Peyman Viyan ile İran’da kadın sorunu...

KJAR Koordinasyon üyesi Peyman Viyan, İran’da artan kadın cinayetleri ve nedenleri, bu cinayetlerde sistemin rolü, kadınlara dayatılan ajanlaştırma ve paramiliter oluşumları değerlendirdi.

İran’da yaşanan kadın sorunlarına ilişkin ANF’nin sorularını cevaplayan Peyman Viyan, İran devlet sisteminin kadın karşıtı politikaları ile toplumu kaosa sürüklediğini belirtti.

Viyan, “İran devleti erkeklerden oluşan bir devlet. Tamamıyla ataerkil zihniyete göre şekillenmiş. Dincilik ile kadını bastırıyor. Topluma kadının bir namus sembolü olduğunu empoze ediyor. İran yasaları kadına karşıdır. Kadın hakları yok denecek kadar azdır İran’da.” dedi.

Kadın sorunlarının ortak olduğuna işaret eden Viyan, bu nedenle özgürlük projelerinin ve mücadelelerinin de ortak olması gerektiğini vurguladı. Viyan, KJAR olarak bu konularda proje sahibi olduklarını ve önümüzdeki günlerde İran’da yaşayan kadınlarla projelerini paylaşacaklarını söyledi.

DERİNLEŞEN TOPLUMSAL CİNSİYETÇİLİK

-İran sık sık kadın cinayetleri ile gündeme gelen bir ülke. Geçtiğimiz günlerde Meryem Ferici isimli genç bir kadın Tahran’da öldürüldü. Bu olay kamuoyunun vicdanını da sızlatan bir olay oldu. Sizce İran’da yaşanan kadın cinayetlerinin sebepleri nelerdir?

Biz kadın cinayetlerini kadın katliamı olarak tanımlıyoruz. Çünkü bir katliam düzeyindedir. Bu katliamların birçok sebebi var elbette. İran mevcut anlamda çok ciddi bir biçimde krizle yüz yüze. Hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak kriz yaşıyor. Bunun toplum üzerindeki etkisi çok fazla. Devlet her açıdan topluma bir buhran yaşatıyor. Bu durumdan en çok etkilenenler elbette ki kadınlar. Son süreçte kadın üzerindeki baskı gittikçe artıyor. İran zaten cinsiyetçiliğin çok yoğun yaşandığı ülkelerden biri. Kadın üzerinde şiddetin bu kadar çok artmasının sebebi cinsiyetçiliğin bu kadar yoğun olmasıyla bağlantılı. Kadın katliamlarının esas nedeni toplumsal cinsiyetçiliğin derinleşmesi ile bağlantılı.

Muazzam bir ataerkil sistem var. Erkek egemen zihniyet kadına nefes bile aldırmak istemiyor. Şiddet olgusu toplumun beynine empoze edilmek isteniyor. Erkeğe kadının her zaman denetimi altında olması gereken aşağı bir varlık olduğu öğretiliyor. İran’da çok abartılmış bir erkeklik var. Karşısında ise her anlamıyla silikleştirilmiş bir kadınlık inşa edilmiş. Elbette ki bu kadınlık ve erkeklik gün geçtikçe daha da derinleştirilmek isteniyor.

Kadın erkeğin öldürmek de dahil istediği her şeyi üzerinde yapabileceği, erkeğe ait bir mülk olarak görülüyor. Kadının av, erkeğin ise avcı olduğu bir düzen yaratılmış. Kadını mülkü olarak gören, avı olarak gören, aşağı bir varlık olarak gören bir erkeklikten kadın sevgisi ya da dostluğu beklemek abes olur. Böyle bir erkeklik kadına her şeyi yapar.

Kadını namus olarak gören bir anlayış var. Tüm ahlaki ölçüler kadının bedenine indirgenmiş. Bu zihniyet kadını hep suçlu görüyor. Bu yüzden istediği zaman kadını öldürebiliyor.

Meryem Ferici de bu kadınlardan biridir. Bu genç kadın günlerdir kayıptı ve en son olarak cesedi yakılmış bir şekilde bulundu. Korkunç bir şekilde öldürüldü. Şimdi bu kadar olayı biz yaşanan toplumsal sorunlardan kopuk ele alabilir miyiz? Özellikle son süreçte bu tür olayların artış göstermesinin sebebi kesinlikle cinsiyetçiliğin ve toplumsal sorunların daha da derinleşmesi ile bağlantılıdır. Tüm bunların sebebi ataerkil zihniyet ve yaratmış olduğu erkek egemenlikli sistemdir.

