Rojava Devrimi’nin ilk kurumu: Mala Jin
Rojava Devrimi’nin ilk kurumu 8 Mart 2011’de açılan Mala Jin’dı. Bugün de tüm Özerk Yönetim bölgelerinde kadın ve toplum sorunlarının çözümünde büyük rol oynuyor.
Rojava Devrimi’nin ilk kurumu 8 Mart 2011’de açılan Mala Jin’dı. Bugün de tüm Özerk Yönetim bölgelerinde kadın ve toplum sorunlarının çözümünde büyük rol oynuyor.
BAAS rejiminin 19 Temmuz 2012’de Kobanê’den çıkarılmasıyla resmi olarak başlayan Rojava Devrimi’nin temelleri, 2011’in başlarında atıldı.
“Arap Baharı” sürecinin Suriye’ye de sıçrayacağı, savaşın gelişeceği ve ülkede bir alt üst oluş yaşanacağını fark eden Rojavalı öncü kadınlar, bu sürece müdahil olmak, kadınları ve toplumu korumak için örgütlenmelerini daha da geliştirdi. 2011’de örgütlenme, kurumlaşmaya da başladı.
Bugün bir kadın devrimi olarak tanınan Rojava Devrimi’nin ilk kurumu, özüne yakışır biçimde bir kadın kurumuydu.
8 Mart 2011’de Yekitiya Star (Kongra Star) bünyesinde Qamişlo’da ilk Kadın Evi (Mala Jin) açıldı. Devrimi geliştirme, Rojava toplumunun sorunlarını anti demokratik ve erkek egemenliğine dayalı Suriye Devlet mahkemelerinde çözmesi yerine kendi içinde demokratik temelde çözümlemesi, kadınları her türlü erkek şiddetinden koruma ve birer özne haline getirmek için kuruldu.
2011’de henüz Şam yönetimi şehirde hakimken kurulan Kadın Evleri, bu gün Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarının tümünde çalışmalarını sürdürüyor. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarında 62 Mala Jin bulunurken, 10’larca kadın hareketi, örgütü ve kurumunun merkezi ve çalışmaları sürüyor.
İlk Mala Jin’nin 8 Mart 2011’de kuruluşunda yer alan üç kadından biri olan ve bugün tüm Cizîrê bölgesindeki sorumluluğunu yürüten İlham Omer, ilk günden bu güne Kadın Evlerini anlattı.
62 MALA JIN GÖREV YAPIYOR
Kongra Star bünyesinde yer alan Mala Jin’lar, 2012’de kurulan Rojava Adalet Divanı’yla ve Rojava’daki tüm kadın kurumlarıyla birlikte kadın ve toplum sorunlarının çözülmesi için çalıştı. 2016’da kurulan Kadın Adalet Meclisleri’nin temel bileşenlerinden biri olan Mala Jin’lar bugün 2018’de kurulan Kuzey-Doğu Suriye Kadın Adalet Meclisi’nin temel bir bileşeni. Şimdi Qamişlo Kantonu’nda 11, Hesekê Kanto’nunda 10, Efrîn 4, Şehba 4, Kobanê 8, Reqa 2, Minbic 5, Dêrazor 6, Tebqa’da 11 olmak üzere toplam 62 Mala Jin çalışmalarını yürütüyor. Bu evlerden ikisi de Süryani kadınlar tarafından açıldı ve sadece Süryani kadınların davalarıyla ilgileniyor. Mala Jin’lar Sulh, Eğitim, Basın-Arşiv komiteleri ve sözcülükten oluşuyor. Özerk Yönetim bölgelerinde kadınların ve toplumun davaları ilk olarak Mala Jin’lara gelirken eğer çözümlenemezse mahkemeye iletiliyor.
İLKİNİ ÜÇ KADIN KURDU
Kadın Evleri’nin Kongra Star’ın kararıyla kadın devrimini geliştirmek ve kadınların sorunlarını çözmek için açıldığını belirten İlham Omer, “Ben de çocuk yaşta evlendirilmiş bir kadın olarak böyle bir çalışmanın başlama kararı alındığında kendimi önerdim.
Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin gelişimine kadar Kürt kadınları olarak kimliğini, ülkesini, herşeyini, bilincini kaybetmiş durumdaydık. 1988’den bu yana Önder Apo’nun Kürdistan ve kadın çözümlemelerini ilgiyle dinliyor ve benimsiyordum. Mücadeleyi tanımadan önce bende birçok Rojavalı kadın gibi çocuk yaşta evlendirilmiştim. Bunun acısını hep taşıdım ve kadınların devrime katılarak özgürleşmesi için hep çalıştım.
