GÖRÜNTÜLÜ

Dilvîn Ehmed: HTŞ yönetimi kadın iradesini hesaba katmıyor

Siyasi Aktivist Dilvîn Ehmed, geçici Şam yönetiminin şu ana kadar kadın iradesini hesaba katmadığını, tekliğe dayalı bir sistem inşa etmek istediğini belirtti.

DILVÎN EHMED

QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ve Şam iktidarı Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara 10 Mart’ta 8 maddeden oluşan bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ardından Ahmed El Şara tarafından 13 Mart’ta Suriye halklarının beklentilerine uymayan geçici Suriye anayasası onaylandı. Siyasi aktivist Dilvîn Ehmed, konuya ilişkin ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.


SURİYE’NİN İNŞASINDA ÇEŞİTLİLİK ESAS ALINMALI

Dilvîn Ehmed, QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ve Şam iktidarı Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara tarafından imzalanan 8 maddelik anlaşmayı şöyle değerlendirdi: “Her 8 madde de önemliydi. Ulusların, etniklerin, inançların, Suriye’nin inşasında ortaklaşmasının maddelerin içinde yer alması önemliydi. Şu ana kadar Şam’daki HTŞ yönetimi emrivaki bir hükümet oldu ve tekliği esas aldı. Suriye etnik, dini, ulusal boyutta çeşitliliğe sahiptir. Bu bağlamda yeniden inşa edilen Suriye’nin çok renkliliği esas alması gerekir. Dolayısıyla anlaşmada böylesi bir maddenin yer alması oldukça önemlidir.

ATEŞKES ANLAŞMASI ARDINDAN İŞGAL SALDIRILARI ENGELLENMELİ

Suriye topraklarında savaşın sonlandırılması da diğer bir önemli maddelerdendi. Sözde Baas rejimi dönemi sona erdi. Baas rejimi devrildi. Emrivaki de olsa Şam’da geçici bir yönetim bulunmaktadır. Ama Suriye’nin en büyük toprak parçasında yani kendi kendini yöneten, iradesine sahip çıkan, büyük kazanımlar elde eden, dünya halkları için büyük mücadele veren, askeri bir güce sahip olan Kuzey ve Doğu Suriye’de hâlâ savaş devam etmektedir. Bu nedenle anlaşmada bu maddenin yer almasını da önemli görüyoruz. Dolayısıyla Tişrîn Barajı, Qereqozax Köprüsü, Til Temir, Eyn Îsa, Kobanê kısacası Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük gerçekleşen işgalci Türk devleti ve güdümündeki çetelerin saldırılarının durdurulması gerekir.

KARALAMA PROPAGANDALARI BİR KEZ DAHA BOŞA ÇIKTI

Suriye toprak bütünlüğünün korunmasının da bir madde şeklinde yer alması, ‘Özerk Yönetim, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmuyor’ biçimindeki karalama propagandalarına büyük bir cevap oldu. Kuzey ve Doğu Suriye’nin Suriye toprak bütünlüğünden yana olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Özerk Yönetimin Suriye’nin parçalanmasından değil de bütünlüğünden yana olduğu bir kez daha ispatlanmış oldu. QSD ve Özerk Yönetim sadece Kürt halkından oluşmamaktadır. Bu maddeyle halklar, Suriye’nin bütünlüğünde ısrar etmiş, Suriye’nin bir parçası olduğunu dile getirmiş oldu.”

HALKLAR ANLAŞMAYI OLUMLU KARŞILADI

Kürt halkının haklarının garanti altına alınması da değerlendirilmesi gereken konular arasındadır. Bu anlaşma Suriye ve Kuzey ve Doğu Suriye’de olumlu bir şekilde karşılandı. Fakat bu anlaşma oldu bitti anlamına gelmiyor. Önemli olan bundan sonra bizleri nelerin beklediğidir. Anlaşmada da belirtildiği gibi her bir maddenin uygulanabilirliği için komiteler kurulacaktır. Bu komiteler her bir maddeyi derinlemesine tartışacak, maddelerin altını dolduracaktır. Başlangıç için olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. Fakat bir sonuç değil, bir başlangıcın olduğu da unutulmaması gerekir. Her bir Suriyeli ve Suriyeli kadının hayali Suriye Demokratik Cumhuriyeti’nin inşa edilmesidir. Bu hayalinin gerçekleşmesi için de mücadelenin büyütülmesi vazgeçilmez olmalıdır.”

