Öcalan: Kürt güçleri birlik için çaba göstermeli

Zinî Wertê'de yaşanan duruma dikkat çeken HDP Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, "Kürt toplumu birlik için hazır, artık Kürt güçlerinin de birlik için çaba göstermeleri gerekiyor" dedi.

21 yıldır İmralı Cezaevi’nde olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 27 Nisan günü ilk kez telefonla görüşme hakkını kullandı. Öcalan, telefon görüşmesinde 1982 yılında Neçirvan Barzani’nin babası İdris Barzani ile imzalanan 10 maddelik protokolü hatırlattı ve protokol gereğince Kürtler arasında artık kan akmayacağı ve savaşın yaşanmayacağı bilgisini paylaştı. HDP Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, tecrit, telefon görüşmesi ve Öcalan'ın birlik çağrısında ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

İmralı'daki tecridin 21 yıldır sistematik bir şekilde devam ettiğine dikkat çeken Öcalan, Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik yaklaşımın hukuki olmadığını hatırlattı. Devletin sürece göre tecridi derinleştirdiğini belirten Öcalan, "2019 yılında yapılan görüşmeler halkın direnişi sonucu oldu. Yine 21 yılın ardından sayın Öcalan 20-25 dakikalık telefon hakkını kullandı. Sayın Öcalan'ın bütün hukuki hakları 21 yıldır yık sayılıyor. Halkların önderine karşı gösterilen bu siyasi yaklaşım kabul edilemez" diye konuştu.

ÖCALAN'IN ÇAĞRISI BİRLİK İÇİNDİR

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın ulusal birlik için defalarca kez çağrıda bulunduğunu vurgulayan Ömer Öcalan, devamla şunları belirtti: "Kürt Özgürlük mücadelesinin başlamasından bu yana sayın Öcalan ulusal birliğin sağlanması için çalışmalar yürütüyor. Ulusal Kongre'nin toplanması için KDP Genel Başkanı Mesud Barzani ve YNK Başkanı Celal Talabani'ye mektup yollayarak Kürtlerin birlik ruhuna dikkat çekmişti. Sayın Öcalan mektubunda, 'Bu politikalar Kürtleri birbiri ile savaştırma ve öldürtme politikalarıdır.

Kürtlerin ve Türkiye toplumunun bundan hiçbir kazancı yoktur. KDP ve YNK'nin parti hesapları yapmamaları lazım. Biz savaşacağız ve bunun karşılığında bize devlet verecekler diye düşünülmesi kabul edilemez. Ulusal birlik esas alınmalı. Kürtler 40 yıl önce bu birliği sağlamalıydı. Orada yaşayanların hepsi Kürt eğer kan akarsa kimse bunun altından kalkamaz. Bu mesajım Kandil'e, Bölgesel hükümete, Barzani, Talabani ailesine ve Başur'da yaşayan herkesedir. Kürtlerin savaşa ve kan dökmeye değil birliğe ve barışa ihtiyacı var' demişti. Bana göre en büyük mesaj da budur."

ZİNÊ WERTÊ'DE YAŞANAN GERGİNLİK

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın ulusal birlik çağrılarının ardından birtakım çalışmaların da yapıldığını hatırlatan Öcalan, "Fakat uluslararası güçler ile içimizde olan birtakım kişilerin engel olması sonucu kongre toplanamadı. Sayın Öcalan telefon görüşmesinde Zinî Wertê'de yaşanan durumdan haberdar oldu. 1982 yılında İdris Barzani ile imzalanan 10 maddelik protokolü hatırlattı. Zinî Wertê'de bulunan KDP yetkililerin yaptıkları Kürtlerin birliğine zarar veriyor. Zinî Wertê'de diğer güçler de farklı planlar içindeler.

Eğer herhangi bir Kürt gücü 21. yüz yılda birakujî savaşına sebep olursa kimse bunun hesabını veremez. Kürt toplumunda birlik için büyük bir çaba harcanıyor. Kürt partileri ve güçleri de birlik için hareket etmelidir. Zinî Wertê'de yaşayan kurum, kuruluş ve halk her gün Kürt güçlerine çağrıda bulunuyor. KDP'nin bu çağrılara kulak vermesi gerekir. Güney yetkilileri duyarlı bir şekilde hareket etmeliler. Hiçbir Kürt Zinî Wertê'deki gerginlikten faydalı çıkamaz ve Kürdistan halkına büyük zarar verir" diye konuştu.

KÜRDİSTAN'I İŞGAL ETME ÇABALARI

Kürdistan'ın 4 taraftan işgal edildiğini söyleyen Öcalan şunları belirtti: "Güney Kürdistan hükümeti bağımsızlığını ilan etmek istediği zaman Türkiye bütün sınırları kapatarak Kürtlere saldırdı. Türkiye'nin desteği ile Irak kadim kent olan Kerkük'ü Kürtlerin elinden aldı. Kürtler birbiri ile çatışmayı bırakmalı ve kazanımlarını savunmalıdır. Güney'e baktığımız zaman Türk askeri karargahı ve MİT kamplarının dolduğunu görüyoruz. Bu güçlerin Kürdistan'ın geleceğini karartmak istiyorlar.

Kürtler küçük hesaplar peşinde koştuğu taktirde Kürt halkının kazanımları daha fazla tehlikeye girer. Türk devleti hiçbir zaman Kürtlerin menfaatini istemez. Sadece Bakur'da değil tüm parçalarda bu zihniyet var. Türkiye Cumhuriyeti varlığını her zaman Kürtlerin yokluğu üzerine görüyor. KDP'nin Türkiye ile ekonomik ve ticari ilişkileri elbette olmalı ama KDP'nin Kürt halkının geleceğini Türkiye'ye teslim etme hakkı yok. Eğer ilişkileri bu çerçevede devam ederse kaybedecek olan da KDP olacaktır."