Kiraz: Kadın ittifakını büyütmeliyiz

HDP Kadın Meclisi’nden Leman Kiraz, “Adalet karşıtı, tekçi sistemi değiştirmek için mücadeleyi ve kadınların ittifakını büyütmeliyiz” dedi.

HDP Kadın Meclisi’nden Leman Kiraz, iktidarın kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti ve cinsel saldırıları önleyen tedbirler almadığını aksine kadınların haklarını koruyan yasaların iktidar tarafından feshedildiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Üyesi Leman Kiraz, iktidarın kadın politikalarını ANF’ye değerlendirdi. 

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kadınlar için daha güvencesiz bir ortam oluştuğunu kaydeden Kiraz, şunları söyledi: “İktidarın erkek egemen bakışla şekillendirdiği politik tercihleri erkek şiddetinin artmasındaki temel faktörlerden birini oluşturuyor. ‘Belli türde ve makbul’ kadınlık-erkeklik hallerini ve cinsiyet ilişkilerini fıtrat gibi özcü bir temele oturtarak normal ve doğalmış gibi dayatılması, bununla çatışan cinsiyet kimliklerini ya da eşitlik gibi politik talepleri marjinalleştiriyor. Kadın katilleri; erkek çocuğunu cellat haline getiren erkek egemen sistemi, çeşitli bahanelerle katillerin cezalarında indirim yapan yargıyı; kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesini öngören İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldırılması, iktidarın nasıl bir kadın politikası yürüttüğünü de net olarak ortaya koyuyor aslında.”

ÇOK DAHA GÜVENCESİZ BİR ORTAM

Ev içi şiddetin, en fazla ölümle sonuçlanan şiddet biçimi olduğunu hatırlatan Kiraz, şöyle devam etti: “Kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğunun koca, baba, abi ve sevgili gibi kadınların en yakınları tarafından işlendiği biliniyor. Evler aynı zamanda cinayetle sonuçlanmayan erkek şiddeti vakalarının en fazla yaşandığı yerler. Üstelik iki yıldır devam eden salgının ilk dönemlerinde evlere kapanmak zorunda kaldık. Bu durum birçok kadın için ev içi şiddet riskinin artmasına ve alabileceği destek mekanizmalarının kısıtlanmasına yol açtı. Devlet riskleri önlemek için hiçbir planlama yapmadığı gibi, Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından 6284 sayılı Kanun kapsamındaki koruma hükümlerinin kısıtlanması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınlar için çok daha güvencesiz bir ortam oluşturdu. 

KORUYUCU VE ÖNLEYİCİ TEDBİR YOK

Kadın Destek Evlerinin kapasitesinin artırılması veya alternatif barınma alanlarının sağlanması gerekirken, Kadın Destek Evlerinin kabulünün ve yaşam koşullarının zorlaştırılması, kadınların başvurmaktan vazgeçmesine neden olabiliyor. Yasa ve yönetmeliklerde bulunmayan, darp raporu istemek, ancak ikametgahın olduğu şehirde sığınak talebinde bulunabilmek gibi öne sürülen koşullarla kadınların can güvenliği ve sağlığı hiçe sayılıyor. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) pek çoğundan nitelikli hizmet alınamıyor. Karakollarda, mahkemelerde kadınlar hala ciddi önyargılarla karşılaşıyor, koruyucu ve önleyici tedbirler gerektiği gibi uygulanmadığı için kadınlar öldürülüyor.”

YOKSULLAŞTIRMA DA ŞİDDETİN BİR PARÇASI

Büyük bir kaos ve krizin içerisinden geçildiğini, ekonomik krizden en çok kadınların etkilendiğini belirten Kiraz, şunları ifade etti: “Biliyoruz ki bir yerde adalet, özgürlük, barış ve demokrasi yoksa doğal sonuç olarak gittikçe derinleşen ekonomik krizle karşı karşıya kalırız. Bir ülke bütün kaynaklarını savaş, silah ve kendi ‘bekası’ için kullanıyorsa o ülke halklarının yoksulluktan başka seçenekleri maalesef kalmıyor. Yoksulluk da en çok kadınları vuruyor. İktidarın kadın yoksulluğunu giderecek politikalar uygulamadığı açık. Bir önceki soruda da değindiğim gibi erkek egemen bakış açışının iktidarın tüm politikalarına sirayet ettiğini görüyoruz. İstihdama katılım, eşit işe eşit ücret gibi ekonomik hakların; sağlık, eğitim gibi sosyal hakların da kadınlar için erişilebilir olmamasından doğrudan iktidarın erkek egemen anlayışı sorumlu. Erkek egemenliği, sadece aile içinde, evde ya da sokakta şiddet olarak tezahür eden bir şey değil. Bir sistem sorunu, dolayısıyla yoksulluk da bir şiddet biçimidir ve kadınlar için ne amaçla ne kadar bütçe ayrıldığı, kadınların hangi durumlarda şiddetten korunduğu, hangi durumlarda şiddetin üstünün örtüldüğü ya da savaş politikaları çerçevesinde hangi kadınların yaşamlarının gözden çıkarılabilir olduğu da sorunun bir parçası. Boşanmalardaki artışı kadınların çalışmasına bağlayan zihniyetin kadın yoksulluğuna çözüm üretmesini beklemek abesle iştigal ediyor.”

TOPLUMA YENİ VAADİ KALMADI

İktidarın gün geçtikçe sıkıştığına ve artık yönetemediğine dikkat çeken Kiraz, “İktidarın topluma yeni vaadi kalmadığı için konumlarını en çok kimin sarstığını düşünüyorsa en fazla onun üzerine gidiyor. Kadınlar, Kürtler ve HDP. Muhalefet partileri içinde en çok HDP’ye saldırılıyor. Çünkü 7 Haziran’dan beri tüm baskı ve engellemelere rağmen HDP ve Kürtler iktidarın oyununu bozuyor. Benzer biçimde eşitlik ve hak arama mücadelesini, amasız fakatsız bir biçimde büyük bir cesaret ve kararlılıkla sürdüren kadınları da statükolarına tehdit olarak görüyorlar ve bu sebeple baskılamaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının alınması da kadın siyasetçilere yönelik baskı ve karalama kampanyalarının artması da nafaka hakkını sınırlandırmaya yönelik girişimler de kadın sanatçıların kıyafetleri, şarkı sözleri, yaşam biçimleriyle hedef gösterilmesi de bu baskıcı politikaların tezahürü aslında. Adalet karşıtı, tekçi sistemi değiştirmek için mücadeleyi, kadınların ittifakını büyütmeliyiz. Özgürlük, adalet ve eşitlik için biz kadınlar değiştireceğiz ve mutlaka kazanacağız” şeklinde konuştu.