80. yılında 33 kurşun katliamı: Katliamcı Muğlalı kahraman ilan edildi

Wan'ın Qelqelî (Özalp) ilçesinde 33 köylünün kurşuna dizildiği katliamının üzerinden 80 yıl geçti. Katledilenlerin torunları, devletin katliamdan ötürü özür dilemek yerine azmettiren Mustafa Muğlalı’yı ödüllendirdiğini söyledi.

28 Temmuz 1943 tarihinde (kimi kaynaklara göre 30 Temmuz günü sabahı) Wan'ın Qelqelî (Özalp) ilçesinde Türk Cumhuriyet tarihinin en büyük Kürt katliamlarından biri yaşandı. 33 Kürt köylüsü mahkeme tarafından serbest bırakılmalarına rağmen Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın talimatıyla Sefo Deresi'ne götürülerek kurşuna dizildi. Şans eseri sağ kurtulan bir köylünün anlatımıyla katliam yıllar sonra açığa çıktı. Menderes hükümeti, Menemen olaylarında İstiklal Mahkemesi Başkanı olan Orgeneral Mustafa Muğlalı’dan intikam almak için bu katliamın üzerine gitti ve Muğlalı yargılama sonucunda idama çarptırıldı. Çok geçmeden idam cezası, müebbet hapse çevrildi ve Muğlalı cezaevinde öldü. Ölümünden sonra ise ismi caddelere, kışlalara verilerek kahraman ilan edildi.

YAKINLARI HALA KEMİKLERİNE ULAŞAMADI

Katliamın üzerinden 80 yıl geçti. Katliamda ölenlerin kemiklerine dahi ulaşılamadı. Katliamın gerçekleştiği bölge askeri yasak alan ilan edildi. Şair Ahmed Arif’in; “ Kirveyiz, kardeşiz/kanla bağlıyız/ Karşıyaka köyleri, obalarıyla/ Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu/ Komşuyuz yaka yakaya/ Birbirine karışır tavuklarımız/ Bilmezlikten değil, fıkaralıktan/ Pasaporta ısınmamış içimiz/ Budur katlimize sebep suçumuz” dizeleriyle anlattığı Rojhilat sınırına şimdi duvarlar örülüyor ve iki parçadaki Kürtlerin tamamen birbirinden koparılması amaçlanıyor.

 DEVLET KATLİAMCI MUĞLALI'YA SAHİP ÇIKTI

Katliamcı Muğlalı’nın ismi ilk olarak 1967 yılında Muğla’da bir caddeye verildi. 1987 yılında devlet tarafından itibarı iade edildi, cenazesi törenle devlet mezarlığına taşındı. 1997 yılında Harp Akademileri Komutanlığı'nın bahçesine büstü dikildi ve 2004 yılında Özalp ilçesinde bir kışlaya ismi verildi.

Katliamın 80’inci yıl dönümü nedeniyle yaşamını yitirenlerin torunları duygularını ANF’ye anlattı.

Katliamda yaşamını yitirenlerin torunlarından Ömer Işık, devletin katliamı yaptıktan sonra kaçakçılık ve aşiret olayı olarak lanse etmeye çalıştığını söyledi. Oysa katliamın bir aşirete değil Kürt halkına yönelik olduğunu belirten Işık; “İHD yöneticiliği yaptığım yıllarda mağdur aileler başvurularda bulunmuştu. Katliamda birçok dram yaşandı. Anlatılabilecek birçok dram var. Aileler olarak kemiklere dahi ulaşamadık. DP döneminde konu meclis gündemine taşındı ve Muğlalı yargılandı. Oysa katliam bir kişiye mal edilse de organize bir devlet katliamıydı. Biz ailelere yapılan katliamın kabul edilmesidir. Devlet üstten bakan politikalarını sürdürüyor. Böyle iş olmaz, böyle mantık olmaz. 80 yıl geçti aradan, hala birçok dava sürüyor. AİHM’e kadar intikal etti ama henüz sonuç alamadık. Mevcut hükümet vaktiyle Muğlalı ismine onay verdi ve paşalık hakkı iade edildi. Bunu yapan da AKP’dir.”

'NE 33 KURŞUN NE DE ROBOSKÎ'NİN FAİLLERİ CEZALANDIRILDI'

Katliam mağdurlarından Cizeyir Özkaplan ise şunları dile getirdi: “Temmuz ayı bizim için yas ayıdır. Dedelerimiz katledildi. Dedelerimiz haksız suçsuz yere katledildi. 33 Kurşun katliamı ne ilk ne de son oldu. Biz bu katliamların son bulmasını istiyoruz. İşte 2011 yılında Roboskî katliamı yaşandı. Yine 20 Temmuz’da Suruç’ta 33 genç insan katledildi. Biz daha önce belirttiğimiz gibi 33 Kurşun katliamında yaşamını yitiren amcalarımız, dedelerimiz, akrabalarımız için katliamın olduğu yerde bir anıt yapılmasını istiyoruz. Ancak bu beklentimiz gerçekleşmedi. Özür dilenmesi ve o bölgeye anıt yapılmasını istiyoruz. Ancak tam tersi Muğlalı ölümünden sonra onore edildi ve her yere ismi verildi. Torunları olarak o bölgeye girip ölülerimiz için Fatiha okumak hakkımız. Devletin bize özür borcu var. Sonuna kadar davamızı sürdüreceğiz” dedi.

AVUKAT JİYAN ÖZKAPLAN: 33 KURŞUN KATLİAMI KÜRT HALKININ YASIDIR, ÖFKESİDİR

Katliamda 12 yakınını kaybeden Avukat Jiyan Özkaplan da 33 kurşun katliamının dinmeyen bir yara, dinmeyen bir acı olduğunu belirterek; “Kürt halkının yaşadığı ne ilk katliam ne de sonuncusu oldu. 80. yıl dönümüne girdik. Kaçakçılık iddiasıyla gözaltına alınan insanların dramıdır. 33 kişi gözaltına alınıyor, bir kişi infaz edileceklerini anlıyor ve firar ediyor. O dönemde bu olayda yer alan askerlerin itirafları o karakolda nasıl işkence gördüklerini ortaya çıkardı. Yoğun işkencelerden bir sabah Mustafa Muğlalı’nın emriyle 32 insanı Sefo Deresi'nde kurşuna diziyorlar. 33 Kurşun katliamı Kürt halkının dramıdır, yasıdır, öfkesidir” dedi.

“KATLİAMCILAR KAHRAMAN İLAN EDİLİYOR”

Katliamcı Muğlalı’nın ileri yaşı gerekçe gösterilerek idam cezasının 20 yıla dönüştürüldüğünü kaydeden Özkaplan; “Muğlalı hapiste ölüyor. Bu tarz katliamları yapanların dosyaları hep bu şekildedir. Zamanı aşımı ve af denilerek bugün de bu suçlar cezasız bırakılıyor. Katliamlarına kılıf buluyorlar ve çeşitli yasalarla kapatmaya çalışsalar da coğrafyamızda buna benzer birçok katliam var. İşte yakın tarihte işlenen Roboskî katliamı da aynı gerekçelerle gerçekleşti. Katliamı yapanlar hep cezasız bırakıldı. Muğlalı isminin caddelere, sokaklara, kışlalara verilmesinin sebebi, Kürt halkına bu travmayı yaşatmak amacını taşıyor. Katliamcılar kahraman ilan edilerek bir mesaj verilmek isteniyor. Yüzleşmek yerine katliamcılar ödüllendiriliyor. Bu uygulamalar gerçekten katliamı her gün yaşatmak adına yapılıyor” diye konuştu.