Aldar Xelîl: Azınlıkta olan Şam’dakilerdir
Suriye halklarının kendilerini Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ne yakın gördüklerini kaydeden Aldar Xelîl, “Suriye’yi temsil eden proje budur. Azınlıkta olan Şam’dakilerdir” dedi.
Suriye halklarının kendilerini Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ne yakın gördüklerini kaydeden Aldar Xelîl, “Suriye’yi temsil eden proje budur. Azınlıkta olan Şam’dakilerdir” dedi.
İlan edilen anayasa metninin Suriye’yi 105 yıl öncesine geri çektiğini belirten PYD Eşbaşkanlık Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, “BAAS rejiminin dayandığı anayasadan bile daha geri bir anayasa söz konusu. Suriye toplumu bunu kabul etmez. Bu belgenin geri çekilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Aldar Xelîl, QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî ve Şam’daki geçici yönetimin başındaki Ehmed El Şera arasında varılan 8 maddelik mutabakata, Şam tarafından 13 Mart’ta onaylanan Suriye geçici anayasasına, Türk devletinin Şam ziyaretine, Şam’ın Alevilere dönük gerçekleştirdiği katliamlara ve halkların demokratik mücadelesine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
SURİYE TEK MERKEZDEN YÜRÜTÜLEMEZ
8 maddelik Mutabakat Zaptı, Kuzey ve Doğu Suriye halkları için anlamı nedir, nasıl anlaşılmalı?
Devrimden bu yana Suriye’nin bir parçası olduğumuzu, amacımızın demokratik bir Suriye inşa etmek olduğunu, halkların, demokratik, eşit ve adil koşullarda yaşaması gerektiğini belirttik. BAAS rejiminin gitmesiyle sorunlar çözüme kavuştu gibi bir durum söz konusu değildir. Demokratik bir sistemin inşası; Suriye’nin demokratikleşmesi, halkların birlikteliğinin Suriye geneline taşırılması önemlidir. Suriye halklarının birliğinin yaratılmasıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanabilir. Şam’da bulunan iktidarın, yanlış yaklaşımlar içerisinde olduğu görüldü. Şam’daki iktidar, Suriye’nin korunması için sadece Şam’ın Suriye’yi yönetmesi gerektiğini düşünüyor. Kendince Şam’da merkezi bir sistem kuracak, bu merkezi sistemle Suriye’yi yönetecek ve Suriye’nin birliğini bu şekilde inşa edecek. Esas olan bu değildir. Eğer Suriye’nin birliğinden yanaysan Suriye’yi bir merkezden yürüterek değil, Suriye halklarının birlikteliğinde yana olarak sağlayacaksın. Halkların, birlikteliğiyle toplumun parçalanmasının önüne geçeceksin. Şam’daki yeni rejim, Suriye’yi bir merkezden yöneterek dini, etnik ve ulusal farklıları gözetmiyor. Bu da toplum içerisinde parçalanmalara neden olmaktadır. Bizim projemiz ise toplumun birlik ve beraberliğini esas alarak yaşamı beraber sürdürmeleri, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket ederek toplumun ihtiyaçlarını giderebilmeli, dayanışma içerisinde yaşayabilmelidir. Bu şekilde Suriye’nin birliği korunabilir.
Bu bağlamda Şam’la bazı konularda anlaşma ve uzlaşma imkânı oldu ve bunu değerlendirdik. Dolayısıyla QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî Şam’a gitti. Amaç, yaklaşımımızı onlarla paylaşmaktı. Zaten BAAS rejiminin yıkılışı ardından tanıma amaçlı bir görüşme gerçekleşmişti. Son görüşmede görüşlerimiz daha kapsamlı paylaşıldı, tartışıldı. Anlaşmaya varılan konuların detayları hala da sonlanmış değildir, anında yürürlüğü girecek de diyemeyiz. Temel ilkeler olarak ele alınabilir. Bu konularda birbirimize karşıt olmadığımızı, anlaştığımızı, ortaklaştığımızı belirtebiliriz fakat detayları vardır. Aslında 7 madde olarak da değerlendirilebilir. Çünkü son madde bu 7 maddenin yürürlüğe girebilmesi, detaylarının tartışılması için inşa edilecek komitelere ilişkindi. Bazı maddelerin içeriklerinde olabilir ki farklı görüşler ortaya çıksın ya da daha kapsamlı ele alınsın. Bunlar normaldir.
Önemli olan askeri, idare-yönetim, ekonomi ve Kürt davası için komitelerin kurulmasıdır. Bu komitelerin kurulmasıyla anlaşma anlamına ulaşacaktır. Söz konusu olan komiteler, kendi alanlarında çalışmalarına başlayacaktır. Örneğin Kürt davası komitesi kurulduğunda Kürt tarafları görüşlerini paylaşacak, önerilerini sunacak. Kürt davası, farklı etnik, dini ve ulusların sorunlarını Kürt davası ile sınırlayamaz. Dolayısıyla farklı bir komite ile de bu sorunlar çözüme kavuşturulacaktır.
DEVLETİN ADI DA ÖNEMLİDİR
Ayrıca Suriye’nin yeni adının ne olacağı bizim için önemli bir konudur. Ne kadar Colani ve ekibi bir açıklama yapmış ve Suriye’nin adını Arap Cumhuriyeti olarak belirlemiş olsa da Suriyeli halkların, Özerk Yönetimin ve Kuzey ve Doğu Suriyeli halkların görüşü bu doğrultuda değildir. Dolayısıyla Suriye’de merkezi ya da merkezi olmayan bir sistem mi inşa edilecek? Eğer merkezi olmayacaksa nasıl olacak? Merkezi olmayan sistemler de içerisinde farklılıklar barındırıyor. Bu konuların tümü de komiteler tarafından tartışılacak, derinlemesine ele alınacaktır.
ŞAM, ATEŞKESE SAHİP ÇIKMALI, TÜRKİYE’YE İTİRAZ ETMELİ
Mutabakat Zaptı’nın 3. maddesinde Suriye’nin tüm topraklarında ateşkes uygulanması kararı alındı. Fakat Türk devleti ve güdümündeki çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları aralıksız devam ediyor. Bu bağlamda ateşkes nasıl hayata geçirilecek?
Özgürlükten, barıştan ve çözümden olan herkes savaştan yana safını belirlemez. Hiçbir zaman savaşın yaşanmasını istemedik. Var olan savaşın nedeni ise bize farz kılındığı içindir. Düşmanın saldırıları nedeniyle varlığımızı korumak amacıyla savaş içerisindeyiz. Bize dönük gerçekleşen saldırılara ilk karşılığımız savaş istemiyoruz, demek oluyor. Saldırdıkları için varlığımızı korumak zorundayız. Bir ateşkesin olması kesinlikle gereklidir. Ateşkes konuşunda anlaşmaya varmadan yanayız. Doğrudur, Şam hükümeti size karşı savaş yürütmedik, diyor. Tamam, resmi bir şekilde saldırmadılar. Suriye içerisinde bize saldıran güçler var. Neden bu ateşkese sahip çıkılmıyor? Neden Suriye’nin egemenliğine sahip çıkmıyorsun? Suriye’nin Cumhurbaşkanıyım, diyor. Suriye Cumhurbaşkanı olduysan Suriye topraklarına dönük gerçekleştirilen saldırıları da görmek zorundasın. Tişrîn Barajı’na dönük saldırılar var. Tişrîn Barajı, Suriye toprağı değil midir? Qereqozax, Til Temir, Eyn Îsa, Kobanê, Suriye toprağı değil midir? Buralara dönük saldırılar hala devam ediyor. Önemli olan bir ateşkesin olmasının herkes tarafından kabul edilmesidir. Eğer böylesi bir anlaşmayı imzalıyorsa Kuzey ve Doğu Suriye’deki yaşananlardan kendisini de sorumlu gördüğünü resmi bir şekilde kabul etmiş oluyor. Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı kendini sorumlu görüyorsan o zaman Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılar gerçekleşiyor. Neden görevini yerine getirmiyorsun? Bu anlaşmayla Colani ve hükümeti, Kuzey ve Doğu Suriye’ye sahip çıkma sorumluluğu altına girmiştir.
