Amed Şaho: Rojhilat ve İran devrimi halkı bilinçlendirdi

Rojhilat ve İran’da ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı öncülüğünde devam eden direnişin halkı bilinçlendirdiğini belirten PJAK Meclis Üyesi Amed Şaho, bundan dolayı İran rejiminin ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganının içini boşaltmaya çalıştığını vurguladı.

Aryen TV’de yayınlanan Hêlî Sê programına katılan PJAK Meclis üyesi Amed Şaho, gerçek İslamiyeti ve iktidarların siyasi çıkarları uğruna İslamiyeti nasıl kullandıklarını anlattı.

Kürtlerin İslam'ın gerçek temsilcileri olduğunu ve İslam'a sahip çıktıklarını belirten Şaho, "Gerçek İslamiyetin yol ve yöntemlerine baktığımızda demokratik olduğunu ve Ortadoğu ile dünyada yaşanan sorunların önüne geçebileceğini görüyoruz. İslamiyeti gerçekten benimseyen ve dürüstçe yaşayanlar Kürtlerdir. Çünkü bugüne kadar halkların İslam birliğini korudular ve bu inanca sahip çıkıyorlar. Zerdüşlükten tutun, Yaresanlığa, Êzidîliğe ve Aleviliğe kadar tüm dini inançları savundular.

Müslümanların ulus birliği, bir ulusun başka bir ulus üzerine hakimiyet kurması anlamına gelmiyor. Bütün İran halkları bir arada barış içinde yaşayabilir ve kendi kendini yönetebilir. İslam'ın birinci hedefi, insanlığı kurtarmak, insanları esaretten ve cehaletten kurtarmaktır. Ancak iktidarlar kendi çıkarları için, insanları köleleştirmek ve boyun eğdirmek için İslam'ı kullanmak istiyorlar. Bilinçsiz bir toplum yaratıyorlar.  Özgürlükten yana olanları, bilinçlenmek isteyenleri cezalandırıyorlar,  tutukluyorlar, katlediyorlar.  Oysaki gerçek İslamiyette bir ulus diğer ulustan daha üstün görülmemiştir. Ama egemen güçler bugüne kadar kendinden olmayanı yok etme üzerine kendini büyütmüş ve güçlendirmiştir. İşgalci İran rejiminin, ya da Hamaney, Reisi, Selami’nin Muaviye, Yezit Hajac Bin Yusif ve Ebu Cehil’den ne farkı var? İktidarları için Kürtleri asabiliyorlar.

Kürt halkı demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü özellikleri nedeniyle geniş bir kültüre sahiptir. Halkların özgür ve birlikte yaşamasını esas almış, bu değerlere sahip çıkmak için de binlerce devrimci ayaklanmıştır.  Bunlardan biri de Muaviye'nin zulmüne karşı çıkan Ebû Mislimê Xoresanî’dir. Selahaddin Eyyubi de öyledir. Yine Şêx Seîd, Seyîd Rıza ve Qazî Mihemed de yurtsever ve dindar şahsiyetlerdir. İnançları çerçevesinde teslimiyeti kabul etmediler, İslam kültürüne ihanet etmediler. Kürtler aslında hiçbir dönem İslamiyete ihanet etmemişlerdir. Ulusuna ve kimliğine ihanet etmediler, özgür ve demokratik bir şekilde bir arada yaşamak istediler, buna inandılar. İnançlarını ve değerlerini korumak için de son nefesine kadar savaştılar ve hatta hedefleri için idama bile gittiler” diye konuştu.

EGEMEN GÜÇLERİN İSLAMİYET ANLAYIŞI SAHTEDİR

Demokratik İslam'ın rolüne değinen PJAK Meclis Üyesi Amed Şaho, şöyle devam etti: "İslam'ın başlangıcından itibaren onu yaşatma ve koruma mücadelesi verilmiş ve bunun sonucunda bir değer yaratılmıştır. Demokratik bir İslam, özgürlükçü, eşitlikçi ve adil bir İslam’dır. İslam'ın özünde halkların birliği, inanç ve birlikteliği vardır. Esas amaç budur. Bir ulus başka bir ulusu yok etmez. Hz. Muhammed diyor ki; "Hiçbir ulus diğer ulustan üstün değildir." Bu, Arap ulusunun Farslara, Azerilere ve Türklere hükmetmediği anlamına gelir. Bu, Kur'an-ı Kerim'de de zikredilmiştir; "Biz ve sizler kabileler, kılanlar, aşiretler şeklinde yaratıldık, bizimle sizin aranızda hiçbir fark yok."

