KJK Koordinasyonu 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, PKK’nin 44’üncü kuruluş yıldönümü ve kadın öncülüğündeki direnişlere vurgu yapan bir değerlendirmede bulundu.
KJK’nin değerlendirmesi şöyle:
“Öncelikle 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü arifesinde olduğumuz bu günlerde başta Mirabal kardeşler olmak üzere özgür yaşam yaratmak uğruna mücadele yürüten bütün kadınları sevgi ve saygıyla anıyoruz. JIN JÎYAN AZADÎ sloganlarıyla mücadele eden kadın değerlerine sahip çıkmak gerektiğini bir daha hatırlatmak, kadınlar olarak kendimizi şiddet yüklü, sistemleşmiş, iktidarcı devletin baskı üreten aklı karşısında özgürlük ve eşitlik mücadelesi içerisinde ifade etmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Bu anlamda kadınlar olarak her an, her yerde mücadele gerekliliklerinin bilincinde olmamız gerektiğini vurgulayarak kadınları mücadele alanlarına çağırıyoruz.
PKK’NİN 44’ÜNCÜ KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ
Kürt halkının, kadınların, farklı halkların ve inançların özgürlük ruhuyla direniş yolunu açan, varlığı ve mücadelesiyle umudu canlandıran Partimiz PKK’nin 44’üncü kuruluş yıl dönümü kutlamalarının başladığı haftaya da girmiş bulunuyoruz. 45’inci parti yılına gireceğimiz bu günlerde PKK öncülüğünde gelişen mücadele Kürt halkında yeniden dirilişi geliştirmiş, Kürt halkına, kadınlara, insanlığa büyük değerler katmış, halk olarak onurlu yaşamanın yolunu açmıştır. Bu anlamda Diriliş Bayramımız olan Partimiz PKK’nin kuruluş yıl dönümünü başta Önderliğimize, özgürlük tutsaklarına, bütün onurlu Kürt halkına, direnen kadınlara, gençlere, dünya insanlığına kutluyoruz.
Avaşîn, Metîna ve Zap alanlarında Kürt halkının özgürlük tarihine büyük değerler ekleyerek, varlık ve özgürlük savaşı yürüten gerilla direnişini selamlıyoruz. PKK’nin 44’üncü kuruluş yıl dönümünü Kürt halkının, kadınların ve dünya insanlığının varlığını onurluca sürdürebilmesi için en zor koşullarda, düşmanın bütün teknik kullanmaları karşısında, yasaklı silahlar ve kimyasal silahlar karşısında büyük bir iradeyle direnen HPG-YJA Star komuta ve yapısına kutluyoruz.
Kırk beş yıldır mücadeleyi başarıya yürüten, büyük devrimsel gelişmelerin öncülüğünü yapan, devrim değerlerini koruyan, büyüten, direniş kültürünü süreklileştiren ve bu uğurda tarihselleşerek ölümsüzleşen şehitlerin partisi olmuş PKK’nin kuruluşunu şehit ailelerine kutluyoruz. PKK’nin kuruluş yıllarında ilk kadınlardan olan, yaşamında ve mücadelesinde Tertele’nin izlerini taşımış, Dêrsîm isyanı ve katliamı hikâyeleriyle büyümüş, kişiliği ve mücadele yürüyüşü bu tarihsel hafızayla şekil almış Sakine Cansız arkadaş şahsında bütün Kurdîstan şehitleri yoldaşlarımıza kutluyoruz. Mazlum Doğan, Kemal Pir, Haki Karer, Hayri Durmuş, Zîlan, Delal Nûrhak, Berîvan Zîlan, Delal Amed, Nagihan Akarsel, Baz Mordem, Sara ve Rûken yoldaşlar ve daha nicelerinin yarattığı hakikat izinde yol almak, mücadelelerini zafere kadar sürdürmek, hayallerini gerçekleştirmek için mücadele sözümüzü bu vesileyle yineliyoruz.