BU ZİHNİYET ERKEĞİ DE KÖR BİR KAOSA SÜRÜKLÜYOR

Aslında bu zihniyet erkeği de kör bir kaosun içine sokuyor. Kadını katleden erkeğin kendisi de bu sistemin bir kurbanıdır aslında. Elbette ki kadına yönelik saldırılar sadece öldürme ile sınırlı değil.Kadınlar psikolojik olarak da, fiziki olarak da çok ciddi saldırılar ile karşı karşıya. İran’da kadın tecavüzleri son süreçlerde artmış bir durumda. Tecavüz kadının ruhunu parçalıyor. Yine kadınlar sokakta asit saldırılarıyla yüz yüze kalıyorlar. Dayak yiyorlar. Küçük yaşta zorla evlendiriliyorlar. Tüm bunlar sistematik bir saldırı dalgasıdır aslında.

KADINI KURBAN, ERKEĞİ KATİL YAPAN AHLAKSIZ SİSTEM

-Kadın cinayetleri çoğu zaman münferit olaylar olarak ele alınıyor. Bu şekilde ele alınması doğru mu sizce?

Kadın cinayetleri kesinlikle toplumsal sorunlar ile bağlantılıdırlar ve sistemsel krizin sonucudurlar. Toplumun yaşadığı sorunlar sistemin yarattığı sorunlardır. Bu tarz yaklaşımlar bu kadar ciddi bir sorunu basitleştirmektir. Kadın özgürlük sorununu basitleştirmektir. Kadının çok ciddi özgürlük sorunu var, bu sorun aynı zamanda toplumun sorunudur. Toplumun yarısı köleyken, diğer yarısı özgür olabilir mi?

Yaşanan ölümlerin temel nedeni kadının özgür olmamasıyla bağlantılı. Bir varlık olarak özgürlüğü tanınmıyor. Bu varlık her türlü saldırı ile karşı karşıya bırakılıyor. Sonuç itibarıyla kadını mülk gören anlayış sistemin anlayışıdır. Kadını namus gören anlayış da sistemin anlayışıdır. Sadece buradan bakmak bile kadınların öldürülmelerinin sistemsel bir sorun olduğunu gösteriyor.

Bu tür olayları münferit olarak değerlendirmek yaşanan sorunu saklamak ve saptırmak içindir. Çözüm bulunmaması içindir. Sistem bilerek bu tarz yaklaşıyor ki, kendi gerçekliği ortaya çıkmasın. Sonuç itibarıyla erkek egemenliği bir sistemdir ve tüm sorunların temelidir. Devlet de bunun üzerinden inşa edilmiş. Elbette ki kendini saklamak ister. Sorunu başka yere yönlendirir ki kaynağın kendisi olduğu anlaşılmasın.

Sistem çok bilinçli bir şekilde bu tür olayları kadın ve erkek arasındaki bireysel anlaşmazlıklar sonucuymuş gibi yansıtıyor. Kadınlar ahlaksızlık yapıyorlar, toplumsal adetleri takmıyorlar, ailenin namusunu kirletiyorlar şeklinde görüşler var. Çok çirkin görüşler bunlar. Asıl ahlaksız olan bu sistemin kendisidir. Kadını kurban ve erkeği de katil yapan bu sistem ahlaksızdır.

Sonuçta İran devleti erkeklerden oluşan bir devlet. Tamamıyla ataerkil zihniyete göre şekillenmiş. Dincilik ile kadını bastırıyor. İran yasaları ataerkil yasalardır. Tamamen kadına karşıdır. Kadın hakları yok denecek kadar azdır İran’da. Şeriat hükmüyle yürüyor her şey. Şeriat hükümleri de en fazla kadınları eziyor. Çünkü erkek aklıyla yapılmışlar. İran kanunlarıyla ataerkilliği meşrulaştırıyor. Aileye kadar bu böyle devam ediyor.

Örneğin Velayet-i Fakih kurumu aileye kadar her şeyi belirliyor. Velayet-i Fakih ne derse aile de ona göre olmalı. Tam anlamıyla ataerkil bir kurum olan Velayat-i Fakih devleti temsil ederken, aileyi de erkekler temsil ediyor. Bu sistem tabaka tabaka tüm topluma yayılıyor.

KADINI SUÇLU GÖSTEREN MEDYA

-İran medyasının da kadınların öldürülmelerini münferit olaylar olarak işlediğini görüyoruz. Medyada niye bu şekilde ele alınıyor?

