PKK Yürütme Komitesi açıklaması şöyle:
“Kürdistan Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı olarak, ‘Kürt soykırım günü’ olan 15 Şubat komplosunun 24’üncü yıldönümünü yaşarken, ikinci bir büyük felâketle karşılaştık ve sarsıldık. 6 Şubat şafak vakti Kürdistan, Türkiye ve Suriye’yi içine alan büyük bir deprem yaşandı. Yüzyılın faciası diyebileceğimiz bu büyük depremde onlarca kent ve kasabada, binlerce köyde çok büyük bir hasar meydana geldi. Binlerce bina yıkıldı, on binlerce insan hayatını kaybetti, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası da bu faciadan etkilendi. Bunlar felâketin beşinci gününde ulaşılan sonuçlardır. Ağır kış koşullarının olumsuz etkilediği felâketin sonuçları belki de belirttiklerimizden çok daha ağırdır.
DEPREMDEN ETKİLENEN HERKESİN ACISINI PAYLAŞIYORUZ
Çok açık ki merkezi Maraş olan 6 Şubat depreminde Kürt halkı, Türkiye ve Suriye halkları çok ağır bir zarar görmüştür. Kürtler olarak, Ortadoğu halkları ve tüm insanlık olarak kayıplarımız ağır ve acımız büyüktür. Öncelikle depremden etkilenen ve etkisini hisseden herkesin acısını paylaşıyoruz. Bu büyük felâkette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve yaralananlara da acil şifalar diliyoruz. Başta hayatını kaybedenlerin yakınları olmak üzere tüm halkımıza, Türkiye ve Suriye halklarına ve tüm insanlığa başsağlığı diliyoruz. Bu büyük felâketin zararını azaltmak, acılarını dindirmek ve yaralarını sarmak için seferber olan ve yardımda bulunan herkese yürekten teşekkür ediyoruz. Halklarımızın ve insanlığın bu acının da üstesinden geleceğine inanıyoruz.
HİLE VE YALANLARIYLA DEVLET VE İKTİDAR ÖLDÜRÜYOR
Kuşkusuz deprem, yer kürenin derinliklerinden kaynaklanan bir doğal afet oluyor. Yer yüzünde yaşananların bu durumu ne kadar etkilediği ise henüz tam olarak bilinemiyor. Fakat nerelerin deprem bölgeleri olduğunu bugün insanlık açık bir biçimde biliyor. Nitekim 6 Şubat sabahı Maraş merkezli olarak yaşanan depremin gerçekleştiği hattın da önemli bir deprem bölgesi olduğu biliniyor. Buna rağmen, yerleşimin depreme göre olmaması, olası bir deprem için ciddi hiçbir önlem alınmamış olması, söz konusu depremde yaşananların esas nedeni oluyor. Üstelik yıllardır “Deprem için” denerek toplumdan toplanmış olan on milyarlarca doların bu amaçla harcanmadığı, AKP-MHP yandaşlarına peşkeş çekilerek tüketilmiş olduğu şimdi açıkça görülüyor. Dolayısıyla aslında deprem öldürmüyor, depreme göre gereken tedbirleri almama durumu, ihmalkârlık öldürüyor; hile ve yalanlarıyla toplumu kandıran devlet ve iktidar öldürüyor.
ESAS SORUMLUSU AKP-MHP İKTİDARIDIR
Şimdilik “deprem doğal bir afettir” demekle yetinelim. Fakat “deprem için önlem alıyorum” diyen AKP-MHP yönetiminin, aslında hiçbir önlem almamış olduğu da açığa çıkmıştır. Aslında 6 Şubat depremi AKP-MHP iktidar gerçeğini tüm yönleriyle açık etmiş, tüm maskelerini düşürmüştür. Açığa çıkan gerçeklik şudur: Birincisi, AKP-MHP yönetimi deprem için hiçbir önlem almamış ve bu amaçla halktan topladığı paraları kendi yakınlarına peşkeş çekmiştir. İkincisi, AKP-MHP yönetiminin bu tür afetler için örgütlediği sözde kurumlar yetersizdir, dolayısıyla depremin yarattığı yıkıntıları gidermek için yetmemiştir. Yani AKP-MHP yönetimi deprem sonrası gereken yardım ve kurtarma çalışmalarını yeterli yürütmemiş ve toplumu kendi başına bırakmıştır. Bu iki nedenle, yaşanan hasar ve ölümün bu kadar çok olmasının esas sorumlusu AKP-MHP yönetimidir. Üçüncüsü, ‘olağanüstü hal’ ilan ederek AKP-MHP yönetimi depremin sonuçlarını siyasallaştırma ve bu temelde iktidar ömrünü uzatma arayışı ve çabası içindedir.
