KBDH’den 8 Mart deklarasyonu

KBDH Genel Konseyi, yayınladığı 8 Mart deklarasyonunda “Her günü eylem ve örgütlenme seferberliğine dönüştürme” çağrısında bulundu.

KBDH Genel Konseyi, 8 Mart vesilesiyle bir deklarasyon yayınladı. Deklarasyonda, kadın isyanın büyütmeye ve faşist devleti bu isyan depreminin altında bırakmaya çağıran KBDH, erkek egemenlikli sisteme karşı “bütünlüklü bir savaş” yürüteceklerini vurguladı.

KHBH’nin 8 Mart deklarasyonu şöyle:

“8 Mart kadınların,  siyasi ve sosyal bilincinin toplum nezdinde arttırılması, siyasi ve ekonomik alanda kazanılmış başarıların kutlanması için bir simgedir.

İnsanlık tarihinde, üretimi, eşitliği, doğayla, toprakla olan ilişkisi ile öne çıkan kadınlar, erkek egemen zihniyetin sömürge ve tahakküme dayalı sisteminde en ağır kölelik koşullarına itildi. İradeleşen, erkek egemenliğine itiraz eden, direnen kadınlar öldürüldü. Bin yıllardır, giyotinlerde, cadı mahkemelerinde katledilen, toplumdan dışlanan, recm edilen kadınlar; en ağır işkence ve saldırılara karşı direnerek, köleliğe karşı mücadele ederek özgürlük bayrağını dalgalandırdı.

Emekçi kadın sorunlarıyla ilgilenen ve çözümler geliştiren, dünya devrimci kadın önderlerinden Clara, Rosa, Krupskaya, Kollontay, İnessa Armand’ı ve adını anamayacağımız nice öncü, önder kadını, saygıyla anıyoruz.

Onların ardılları olarak, Türkiye ve Kürdistan’da, kendini kadın özgürlük, toplumsal kurtuluş inancına adayan ve bu uğurda fedaileşen öncü önder kadınlara minnet duyuyoruz. Tarihte rol oynayan, Sakine, Berçem, Sefagül, Aynur, Ceren, Sevda, Betül, Lale, Sebahat şahsında kadın özgürlük mücadelemizin tüm fedai şehitlerini, 8 Mart şahsında onurla ve bağlılıkla anıyoruz. Kadın Özgürlük Mücadelemizin ölümsüzleri,  eylemlerimizde yaşayacaktır!

21. YÜZYILDA DÜNYA KADIN HAREKETİ BÜYÜK KAZANIMLAR ELDE EDECEKTİR!

Uluslararası kadın hareketinin büyük devrimci potansiyel barındıran yeni bir yükseliş sürecinde olduğu görülüyor. Kitle hareketlerine yönelik artan saldırılar, burjuva devletin, sermayenin egemenliğini koruyan halka zorbalık uygulayan bir aygıttan başka bir şey olmadığı gerçeğini iyice gün yüzüne çıkardı. Kadınlar mağdur ve ezilmişliğin sinizmini çoktan aştılar, mücadelenin ön saflarına yerleştiler. Kendisi ve tüm kadınlar için politikanın merkezinde önemli roller oynadılar ve oynamaya devam ediyorlar.

Günümüz kadın hareketlerinin gündemleri arasında eşit işe eşit ücret, ataerkil şiddete karşı mücadele, sömürgeciliğe ve işgalci savaşlara karşı direniş ve kadının bedeniyle ilgili karar verme hakkı mücadelesi yer almaktadır. Ekonomik kriz bataklığında bulunan ülkelerde, cinsel taleplerin yanı sıra kadının yoksullaştırılması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve sosyal hakların korunması çerçevesinde mücadeleler de öne çıkıyor.