Genel olarak medyanın cinsiyetçi bir alan olduğunu biliyoruz. Erkek egemen zihniyete göre şekillenmiş. Bu yüzden bu tarz işlemesi normaldir. İran medyası da bu gerçeklikten fazlasıyla payını almış. Egemen erkek akla göre işliyor. Cinsiyetçiliğe göre şekillenen medya cinsiyetçiliğin gelişmesinde de pay sahibidir. 24 saat kadın cinselliği üzerinden kendini yaşatan bir medya gerçekliği var. Kadını bir reklam aracı olarak kullanan medyanın kendisidir.

Devlet güdümlü İran medyası sorunları deşifre edip, toplumu aydınlatacağına cinsiyetçi argümanlarla sorunları daha da derinleştiriyor.

İran medyası devletin oluşturmak istediği ideal kadın tipini topluma empoze etmekte kullandığı bir alandır. Devletin sözünden çıkmadığı için kadına karşı yürütülen saldırgan politikaları hiçbir zaman doğru bir şekilde işlemiyor. Kadını suçlu gösteren bir yayıncılık var ya da yaşananlar çok normal şeylermiş gibi yansıtılıyor. Kadınlar kuralları yerine getirmedikleri için başlarına bunlar geliyormuş gibi yansıtılıyor. Kuraldan kast edilen sisteme köle olmaktır aslında.

Bu olayların bu kadar basit ele alınmasının nedeni medyanın da erkek egemenlikli sistemin çarklarından biri olması.

Ferici’nin öldürülmesi bu duruma çok güzel bir örnektir aslında. Meryem Ferici yaşanan halk serhildanlarında yer almıştı, sonrasında bizzat devlet kurumları tarafından tehdit edildiğini biliyoruz. Ancak ölümü bir aşk cinayeti olarak yansıtıldı. Gerçekten de böyle midir diye insan soruyor tabi ki. Sisteme karşı gelmiş bir kadın olduğu için devletin kendi kurumları tarafından tehdit ediliyor. Sonra bu kadın kayboluyor ve günler sonra cesedi bulunuyor. Basın ise sevgilisi öldürdü diyor. Kimse buna inanmaz. İran medyası bu konuda ahlaki davranmalı ve bu konun üzerine gitmelidir.

KADIN KAYBETMİŞSE, O TOPLUM YENİK BİR TOPLUMDUR

-Bu tür durumlara karşı toplumun refleksi ne olmalı?

Eğer devlet engellemezse toplum çoğu zaman kendi sorunlarını kendisi çözmeye çalışıyor. Toplumun içinde ciddi refleksler çıkıyor. Toplumun sorunlar karşısında birlik olmasından çok korkan devlet bir şekliyle var olan refleksi öldürmeye çalışıyor. Bu tür olayları normalleştirerek bunu yapmaya çalışıyor.

Toplum kendi ahlaki ve politik değerlerine sahip çıkmalıdır. Şu çok iyi bilinmeli eğer kadın kaybetmişse o toplum yenik bir toplumdur. Kadın varlığı tehlike altındaysa, toplumun varlığı tehlike altındadır. Kadının toplumun yarısı olduğu ve bir toplumsal değer olduğu hiçbir zaman unutulmamalı. Kadını cinsel bir meta ve mülk olarak ele alan yaklaşımlar kabul edilmemeli. Hem devletin bu tarz anlayışları reddedilmeli, hem de toplumun bu konudaki geleneksel kadın ve erkek anlayışı reddedilmeli.

İran devletinin dinci, milliyetçi, cinsiyetçi politikaları teşhir edilmeli. Şu an ahlak adı altında çok büyük bir ahlaksızlık var. Örneğin çoğu zaman bunun için dini kullanıyor. Milliyetçiliğin kendisi ahlaksızlıktır, cinsiyetçilik ahlaksızlıktır. İran toplumu devletin egemen karakterini daha iyi tanınmalı, bu konuda duyarlı olmalı.

TOPLUM NE KADAR REKLEKS GÖSTERİRSE SİSTEM O KADAR ZORLANIR

İran toplumunda bu tür durumlara karşı belli bir tepki var. Örneğin zorunlu baş örtüsünün kalkması için kadınlar bir kampanya başlattı, bu kampanyaya erkeklerden de çok ciddi destek var. Şu bir gerçek toplumun refleksi ne kadar güçlü olursa, halk ne kadar birlik olursa o kadar güçlü bir şekilde haklarına sahip çıkabilir. Hakkını alabilir. Özellikle kadın katliamlarına karşı refleks elbette ki daha güçlü olmalı.