PKK KADIN PARTİSİDİR
Önderliğimiz faşizmin en zirvede yaşandığı bir dönemde tarihsel tespitler yaparak, dönemin koşullarına, düşman yönelimlerinin acımasızlığına rağmen, derin anlam gücüyle özgürlüğe götüren mücadelenin ilk adımlarını atmış, 45 yıl önce PKK kuruluşuna gitmiştir. Önderlik gerçeğinin mücadele biçimiyle süreklilik kazanan PKK ve Kürt hareketi özellikle de PKK öncülüğünde, JIN JÎYAN AZADÎ sloganı altında Kadın özgürlük hareketi bugün dünya kadınlarına, halklara, ezilenlere hitap eden, insanlığa umut olan bir hareket olmayı başarmıştır. Bu anlamıyla insanlık için bir çıkış yolu olmuştur. Önderlik gerçekliği kadın özgürlük devrimi çizgisinde süreklileşerek milyonlara ulaşan bir kadın hareketine, halklar hareketine dönüşmüştür. Önderliğimiz “iğneyle kuyu kazarcasına” kendisi olmaktan çıkmış, dili, kültürü kendisine yabancılaştırılmış, kaybolmuş bir halk gerçekliğine rağmen yine bu halka dayanarak yeniden diriliş gerçekleştirmiştir. Önderlik gerçeği “yaprak dahi kıpırdamayan” Kurdîstan’da, her şeyini yitirmeyle yüz yüze kalmış, kendisine yabancılaşmış, umudunu yitirmiş Kürt insanını, Kürt kadınını yeniden diriltmiştir. Özgür, iradeli Kürt, özgür insan, öz güvenli, iradeli, mücadeleci, fedai kadın kişiliği yaratmıştır. Binlerce yiğit kız ve erkeklerin kendilerini buldukları, kendilerini ifade ettikleri yer olmuştur. Özellikle Kürt kadınlarının yaşadığı özgürlük özlemi bilinçle buluşunca kendi olma mücadelesi içerisine girmiştir. PKK kadınların kendileri olma mücadelesi anlamını da taşımaktadır bu anlamda. Önderliğin “PKK kadın partisidir” deyimi de çarpıcı bir biçimde bu gerçeği doğrulamaktadır.
KADINI VE YAŞAMI VAR ETME, GÜÇLENDİRME MÜCADELESİ
Özellikle Kürt kadınları öncülüğünde yayılan kadın direnişlerinin devrimsel gelişmeleri yarattığına tanıklık ettiğimiz bu zamanda mücadele ve direniş içerisinde olunmasına rağmen faşizm hızından bir şey kaybetmeden kadınlara yönelmektedir. Bu anlamda Kürt halkı ve kadınlar, farklı halklar ve inanç toplulukları, kültürler ve diller içinde yaşadığımız zamanı faşizmin yoğun saldırıları altında yaşamaktadırlar. Kadın üzerinde geliştirilen şiddet ve faşizm askeri ve ideolojik olmak üzere iki alanda geliştirilmektedir. Özel ve kirli yine faşizm ve şiddetle yüklü savaş karakteri adeta kadın şahsında toplumu bitirmek istemektedir. Bu anlamda kadınlar açısından 21. Yüzyılın yoğun mücadele, direniş, başkaldırı yüzyılı olarak geçeceğini öngörüyoruz. 21. Yüzyıl kadın mücadelelerine de Kürt kadını öncülük edecektir. Kürt kadınları başta olmak üzere dünya genelinde kadınların 21. Yüzyıl kadın öncülüğünde ilerleyecek mücadele sürecine kendilerini büyük hazırlamaları gerekmektedir. Özellikle yaşamın her alanında kadını ve yaşamı var etme, güçlendirme, koruma mücadelesi yaşamın her alanında verilmelidir.
ÖRGÜTLENME ÇALIŞMALARIMIZI HER ALANDA GÜÇLENDİRMELİYİZ
Egemen erkek, dinci iktidarlar ve devlet ideolojileri kadının toplumsal varlık olarak, toplumsallığı yaratan varlık olarak yaşamasına fırsat tanımamaktadır. Kadınlara her an her yerde sömürü, acı, kayıp, zulüm, çaresizlik, güçsüzlük, ileriyi göremeyen, hayal kuramayan bir dünyada yaşamak dayatılmaktadır. Egemen erkek ve devlet sisteminin sürdürücüsü bir canlı olarak kadın varlığını istemektedir. Direnen, mücadele eden, hakkını arayan, özgür yaşam arayışı olan kadın düşman olarak nitelenmektedir sistem tarafından ve katli vaciptir. Bu anlamıyla kadınlar olarak özgür yaşam mücadelemizi istenildiği ve gerektiği kadar toplumsal yaşam ve kültürel sahaya yansıtabilmemiz için bütün bu dayatmalara karşı örgütlenme çalışmalarımızı her alanda güçlendirmeliyiz.
