Serhat: Tüm devrimci güçler yeni bir proje ortaya koymalı

JIN TV’ye konuşan PAJK Meclis Üyesi Ronahi Serhat, tüm devrimci güçlerin yeni bir proje ortaya koyması gerektiğini belirterek, “Biz buna sahibiz ve bunun için mücadele ediyoruz” dedi.

Kurdistan Kadın Özgürlük Partisi (PAJK) Meclis Üyesi Ronahi Serhat, kadın mücadelesinin geldiği aşamaya ilişkin JIN TV’ye konuştu. Kadın özgürleşmeden hiçbir sistemin demokratik ve özgür olamayacağını dile getiren Serhat, bugün dünyada milyonlarca kadının ayaklandığına dikkat çekti. Kadın özgürlüğü öncülüğünde yeni bir sistemin kurulabileceğine vurgu yapan Serhat, buna dayanarak bir strateji uygulanması gerektiğini ifade etti.

PAJK Meclis Üyesi Ronahi Serhat’ın JIN TV’ye verdiği söyleşi:

3. Dünya savaşının yaşadığı bu dönemde her yerde kriz ve kaos var. Sizce bu koşullarda hala kadın devrimini gerçekleştirme imkanı var mı?

Bu konuyu değerlendirmek insana büyük bir heyecan veriyor. Bazıları ise tam tersine çok fazla çelişki ve karamsarlık olduğunu, bu durumun felsefe ve sosyolojiyi tıkadığını söylüyor. Bu görüşün karşısında ise çıkış için büyük umut yaratılıyor. Bu büyük umudu yaratan tüm YJA Star militanlarını selamlıyorum. Bir kez daha devrim mücadelesinde yer alan, tarihi bir direniş sergileyen, büyük bedeller ödeyen ve kadın devriminin mirasını ortaya çıkaran dünyanın tüm devrimci kadınlarını selamlıyorum. Doğrusu bu çok önemli bir konu. 21. yüzyıla girilmesiyle birlikte bu konunun daha çok tartışıldığı ve önemli bir konu haline geldiği söylenebilir. Kadın mücadelesinin gelişmesinden bahsetmeden önce 21. yüzyılın özelliklerini ve bu yüzyıla nasıl girdiğimizi bilmek gerekiyor. Şüphesiz biz kadın özgürlük hareketi olduğumuz için 21. yüzyılın kadınların özgürlük yüzyılı olacağını biliyoruz ve kadınlar da bunu istiyor. Bu ütopik bir düşünce değil çok güçlü bir gerçektir.

En önemlisi de toplum bunu görüyor artık. Eğer bunun bir temeli ve gerçekliği olmasaydı kitaplarda sadece teorik olarak ifade edilirdi. 21. yüzyıldan bahsettiğimizde, şu anda kapitalizm modernitenin son aşamasını yaşıyoruz. Kapitalizmin modernite çok ciddi bir kriz yaşıyor. Sosyalizmin sonu geldi diyenlerin tam tersine kapitalizmin sonu gelmiştir. Dünyanın her yerinde, her yerde ve toplumlarda çok ciddi krizler yaşanıyor. Günümüzün en önemli krizlerinden biri ekonomik krizdir. İşsizlik ve yoksulluk arttı. Ekolojik kriz arttı, su krizi artıyor. Toplum, kapitalist modernitenin dayattığı bu politikaya artık tahammül edemez hale geldi. Toplum üzerinde çok fazla baskı var. Bu küresel kriz kısa vadeli değil, uzun vadelidir ve birçok ülkenin temelini sarsıyor. Dolayısıyla bu krizden kurtulmaya ve yıkılmamaya çalışan birçok ülke var. Şüphesiz ulus-devlet güçleri de böyle yaklaşıyor. Hegemonik güçler daha da derin projeler ortaya koyuyor. Kendilerini yeniden inşa etmek için artık Ortadoğu'ya odaklandılar. Ortadoğu'da Kurdistan var ve onun merkezinde de kadınlar var.