Toplum ne kadar refleks gösterirse sistem o kadar zorlanır. Kadına karşı saldırıların önüne geçilir. Kadın tecavüzleri en büyük ahlaksızlıktır. Kadın şahsında toplumun onuruna, vicdanına tecavüz ediliyor. Bu hususlara refleks göstermek kendi varlığına sahip çıkmaktır.

Zaman zaman gündelik yaşamın sorunları topluma esas sorunlarını unutturabiliyor. Unutmak, normal görmek bu katliamların artmasına zemin sunmaktır. İran toplumunda aydın ve bilinçli olan kesim kadın katliamlarına her zaman refleks gösteriyor. Ancak önemli olan tüm toplumun buna dahil edilmesi. Bu konuda daha fazla çaba gerekiyor. Özellikle kadınların bu sorunları görünür kılması ve sorunlar karşısında örgütlü bir mücadele yürütmesi şart. Güçlü karşı koyuşlar böyle açığa çıkar. Şunu unutmamak gerekir ki bu sorunlar İran’a kaybettiriyor.

KADIN MİLİTARİZE EDİLEREK SİSTEM İÇERİSİNDE KULLANILMAK İSTENİYOR

-İran devletinin kadınları besiçleştirme uygulaması da oldukça tartışılan bir konu. Siz kadınların besiçleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Besiçleştirme İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra çok yaygınlaştı. Devletin genel bir uygulamasıdır. Besiçleştirme devletin çok ideolojik yaklaştığı bir konudur. Milis örgütlenmesi deniyor ancak aslında toplumun tam olarak devletin denetimine girmesi ve ajanlaştırılmasıdır. Devlet bu şekilde toplumu militarize etmeye çalışıyor. Din burada baş vurulan en temel yöntemlerden biri. Dini argümanlarla kadınlar kullanılıyor elbette. Xaheran-ı (kızkardeş) Zehra ve Xaheran-ı Zeynep tarzı örgütlenmeler ile kadınları bu uygulamaya dahil ediyorlar. Devlet besiç olan kadınları kutsallaştırıyor. Halkın yurtseverlik duygularıyla oynuyor, bu kadınlar ülkelerini, onurlarını savunuyorlar diyorlar.

Bu şekilde kadını militarize ederek sistem içerisinde kullanmak istiyorlar aslında. Örneğin İslam Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında en önde savaşanlar içinde kadınlar da vardı. Bunu da yurtseverlik adına yaptırdılar. Kadınları kandırarak kullandılar. Her şey bittikten sonra kadınlar hiçbir haktan yararlanamadı, resmen evlerine kapatıldılar. Kadınların gücünün kullanıldığını görüyoruz burada. İran kadınların değişimdeki potansiyelini iyi biliyor. Kadının değişim potansiyelinin özgürlüğe kaymaması için sistem içi bir alternatif oluşturmak istiyor. Kadını besiçleştirerek bir kadın profili ortaya çıkarmaya çalışıyor. Özgürlük isteyen kadına karşı devlet yanlısı bir kadın profili yaratıyor ve bunu da ideal kadın olarak sunuyor. Kadınlara besiç olarak haklarınızı alabilirsiniz, sistem içerisinde bir yeriniz olur, bir rolünüz olur diyorlar. Biz size hakkınızı veriyoruz diyorlar. Sanki kadına özgürlük veriyormuş gibi yaklaşıyorlar. Kadını en fazla düşüren kurum, kadını nasıl özgürleştirebilir?

BESİÇLEŞTİRİLEN KADINLAR BAZI TOPLUMSAL OLAYLARI BASTIRMAK İÇİN KULLANILIYOR

-Devlet kadınları besiçleştirerek neyi hedefliyor?

Kadınlar açısından besiçlik kendi varlığına karşı olmaktır, sistemin oyununa gelmektir, kendini inkar etmektir. Kadınların sistem içleştirilmesi ve düşürülmesidir. Besiçliğin en büyük amacı rejime ajan yetiştirmektir, sistemin ajanlığını yapmaktır, rejime hizmet etmektir. Bunun için ekonomiyi çok kullanıyor devlet. Halkı fakirleştiriyor, aç bırakıyor sonra parayla kendine bağlamaya çalışıyor. Besiçleştirilen kadınlara maaş veriyorlar. Bu kadınlar devlet kurumlarına yerleştiriyorlar. İran’da devlet kurumlarında çalışabilmek için besiç olma şartı konuluyor. Besiç yapılan insanlara bir kart veriliyor. Kimlik gibi bir şey. Örneğin bir yerde çalışmak istiyorsan ya da üniversite okumak istiyorsan senden bu kart isteniyor. Bunun için de besiç olman lazım. Eğer besiç olmazsan istediğin yerde çalışamazsın. Yani insanları buna mecbur kılarak istediklerini yaptırıyorlar.

