Hayatı doğru yaşamak temelinde bütünleştikçe vardır insan. Doğru yaşamanın, büyük yaşamanın anlam biçtiği mekanlarda açığa çıkar gerçek güç. Gücüne güç katan tarih gerçekliği tetikledikçe vicdani duygularını, içsel sorgulamalarının peşine düşer insan durmaksızın. Bu yolda yürür insan. Durmadan, soluklanmadan, alelacele yetişmek istercesine koşar. Çünkü peşine düştüğü tarihidir, çünkü peşine düştüğü kaybettikleridir, peşine düştüğü ondan çalınanlardır, peşine düştüğü ulaşmak istediği kendisidir aslında. Arayışların peşinden giderken bir de bakmışsın ki gerçekliğin derin bir anlam kazanmış, arayışların gücüne güç katmış. İstediklerin, ulaşma çabası içerisinde oldukların tarihin en kutsal dergahında yer edinmiş. Bir de bakmışsın ki bu mertebeye ulaşmak için canından daha değerli bir şeyler arama arayışına girmişsin. Tıpkı tanrıça Zîlan gibi…
Aşkın derinliğini sonsuzluğa ulaştırırcasına güneşe dönerek koşan tanrıça Zîlan, kutsal ateşi de bağrına alarak yürüdü. Ateşle dans eden tanrıçayı anlayabilmek onu hissetmekten geçer. Onu anlayabilmek için bağlılığını, azmini, sevgisini, inadını anlayabilmek gerek. Onun neler hissettiğini anlamalı. Tanrıça Zîlan’ı bu yola koyan gerçekliği anlamalı… Yine tüm yollar bizleri Önderlik gerçeği ve Kurdistan gerçekliğiyle karşı karşıya getiriyor. Önderliğin doğuşu, Kurdistan gerçekliğini daha açık bir şekilde göz önüne serdi. Çünkü Önder Apo’nun doğuşu Kurdistan’ın doğuşudur. Kurdistan’ın doğuşu da bizim halk gerçekliğimizde Zîlanların, Bêrîtanların, Mazlumların, Hayrilerin doğuşudur. Asıl önemli olan doğru yer ve zamanda kendi doğuşunu gerçekleştirebilmektir.
Mazlum gibi üç kibritle küllerinden yeniden doğmak, Bêrîtan gibi uçurumlarda kanatlanmak, dörtler gibi ateşle halaya durmak ve Zîlan gibi ateşi kucaklayarak koşmak… Tanrıça Zîlan’ı anlamak için yüreğinin derinliklerine inmek gerek. Tanrıça Zîlan o an ne düşündü? Zîlan o an ne hissetti? Yüreğinden ve beyninden neler geçti? Bu kadar sürede nasıl derinleşti de bu eylemi gerçekleştirme kararı aldı? Onu bu kadar hızlı kılan neydi? İnsanın aklından geçen bu sorulara cevap bulmak bu kadar zor olmasa gerek, karşılaştığımız cevap açık ve net bir şekilde olanca gerçekliğiyle karşımızda duruyor. Yine Kurdistan gerçekliği…
Ve beklenen an geldi. Takvim yaprakları 30 Haziran 1996’yı gösterdiğinde yeniden bir doğuş için yollara düştü Zîlan. Gerçekleştirdiği eylemiyle Türk devletini sallayan Tanrıça Zîlan, dillerde türkü olmaya, doğacak yeni çocuklara ad olmaya, umudunu kaybetmiş insanlara umut olmaya doğru yürüyordu. Amaç, anı zaferleştirmekti. Eylemiyle Kürt kadınının direniş sembolü olmak istediğini belirten Tanrıça Zîlan Kürt tarihi ve Kürt kadını için yeni bir yaşam manifestosu olur. Tanrıça Zîlan eylemiyle Kürt halkının özgürlük isteminin en büyük ifadesi olmayı başarır. PKK’nin tarihi destansı direnişlerle doludur. Zîlan’ın eylemi de bu destansı direnişlerden biridir. Önderlik üzerinde gerçekleştirilmek istenen komploya karşı, Zîlan mücadelenin ancak fedai bir özle gelişeceğini ispatladı. Mücadelenin fedailikle önünün açılacağını ispatı oldu Zîlan.
Özgürlük tutkusu Zîlan gerçeğini açığa çıkardı. Zîlan’ı Zîlanlaştıran özgürlük tutkusunun sonucudur. Milyonların hafızasına adını bir daha unutulmayacak bir şekilde yazan Zîlan, Önder Apo tarafından ‘‘yeni yaşam manifestosu’’ olarak değerlendirildi. Manifestolaşan Zîlan’ın ardılları onu bekletmeden akın akın ona doğru koştular. Kimi dağlarda, kimi şehirlerde, kimi zindanlarda mekan fark etmeksizin doğru zamanda Zîlanlaştılar. Zîlanların öncülüğünde fedailiğin sırrına erenler oldukça, biliyoruz ki PKK bir gün mutlaka kazanacak…