İlki 2011'de Venezuela'da, ikincisi 2016'da Nepal'de, üçüncüsü 2022’de Tunus’ta düzenlenen Dünya Kadın Konferansını gerçekleştiren iradeyi kutluyoruz. Dünya Kadın Konferansı kararları, savaşa, emperyalizme, patriyarkaya karşı enternasyonal kadın duruşu, dünya çapında koordine olan kadın hareketine doğru atılmış önemli bir adımdır. Beş yılda bir düzenlenen konferansın dördüncüsünün,  Rojava devrim topraklarında 2027 yılında yapılması kararını coşkuyla selamlıyoruz. Konferansın bu bölgede gerçekleşmesini sağlayabilmek için başta Türkiye ve Kürdistan olmak üzere tüm dünya kadınlarını, Rojava devrimini daha güçlü sahiplenmeye ve savunmaya çağırıyoruz.

Devrimci güçler için muazzam olanaklar barındıran bu süreçte, kadın hareketlerinin kendiliğindenci ve politik olarak muhalif pozisyonda kalması durumuna karşı, cinsel ve sınıfsal baskıdan kurtaracak bir devrim programını gerçekleştirmek için, savunma hattından saldırı hattına geçen, en geniş kadın kitlelerinin temel sorunlarını konu edinen, fiili meşru mücadele çizgisini koruyan bir tarza ihtiyaç var. Dünya çapında devrimci hareketin gerilemesi ve buna eşlik eden ‘sivil toplumcu’, evrimci kadın kurtuluş programlarının artan etkilerine karşı eylemli pratik ideolojik mücadele yükseltilmelidir. Ancak bu zemin üzerinde devrimci kadın örgütleri, güçlü iddialara sarılarak, eskisiyle yetinmeyecek bir hareket tarzıyla kuvvet biriktirebilirler.

Devrim olmadan gerçek bir özgürlük mümkün değildir. Bunun nedenle; Kadın devrimi için Jin Jiyan Azadî! diyoruz. Cins özgürlük mücadelemizin ufku ancak kadın devrimine varabilirse, limitini buraya zorlayabilirse, isteklerimiz hayal ve vaat değil, somut gerçek olur. Dünyayı hep birlikte, biz kadınlar özgürleştireceğiz! Kadın devrimiyle kazanacağız!

EMEK SÖMÜRÜSÜNE VE ERKEK EGEMENLİĞİNE KARŞI KADIN DİRENİŞLERİ ARTACAKTIR!

Her yüzyıl içinde kadınlar, direnişlerin aktif bileşeni olmuştur. Paris komününden, 1917 Rusya’daki büyük Ekim Sosyalist devrimine, 2. Emperyalist paylaşım savaşı sonrası, Latin Amerika’dan, Çin’e, Vietnam’a, Balkanlara kadar gerçekleşen halkçı devrimler sürecine ve Orta doğudan Kürdistan’a gelişen halk ayaklanmalarına baktığımızda, kadın hareketi ve kadın öncüler, tarihte mutlaka rol oynamıştır.

Bugün ise emperyalist küreselleşme çağında; kapitalizmin erkek egemen sistemin çok yönlü krizleri içinde, erkek devlet şiddetine, yoksulluğa karşı kadınlar isyanların başını çekiyor. 2008-2009 ekonomik krizi ardından, Ortadoğu, Afrika, Asya, Kuzey Amerika çapında, 25’ ten fazla ülkede gelişen ekmek ayaklanmalarında, 2009-2011 Ortadoğu halk isyanlarında, 2019-2020’de pandemi ve gıda krizi nedeniyle 44 ülkeyi saran ayaklanmalarda, 2022 Ukrayna-Rusya savaşı ardından gelişen, akaryakıt sorunu ve yüksek gıda enflasyonu sonucu baş gösteren ayaklanmalarda kadınlar hep var olmuştur.