Devlet burada çok ince bir tarzla kadınları kadınlarla yola getirmeye çalışıyor. Besiçleştirilen kadınlar bazı toplumsal olayları bastırmak için kullanılıyor. Örneğin zorunlu baş örtüsünü protesto eden kadınlara en fazla saldıran kadın besiçlerdir. Adeta egemen erkek aklıyla hareket ediyorlar. Geçen yılki seçimler sonrası siyasi alanda rol almak isteyen, bu konuda haklarını arayan kadınlar yine kadın besiçler ile bastırılmaya çalışıldı. Devlet şunu demeye çalışıyor; bakın kadınlar o kadar yoldan çıkıyorlar ki, o kadar ahlaksızlaştılar ki, kadınların kendisi bile buna tahammül edemiyor. Biz kadını bastırmıyoruz, kadınların kendisi kadınları bastırıyor diyor. Kadını kadının kurdu yapıyor böylece. Bu çok ince bir siyasettir. Bu kadınlar elbette ki erkek aklıyla şekillenen kadınlardır. Kadını kadın olmaktan çıkarıyorlar artık.

ÇOCUKLUKTAN İTİBAREN AJANLAŞTIRMA...

-Kadınların besiçleştirilmesinde devletin Kürt kadınlarına yönelik özel bir politikası var mı?

Son süreçlerde devletin Rojhilatê Kürdistan üzerinde özel bir yoğunlaşması var bu hususta. Genel olarak zaten besiçlik dayatılıyor, son yıllarda kadınlar üzerinde bu uygulama daha fazla yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Özellikle genç kadınlar hedefleniyor. Kürdistan’da özgürlük istemine öncülük yapan kesimlerin başında kadınlar geliyor. Devlet bunu çok iyi biliyor. Kadının bilinçlendiğinin farkında. Genç kadınların özgürlük mücadelesine katılmamaları için bu politikayı özellikle yürütüyorlar.

Özgürlük talebinin en fazla açığa çıktığı yerler üzerinde çalışıyorlar. Sine buna bir örnektir. Binlerce kadın bu şekilde kullanılmak isteniyor. Bölge bölge, şehir şehir üzerinde duruyorlar. Kürt kadınlarına besiç olun ben de size bazı haklar tanıyacağım diyorlar. Özellikle de eğitim konusunda. Önceden bir müddet okuduktan sonra insanların okumalarının önüne besiçleştirme şartı konuluyordu. Şimdi bu şart ilk okul düzeyine kadar inmiş. İlk okulda besiç kartı vermeye çalışıyorlar. Çocukluktan itibaren kendi kadrolarını oluşturmak istiyorlar. Artık bırakalım genç olmayı, çocukluktan itibaren insanları ajanlaştırmaya çalışıyorlar.

İnsanlara şu söyleniyor eğer besiç olmazsan birçok şeyden yararlanamazsın. İnsanlara yaşam alanı, çalışma alanı bırakmıyorlar. Kürdistan’da hem halkı devlete muhtaç etmek için hem de yurtseverliği bitirmek için bu çok sık başvurulan bir yöntemdir. Elbette ki başta kadınlar olmak üzere, halkımız bu tür politikalar karşısında dikkatli olmalıdır. Bu tür onur kırıcı uygulamaları reddetmeliler.

KODAR VE PJAK’IN YOL HARİTASI

-Son günlerin önemli gelişmeleri arasında KODAR ve PJAK tarafından kamuoyuna sunulan İran’da ki sorunların çözümüne dönük yol haritası var. Yol haritası hem Kürtler arasında hem de İran halkı arasında tartışılmaya devam ediyor. KJAR olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

KODAR ve PJAK’ın hazırladığı yol haritası çok önemli bir adım. İran halklarının, Kürt halkının kendi haklarını nasıl elde edebileceklerine dönük bir yol haritası. Toplumu esas alan bir çözüm adımı. İran devletinden bu konuda hiçbir beklenti yok yol haritasında. Devlete söylenen şudur: eğer çözüm için adım atmazsan yıkılırsın, daha fazla bu şekilde ayakta kalamazsın. Toplum kurduğun anti demokratik sistem içerisinde yaşamak zorunda değil.

