Yazılı bir açıklama yapan KBDH Genel Konseyi, 8 Mart mesajında direnişi büyütmeye çağırırken özgür ve eşit bir dünya için kölelik zincirlerini kıracaklarını ifade etti.
Açıklama şöyle:
“8 Mart'ı 8 Mart yapan, emeği ve cesaretiyle tarih yazan kadınların, öncülük ve örgütlülük temelinde mücadele tarihine yeni bir sayfa açma başarısıdır. 1857 yılında New Yorklu kadın işçilerin, uğruna 129 can verdiği büyük kadın işçi grevi, bu cesaret ve emeğin somut bir örneğidir. Dünya kadın hareketine öncülük eden kadınlar, 1910’da toplanan II. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisi ve öncülüğüyle 8 Mart'ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlerken, dünya genelinde Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı'nın hazırlıkları hızla devam ediyordu. Hem savaşa karşı kadınların devrimci duruşunu örgütlemek, hem de eşit işe eşit ücret talebiyle kadına yönelik baskı ve şiddet politikalarına karşı kadın hareketini büyütmek amacıyla ortak bir kadın iradesi, cesaret ve emekle şekillendi. Ardından, bir yüzyıl boyunca süregelen ayaklanmalar, isyanlar ve devrimler sırasında kadınlar, bu süreçlerin etkin bir bileşeni haline geldi.
1914-1918 yılları arasında 17 milyon, 1939-1945 yılları arasında ise 60 milyon insanın yaşamını yitirdiği Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşları sırasında, milyonlarca kadın da hayatını kaybetti. Hitler, Franco ve Mussolini'nin faşizmine karşı verilen barikat savaşlarında ölümsüzleşen kadınlar, Rusya, Doğu Almanya, Balkanlar, Küba, Çin, Vietnam ve Kuzey Kore gibi tarih yazan devrimci direniş ve devrimlerde ön saflarda yer aldılar. Bazı düşman saldırılarında mevzileri tek başlarına savunmak zorunda kalan, zorlu koşullarda farklı görevler üstlenen kararlı ve cesur kadınlar, tarihe damgasını vurdu.
20. yüzyılda 8 Mart'ları ve devrimleri yaratan kadın iradesi, 21. yüzyılda da 'her gün, 8 Mart' anlayışıyla cins mücadelesine yeni nitelikler katarak 'Kadın Devrimi' iddiasıyla yoluna devam ediyor. 2012'de Rojava'da ilan edilen kadın devrimi ve günümüze kadar süren direnişi, bölgesel çapta yeni kadın devrimlerinin imkanlarını açmakta, faşizmin ve erkek egemenliğinin karanlığına karşı aydınlığıyla ışık oluyor, yol gösteriyor. İran/Rojhilat'taki kadın ayaklanması ise bu zeminde kendine bir yol arayarak umut dolu yeni bir eşiğe ilerliyor. Devrimin güncelliği, hem bölgesel hem de küresel ölçekte sürmektedir.
Türkiye ve Kürdistan’da kadın özgürlük mücadelemiz, bu 8 Mart’a, 12 belediyeye atanan kayyımlarla, Rojava ve MSA‘ya yönelik yürütülen sürece rağmen yeni işgalci savaş saldırılarıyla Kürt soykırımını derinleştirme politikalarıyla, kadın işçilere yönelik kölece çalışma dayatmaları ve hak gasplarıyla, emekçi kadınlara reva görülen yoksulluk ve açlık işkencesiyle, devrimci kadın öncülere ve direnişçilere dönük katliam, gözaltı ve zindan saldırılarıyla giriyor.
Faşizmin ve sermayenin politikaları, devlet bürokrasisinde yozlaşma ve toplumsal çürümeyle içiçe ilerlerliyor, erkek şiddeti yaşamın her alanına siniyor. Amed’de küçük Narin’in aile-devlet işbirliğiyle katledilmesi, Şırnak’ta çoğunluğu askerlerden oluşan bir çete grubunun onlarca kadına cinsel şiddet uygulaması gibi örnekler, devlette, sokakta ve evde patriarkayı yıkmamız gerektiğini bir kez daha gösteriyor.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının ardından örgütlenen saldırıların yeni bir aşaması olarak, 2025’i "Aile Yılı" ilan eden Saray rejimi, her evde bir diktatör erkek yaratmak ve her evi erkek egemenliğinin hapishanesine dönüştürmek için var gücüyle çalışıyor. ‘Her çocuk asker doğar, her çocuk ucuz işçi doğar’ anlayışıyla, evlendirme teşvik paketleri, doğurganlık oranlarını artırma politikaları ve kreş komşu aile uygulamaları gibi yeni planlamalar yapılıyor. Kadının eve hapsedilmesi ve ikinci cins konumu pekiştiriliyor. Üçüncü emperyalist paylaşım savaşına ve Kürdistan ile Ortadoğu’daki bölgesel savaşa hem kendini hem de erkek nüfusu hazırlayan faşist rejim, büyük hesaplar ve hazırlıklar içinde. Ancak evdeki hesabı çarşıya uymayan Saray rejimi, direnişlerle karşılaşmaktan kurtulamıyor. Kürt kadın hareketinin sömürgeciliğe karşı resmi devlet ideolojisinin damarlarına basan kararlı mücadelesi, domino taşı gibi birbirini tetikleyen işçi direnişleri, kadına yönelik şiddete karşı eylem sürekliliği, Türkiye ve Kürdistan’da kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin eşitlik ve özgürlük arayışı, faşist rejimi fazlasıyla zorluyor.
Tam da böyle bir süreçte, Rojava Kadın Devrimi savunmasının Tışrin cephe hattında, Türk devleti ve çetelerinin saldırılarına karşı iki aydır muazzam bir tarihsel direniş sergileniyor. Savaşçıları ve halkıyla Rojava, demokratik Suriye ve Ortadoğu’nun inşası için büyük bedeller ödüyor ve Türkiye ile Kürdistan devrimine can suyu olmaya devam ediyor. Tışrin Barajı direnişi başta olmak üzere, Rojava devrimi savunmasında kahramanca ölümsüzleşen kadınları saygıyla anıyoruz. Rojava’da ve Güney Kürdistan’da hava saldırılarında SİHA’larla katledilen öncü Kürt kadınların mücadele bayrakları, ellerimizde dalgalanmaya devam edecek. Güney Kürdistan’ın özgür dağlarında, Türk ordusunun işgalci saldırılarına karşı can feda direnen kadın gerillalar, en zorlu koşullarda teknik ve taktik ustalıkla başarılı bir direniş örgütledi. Bu uğurda ölümsüzleşen kadın gerillalar onurumuzdur, her birisini bağlılıkla anıyoruz.
Şimdi, Kürdistan ve Türkiye’de Kürt ulusal direnişini siyasal kazanımlara dönüştürmek isteyen ve onurlu bir barış için çetin mücadeleler veren Kürt kadın özgürlük hareketi ile çok daha güçlü bir birleşik mücadele yürütme zamanıdır. Kadınların fiili meşru mücadeledeki eylem ve direniş zenginlikleri, kadın özgürlük mücadelesine önemli katkılar sunan Öcalan yoldaşın özgür çalışma ve yaşam koşullarına kavuşmasını sağlamak, sosyal şovenizme, faşizme ve erkek egemenliğine karşı politik özgürlük mücadelesinin önünü açacak pratik çıkışlar yapmak açısından büyük önem taşımaktadır. Halkların kardeşliği ve Kürt sorununun demokratik çözümü için söz değil, eylem zamanıdır. 8 Mart’tan Newroz’a uzanan kadınların birleşik mücadelesi, sosyal şovenizme karşı adil barışın güçlü sesi olmalıdır. Kadın kitlelerinde, Rojava ve MSA’ya yönelik işgalci savaşların önünde set durabilecek bir kararlılık inşa etmeliyiz. Birleşik devrim güçlerine yönelik tasfiye stratejilerine, bu temelde direniş ile devrim mevzilerini yok etme planlarına, birleşik halk ve kadın direnişi ile özsavunmanın çeşitli zengin biçimleriyle karşı duracak ve geçit vermeyeceğiz. Faşizmi ve erkek egemenliğini yenecek, özgürlüğü kazanacağız.
Kayyumlara karşı direnen kadınları, gözaltı ve tutuklama terörüne boyun eğmeyen devrimci, sosyalist ve antifaşist kadınları selamlıyoruz. Yine Rojhilat/İran’da idam edilmek istenen kadın tutsakların özgürlüğü için süren direnişi selamlıyoruz. Zindanlarda tecrite, işkencelere ve idamlara karşı onur direnişi veren tüm kadınları kavganın farklı cephelerinde bulunmanın derin yoldaşlığıyla selamlıyor, ve onların 8 Martlarını kutluyoruz. Zindandaki yoldaşlarımıza sözümüzdür; devrimci tutsakların özgür kalmasını sağlayacak bir mücadelenin emekçisi olacağız.
KBDH olarak tüm kadınlara bu 8 Mart’ta çağrımız; özgürlük ve eşitlik için faşizme karşı kadın direnişini hep beraber büyütelim. Kadın cinayetlerine, cinsel şiddete, işgale ve savaşa karşı kadın direnişini yükseltelim. Cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe, şovenizme ve varlık hakkımıza yönelik saldırılara karşı örgütlenelim, savaşalım. Kavgamız, zincirlerimizi kıra kıra özgür ve eşit bir dünya kurma kavgasıdır! 21. yüzyıl, coşkuyla yürüyen kadın devrimi için zafer yüzyılı olacaktır! Direnişi büyütecek, zaferi kazanacağız!”