Küreselleşen bu krize artık eskisi gibi tedbirlerle veya herhangi bir reformla yanıt verilemez. Aynı zamanda bölge ile sınırlı kalmak da çözüm olamaz. Kapitalist modernite kendisini endüstriyalizm ve ulus devlet üzerinden inşa etti. Fakat şu an inşa ettiği temel üzerinden bir kriz yaşıyor. Medya üzerinden sahte siyasetle, kültür sanatla, farklı projelerle toplum üzerinde hakimiyet kurmak istiyor ama başaramıyor. Ulus-devlet ile endüstriyalizm bu paradigmanın temelidir ve artık yıkılmak üzeredir. Bu dönem artık kısa vadeli projelerle aydınlık bir gelecek sunamıyorlar. Temelinde yıkım ve tıkanma vardır. O zaman yeni bir paradigma gerekiyor. Bu paradigma aynı zamanda kadın gerçeğine de dayanmaktadır.

21. YÜZYILI KADIN ÖZGÜRLÜK YILI YAPABİLİRİZ

Kadın özgürlüğü meselesinden yola çıkmazsak bu krizi çözmemiz mümkün değil. Tedbir alabilirler, reform yapabilirler, restore edebilirler ama bu kriz çözülmeyecek. Bu nedenle 21. yüzyılın gerçeği paradigmada köklü değişiklikler yapmaktır. Devrimci ve özgürlükçü insanların bunu yapması gerekiyor. Geçtiğimiz yüzyıllarda gerçekleşen protestolar da dünya çapındaydı. Peki neden o dönemde olmadı, çünkü burjuva sınıfı ihanet etti ve toplumsal devrimi gasp etti. O zamanlar işçi sınıfı, çiftçiler, halk, köylüler ve kadınlar isyan etti. Tüm toplum yetkililere isyan etti. Ama gerçekte program eksikti, öncü eksikti, strateji ve taktik eksikti yani o dönemde başarılı olsa da kalıcı olamadı. Kadın da bu isyanlarda hazır bulundu fakat hazırlıklı değildi. Örgütlenme açısından, programda açısından herhangi bir hazırlık yoktu. Dolayısıyla o dönemlerde kadınlar ve halklar bu fırsatı kaybetti. Ama şuan artık kapitalist modernite son evresini yaşıyor. Kapitalist sermayeden sonra hangi aşama gelecek? Yok, ancak katı ulus devletleri yumuşatabilir, otokrasiyi yumuşatabilir, kadın özgürlüğü, demokrasi adı altındaki projelerini hayata geçirinceye kadar halkı kendi tarafına çekebilirler.

Şimdi bunu kadın özgürlük hareketimize karşı yapıyorlar. Faşist Türk devlet ile bizi askeri olarak yok etmek istiyorlar, NATO da bunu destekliyor. İmha ve tasfiye et politikasını her yerde uyguluyorlar.  Evet, Ortadoğu'da bu daha çok daha derin ama Avrupa'da neoliberalizm politikaları her yerde kadın ve insanlık hareketlerine karşı çok katı önlemler alıyor. Halk ücretlere, işsizliğe, açlığa ve mevcut hükümetin politikalarına karşı ayaklanıp bunu protesto ettiğinde çok sert saldırılarla karşılaşıyor. Artık kapitalist güçlerin refah ve sosyal devlet projeleri başarısız oldu. Artık toplumu susturamazlar. Bu aşamada bir çatışma var, bu da toplumun tüm iktidarlara karşı çatışmasıdır. Artık yalan söylemleri, sahte uygulamaları yetmiyor her şey ortada. Bu nedenle, tüm devrimci güçlerin yeni bir proje, bir siyasi rejim ortaya koyması gerekmektedir. Biz buna sahibiz ve bunun için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla YJA-Star ve HPG gerillalarının özgür dağlarında yürüttüğü savaş sadece Kürt-Kurdistan savaşı değildir.