Müslüman halkların birliğinin tanımı budur. Bu demokratik ve kültürel İslam'ı gösterir. İktidarların şu anda temsil ettiği İslam, yoldan sapma ve İslam'ın özüne aykırıdır. Eğer İslam birlikte yaşamaktan bahsediyorsa neden Kürtler her gün kendini İslam'ın temsilcisi olarak gören güçler tarafından öldürülüyor? Varlığı ve kimliği yok edilir. Bu da gösteriyor ki, din ve İslam adı altında hareket eden, Peygamberi kendi peygamberi olarak görenler, sahtekar ve münafıktır.

Devletin İslamı, sahtekarlık, iktidar, soykırım, hırsızlık ve soygunculukla iç içe olan İslam'dır. Bu İslam, toplumun farklı kimliklerini, renklerini, düşünce ve inançlarını reddeder. Farklılıkları kabul etmez, dolayısıyla İslam inancını kullanmaya devam ederek bu coğrafya üzerinde inşa edilen değerleri, toplumun temellerini yok eder. Bu İslam'ı temsil edenler, işgalci İran rejimi, faşist Türk rejimi, Suriye'deki Baas rejimi ve yakın tarihte İslam adına Kürt halkına saldıran Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak rejimidir. Bu devletler Kürdistan topraklarında yaşıyor, iktidardalar, inanç adına toplumu katlediyorlar. İmha ve enfal bunun en bariz örnekleridir. Kendilerini İslam'ın temsilcisi sayan iktidarlar Kürt halkını ve onun kahraman gençlerini yasak ve kimyasal silahlarla katletmekte, özgürlük için mücadele eden gençleri asmaktadırlar. İnsanlar varlık ve dil gibi temel haklardan mahrum bırakılıyor, insanların en doğal haklarını inkar ve yok ediyor. Bu, devletin İslam anlayışıdır.”

CAMİLERİ MÜCADELE ALANI YAPIN

Rojhilat ve İran’da devam eden direnişe de değinen Amed Şaho, “Kürt toplumu her zaman cehalete karşı mücadele etmiş, İslam'ın değerlerine bu şekilde sahip çıkmıştır. Kürt halkı bugün de mücadelesini sürdürüyor, kimseye tahakküm dayatmıyor, ona karşı mücadele ediyor. İslam'da eleştiri, öz eleştiri ve mücadele vardır. Şu anda Doğu Kürdistan ve İran'da ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganıyla sürdürülen mücadele, halka okumayı ve bilinçlenmeyi öğretiyor. ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı halka okuyun ve öğrenin mesajı veriyor. İran rejimi şimdiden bu sloganın gerçeğini çürütmeye çalışıyor. Rejim, 'Jin Jiyan Azadî’ sloganını atanları 'Allah’ın düşmanı' olarak tanımlıyor ve idam ediyor. Peygamber de kendi döneminde Ebu Sofyan ve Ebu Cehil'in hedefi oluyor. Hz. Hatice, Hz. Hamza ve Hz. Ali, Hz. Muhammed'in yolundan gittiler. Bugün bile ‘Jin Jiyan Azadî’ devrimine öncülük edenler, işgalci rejimin cehaleti ve bilinçsizliği ile karşı karşıya kalıyorlar” diye konuştu.

Rojhilat ve İran’daki devrimde din öğretmenlerinin de öncülük yaptığını hatırlatan Amed Şaho, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bu aşamada öğretmenlerin güçlü bir birlik oluşturması çok önemli. Rejime karşı duran din öğretmenlerinin halkın yanında durması ve taleplerini esas alması gerekir. Öğretmenler daha güçlü bir tutum alabilmelidir. Tüm alanlar ideolojik alanlara dönüştürülmeli, düşünce, zihinsel devrim geliştirilmelidir. Kürdistan'da çok cami var, rejim burayı kimliksiz, insanı iradesizleştirme ve öldürme yeri haline getirmiştir. Toplum bu camileri rejimin elinden almalı, mücadele, diyalog, çözüm ve toplumun yönetim merkezleri haline getirmelidir. Bu merkezlerde aydınlar, hukukçular, kadınlar, gençler ve diğer tüm kesimler siyasal İslam'a ve rejimin faşist zihniyetine karşı mücadele edebilirler.”