DEVLETTEN MEDET UMMAK YERİNE KADERİNİ TOPLUMSAL ÖRGÜTLÜLÜK İLE BELİRLEME ESAS ALINMALI
Tam yeterli olmasa da şimdiye kadar halkımızın gösterdiği dayanışma, acıları paylaşma ve azaltmada önemli bir rol oynamıştır. Özellikle başlangıçtaki şokun atlatılması ardından çok önemli bir dayanışmanın seferberlik düzeyinde yaşandığı açıktır. Bu durumu, AKP-MHP faşizminin olağanüstü hal uygulaması bile engelleyememiştir. Fakat burada şu hususlara da dikkat çekmemiz yerinde olacaktır: Toplumların yaşamlarını ve kaderlerini bu denli devlete emanet etmelerinin doğru olmadığı ortadadır. Felâket ardından devletten imdat dilemek yerine, öncesinden kendi kaderini kendi eline almanın daha doğru olduğu açıktır. AKP-MHP faşist yönetimi aslında devlet olmanın gereklerini yerine getirmiş ve “deprem için” diyerek topladığı paraları kendi çıkarına kullanmıştır. Artık söz konusu devlet ve iktidar gerçeği tüm halklar tarafından doğru anlaşılmalıdır. Devletten medet ummak yerine, kendi kaderini kendi toplumsal örgütlülüğü ile belirlemeyi esas almalıdır.
Özgürlük Hareketimiz, ilk andan itibaren tüm halkımızı, halkları ve insanlığı dayanışmaya çağırmış; ‘toplumsal dayanışma yaşatır’ anlayışı temelinde özellikle yurtdışındaki halkımızın, Kürdistan’ın Başur ve Rojhilat parçalarındaki halkımızın Bakur ve Rojava ile dayanışma içinde olmasını istemiştir. “Devletten bir şey beklenemeyeceği” anlayışıyla tüm devrimci ve yurtsever güçleri seferberlik düzeyinde kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarına yönlendirmiştir. Kendine insanım diyen herkesin, imkânlarını depremden zarar görenlerle paylaşması gerektiği ilkesini esas almıştır. Depremin yol açtığı acılara yenilerini eklememek için, kendilerine saldırı olmadıkça tüm devrimci güçlere saldırı eylemi yapmama çağrısında bulunmuştur. Kuşkusuz Hareketimizin bu tutumu devam etmektedir ve depremin yol açtığı ağır acılar azaltılana ve dindirilene kadar da devam edecektir.
TÜRKİYE HALKLARI TÜM YAPTIKLARININ HESABINI AKP-MHP FAŞİZMİNDEN BİR BİR SORACAKTIR
Çok açık ki 6 Şubat depremi AKP-MHP faşizmini bir kez daha suç üstü yakalamıştır. Halktan aldığı vergileri ve deprem paralarını nasıl yandaşlarına peşkeş çektiği ve Kürt halkına karşı savaşta kullandığı açığa çıkmıştır. Şimdi de depremin sonuçlarını bir savaş gerekçesine dönüştürmek ve olağanüstü hal ilanı ile iktidar ömrünü uzatmak istemektedir. Kuşkusuz başta Kürtler olmak üzere tüm Türkiye halkları ve devrimci-demokratik güçler buna fırsat vermeyecek ve AKP-MHP faşizmini yol açtığı acılarda boğmayı bilecektir. Tüm yaptıklarını hesabını AKP-MHP faşizminden bir bir soracaktır. Depreme dayanarak seçimi ertelemesine izin vermeyecek ve faşizmi tarihe gömecektir.
Açık ki hem ağır deprem ve hem de ağır kış koşulları yaraları sarma ve acıları dindirme çabalarını uzun bir sürece yayacaktır. Sadece enkaz kaldırma sürecinde değil, depremin yarattığı ağır hasarı giderme sürecinde de halkımız gereken dayanışmayı güçlü bir biçimde göstermeli ve sürekli bir seferberlik hali yaşamalıdır. Elindeki lokmayı, yaşadığı evi, kullandığı eşyayı depremden zarar gören insanlarla mutlaka paylaşmalıdır. Halk olmanın, toplum olmanın gereği budur. İnanıyoruz ki halkımız her zaman böyle bir dayanışma ve paylaşım tutumu içinde olacaktır.
Her şerde bir hayır vardır denir, umut ediyoruz ki deprem felâketi de özgürlük hayrına vesile olur. Hareketimiz Van depreminin yarattığı sonuçlara karşı mücadele içinde partileşmiş ve özgürlük mücadelesini başlatmıştır, umut ediyoruz ki bu depremin sonuçlarına karşı mücadele içinde de zaferi kazanacak, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde Kürdistan’ın özgürlüğünü ve Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayacaktır. Böylece Hareket ve halk olarak yaşadığımız ağır acıları dindirmeyi bilecektir.
Bunlar temelinde, başta depremden zarar görenler olmak üzere tüm halkımızın acılarını bir kez daha paylaşıyor, herkesi depremden zarar görmüş olanlarla sürekli ve daha güçlü dayanışma ve paylaşım içinde olmaya çağırıyoruz!”