Bu savaş insanlığı ve kadınları savunma savaşıdır. Bunu herkesin görmesi gerekiyor. Bu gerçeğin daha iyi anlaşılmasını istiyoruz. Eğer mücadele edersek, programımızda, stratejimizde, politika ve yöntemlerimizde hata yapmazsak, eksiklikler ortaya çıkmazsa 21. yüzyılı kadın özgürlük yüzyılı yapabiliriz. Bu dönemin tek bir ismi var, o da devrim, yani devrim, özgürlük ve değişim dönemi. Hareketimiz bu yönde bir adım attı, ancak içeriğinin biraz sınırlı kaldığını fark ettik. Nasıl ki 1917 devrimi tüm dünyayı kucakladı şimdi de öyle bir aşamadayız. Tüm kadınlar ve toplum devrim aşamasındadır. Bu bizim çalışmalarımız ve pratiklerimizle alakalıdır. Bunu yapmazsak, hegemonik güçler ele geçirecek, kendilerine mal edecek, tasfiye edecek ve yeni atılımlarla kurumlaşacaklar.

Tüm kadınlar için mücadelenin yol ve yöntemleri nedir ve nasıl olmalıdır?

Şimdi kapitalizme bakalım, gerilimde ne yapıyor, nasıl yapar? Tüm ezilenleri kaybetmemek için tarihi iyi okumak önemlidir. Şimdi, kapitalizm 15. ve 18. yüzyıllardaki ticari düzeyini yerleştirdikten sonra çok ciddi tepkiler, gösteriler ve protestolar ortaya çıktı. O dönemden nasıl bir sonuç çıkarmalıyız? Kapitalizm bu kadar rahat sistemini kurmadı, halklar, işçiler, köylüler, kadınlar ve öğrenciler her zaman tepki gösterdi.

Peki bu tepkiler neden sonuç almadı?

Buna cevap vermek için Marksizm, sosyalizm, komünizm manifestosunu yazdı. Bir paradigma ortaya çıkarıldı ve aynı zamanda gecikmemek için devrim yapıldı, sosyalizm devrimi yapıldı ve böyle cevap verildi. 150 yıl sürdü bu az bir zaman değil, sonra neden yıkıldığına dair tartışmalar hala devam ediyor. Rêber Apo bu durumu eleştirdi, bazı Marksistler de şuan bunun özeleştirisini veriyorlar. Gelelim 19. yüzyılın başlarına, sanayi devrimi gerçekleşti, kapitalizm kendini sanayi devriminin temeli üzerinden yerleştirdi, yaydı, sistemleştirdi. Peki rahat bir şekilde yayıldı mı? Hayır. Kapitalizm yayıldığında birçok ülkeyi işgal etti, sömürdü.

Cezayir'i kendine bağlayan, Hindistan'ı İngiltere'ye bağlayan emperyalist güçler her şeyi kendi aralarında bölüştüler. Şimdi 19. yüzyılda hem birinci dünya savaşı, hem de ikinci dünya savaşı yaşandı. Neden oldu? Çünkü paylaşma meselesi vardı. Dünyayı paylaşmak için içeride büyük bir kriz yaşanıyordu, sistem krizlerle yüz yüze geldiği her anda hep bir savaş ortaya çıktı. Genel olarak bu duruma karşı mücadeleler oldu, büyük protestolar oldu. Şimdi bu cinsiyetçi, ataerkil sistemin karşısında duracak bir program hazırlanmalı, buna göre bir strateji oluşturulmalı.

Bunun için büyük bir birlik, ciddi bir birliktelik, çok ciddi bir örgütlenme gerekiyor. Sadece aktivistler ve sendikal hareketlerle olmaz, elbette sendikal mücadelenin bir rolü var, bunu anlamsızlaştırmak doğru değil ama sadece bir ücret protestosu, zam ve yaşam koşullarının düzeltilmesi taleplerine dikkat çekerseniz bu iş olmaz. Eğer ulusların kurtuluşu mücadelesi ile sistemi değiştireceğiz deniliyorsa, bu sonuç getirmeyecektir. O zaman hangi öncü güçler kalır. Filistin’in ve Kürt ulusunun özgürlük sorunu olmadığından bahsetmiyoruz, elbette bunun için de mücadele etmek gerekiyor. Ama kadın özgürlüğü öncülüğünde yeni bir sistem kurulabilir. Buna dayanarak, bir strateji düşünmek ve uygulamak gerekir.