Türk devletinin desteğini alan ve onlara bağlı olan çeteler tarafından hala Efrîn, Girê Sipî, Serêkaniye, Cerablus, Bab, Ezaz ve Minbic işgal altındadır. Hatta Türk devletine bağlı istihbaratlar bu bölgelerde cirit atıyor. Eğer Şam’dakiler, Suriye egemenliğine sahip çıkıyorsa Türk devleti topraklarımızdan çıkmalıdır, demeli. Eğer şu ana kadar sorumluluklarını yerine getirmediyse de anlaşma ardından bu gerekçe de ortadan kalkmış oldu. Sonuç olarak anlaşma cumhurbaşkanlığı adıyla imzalandı. Dolayısıyla Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük görev ve sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Türk devletine, topraklarımızdan çıkın, diyebilmelidirler ki Kuzey ve Doğu Suriye ile ortaklaşabilsinler. Türk devletinin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarını kabul etmez, topraklarımızı terk edin çıkışını gösterebilirse bir ateşkes durumu olur. Tüm tarafların ateşkes ilan etmesi olumlu sonuçları doğuracaktır. Maalesef şu ana kadar Türk devleti, saldırılarını durdurmamıştır.
ALEVİ KATLİAMLARI KABUL EDİLEMEZ
Özellikle kıyı şeridinde Alevilere dönük katliam gerçekleştirilirken Şam iktidarı ya da Ehmed El Şara ile el sıkışmak eleştiriliyor. Bu eleştirilere ne diyorsunuz?
Suriye sahil kentlerine ve özellikle Alevilere dönük gerçekleştirilen katliamlar kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değildir, ciddi bir şekilde kınanması gerekiyor. Alevilere dönük katliamlar kesinlikle kabul edilemez. Sahil kentlerine dönük gerçekleştirilen saldırılar, Şengali akıllara getirdi. Nasıl ki DAİŞ, Şengal’e saldırdı, insanların kafasını kesti, söz konusu durum sahil kentlerinde yaşandı. DAİŞ, insanları kaçırıp esir alıken bunlar esir de almadı yerinde katletti. Anlaşmanın böylesi bir zamana gelmesini de doğru okumak gerekir. 6. maddenin bu konu ile kesinlikle ilgisi yoktur. BAAS rejimi, kurum ve kuruluşları bizlere zulüm etti, yıllarca zindanlara hapsetti, işkencelerden geçirdi, katletti, ötesinde halkların imhasını esas aldı. Kuşkusuz Cizîrê, Halep, Hama, Humus, Şam’da nerede olursa olsun zihniyete karşı beraber bir mücadele yürütmemiz gerekir.
ZALİMLERİN YANINDA YER ALMAYIZ
Şu net anlaşılmalı; 6. madde sahil kentlere karşı alınan bir karar değildir. Bazıları, BAAS rejimi döneminde halklara karşı suçlu işlemiş kişilere karşı mücadele kararını sahil kentlerde yaşanan olaylarla ilişkilendiriyor. Hatta Alevileri, BAAS rejimi yanlısı göstermek kesinlikle yanlıştır. Aleviler de Suriye topluluğudur. Aksine BAAS rejiminin zulmüne uğramışlardır. BAAS rejimi devrilmesiyle Alevilere karşı uyguladığı politika bir kez daha ortaya çıktı. Alevilerin ne kadar çaresiz, örgütsüz kaldığı görüldü. Alevilerin de BBAS rejimi kurbanı oldukları görülmeli. Bazı kesimler, Alevilerini rejim taraftarı olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu doğru değildir. Eğer içlerinde rejim taraftarları varsa bile bu saldırıların doğru olduğu anlamına gelmez, katliam gerçekleştirmek için de asla bir gerekçe olamaz. Halklara, inançlara ve etnik yapılara karşı asla bir savaş içerisinde olmayız ve bu yaklaşımlara da kesinlikle araç olmayız. Ne Alevilere ne Dürzilere ne Asurilere ne Süryanilere ne de Araplara karşıyız. Zalimlerin yanında da yer almayız. Esas aldığımız hümanist ve demokratik kültür gözler önündedir, olay ve olgulara da yaklaşımımız bilinmektedir.
SAKLANAN ANLAŞMA VEYA MADDELER YOK
Medya platformlarına yansıyan 8 maddenin yanı sıra 20 maddeden oluşan bir anlaşmadan bahsediliyor. Bunun doğruluk payı nedir?
8 maddenin dışında farklı bir şey yok. Zaten onun altında imza var, açıktır, altında imza olmayan bir şey anlaşma olmuyor. Böyle bir anlaşmanın olmasını istemeyen birçok tarafın olduğu anlaşılıyor. Bu anlaşmayı yanlış tanımlamak istediler. Bu anlaşma etrafında büyük bir toplumsal bütünleşmenin geliştiğini gördüler. Halklar coşkulu kutlamalarla tutumunu ifade etti. Herkes olumlu bir karşılama yaptı. Öyle anlaşılıyor ki bazı güçler bundan rahatsız. Bu nedenle ellerinden geldiği kadar doğru olmayan şeyler söylemeye çalışacaklar. Halkımız da bunu bilmeli. Kimseden saklanan bir şey yok. Ne yapılıyorsa basın yoluyla zamanında halkla, toplumla, ilgili yerlerle paylaşılıyor.