Bu projeyi duyunca büyük bir coşkuyla katıldım. Artık tüm kadınlara yardım edebilecektim. Mart 2011’de Qamişlo’nun Anteriye Mahallesi’nde iki arkadaşımla birlikte ilk Mala Jin’ı kurduk. Daha o süreçte hiçbir kurumumuz yoktu ve BAAS rejimi halen iş başındaydı” diye konuştu.
ANNELER KENDİLERİNİ SİPER ETTİ
Mala Jin’ın yeri ilk üç ay Anteriye Mahallesi’ndeydi. Rejimin olduğu sokağa yakındı. İlham Omer, şöyle devam etti: “Bir gün toplantıdayız. O zaman cep telefonları yok yer telefonları vardı. Bir telefon geldi. ‘Rejim etrafınızı çevirdi’ dediler. Biz de pencereden baktık. 20-30 Rejim askeri binanın çevresini tutmuştu. Biz de Xerbi ve Hililiye mahallelerindeki arkadaşlarımızı aradık ve yardım istedik. Bir baktık birçok yaşlı annemiz ellerinde sopalarla geldi ve kendilerini rejimin önüne siper etti. Rejim artık bıraktı gitti. Gerçekten artık insanlarda korku kalmamıştı. Rejim ne kadar baskı yapsa da vazgeçmiyorduk. ÜÇ ay o mahallede kaldıktan sonra Xerbi Mahallesi’ne taşındık. Rejimin orada pek hâkimiyeti kalmamıştı. Onların olduğu bölgeye gitmiyorduk. Kendimizi koruyorduk. Kendi bölgemizde bütün çalışmalarımızı yürütüyorduk”
ERKEKLER İLK ETAPTA KABULLENMEDİ
Kurulduğunda erkeklerde Kadınların toplumsal sorunları çözmesini kabul etmeme durumu yaşandığını ifade eden İlham Omer, şunları söyledi: “Mala Jin kurulduğunda yurtsever erkekler bile pek de kabul etmiyordu. Tabi Kadın Özgürlük Hareketi’ni ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni tanıyorlardı. Önder Apo’nun felsefesinde, yine Özgürlük Hareketi’nde kadın ve erkek eşitti. Önder Apo kadına büyük değer veriyordu ve hep kadınlar için çalışıyordu. Hareketi iyi tanımayan erkekler zaten Mala Jin’ı kabul etmiyordu. Hareketin dostu olan erkeklerde de bu konuda bir rahatsızlık olsa da bunu açıkça ifade edemiyorlardı. Fakat zamanla nasıl çalıştığımızı ve topluma ne kadar faydalı bir çalışma yürüttüğümüzü gördükçe kabullenmeye başladılar. Kadın hareketi olarak gücümüzü biliyorlardı. Her davranışlarında bizim varlığımızı ve gücümüzü hesaplıyorlardı.”
ŞİDDET GÖREN KADINLARA GİDİLİYORDU
İlham Omer, Rojavayê Kürdistan’da 2011 gelinirken de kadınlar üzerinde din, gelenek görenek baskısının olduğuna dikkat çekerek başlangıçta kadınların yaşadıkları sorunları ve şiddeti anlatmak istemediğini söyledi. İlham Omer, “Mala Jin’a birçok kadın geliyordu. Adeta kadınların sosyalleştiği, buluştuğu bir mekân olmuştu. Sorunlarını anlatmaya çekiniyorlardı. Bizim gelenek ve göreneklere göre kadınların gidip eşiyle, ailesiyle yaşadığı sorunları anlatması yasaktı. Kadınlar, ‘acılarımız var ama anlatsak ailemiz kızar. Bizi şikâyet ediyorlar’ derler. Aileler kadınları değil aile ismini ve aşiret ismini düşünüyorlardı. Biz etraftan şiddet gören kadınlar olduğunu duyduğumuzda biz gidip onları buluyorduk. Aileleriyle konuşuyorduk. Yaşadıkları şiddeti durduruyorduk. Herkes kadın hareketini ve özgürlük hareketini az çok biliyordu. Bir ağırlığımız vardı ve bizden çekiniyorlardı. Bu nedenle olaya müdahale ettiğimizde çözüyorduk” dedi.