Kürt kadın hareketi olarak öncü bir misyonunuz var. Kadın devriminde öncülüğün önemi nedir?

Eğer bir teori doğru değilse pratiğinin de doğru olmadığı zaten ortaya çıkıyor. O zaman geç kalınıyor ve her şey elinden gidiyor. Bu yüzden Ortadoğu'da bütün bu sorunları, sıkıntıları, krizleri yaşatırlarsa tabi ki 3. dünya savaşı gibi bir kaos yaşanır. Kapitalizmin temellerini nasıl oluşturduğunu kenara atmamalıyız. İlk katmanda neler var; kadınların eve kapatılması ve köleleştirilmesi. Üstüne üstlük otoriter, hiyerarşik, ataerkil bir sistem kurdular. Şimdi bu sisteme bir alternatif yaratılması için en alttan taşı çekeceğiz, kadın özgürlüğünden başlayarak kadının köleliği yıkacağız. Öncelik bunu bulmak ve bunun için mücadele etmektir. 16. yüzyılda kapitalizm ortaya çıktı. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar toplumların ve halklar nasıl direndiğine bakalım. Ulus olarak, proletarya olarak, kadın olarak, ekolojist olarak hep birlikte direndiler, hiç sessiz kalmadılar. 21. yüzyıldayız ve hala çok ciddi bir direniş var.

21. yüzyılda yaşananları da göz önüne alırsak iyi olur. Ama yeni ve demokratik bir sistem inşa etmek, özgürlüğü inşa etmek, demokratik konfederalizm projesini korumak ve onun için mücadele etmek çok önemlidir. Şuan kadın hareketimiz gibi diğer tüm kadın hareketleri de aslında bunu tartışıyor, biz zaten bu strateji üzerinde çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Kadınların sorunları genel olarak toplumu ilgilendiriyor, toplumun sorunları genel olarak kadınları ilgilendiriyor.  Sendikal direniş, öğrenciler, ekolojistler, anarşistler, anti-kapitalistler hep birlikte kapitalizme karşı yeni bir blok, yeni bir cephe oluşturursa, yani dünyanın her yerinde böyle stratejik duruş sergilenirse o zaman sonuca ulaşılacaktır.

Devrim çok güçlü bir mücadeleyi, çok güçlü bir örgütlenmeyi gerektirir. Sonuçta anarşistlerin, feministlerin, ekolojistlerin de mücadelesi, teorileri eksik değildi ama program ve örgütlenme eksikliği vardı. Şimdi bu kadar büyük bir ekolojik krizin yaşandığı 21. yüzyılda ekolojik hareketler neden etkili değil? Neden 90'larda etkiliydi, şimdi yavaş yavaş boğuldular. Kurdistan'da çok çetin bir savaş var, yasak, nükleer ve kimyasal silahların hepsini kullanıyorlar. HPG her gün açıklama yapıyor, o zaman ekolojik güçler, ekolojik hareketler ne diyor, bu bizim bilgimiz dahilinde değil diyorlar. Oportünist olurlarsa başarısız olurlar, o zaman halk yeni gerçek ve radika hareketler isteyecektir. Bu aşama her şeyi ortaya çıkarır, oportünizme, reforma geçit vermez. Diğer siyasetlerde olduğu gibi reformu genel olarak toptan reddetmekten bahsetmiyorum fakat radikal devrime ihtiyaç olduğu bir gerçek. Biz de bunun için mücadelemizle tarihi görevimizi yerine getirmek istiyoruz.

Dünyadaki kadınların duruşunu ve mücadelesini nasıl görüyorsunuz?