Erkek egemen zihniyet ve siyasete karşı, derinlikli ve yöntemi belirlenmiş planlı bir mücadeleyi yürütmek, yaşamın her alanında öz savunma bilincini geliştirmek, sitemini oturtmak dönem açısından hayati önem kazanmaktadır. Özellikle toplum içinde boşluklara fırsat vermemek, sömürgeciliğin ve erkek egemen zihniyetin kendini daha kolay propaganda etmesine, kadınlara dönük baskı ve şiddeti arttırmasına fırsat vermemek çok önemlidir. Erkek egemen sistemin kadınlara dönük yoğun saldırılarını topluma karşı saldırı olarak ele almak, bunun karşısında öz savunma bilinciyle kendimizi örgütlemek zorundayız. Sabırla, teorik ve ideolojik derinlik yakalayarak, sonuç almaya götürecek yöntemlerle mücadele yaratıcılığını gösterebilmeliyiz. Toplumun genelinde ama özellikle kadınlar olarak yaşadığımız sorunların sistemsel anlamda dünyanın yaşadığı kriz ve kaosla, çevresel sorunların çoğalarak derinleşmesiyle daha da şiddetli olduğunu görerek mücadeleyi daha da güçlendirerek, büyüterek yürütmeliyiz. Şiddetin yaşamlarımıza nereden ve nasıl sızdığı, kendisini yaşamın hangi alanlarında ne ölçüde dışa vurduğu konuları iyi anlaşılmalı günümüz açısından. Her an, her saniye, yaşamın her ayrıntısında karşılaştığımız şiddet olgusu kendisini hangi kurumlar üzerinden var ediyor, toplumsallığımızı, insanlığımızı nasıl etkiliyor? Bunlar tabi günümüz açısından kadın mücadelesinin geçirmiş olduğu aşamalarla anlaşılmış durumdadır.
Kadınlar açısından geçmiş deneyim ve tecrübelerden, dünya kadın deneyimlerinden miras alınarak yaşatılan, sahiplenilen muazzam bir tarih var.
KÜRT KADINI ÖN SAFLARDA
Bugün bu miras ve deneyimler katlanarak büyümekte, önemli bir kadın özgürlük değeri, birikimi katlanarak çoğalmaktadır. Dünya ve insanlık kendi olma bilincini katlayarak büyüten ve yaşatan Kürt kadınlarının büyük özgürlük savaşına, onur mücadelesine öncülük etmelerine tanıklık etmekte. Kürt kadını özgür yaşam ve direniş bayrağını askeri, siyasal, toplumsal alanlarda en ön saflarda taşımaktadır. Önderlik ideolojisi ve kadın özgürlük mücadelesi beş bin yıldır eve kapatılmış, işi yemek ve çocuk yapmak, erkeğe hizmet etmek, kölelik üretmek tarzında şekillenen kadın kişiliğini öldürmüştür. Yerine siyaset yapan, politika geliştiren, güvenliği sağlayan, irade kazanmış, kendine güveni gelişmiş, yaşamın her anında ve her yerinde özgür yaşamın yaratılması kavgasını veren, kendi olma bilinci yakalayan kadın kişiliği yaratmıştır. Bu anlamda kadınlar yaşamlarını, toplumsallıklarını örgütlenerek, örgütlülüklerini her yerde büyüterek, kendilerini ve yaratıkları örgütlerini koruyup savunarak mücadelelerini süreklileştirebilirler. Günümüzde yürütülen bütün özel ve kirli savaşlardan tutalım bütün şiddet yöntemleriyle yönelimlere kadar öz savunma sistemi geliştirerek iktidarcı, dinci, erkek egemenlikli zihniyet karşısında özgür varlıklarını sağlama iradesini göstermeliler.