ZİNCİRE VURULMUŞ KADINI KURTARDIK
İlham Omer, Kadın Evi’nin çalışmaya başladığı ilk aylarda, şiddet gören bir kadını nasıl kurtardıklarını şöyle anlattı: “Bir kere ben Mala Jin’da oturmuştum. Daha kurumumuz açılalı üç ay dolmamıştı. Bir kadın geldi. ‘Bir komşumuz var. Genç bir kız. Annesi ölmüş ama erkek kardeşi ve eşiyle birlikte yaşıyor. O evde eziyet görüyor ve birkaç gündür kayıp’ dedi. Biz de üç arkadaş o eve gittik. Önce kiralık ev arıyor gibi davranıp etrafa bakmaya çalıştık. Sonra o genç kadının abisi bize engel olmaya çalışınca kendimizi açıkça tanıttık. ‘Bu evde genç bir kız vardı. Nerededir’ dedik. ‘Teyzesinin yanına köye gitti’ diye cevapladı. Biz ikna olmadık. Tehdit ettik, ‘şimdi asayişi, istihbaratı çağıracağız’ dedik. Halbuki o dönemde ne asayişimiz ne de istihbaratımız vardı. Adam inandı. Biz evi aradık. Baktık genç kızı zincire vurmuşlar. Sonra onu zincirlerden kurtardık. Mala Jin’a götürdük. Dışarıya çıktığında, yengesinin abisine erkekler için çıkıyor’ dediğini ve abisinin de bu nedenle kendini zincire vurduğunu anlattı. Biz o genç kızı bir terzinin yanına yerleştik. Terzilik öğrendi, bir süre yanımızda kaldı. Sonra ailesiyle sorunlarını çözünce evine döndü. Bu gün o aileye o genç kız bakıyor. Abisi bize diyor ben kardeşime büyük zulüm yaptım. Siz beni değiştirdiniz’ diyor.”
İLK BAŞVURANLAR REJİM BÖLGESİNDEN GELENLERDİ
İlham Omer, Mala Jin’ı anlatırken çarpıcı bir gerçeğe daha dikkat çekiyor. Kadın Evi’nin kurulduğu ilk yıl ve 2012’de Rojavalılardan çok Suriye rejim bölgelerinden gelen mültecilerin ve rejim görevlilerinin eşlerinin başvuru yaptığını ifade ederek, “Şam, Halep, Humus gibi savaşın yaşandığı alanlardan Qamişlo’da göçler olmuştu. Aileler içinde sorunlar çoktu. Savaş ve mültecilik koşullarında kadınlar üzerine erkek şiddeti artmıştı. Bu alanlardan göç eden kadınlardan Mala Jin’a sel gibi yoğun bir başvuru vardı. Biz de tüm davalarda yardımcı olduk. Belli bir süreden sonra bu kadınların ve ailelerin sorunlarını çözdüğümüzü gördükten sonra Kürt, Arap, Süryani vb. halklardan Rojavalılar gelip başvurma ve sorunlarını çözmemizi istemeye başladılar” diye konuştu.
REJİM SUBAYLARININ EŞLERİ DE BAŞVURUYORDU
Rejimin subay, asayiş, asker hatta bazı istihbaratçılarının eşlerinin de gelip başvuru yaptığını dile getiren İlham Omer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz de erkekleri çağırıp bu konuda konuşuyorduk. Kadına dönük haksızlık ve şiddet varsa onlara karşı da kadının haklarını savunuyorduk. 2014-2015-2016 yıllarında böyle en az 100 davayı çözdük. Artık öyle olmuştu ki bazen erkekler de bize başvuru yapıyordu. Çok iyi hatırlıyorum. Bir keresinde Lazkiye’de görevli bir rejim askeri başvurdu. Adam evini eşinin üzerine yapıp Lazkiye’ye göreve gitmişti. Eşide adamı boşuyor ve evinden ona pay vermiyordu. Biz araştırdık ve adamın söylediklerinin doğru olduğunu gördük. Bu sorunu da çözdük.”