Büyüyen krize karşı protestolar artıyor ve aynı zamanda sisteme karşı alternatif de güçleniyor. Kriz her yerde yaşanıyor ve olağanüstü düzeyde yaşanıyor. 2010 yılında 13 Arap ülkesi Arap otokrasisine karşı ayaklandı ve bunu kadınlar yaptı. Yine 2016 yılında Polonya'da 60 şehirde 6 milyon kadın greve gitti. Arjantin'de şiddet ve ekonomik krizlere karşı kadınlar ayaklandı. 2018'de İspanya'da 6-8 milyon kadın greve gitti. 4 milyon İsviçreli grev yaptı. Meksika'nın neredeyse yüzde elli altısı greve gitti. Şili'de 1 milyon kişi greve gitti. 2017'de Amerika'da 500 bin kadın Trump'ı protesto etti. Suudi Arabistan'dan İran'a Hindistan'da Arap ayaklanması yaşandı. Kurdistan'da Kürt kadınları, Kürt toplumu, özgürlük hareketi hiç durmadı. Arjantinli kadınlar 33. buluşmalarını gerçekleştirdiler. Bu çok önemliydi. Frankfurt'ta yapıldı, Ortadoğu konferansı yapıldı, çok ciddi arayışlar var.

Tüm kadınlar cinsiyetçi sistemine isyan etti. Bu çelişkiler artık giderilemez. Kadınlar arasında bir görüş birliği var. Din, siyaset ve partiler farklı olsa da bu farklılıklar birlik olmalarına engel değil. Bu çok önemli bir başarıdır. Kadınlar sisteme karşı çok öfkeli, nefret dolu. Paralel başlayıp, birlikte yürüyorlar. Teorik ve pratik bir gelişme var. Bu arayışların temelinde ciddi bir sorgulama var. Buna karşı bir baskı da söz konusu. Hegemonik güçler toplumu kontrol edemeyince daha fazla baskı uyguluyorlar. Bu bazıları için bir çelişki olabilir, bir yandan alternatif güçler, anarşist güçler, feministler, kültür hareketleri, sistem karşıtı güçler hep birlikte güçlü bir cephe olmayabilir ama birbirlerini tamamlayabilirler.

O zaman neden seçimlerde otokratik, faşist sağcı partiler galip geliyor? Bu güçler baskıyı artırarak tüm toplumun elinden mücadele ve demokrasi aygıtlarını alıyorlar. Kendilerini baskı yoluyla iktidara getiriyorlar. Türkiye'de şuan gündem bu yılki seçimler. AKP de seçim mücadelesi veriyor, kadınlara ve tüm topluma baskı uyguluyor, mücadele alanlarını yok ediyor. Bu kadar işe yaramaz, zalim bir partinin iktidarda olması kadınları ve toplumu da etkiledi. Birkaç aile sokağa çıkarıp, HDP'ye karşı örgütlediler. Bu kadar vicdansızlar. Faşist AKP-MHP rejimi 22 yıllık iktidarı boyunca çeteleriyle savaşı daha da derinleştirdi. Savaşı derinleştirmek için tüm ekonomisini harcadı. Seçimi kazanmak için halkın bütün imkânlarını elinden alarak kendisi için kullandı. Bu nedenle tüm kadınların, gençlerin ve öğrencilerin 21. yüzyılı 1968 devriminin ruhuyla, Apocu ruhla kendi yüzyılı yapmaları gerekmektedir. Elbette bunun bir bedeli var, kazanımları da var ve bunun için şuan birçok fırsat var. Ama şunu söyleyelim, asla durmak yok, mücadele biraz zayıflarsa o zaman tarihi fırsatı kaybederiz. Kabul edelim ki iktidarlar, hegemonik güçler, ulus-devlet güçleri, faşizm bir saniye bile durmuyor.

Durmadan, her alanda ve her şekilde 24 saat halka topyekun bir saldırı gerçekleştirmektedir. O yüzden 24 saat özgürlük istemek, mücadele etmek, ayakta olmak ve ona göre yaşamak gerekiyor. Sisteme karşı çıkmanın, baş kaldırmanın bir anlamı var, önemli bir rolü var, bunun için hem Ortadoğu'da, hem de Avrupa'da daha güçlü bir örgütlenme ile bunu başarabiliriz. Kadın özgürlüğü olmadan hiçbir sistem özgür, demokratik olamaz, kadın özgürlüğü olmadan eşitlik ve adalet olmaz. Özgürlük arayışındaki hareketlerin tüm programları buna uygun olmalıdır. Tüm kadın devrimcilere, özgürlük savaşçılarına başarılar diliyorum. Başarı biz kadınların olacaktır.