VAR OLMA ÖZ SAVUNMASIZ GERÇEKLEŞMEZ
Kadınlar için özgür var olmak, içinde olduğumuz süreç, yüzyıl açısından öz savunma mücadelesiyle gerçekleşir. Özgür kadınlar olarak var olmak istiyorsak amaçladığımız var olma biçimi öz savunmasız gerçekleşmez. Var olma istemi ve çabası bütün canlılarda yaşam arzusu olarak tanımlanan bir durumdur. Öz savunma konusunda Önderliğin gül teorisi çok çarpıcıdır. Gül kokusuyla, renkleriyle, farklı çeşitleri ve özellikleriyle bakıldığında güzel olarak anlamlandırılır çoğumuz tarafından. Ama gül bile bir çiçek çeşidi olmasından ibaret değildir. Gülün birde dikeni vardır. Yani gül de canlı doğa olarak var olmak için, kendisini yaşatmak için dikeniyle korumaya alır kendisini. Burada varlığını savunmak, kendisini korumak doğada bulunan her canlının temel özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Gül olayında savunmasızlığın sonuçlarının ne olacağı düşünüldüğünde güzelliğin kesinlikle yaşayamayacağı gerçeği çok çarpıcıdır. Buradan ulaşacağımız sonuç her canlının sezgisel zekâya dayalı olarak kendi savunma mekanizmalarının olduğudur. Gülün, kuşun, rüzgârın, suyun, toprağın bir canı bir aklı vardır. Ve canlı doğa olarak kendisini süreklileştirmek, var kılmak için bir savunma mekanizması vardır. Ama insan için bu tanım kendi başına yetersiz kalabilir. İnsan canlı olarak daha farklı bir doğaya sahip olduğundan istem, çaba, arzu daha farklı eylemler gerçekleştirerek varlığa dönüşmesine sebep olmaktadır. Bu biz kadınlar için daha hayati bir konudur. Kadınlar egemenlikli erkek sistemine karşı varlıklarını ve özgürlüklerini, toplumsallıklarını, kültürlerini, dillerini, inançlarını korumak, var kılmak, süreklilik içerisinde gelişerek büyümelerini sağlamak zorundadırlar. Bu anlamda kadınlar özgün ve özerk olarak alternatif örgütlülüklerini sağlamalılar. Kendi savunma mekanizmalarını örgütlerini büyüterek, kurumsallıklarını geliştirerek sağlayabilirler. Eğitim, ekonomi, sağlık, kültür, güvenlik, bilim, din ve inanç boyutlarında örgütlenmeli ve demokratik, özgür alternatif kurumsallıklarını oluşturmalılar. Bu kadınların varlık gerekçeleri, garantileri olacaktır. Kadınların en temel öz savunmaları kendilerini örgütlemeleriyle olacaktır.
ÖZ SAVUNMA YÜRÜTÜLMESİ GEREKEN TEMEL ÇALIŞMA OLMALIDIR
Öz savunma çalışmaları kadınlar açısında tüm Kurdîstan’da ve dünyada önümüzdeki süreçte şiddete karşı, haksızlığa, gasp ve talana karşı, özgürlüklerin kısıtlanmasına, ayaklar altına alınarak tanınmamasına karşı yürütülmesi gereken temel çalışma olmalıdır. Genelde kapitalist sistem özelde de AKP-MHP dinci faşist rejimi fuhuş, uyuşturucu, ajanlaştırma politikalarıyla, özel savaş yöntemleriyle toplumu çürütmeye, eritmeye, bitirmeye çalışıyor. Toplumun varlığını dayandırdığı ahlaki, politik değerlerine saldırılarla toplumu uçurumun kenarına getirmiştir. Bunu görerek ve bilerek süreç çalışmalarına yüklenmek, eylem ve etkinlikleri buna denk geliştirmek gerekiyor. Bunu bir de bütün çevrele anlatmak, tartışmak gerekiyor, başta Kürtlere olmak üzere bütün demokrasi çevrelerine, özgürlükçü kesimlere anlatmak ve toplumu bu kirli ve özel savaş oyunlarına karşı ayağa kaldırmak gerekiyor. AKP-MHP faşist iktidar rejimin soysuzlaştırma, onursuzlaştırma, düşkünleştirme politikalarına karşı direnmek, mücadele etmek, her yerde teşhir etmek sürecin en gerekli eylemidir. Bütün bu nedenlerle özellikle önümüzdeki mücadele süreci içerisinde direnişi geliştirme, kadını ve kadına dayalı yaşamı, kadına dayalı toplumsal yaratımları koruma, kadın ve kadına dayalı toplumsallık üzerinde geliştirilen tasfiye planlarını bertaraf edip boşa çıkarmak amaçlı öz savunma geliştirmek olmazsa olmazdır. Dinci, iktidarcı, faşist, kadın ve toplum düşmanı sistem ve devletlerin karşısında ancak öz savunma mekanizması geliştirilerek durulacağı kesindir. Bu konuda Kürt halkı ve kadınları olarak deneyim ve tecrübe sahibi bir halkız. Sadece deneyim ve tecrübe ile de sınırlı değil kadın devrimine büyük bir irade ve kararlılıkla öncülük eden, bilinçli bir toplum yaratma iddiasında olan bir halk olarak öz savunmanın gerekliliğine inanıyoruz.