‘KADIN VURGUSUNUN OLMAMASI ELEŞTİRİ KONUSUDUR’

İmzalanan 8 maddelik anlaşmada kadın haklarının korunması ve garanti altına alınması maddesinin yer almamasını eleştiren Dilvîn Ehmed, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kuzey ve Doğu Suriye’de yaratılan devrim, kadın öncülüğünde gelişmiştir. Anlaşmada halkların, dini inançların ve etniklerin haklarına dikkat çekilmiş olabilir fakat kadın haklarına özel bir vurgu yapılmamıştır. Kadın haklarını bir madde olarak ele almak oldukça önemli olacaktı. Fakat göz ardı edilmiştir. Suriye’nin anayasasına bir ön hazırlık yapılabilirdi. Kadın iradesi, kadın hakları açık bir şekilde ele alınmalı ve kadınlar haklarını garanti altına almalıdır. Mevcut Şam yönetimi, tekliğe dayalı bir sistem inşa etmek istiyor ve şu ana kadarki uygulamalarında kadın iradesini hesaba katmıyorlar. Bu zihniyetin gelecekte çürütülmesi, önüne geçilmesi için kadın haklarını garanti altına almamız gerekir. Bu bağlamda anlaşmanın bu boyutu kesinlikle eksik kalmıştır, ciddi eleştiri konusudur.”

‘TEKÇİLİK ESAS ALINARAK GEÇİCİ ANAYASA YAYIMLANDI’

8 maddelik anlaşmanın Suriye halklarında umut yarattığını fakat Şam yönetimi tarafından 13 Mart’ta onaylanan Suriye geçici anayasasının halklar tarafından memnuniyetle karşılanmadığına işaret eden Dilvîn Ehmed, “Geçici anayasa, Suriye halklarının beklentilerine denk gelmiyor. Nasıl ki tek taraflı bir oluşumla gerçekleşen zafer kongresinde kendi başlarına kararlara gittilerse geçici anayasada da böylesi bir durum söz konusudur. Ya da nasıl ki tek taraflı bir Suriye Ulusal Konferansı hazırlık komitesi kurdularsa geçici anayasa da tek bir oluşumun ürünüdür ve Suriye halklarını temsil etmedi. Tekçiliği esas alan zihniyetle oluşturulan geçici anayasa da tekçiliği esas alarak onaylandı. Bu anayasa ile Suriye halklarının talepleri göz önünde bulundurulmadı, halkların hayalleri görmezden gelindi. Geçici anayasa, Suriye halklarının hayallerini hiçbir şekilde temsil etmiyor. Çünkü Suriye halkları 13 yıldır haklarına kavuşmak için büyük bir mücadele verdi, bu mücadele uğruna büyük bedeller ödedi. Verilen bedeller, akan kan böylesi bir anayasanın onaylanması için değildi.”

‘SURİYE ARAP CUMHURİYETİ TANIMLANMASI HALKLARA HAKSIZLIKTIR’

“Geçici Suriye hükümeti bir yandan Bağımsız Suriye Cumhuriyeti bayrağını bayrak olarak seçmişken, adını Suriye Arap Cumhuriyeti olarak ilan ediyor. Suriye Cumhuriyeti bayrağını esas alıyorsun ve adını Arap Cumhuriyeti yapıyorsun. Demezler mi bu ne yaman çelişki? Suriye halklarıyla, inançlarıyla ve etnikleriyle zengin bir coğrafyadır. Suriye’nin adı bile Arapça değildir. Arap Cumhuriyeti olarak tanımlanması, Suriye’deki zenginliğe dönük yapılan büyük bir haksızlıktır. Onaylanan geçici Suriye anayasası maddelerini ayırmaksızın, Suriye halklarının hayallerini, Suriye’nin geleceğini hiçbir şekilde temsil etmiyor. Farz edilen tek kimlik, dil, bayrak zihniyetidir. Böylesi bir tablo ile karşı karşıya kalınca da özellikle tüm yetkilerin cumhurbaşkanlığında toplanması kararı acaba HTŞ yönetimi, Erdoğan’ın Türkiye’de yarattığı sistemi Suriye’ye de mi uygulamak istiyor sorusunu da düşünmeden geçemiyoruz. Bu bağlamda halkları temsil eden yeni bir hazırlık komitesi kurularak, onaylanan geçici anayasadan vazgeçilmesi gerekir ve yeni bir anayasa için gerekli adımlar atılmalıdır ki Suriye halklarını kucaklayan bir anayasa oluşturulsun” değerlendirmesinde bulundu.

‘MERKEZİ OLMAYAN BİR SURİYE ŞARTTIR’

Suriye’de yaşanan krizin sonlanması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim modelinin çözüm olduğuna dikkat çeken Dilvîn Ehmed, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Özerk Yönetim modeli ‘çözümdür’ derken propaganda yapmıyoruz. 13 yıldır varlığını sürdüren Özerk Yönetim modeli, halkların birliğini yaratabildi. Etnik ve dini inançların bir arada sürdürülmesini sağladı. Demokratik, eşit, adaletli bir yaşam inşa etti. Nitekim Suriye için en iyi model olacaktır. Suriye’de, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tecrübelerinden faydalanmalı ve beraber halkların bir arada yaşayabileceği bir Suriye inşa edebiliriz. Suriye’nin yeniden inşasında, modelin Özerk Yönetim adında olması da şart değildir. Fakat iyi bilinmelidir ki Suriye için merkezi bir sistem uygun değildir. Merkezi olmayan bir Suriye şarttır ve bu da tüm halkların hayalidir.”