İran ülke olarak devletin yanlış politikalarıyla bu hale geldi. Devlet dışarıda kendimi ne kadar korursam, savaşı ne kadar sınırlarım dışında tutarsam, toplumu ne kadar bastırırsam o kadar güçlü olurum dedi. Bu kendini kandırmaktan başka bir şey değil. İran şimdi bu yanlış politikaların bedelini ödüyor. Devletin yanlışlarının faturasını halk ödüyor. KODAR ve PJAK bunu değerlendirerek, toplumun talepleri en doğal hakkı olan taleplerdir dedi.

Yol haritasında sorunlar güçlü analiz edilerek, çözümler kapsamlı, madde madde sunulmuş. Dışarıdan bir müdahalenin çözüm getirmeyeceği de çok açık bir dille belirtilmiş. Mevcut rejimin de çözüm olamayacağına dikkat çekilmiş. KODAR ve PJAK tarafından hazırlanan yol haritası 3. çizgiyi temsil etmektedir. Demokratik, yapıcı ve özgürlükçü bir yol haritasıdır. İran’daki tüm ulusların iradesini gözeten, haklarına saygı gösteren bir yol haritası olarak ortaya çıkıyor.

Kürtler ve İran halkları gerçekten de mevcut anti demokratik sistemden kurtulmak istiyorlar. Artık bu sisteme tahammülleri kalmamış. Her gün açığa çıkan toplumsal tepkiden bunu okumak mümkün. Bu yüzden de sorunun sebebini iyi tespit eden kesimler yol haritasını olumlu karşıladı. Bizce bu olması gerekendir.

KJAR İRAN’DAKİ TÜM KADINLARI KUCAKLAMAK İSTEYEN BİR SİSTEM

-Yol haritasında İran açısından kadın sorunun temel bir sorun olduğu tespiti var. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

KODAR ve PJAK kadın özgürlükçü bir paradigmaya dayandığı için doğal olarak kadın özgürlük sorunu yol haritasında öncelik verilen hususlardan biri. Yapılan tespit yerinde ve doğrudur. Elbette ki KJAR olarak biz de böyle düşünüyoruz. İran’ın temel sorunlarından birinin kadın özgürlük sorunu olduğunu söylüyoruz. Kadın sorunu çözülmeden toplumun sorunları çözülemez diyoruz. İran’da kadınlar için mücadele sahası yaratmak yaşanılan krizin son bulmasında büyük rol oynar. Tersi olursa mevcut sorunlar daha da artacaktır.

İran’da kadın sorununa dönük farklı anlayışlar var. Muhafazakar kesim zaten mevcut uygulamaları destekliyor. Muhafazakarlığa tepki olarak gelişen modernizim yanlısı kesim ise liberal ölçülere dayalı, biçimsel, batılı bir özgürlük anlayışını esas alıyor. Her iki yaklaşım da kadın sorununu derinleştiriyor. Sorunlar doğru tespit edilmiyor. Yine sisteme dayanma var.

Sorunlar doğru tespit edilmedikçe kadın mücadelesi hep parçalı kalır. Ne kadar radikal talepler öne sürse de parçalı oldu mu sonuç alıcı olmaz.

Kapitalist modernite kadınların arayışlarını liberalleştirmek istiyor. Bazı hususları ön plana çıkarmak istiyor. Kadınların sorunu sadece baş örtüsü ya da bir futbol maçına gitmek değildir. Sorun zihniyettir. Zihniyet değişmedikçe biçimsel bir değişim anlamsızdır.

KJAR olarak bu konuların hepsini değerlendiriyoruz. Ne muhafazakar anlayışları kabul ediyoruz, ne de modernizmin liberal özgürlük anlayışını kabul ediyoruz. Kadın sorunu için köklü ve radikal bir özgürlük anlayışını benimsiyoruz.

KJAR sadece Kürt kadınlarını değil, İran’daki tüm kadınları kucaklamak isteyen bir sistem. İran’da yaşayan tüm kadınlara ulaşmayı, sistemin saldırıları karşısında onları korumayı bir ilke olarak görüyoruz. Kadınların yaşadıkları sorunlar ortaktır. Bu yüzden özgürlük projelerimizin ve mücadelemizin de ortak olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konularda plan ve proje sahibiyiz. Önümüzdeki süreçlerde sahip olduğumuz çözüm projesini İranlı kadınlarla paylaşmayı planlıyoruz.