Durum devrimcidir. Önümüzdeki yılların açlığa, yoksulluğa ve erkek egemenliğine karşı ayaklanmalarla sarsılacağını şimdiden öngörebiliriz. 21. yüzyılın işaret fişeklerinden olan 11. yılını kutlayacak olan Rojava kadın devrimi ve İran/Rojhilat kadın-halk ayaklanması da güncel somut örnekler olarak sürecin kadınlar lehine ilerlediğinin göstergeleridir. 2023 8 Martına yaklaşırken, cesareti ve öncülüğüyle bu yıla damgasını vuran kadınları, coşkuyla selamlıyoruz.

Bu yıl 10. yıl dönümüne girecek olan Türkiye-Gezi halk ayaklanmasının bir benzeri uzak değildir ve öncü bölüklerinden biri de işçi emekçi kadınlar olacaktır. 2022 baharından günümüze, işçi-emekçi direnişleri tüm hızıyla sürüyor. Türkiye ve dünyada; direnişlerde, grevlerde, yürüyüşlerde hakları için kararlıca direnen tüm işçi-emekçi kadınları, KBDH olarak selamlıyoruz. Emek sömürüsüne karşı Jin Jiyan Azadî! Diyoruz.

FAŞİST DEVLETİ, KADIN İSYANI DEPREMİNİN ALTINDA EZELİM!

6 Şubat tarihinde, coğrafyamızda gerçekleşen depremde resmi rakamların aksine, iki yüz bini aşkın emekçi halkımız yaşamını yitirdi, onbinlerce kişi yaralandı. Kadınlar acı ve gözyaşı içinde, ölülerinin yasını tutarken, bir yandan da, soğuk ve yoksulluğa karşı direnmekte. Faşist iktidar, depremi halk katliamına ve soykırıma çevirdi. İlk andan itibaren, meclisten geçirdiği sansür yasasını en sıkı haliyle uyguladı, halkın enkaz altında ölümü pahasına, gerçekleri gizlemeyi esas edindi. OHAL ilan ederek, askeri darbe tarzı, asker ve kontra çeteleri devreye sürdü, halkla dayanışma çalışması yürüten devrimcilerin çalışmalarını engellemeye ve halkın tepkisini zor yöntemleriyle bastırmaya çalıştı. Burjuva ahlakında somutlanan çürüme ve yozlaşma öyle bir hal almıştır ki, deprem yaşayan çocukların evlatlık alınabileceği ve evlenilebileceği yönlü beyanlarda bulundular. Öncelik konuları ve ele alış biçimleriyle, Siyasal İslamcı, faşist rejim, tam bir bataklık haline gelmiş, erkek egemenliğine bulanmış pislikleri, her yana saçılmıştır.

Deprem üzerinden olası bir halk-kadın isyanı korkusu içinde olan faşist AKP- MHP iktidarı, yenilgi korkusu yaşadığı Mayıs ayı 2023 seçimleri bakımından gerek zamanı, gerek gerçekleşme koşulları bakımından farklı taktikler uygulayabileceği çeşitli senaryolar üzerinde çalışmaktadır. Seçim öncesi, halktan yıpranan iktidarının devamı için gün dilenen Saray Rejimine yanıtımız; kendi toplumsal dayanışma ve inşa çalışmalarımızı geliştirmek, halk düşmanı tüm politikalara karşı öz savunmayı büyütmek olmalıdır. Depremi bile kirli erkek egemen ahlaklarına malzemeye çevirerek, çocuk yaşta evliliği meşrulaştıran, depremi halk soykırımına çeviren, yaşam alanlarımızı yıkan bu devletten bir şey beklenemez. Bu devlete karşı sadece savaşılır. Yıkmak ve yerine halklarımıza, kadınlara, ezilen cinsel kimliklere layık bir toplumsal sistem kurmak için mücadele edilir.

Kaybettiğimiz tüm haklarımız, canlarımız ve her şey için, döktüğümüz gözyaşları ve kanımız için artık yeter! Bu pratik asla unutulmayacak, halk ve kadın adaleti mutlaka sağlanacaktır. Bu kana doymaz, mülke tapan faşist devleti devrimci eylemlerle ezip paramparça etmek, depremde yaşamını yitiren halkımıza sözümüz olsun. Halk ve kadın ayaklanmalarını hazırlayacak, milyonların adaleti altında erkek egemen faşist devleti enkaza çevireceğiz!