RAHİPLERİN YANINA DA GİDİYORDUK
Mala Jin’lar kuruluşundan bu yana sadece Kürt kadınlarının ve toplumunun değil, Rojava ve Özerk Yönetim alanlarında yaşayan tüm kadınların davalarına bakıyor. İlham Omer, Mala Jin’lara başvuruda bulunan kadınlar içinde Süryani kadınların sorunlarının dini geleneklerinden dolayı çok daha farklı olduğunu belirterek, “Kürtler ve Araplardan farklı olarak onların dinlerine göre boşanmaları yasaktı. Boşanma yoktu. Kadınlar yanımıza gelip sorunlarını anlatıyorlardı. Onların aile sorunları Kiliselerde çözülüyordu. Bizde davaya göre kadını korumak için Kilise’ye gidip rahiple konuşuyorduk. Kadınların adım adım yanında oluyorduk. Bazen Rahipler kendileri bizi çağırıyordu. Bu durum Süryani kadınların Meclisi kuruluncaya kadar da devam etti. Sonra bu meclisle bağlantıya geçtik. Zaten Süryani Kadınlarda bizimle bağlantılı bir biçimde 2016’da Hesekê Kantonu’nda, 2017’de de Qamişlo Kantonu’nda Kadın Evlerini açtılar” şeklinde konuştu.
MALA JIN KADIN YASALARI İÇİNDE MÜCADELE VERDİ
İlham Omer, Kongra Star bünyesindeki Mala Jin’ların Rojava’daki diğer kadın kurumlarıyla birlikte Kadın Yasaları’nın oluşturulması için büyük bir çaba ve mücadele sergilediğini ifade ederek, şunları dile getirdi: “Özerk Yönetim ve kantonlar Ocak 2014’te ilan edildi. Ondan önce birçok kadın kurumu oluşmuştu. Kadın Asayişi kurulmuştu. Özerk Yönetim içinde Kadın Konseyi kurulmuştu. Artık hep birlikte şiddet gören kadınları koruyorduk. Örneğin Kadın Konseyi şiddet gören kadını koruması için asayişi görevlendirmişti. Fakat kadınların yasalarca korunması için kadın yasaları oluşturuldu. Devlet yasalarında erkeğin çok eşliliği ve çocuk yaşta evlendirmeler kabul ediliyordu. Kadının söz hakkı ve miras hakkı erkeğinkine eşit değildi. Kadın yasalarıyla tüm bunlar düzenlendi. Rojava’da erkeğin çok eşliliği ve çocuk yaşta evlilikler yasaklandı. Her konuda kadın erkek eşitliği tanındı. Bizde kadın yasalarının oluşumu ardından tüzük ve programımızı hazırladık. Alt komitelerimizi oluşturduk. Sadece pratik olarak yaşanan sorunları çözmekle kalmadık. Kadın yasalarının toplum tarafından tanınması ve kabul edilmesi için o gün bugündür birçok eğitim düzenledik.”
ÖZGÜRLEŞEN BÖLGELERDE BÜYÜK İLGİ
İlham Omer, DAİŞ’ten özgürleştirilen tüm bölgelerde Mala Jin’ların kurulması sürecine de katılır. İlham Omer, bu bölgelerde Arap kadınlarının Mala Jin’lara gösterdiği ilgiyi de şöyle ifade etti: “Qamişlo’da başlayan Kadın Evleri bugün tüm Özerk Yönetim bölgelerinde var. DAİŞ işgali altındaki Rebqa, Tebqa, Dêrazor, Minbic gibi alanlar özgürleştirilince gidip bu alanlardaki kadınlara yardımcı olduk ve onlar da kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurdular. Alanları DAİŞ’ten özgürleştirildikten sonra biz buralarda yaşayan kadınların çok büyük ve derin acıları olduğunu gördük. Üzerlerine çok ciddi bir şiddet uygulanmıştı. Çocuk yaşta evlenmeye, yine başka başka erkeklerle evlenmeye zorlanmışlardı. Her türlü şiddeti yaşamışlardı. İlk günden bu güne onlarla diyaloglarımız güçlü. Bu alanlardaki kadınlar gece gündüz çalışsalar bile yorulmadıklarını ifade ediyorlar. Önder Apo’nun felsefesinden etkilenmişler. Bugün kendi sistemlerini kurmuş durumdalar. Kendilerini ilk defa özgür hissettiklerini söylüyorlar. Mesela gidip ortak bir toplantı yapmak istediğimizde çok mutlu oluyorlar. Alan ilk özgürleştiği süreçte gittiğimizde bize birçok soru sordular. Sistemimizi tanımak istediler. Büyük ilgiyle dinlediler. Sonra kendi sistemlerini kurdular. Bizden bile güçlü yürütmeye çalışıyorlar.”