KJK Koordinasyonu, Türk devletinin Rojava ve Medya Savunma Alanları'na yönelik saldırılarına ilişkin yazılı açıklamada bulundu.
Faşist Türk devletinin yıllardır Kürt halkına karşı geliştirdiği sömürgeci-imhacı politikaların bütün şiddetiyle devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, Zap, Avaşin ve Metina’da kimyasal silahlar kullanmasına rağmen çağın gerilla direnişini kıramayan, üst üste kayıp veren Türk devletinin başarılı sonuç alamadığı belirtildi.
Türk devletinin yaşadığı yenilgilerin sonuçlarıyla birlikte Kürdistan’ı insansızlaştırma, işgali derinleştirme ve Kürt soykırımını gerçekleştirme amacıyla tüm dünyanın gözü önünde, 20 Kasım’da Rojava'ya yönelik saldırı başlattığına değininlen KJK açıklamasında şu ifadeler yer aldı: "Medya Savunma Alanları'nda yaşadığı hezimetin üstünü örtmek için askerlerinin cenazelerini yakan, Taksim’de kendi vatandaşlarını katledecek kadar gözü dönmüş faşist AKP-MHP hükümeti kendi iktidar emelleri için kirli ve tehlikeli bir katliam politikası senaryosu hazırlamış, ancak çizdiği senaryo başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
20 Kasım’da faşist Erdoğan’ın emri ile Rojava, Doğu Kürdistan ve Güney Kürdistan'a dönük düzenlenen hava saldırılarını kınıyoruz. Bu saldırılarda hayatını kaybeden halkımızın değerli evlatlarını saygıyla anıyor, saldırılarda yaralanan insanlarımıza acil şifa diliyoruz. Yakınlarını kaybeden ailelerimizin şahsında tüm Kürdistan halkına KJK olarak başsağlığı dileklerimizi paylaşıyoruz. Önderliğimizin geliştirdiği paradigmanın ülkemizde, bölgede ve dünya kamuoyunda yarattığı barış, demokrasi ve özgürlük değerlerinin yükselişi karşısında sıkışmış olan faşist AKP- MHP çete hükümeti, katliamcı politikalarından bir an bile taviz vermemiştir. Bu politikalar çevçevesinde Önderliğimize karşı emsali görülmemiş bir izolasyon-işkence politikası uygulayarak, Önderliğimizin Kürdistan ve dünya genelinde yaratmış olduğu özgürlük değerlerinden intikam alırcasına bir savaş yürütmektedir.
ULUSLARARASI GÜÇLER SALDIRILARA ONAY VERDİ
Ölüm sınırında seyreden ağır hasta olan siyasi tutsaklara kendi hukuku çerçevesinde bile yaklaşım gösterilmemiş, işkence, yaygın tutuklamalar, sürgün ve baskı politikalarına, doğamızın talanı, özgürlük savaşçılarımızın efsanevi direnişi karşısında kimyasal kullanımıyla faşist uygulamalarında denenmedik yöntem bırakmamıştır. Türk devleti yaptığı bu saldırılara zemin yaratmak için Taksim'de ölüm mizansenini düzenleyerek bu saldırılarda uluslararası güçlerin onayını almak istemiştir. Seçime halkların kanından beslenmiş zaferlerle girmek isteyen bu gözü dönmüş faşist iktidarın mevcut durumda yapmayacağı kötülük yok.
Devletin tüm dinamikleriyle narkotik çete devletine dönüştüğü, halkın ekonomik krizlerle yoksullukla nefessiz bırakıldığı, yasakçı-sansürcü yasalarla toplumun susturulduğu, kadınların sistematik olarak cinsiyetçi politikalar neticesinde kırımdan geçirildiği günümüz Türkiye'sinde AKP- MHP faşist hükümetinin tek önceliği kendi iktidarıdır. AKP-MHP iktidarının katliamcı politikalarını besleyen, saldırılarına onay veren uluslararası güçlerdir. Bu saldırılar öncesinde Rusya ve ABD’nin İstanbul'da yapılan görüşmelerin içeriğinde konunun masaya yatırıldığı anlaşılmıştı. Kürt soykırımının gerçekleştirilmesi, bölgenin insansızlaştırılması ve yeniden dizayn edilmeye çalışılmasında rol oynayan tüm işbirlikçi ve ittifak güçlerini kınıyoruz.
Halkımız AKP-MHP faşist hükümetinin kapsamlı savaş hazırlığı içerisinde olduğunun farkındadır. Bu savaş son saldırılarda da görüldüğü gibi, Rusya, Amerika’nın bilgi ve onayı dahilinde geliştirilmektedir. Kürt halkı Türk devletinin Rusya ve NATO devletlerinin tanıklığı ve onayı ile gerçekleştirdiği saldırılarla katledilmesini asla sindirmeyecektir. 40 yıllık mücadele tarihimizin, anlamlı ve değerli mirasını baz alarak gelişen Rojava devrimini hazmedemeyen, Kürtlerin kazanmış olduğu değerleri hedef alan, faşist AKP-MHP hükümeti her fırsatta Rojava’ya saldıracağının mesajlarını vermiştir.
AKP-MHP VAR OLDUKÇA KATLİAMCI POLİTİKALARIN SONU GELMEYECEKTİR
Kobanê destansı kadın devriminin mekanı olarak tarihe adını yazdırmıştır. Bu gerçeği hazmedemeyen faşist AKP-MHP iktidarı bu örgütlü iradeyi yok etmeyi kendi varlık nedeni saymıştır. Rojava devrimini iktidarı için risk gören bu faşist klik, halkların özgür ve demokratik birliğinden korkmaktadır. Saldırganlığı, örgütlü kadın iradesinden ve halkların birleşik gücünden duyulan korkusunun ifadesidir. Gelinen aşamada ülkemizde, Türkiye'de, Ortadoğu'da risk oluşturan, savaştan, kandan, cinsiyetçilikten, milliyetçilikten beslenen AKP-MHP iktidarının kendisidir.
Bu zalim iktidar var oldukça ülkemiz ve bölgemizde kanlı, katliamcı politikaların sonu gelmeyecektir. Bu nedenle insanlığın, halkların, kadınların başına bela olan bu zalim faşist kadın düşmanı iktidarı seferberlik ruhuyla yükselteceğimiz ortak mücadeleyle yenilgiye uğratmanın zamanı gelmiştir. AKP- MHP faşist rejimin varlığı cihadizmin, karanlığın, cinsiyetçiliğin, ölümün, her tür toplumsal kırımın, yolsuzluk ve yoksulluğun kazanmasına sebep oluşturuyor. Dolayısıyla Rojava'yı sahiplenmek kendi özgür, demokratik geleceğini sahiplenmektir. Kobanê'yi sahiplenmek hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaktır.
Özgürlük umudu her zamankinden daha yüksek olan kadınlar ve halkımız, AKP-MHP faşist hükümetinin, teslim alma ve sindirme politikalarını asla kabul etmeyecektir. Başta Rojava halkımız olmak üzere, bütün bölge halkı ve kadınları her türlü faşist saldırıya karşı meşru öz-savunma temelinde cevabını verecektir. Bu temelde Başta Kürt kadınları olmak üzere tüm halkımızı faşist saldırılara karşı kendini örgütlü kılmaya ve öz-savunma duruşunu yükseltmeye çağırıyoruz. Türkiye, bölge ve dünya demokratik kamuoyu, kurum ve örgütleri AKP-MHP faşist çete hükümetinin Kürdistan’ın tüm parçasında yoğunlaştırdığı saldırılara karşı direnmeye ve demokratik mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz."