Kürt kadının en yalın halini yansıtırdı Gulemiz...
Gülistan Tara olarak yüreklerimize dokundu, tıpkı umuda dokunur gibiydi. Gülüşünden aldığımız enerji belleklerimizde hep canlı kalacak. Hep yüreğimizdesin ve öyle de kalacaksın…
Gülistan Tara olarak yüreklerimize dokundu, tıpkı umuda dokunur gibiydi. Gülüşünden aldığımız enerji belleklerimizde hep canlı kalacak. Hep yüreğimizdesin ve öyle de kalacaksın…
Sadeliğin simgesi
Anlamın en yalın hali
Sevginin gülümseyişi…
O’nunla yoldaşlığı yaşamak
O’nunla xwebun olmak
O’nunla Biz Olmaktı.
Yaşamı anlamlı kılan güzel yoldaşım Gule’ye...
Gülistan Tara olarak yüreklerimize dokundu, tıpkı umuda dokunur gibiydi. Her kelimesi, her sözcüğü umut kokardı. Gülümseyişi yoldaş sıcaklığıyla sarmalardı, hepimizi. Gule’nin olduğu yerde toplumsallık vardı.
Yaşam her zaman onun için anlamlı ve erdemliydi. Anlamlı yaşamak Gule’nin yaşam felsefesiydi. Yaşamın her anını dolu dolu ve anlamlı kılmayı tercih etti. Yürüdüğü ve emek verdiği yolun savunucuydu. Bundan dolayı sıradan yaşamayı ret etti. Sıradanlığı ret ederek erdemli bir yaşama emek vererek koştu. Koştuğu yollarda, patikalarda engebelerle karşılaşsa da hiçbir zaman yılmadı. Onu umuda bağlayan çok haklı gerekçeleri vardı. Durmak nedir bilmezdi, Gulemiz. Severdi ülkesi için, halkı için ve yoldaşları için çalışmayı, emek vermeyi.
Kürt halkının, Kürt kadınının acılarını derinden yaşardı. Toplumsallaşan yüreği ve benliği halkı için atardı. Kendisini halkının sorunları için adadı. Bunu yaparken de her daim yaratıcı ve üretkendi. Severek yapardı, işini.
Gule ismi gibiydi. Çok sevilirdi, kendisini her gün güzelleştirirdi, her güne farklı bir anlam katarak güzelliği yakalardı. Yakaladığı güzellikleri etrafıyla bütünleştirerek anlamı yakalardı. Zaten güzelliğin tanımını toplumsallaştırarak bağını çok güçlü kurardı.
Çok uzun yıllar Gule’yle beraber kaldık. Ortak yaşamı paylaştık, gülümsemelerimiz, acımız, sevincimiz ortaktı. Gule demek yoldaşları demekti. Kolektif ruhu herkesle buluştururdu…
2009 yılında tanıdım güzel yürekli Gulemizi. Onda ilk dikkatimi çeken sürekli gülümsemesiydi. İlk karşılaştığımızda, kadın sıcaklığıyla sımsıkı sarıldı, bana. Biliyordum, his etmiştim, farklı olduğunu. Sıcaklığı, içtenliği, duyarlılığı yoldaşlığı tanımlıyordu.
2009 yılından 2010 yılının yazına kadar aynı havayı soluduk, ortak yaşamı yaşadık. Beraber kaldığımız yıllarda pozitif duruşuyla herkese örnek oluyordu.
Gule’nin yanında kimsenin morali bozulmazdı, bozulsa dahi düzeltmek için elinden gelinin daha fazlasını yapardı. Yürüdüğü yolda, yoldaşlıkların ne kadar derin olduğunu en iyi bilenlerdendi.
Gulemiz gülmeyi çok severdi. Gülmek, gülümsemek, kahkahalarla enerjisini yaymak en güzel yaptığı eylemlerden, biriydi. Bu pozitif yaşam duruşu, tüm toplumsallığa ışık olarak büyür ve çoğalırdı. Bende Gulistan ile gülmeyi severdim. Özellikle O’nunla gülmek, gülümsemek adeta insana anlam katardı. Gulemiz gülerken dahi insanı düşündürür ve büyülerdi.
Kaldığı her alanda çalışkanlığıyla ve yaratıcılığıyla işini yaptı. Rojava alanında Türk devletinin saldırılarına rağmen gazetecik yapmaktan vazgeçmedi. Kürt halkına yaşatılan acıları dünyaya duyurmak en büyük hedeflerinden olmuştu.
Dört parçada direnen Kürt halkını gördükçe, sorumlulukların daha derin bilincinde olarak çalışmalara yüklenirdi. Rojava’da edindiği tecrübeyle gazetecilik mesleğine daha fazla sarılırdı. Kürt annelerinin, çocukların çektiği acıları yüreğine kazımıştı, adeta. Elbette ki sadece Kürt halkına yaşatılan acıları değil tüm ezilen halkların sesi olmak için yol yürüyüşünü sürdürdü.Özellikle Türk Devletinin Afrin’e saldırısından sonra yoğunlaşmalarını daha fazla derinleştirerek yitirdiği canlara her gün sözünü veriyordu.
Kürdistan topraklarına aşıktı. Toprak, doğa arasındaki bağ oldukça güçlüydü. Doğayla olan ilişkisine her zaman hayran kalmışımdır. Doğanın içinde xwebûn duygusunu her zaman derin yaşadığını, dile getirirdi.
Doğanın içinde, geceleri patikalarda yürüdüğümüz vakitlerde hafif esen rüzgarın tılsımlığı, gök yüzündeki yıldızların parıldayışı, ay ışığının yolumuza ışık oluşu tekrardan nefes almamızı sağlardı. En anlamlısı da özlem duyduğumuz, uzaklarda olan yoldaşlarımızla beraber olurduk.
Gule, doğa demektir, gökyüzünde parlayan yıldız, ay ışığının eşsiz güzelliği demektir.
Uzun yıllar beraber kaldıktan sonra fiziki olarak uzak alanlarda çalıştık. Ama kelimelerle birbirimizi bulurduk, dokunurduk yine yüreklerimize. Acılarımız, sevincimiz, moralimiz tekrardan ortak olurdu.
Süleymaniye’de kaldığı yıllarda büyük bir azim ve başarıyla çalıştı. Ezilen halkların sesi olmak için doğru haberciliğin peşinden adım adım ilerledi. Süleymaniye’nin tarihi dokusuna, halkına sevgiyle bakardı. Soran halkından etkilenerek söz ederdi.
Bundan dolayı, Soranca’yı büyük bir istekle ve hızlı bir şekilde öğrendi. Soran halkının ne kadar naif ve güzel bir halk olduğunu her defasında vurgulardı.
Süleymaniye’de haber peşinde koşarken, Faşist Türk devleti tarafından şehit düştü. Fedai bir ruh ve bilinçle ilerlediği yolda son nefisini verdi. Her zaman hakikatin peşinde oldu ve ilerledi. Hiçbir zaman yılmadı. Türk faşist devleti bunu çok iyi bildiği için katletti. Bıraktığın bayrağı büyük bir kararlılıkla devraldık.
Bıraktığın mirasa sahip çıkarak, yolunda ilerleyeceğiz. Ardılların olarak layık olacağız. Fiziki olarak Gulemiz yanımızda olmayabilir, ancak ruhen her daim yanımızdasın. Yolun yolumuz olacaktır.
İyi ki doğdun ve iyi ki hayatlarımıza dokundun. Gülüşünden aldığımız enerji belleklerimizde hep canlı kalacak. Hep yüreğimizdesin ve öyle de kalacaksın…