ERKEK EGEMEN SİSTEME KARŞI BÜTÜNLÜKLÜ BİR SAVAŞ YÜRÜTECEĞİZ!

Cins bilinci, salt kadın yanlı bir beden politikası çerçevesini aşmıştır. Parçalı, yüzeysel bir erkek egemen sistem karşıtlığı, bize kazandırmıyor. Kapitalizmin ekonomik, siyasi, askeri kurumları, aileden orduya, okuldan fabrikaya, aynı zamanda erkek egemenliğinin kendini sürdürmesinin temel dayanak kurumlarıdır. Bu mücadelenin birleşikliği, militanlık düzeyi, sürekliliği, gelişim yönü söz konusu olduğunda, erkek egemenliğine karşı cins bilincinin bütünlüklü ele alınışını yükseltmek, yön birliği kazandırmak önemli bir yerde duruyor.

Kadın düşmanı ataerkil, kapitalist, sömürgeci devlet ve onun tüm yasama yürütme ve yargı organları öncü kadına saldırı ateşi sürekliliği içerisindedir. Saray rejimi, var olan kadın mevzilerinin çoğunu gasp etti, kadın siyasi öncülere çok yönlü saldırılar gerçekleştirdi.

Ahlaki ve kültürel saldırı, sindirme ve teslim alma, susturma siyaseti en temel özelliğidir. Topluma ve kadınlara yönelik neoliberal politikalar ve özel savaş yöntemleri çok yönlü işletiliyor. İstanbul Sözleşmesi, faşist diktatör Erdoğan talimatıyla feshedildi. Nafaka hakkının gaspı, evlilik şartıyla tecavüzcüye af yasası ve son olarak gündeme gelen aile yasası; özgürlük hakları için iradeleşen kadınları, aileye, geleneksel kadınlık rollerine döndürmeye endeksli saldırılarla, erkek egemen rejim taarruzunu sürdürdü.

Erkek egemenliğinin tüm maddi kurumlarına karşı politik ve askeri mücadeleyi geliştirme hedefiyle, Erkek/devlet şiddetine karşı Jin Jiyan Azadî!  diyoruz. Kadın özgürlük mücadelesinin bileşenlerini bu görüş açısıyla birleştirelim.

KÜRDİSTAN’DA SÜREN KİRLİ SAVAŞA KARŞI TÜRKİYE’DE KADIN HAREKETİNİ YÜKSELTECEĞİZ!

Faşist Türk devleti, NATO desteğiyle kadın hareketini siyasi ve askeri olarak yok etmek istiyor. Saldırıları siyasal bilinçle yanıtlayan, sömürgeciliğe, işgale, inkar ve asimilasyona karşı büyük bir mücadele yürüten devrimci, sosyalist ve yurtsever kadınlar; her ulustan emekçi kadınların ve halkımızın güvenini  kazanmıştır. On yıllardır sürdürülen örgütlü ve silahlı halk direnişi, tüm emekçi kadınların, ezilenlerin yüreğinde ve aklında derin iz bırakmıştır. Amaçlı, kararlı ve örgütlü iradenin yenilmez ve teslim alınamaz olduğunu kanıtlamıştır.

Burada asıl rol, Türkiye işçi sınıfına, emekçi halklarına ve kadın özgürlük hareketine düşmektedir. Kürt kadınına faşizmin ve erkek devlet şiddetin en azgıncasını uygulayan devlet karşısında; Türkiye halklarının, başta ezen ulustan Türk emekçi kadınlarının devrimci eyleme geçmesi zorunluluktur. Cins özgürlük mücadelesinin en temel halkası, Türk emekçi kadınının, Kürt kadınının özgürlüğü ile kendi özgürlüğünü birleştirebilmesidir.

YAŞASIN ROJAVA KADIN DEVRİMİMİZ!

Rojava Kadın Devrimi kazanımlarımızı tasfiye etme saldırıları yürürlüktedir. 21. yüzyılın evrensel kadın kazanımları olarak görüp, Özerk Yönetim Sisteminin savunulmasında daha fazla görev almalıyız. Güçlü savunulmayan haklar kaybedilmeye mahkumdur. Devrimin kadın kazanımları, Rojava ve dünya ölçeğinde güçlü savunulamazsa, kaybedilme riskiyle karşı karşıyadır. Birleşik Kadın Mücadelesiyle Kazanacağız! şiarını esas alarak, Rojava kadın devrimi etrafında güçlü bir dayanışma örmeliyiz.

8 MART; HER GÜNÜ EYLEM VE ÖRGÜTLENME SEFERBERLİĞİNE DÖNÜŞTÜRME ÇAĞRISIDIR

Komisyon, meclis, grup, komite, birim vb... adına ne dersek diyelim, en uygun araçlarla kadınların örgütlenmesini görevlerimiz arasında birinci sıraya koyalım. Sanal medya aracılığıyla iletişim kolaycılığına ve yüzeyselliğine düşmeyelim. Kadın kitleleriyle dolu olan işyeri, okul, ev, toplu ulaşım araçları, parklar, sokaklar, meydanlar, mahalleler bizleri bekliyor. Kadınlarla bire bir iletişimi güçlendirelim. Etkin diyalog ve içeriği nitelikli ajitasyon-propaganda konusunda, her kadın yoldaş öncüleşmeli, kendini bu emekçiliğe adamalıdır.

Kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin öne çıkan cesur özneleriyle, milisleri kurarak saldırılara cevap vermek en meşru hakkımızdır. Burjuva hukuk bizim sınırımız değildir. Onların yasalarına mahkum değiliz.

Kağıttan evler ve kozmetik yaşamlara teslim olamayız. Deprem ile birlikte  ortaya çıkan büyük yıkım ve katliam burjuva, faşist AKP-MHP diktatörlüğünün marifetidir. Asla ‘kader’ deyip boynumuzu bükmeyeceğiz. Her yerde örgütlülüğümüzü ve eylemliliği büyüteceğiz.

Kadınların silahlı mücadelesine güç ve olanak sunalım. Patriyarkanın emek ve beden sömürüsüne karşı çıplak elle savaşamayız. Belki kendimizi biraz koruyabiliriz. Ama o kadar. Azla yetinme sınırını çoktan geçtik. Bugünümüzün ve geleceğimizin üzerindeki erkek tahakküme baş kaldıralım, silahlanalım! Silahlı direnişin güncelliği ve yakıcılığını kadın kitlelerine kavratalım, gerilla, milis saflarına kadın katılımını örgütleyelim.

Direniş güzelleri olan kadınların bir tanesinin saç teline zarar gelmesi, savaş gerekçemizdir. Erkek/devlet şiddeti sonucu, İran, Rojhilat halk kadın ayaklanmasında şehit düşen, tutuklanarak idam cezası verilen,  Rojava devriminde Türk devletinin askeri saldırılarında katledilen, özgür dağlarda işgal saldırılarına karşı  gerilla direnişinde ölümsüzleşen,  her gün erkek şiddetiyle cins kırımına uğrayan kadınları unutmadık, unutmayacağız! KBDH olarak, bir kez daha, politik askeri mücadeleyi yükseltmeye ant içiyoruz.

Yoldaşlar, Kız Kardeşlerimiz;

Bu soykırımcı sistemden hesap sormak için ayağa kalkalım.

YAŞASIN 8 MART! 

Erkek Devlet Şiddete ve Emek Sömürüsüne Karşı JİN JİYAN AZADÎ!

Kadın Devrimi için JİN JİYAN AZADÎ!”