını beraberce örmesi; halkların kendi kaderlerini ellerine almasıdır. Burjuva-faşist devlet için en büyük tehdit budur. Tam da bunun için AKP-MHP faşist iktidarı yağma düzenlerini tehdit edecek bir örgütlenme olasılığını, halkların hesap sorma ve kendi kader planını çizme imkanını yok etmek için ilk iş olarak, OHAL’i ilan etti.  

Faşist AKP-MHP iktidarı, gelişen bu toplumsallığı çürütüp yok etmek, devlete karşı patlama noktasına gelen öfkeyi rotasından saptırmak için toplumsal yarılmayı örgütlüyor, depremle apaçık ortaya çıkan sorumluluğunun üzerini örtmeyi hedefliyor. OHAL’in birincil amacı budur. Erdoğan, depremin ikinci gününde, yağmayı önlemek için OHAL ilan ettiklerini söyleyerek linç gösterilerinin düğmesine bastı. Toplumsal yarılmayı sağlamanın en kolay yolu olarak ırkçılığı köpürtmek, en zayıf halka olarak Suriyeli göçmenlere karşı toplumsal histeriyi örgütlemek ilk akla gelen oldu. Paramiliter güçler, gerici-faşist güruhlar harekete geçirildi ve linç gösterileri düzenlendi. Bu yolla faşist iktidar, deprem bölgesinde kaybettiği otoritesini, sokak hakimiyetini yeniden tesis etmeye yöneldi. Korku iklimini hakim kılmak, var olan toplumsal muhalefete gözdağı vermek istiyor. Beş insanın yağmacı diye sokak ortasında linç edilerek katledilmesi, yetmedi bir insanın da gözaltında öldürülmesi tam da bunun içindir. Dehşet duygusunu yaymak ve bunun aracılığıyla toplumsal muhalefeti bastırmak istiyorlar. DAİŞ’den apardıkları propaganda yöntemleri ile yapmaya çalıştıkları; korku salarak kitleleri hareketsiz kılmaktır.

'ÖFKENİN ROTASI SAPTIRILMAK İSTENİYOR'

Ancak bu öfke öyle kolay kolay sorumlulardan hesap sorma rotasından saptırılamaz. Kimse onca ölümün, diri diri enkaza gömülmelerin muhasebesini yapmaktan vazgeçmeyecektir. Kimse ev değil tabut inşa edenleri, bir depremde en son zarar görmesi gereken hastanesinden havaalanına, karayollarından sosyal hizmet sunması gereken devlet binalarına kadar her yerin nasıl enkaza dönüştüğünü, kullanılmaz hale geldiğini ve bunun ölümleri üçe dörde katladığını unutmayacaktır.

Şimdi bir adım daha öne çıkma, linç rejimi ile yeniden tesis edilmeye çalışılan devlet otoritesine karşı durmanın zamanı. Oluşan toplumsallaşma dinamikleri üzerinden halkın kolektif davranabilme, birlikte yaralarını sarma ve hesap sorma bilincini hakim kılalım. Devlet namına kimsenin, hiçbir kurumun deprem bölgelerinde lütfeder biçimde boy endam göstermesine izin vermeyelim, her birisinden hesap soralım. Ölülerimiz için ve yaşayanlarımızın maruz kaldıkları için öfkeyi bileyelim. Öz örgütlülüklerimizi oluşturarak toplumsal dayanışmanın en güzelini sergileyen halklarımızdan gelen yardımlarla, gündelik hayatın yeniden örülmesini kolektif bir inşa çalışmasına dönüştürelim. Yine deprem bölgesindeki halkın güvenlik sorunundan temel ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar tüm sorunlarının çözüm adresi olacak öz savunma örgütlenmelerini oluşturalım. Yağma yapılıyor adı altında paramiliter güçler, gerici-faşist güruhlar ve devletin kolluk güçleri aracılığıyla terör estirilmesinin önünü alalım. Gerici bir toplumsal yarılma ile öfkenin göçmenlere yöneltilmesine izin vermeyelim,  öfkeyi doğru adrese, halkların canına kasteden burjuva-faşist devlete ve iktidarına yöneltelim.  

'GERÇEK YAĞMACILARDAN HESAP SORACAĞIZ'

Kadınların Birleşik Devrim Hareketi olarak,
Neoliberal kapitalizmin enkazı altında kalmamak, erkek egemenlikçi faşist iktidarı enkaza çevirmek için örgütleneceğiz. Bu yağma düzenini yok etmek, kendi kader planımızı ellerimizle çizmek için savaşacağız. Kadınları iki kat daha büyük bir sefalete, yokluğa, yoksunluğa mahkûm eden bu düzeni yıkacağız.

OHAL’in asıl hedefi kolektif davranabilme yeteneğimizi tarumar etmekse biz de kolektif davranabilme, söz söyleme, örgütlenme ve eylem hakkımızı kullanarak onu boşa çıkartacağız. Bu da yetmez, OHAL’i boşa çıkarmak için, devletin şiddet tekelini kıracak, gerçek yağmacılardan hesap soracağız.

Bu baharı, AKP-MHP faşist iktidarının kışına çevireceğiz. 8 Mart’a, hayatlarımızı enkaza çevirenlerden, on binlercemizi enkaza gömenlerden hesap sorma bilinci ile yürüyeceğiz. Bize bu kader planını çizenlerin villalarını, plazalarını, saraylarını başlarına yıkmak için savaşacağız.  Patriyarkal kapitalist sistemi yerle bir etmek; sınıfsız, sömürüsüz, cins ayrımsız özgür bir dünya inşa etmek için kavgayı büyüteceğiz!"