ANAYASA, SURİYE’Yİ 105 YIL ÖNCESİNE ÇEKİYOR
Bu mutabakatın özüne ters düşen bir anayasa metni imzalandı. Bu anayasa metni için ne düşünüyorsunuz?
İlan edilen anayasanın içeriği ve özü kabul edilemez ve kabul edilmesi de mümkün değildir. Zaten eğer ona göre hareket ederlerse Suriye’de büyük çelişkiler yaşanacak. Suriye toplumu kendi içinde çatışacak. Yani Suriye halkı bunca yıldır, neredeyse 14 yıl oluyor, bir devrim süreci ve olağanüstü bir hal yaşıyor. Milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı, şehit düştü, evleri yıkıldı, viran oldular, bütün zorlukları yaşadı, şimdiye kadar bile Suriye halkı büyük zorluklarla yüz yüze, bütün bunlar böyle bir anayasa için değildi. Bu halk özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet için devrim yaptı. Bu ne demek oluyor? İlan edilen anayasa metnine dikkat ederseniz, göreceksiniz ki bu anayasa Suriye’yi 105 yıl öncesine geri çekiyor. Hatta 100 yıl öncesi bile değil. Bütün bunlar Suriye toplumunun bu anayasayı kabul etmesinin mümkün olmadığını ispatlıyor. BAAS rejiminin dayandığı anayasadan bile daha geri bir anayasa söz konusu. Suriye toplumu bunu kabul etmez. BAAS rejimi toplum üzerinde o kadar hâkim olmasına, güç ve imkân sahibi olmasına rağmen toplum onu kabul etmedi, bunu mu kabul edecek? Onların da bu şekilde yapmaması gerekiyordu. QSD Genel Komutanlığıyla bazı temel prensipler üzerine bir belge imzaladılar, ancak ertesi gün yayınladıkları şey, bunun tam tersi bir durumu ifade ediyor. Meselenin özüne bakarsanız, aslında imzaladıkları anlaşmayı kendileri boşa çıkarmış oldu ama yine de biz kendi cephemizden elimizden geldiği kadar pozitif olmaya çalışacağız, ta ki yeni ve demokratik bir Suriye anayasası üzerine birlikte bir anlaşma sağlanıncaya kadar olumlu yöne doğru çekmek için çaba harcayacağız. Bu da bir mücadele konusudur, üzerinde çalışılması gereken bir konudur. Yani kısaca yayınlanan anayasa metni kabul edilemez. Ona karşı halk sokaklara döküldü ve tepkisini ortaya koydu, bunu kabul etmediklerini ifade etti. Bu belgenin geri çekilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor.
TÜRK DEVLETİ, ŞAM’I YÖNLENDİRİYOR
Mutabakatın imzalanmasının hemen ardından Türk devlet heyeti Şam’da görüşmeler gerçekleştirdi. Türk devletinin bu ziyaretteki amacı neydi?
Doğrusunu isterseniz bu ziyaretin detaylarına ilişkin henüz elimize ulaşmış bir bilgi yok ama Türk devletinin Suriye’de demokratik bir projenin gelişmesini hiçbir zaman kabul etmediği açıktır. Taraf olarak bir araya gelmemizi ve sorunları birlikte ele almamızı kabul etmiyor. Örneğin; her ne kadar aynı şekilde düşünmesek ve aramızda birçok çelişki olsa da Suriye halkı olarak bir araya gelip bazı konuları tartışıyoruz, hatta bazı anlaşmalar da yapabiliriz. Suriye halkları olarak anlaşmak istiyoruz. Ancak dikkat ederseniz Türk devleti, anlaşma olduğunu görür görmez derhal Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve MİT Başkanı’ndan oluşan bir heyetle geldi. Bu ne anlama geliyor? “Şam’ın, Özerk Yönetim’in şartlarını kabul etmesinden korkuyoruz! Şam’ın Kürtlerin haklarını tanımasından korkuyoruz! Şam’ın onlara göre hareket ederek yanlışlık yapmasından ve bazı şeyleri kabul etmesinden korkuyoruz’’ diyorlar. Gidip Şam’dan kendilerinin istediği şekilde demokratikleşme projesini kabul etmemelerini, bunun tersine QSD ve Özerk Yönetim’e karşı, Kürtlere karşı Türk devletinin yaptığını yapmasını istiyorlar.