DEVRİMCİ HALK SAVAŞI
Hâkim rejimler erkek egemenliklidir, yürütülen savaşlar erkek aklının savaşlarıdır. Kadınların bu konular karşısında başta kendilerini, toplumu eğitmeleri, bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Eğitimle toplumumuzun zihniyet dönüşümünü derinleştirmek de bir öz savunma biçimidir. Özellikle savaşların erkek aklının ürünü olduğu, şiddetin insani duygular içerisinde var olmadığı, insanın şiddet ve savaşla nasıl, nerede, hangi koşullarda tanıştığı konuları işlenerek toplum bilinçlendirilmelidir. Bunun da toplumu ve kadını savunma çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Bu süreçte yürüteceğimiz her çalışma, yapacağımız her örgütlenme, eğitim ve benzer çalışmalar öz savunma bilinci ve devrimci halk savaşı örgütleme anlayışı temelli olmalıdır. PKK ve Önderlik gerçeği bu anlamda Kürt kadınları şahsında kadınlarda uyanışı gerçekleştirdi. Yaşadıklarının farkına varan, kendini bilinç olarak, varlık olarak, yaşam olarak tanımlayan ve bunun mücadelesini zirvede yürüten bir kadın hareketi yarattı. Kendisine dayatılanın farkına vararak dünya kadınlarını bu alanda mücadeleye seferber etti. Yine özellikle toplumsal krizlerin çözülmesine, çevresel ve sistemsel bunalımların sebeplerinin açığa çıkarılmasına yol açtı mücadelesiyle. Ve bütün bunlarla muazzam bir mücadele gerçeği yarattı Kadınlarda. Kadının kendisini varlık olarak tanımlamasına, yaşamı yeniden yorumlayarak nasıl olması gerektiği sorularıyla yaşamın anlamına ulaşmayı gerçekleştirdi Kürt kadınları şahsında.
ROJHILAT’TA MUAZZAM DİRENİŞ RUHU
Özellikle Rojhilat ve İran kadınlarının öncülüğünde gelişen serhildan bu anlamda günümüz devrimci halk savaşı ve öz savunma tartışmaları açısından, çarpıcı, etkileyici ve canlı bir örnektir. Kürtçe ismi kabul edilmeyip Mahsa olarak çağrılan Jîna’nın katledilmesiyle başlayan serhildan iki ayı aşmış ve halen ilk günkü gibi canlılığını korumaktadır. Muazzam bir direniş ruhu yaratığı, bütün dünya kadınlarının desteklerini gösterdikleri, sahip çıktıkları haklı bir davadır bu kadınların davası. Dinci, faşist, iktidarcı devlet ve rejimler kadın hayatlarına ucuz yaklaşmayacaklarını bu serhildanlar yoluyla öğrendiler. Sadece İran’da değil dünyanın hiçbir yerinde hiçbir devlet ve sistem bu serhildanlardan sonra kadınların yaşam haklarına el uzatmaya cesaret edemeyecek. Rojhilat ve İran kadın serhildanları bu anlamda bir halk savaşı ve öz savunma savaşı örneğidir. Bu kadın isyanı biçimini kadınların yaşamları hakkında karar alınan ve uygulanan, yaşamlarının tehdit edildiği her yerde yaşatmak gerekmektedir. Kadın katliamları karşısında, topluma karşı geliştirilen saldırılar karşısında, doğa kıyımı ve talanı karşısında örnek alınacak halk savaşı, öz savunma mücadelesi olarak görmek gerekmektedir.
ROJHILAT’TAKİ KADIN SERHILDANI ÇOK ÖNEMLİ BİR DÖNEMEÇ
Bu anlamda Rojhilat’ta gelişen bu kadın serhildanlarını, ayaklanmaları kadın devrimine giden yolda çok önemli bir dönemeç, çok tarihi bir aşama olarak değerlendirmek ve ortaya çıkan bu cesur kararlı duruşu, daha örgütlü ve politik bir zemine taşımak da görevimizdir.
25 KASIM ÇAĞRISI
25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününü kadınlar olarak bu yıl alanlarda daha güçlü sahiplenerek karşılamalıyız. Dünya kadınlar öncülüğünde ayaklanarak her türlü şiddete karşı duruşunu göstermeli diyoruz. Bu anlamıyla bu yıl 25 Kasım’ı her yerde Rojhilat ve İran da gelişen kadın serhildanları duygusunda ve havasında karşılamaya çağırıyoruz. Bütün halklardan, inançlardan, farklı kültür ve dillerden, yüreği özgürlük için çırpınan kadınları dünyanın her yerinde JIN JÎYAN AZADÎ sloganlarıyla alanlarda sel olup akmaya, el ele vererek faşizmi, işkenceyi, tecridi, kırımı alaşağı edecek tarzda mücadeleye çağırıyoruz.