HALKLAR, ÖZERK YÖNETİM’İN YANINDA
Suriye’deki farklı etnik ve inanç kesimleriyle var olan ilişkiler ne düzeydedir, ortak demokratik bir mücadele nasıl yaratılabilir?
Bu toplum içerisinde, özellikle de Kürtler içerisinde örgütsel çalışmalarımız olduysa da 2011’den bu yana demokratik ulus projesi, kadın özgürlük projesi, halkların birliği projesi, özgürlük ve demokrasi projesi yürürlüktedir ve bir etki yarattı. Dikkat ettiyseniz Kuzey ve Doğu Suriye’de, kurumsal alanda Araplar, Kürtler ve Süryaniler hep beraber çalışma yürütüyor ve bu Suriye’nin diğer bölgeleri için bir güç, bir emsal oluşturuyor. Dikkatli bakıldığında Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşayan halkların demokratik özerkliği, QSD’yi ve Kuzey ve Doğu Suriye yönetimini destekledikleri kadar Şam yönetimini desteklemedikleri görülecektir. Dürziler, Kuzey ve Doğu Suriye yönetimine desteklerini bildirdikleri kadar Şam yönetimine desteklerini bildirmiyor. Aleviler açık bir şekilde bu projeyi destekledikleri gibi Şam’ı desteklemiyor. Radikal olmayan Sünni Müslümanlar da Kuzey ve Doğu Suriye yönetimini Şam yönetiminden daha fazla benimsiyor. Asuri ve Süryaniler kendilerini Şam yönetimindense Kuzey ve Doğu Suriye yönetimine daha yakın görüyor. Tüm Suriye’yi gezerseniz şunu görürsünüz; tüm Suriye’yi temsil eden proje bu projedir. Azınlıkta olanlar Şam’dakilerdir. Halkların dayanışması çok önemli bir şeydir. Tarihi olarak da böyleydi. Bugün de böyledir. Biz de bundan güç alıyoruz. Bu kültür ne kadar gelişirse o kadar demokratik Suriye yaratılabilir.
REJİM GİTTİ AMA HER ŞEY ÇÖZÜLMEDİ
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin, Suriye’nin yeniden inşa edilmesindeki rolü ve misyonu nedir?
Özerk Yönetim ilk kurulduğunda toplumsal sözleşmede de yazılmıştı. Suriye’nin demokratikleşmesi temel hedeftir. Demokratik Suriye ancak demokratik ulus projesiyle gerçekleşebilir. Radikal İslamcı zihniyeti, ulus devlet zihniyeti ve despotların zihniyetiyle Suriye demokratikleştirilemez. 100 yıl da geçse en sonunda demokratik Suriye ancak bu şekilde oluşabilir. Özgür kadın felsefesiyle, demokratik ulus felsefesiyle, tüm toplumun birlikte yaşayacağı bir felsefeyle demokratik Suriye oluşabilir. Biz söylesek de söylemesek de biz yazsak da yazmasak da bu son anlaşmaya göre yaklaşım gelişmez, buna göre bir dizayn olmaz, buna göre bir zihniyet oluşturulmazsa Suriye büyük çelişkiler içerisine girecek. “Rejim gitti, her şey çözüldü’’ diyerek kimse kendini kandırmamalı. Öyle değildir. Evet rejim gitti, ancak demokratik bir sistem gerekir. Özerk Yönetim alanlarında bu süreçte uygulananlar, bir tecrübe, bir sınav oluyor. Diğer bölgelerin örnek alacağı, güç alacağı bir deneyimdir. Aynı zamanda demokratik bir Suriye yaratmak isteyen tüm siyasetçilerin, yazarların, sanatçıların, aydınların bu alanda çalışma yürütmeleri gerekiyor. Bu alanda demokratik kültürün yerleşmesi için mücadele edebilirler. Bu alanda yaşanan gerçekleri görerek, kadın öncülüğünü görerek, nasıl halkların bir arada yaşadığını görerek diğer bölgelere bir örnek yapabilirler. Tüm Suriye’nin demokratikleşmesi için Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ve kurumları tek ve asıl örnektir.