Amed'de tecride ve işgale karşı olağanüstü toplantı

Amed'de parti ve kurumlar, İmralı tecridi ve işgal saldırılarına karşı olağanüstü toplandı, "Abdullah Öcalan özgür olmalı" dedi.

DTK, TJA, DBP, HDP, MED TUHAD-FED, ÖHD ve Barış Anneleri, Türk devletinin işgal saldırıları ve İmralı tecridine karşı olağanüstü bir toplantı yaptı. Toplantının ardından kurum temsilcileri basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına Barış Anneleri'nden Kudret Eryılmaz, DBP Eş Genel Başkanı ve Amed Milletvekili Saliha Aydeniz, DTK Eş Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ile Amed Milletvekili İmam Taşçıer katıldı.

 'ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI'

Aydeniz, şunları söyledi:

 "İki gün önce Asrın Hukuk Bürosu bir açıklama yaptı. Açıklamayla CPT’nin İmralı Cezaevi'ne gittiği ve Sayın Abdullah Öcalan’la görüşme yapamadığı bilgisi paylaşıldı. 20 Eylül’de yapılan bu görüşmeden sonra CPT’nin açıklama yapamamış olmaması, İmralı Cezaevi'nin, CPT’nin sorumluluğu altında olması ve tecride karşı görüşme yapmamış olduğunu kamuoyuyla paylaşmamış olması bizde endişeleri derinleştirdi. Sayın Abdullah Öcalan’la 20 aydır hiçbir iletişim gerçekleştirilmemiştir. Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerinde uygulanan tecrit sistemi bu 20 ayla sınırlı değildir. Bu 1999’dan bu yana devam eden bir işkence ve tecrit sistemidir. Gittikçe de mutlaklaşan, derinleşen, süreklileşen bir politikaya dönüştürülmüştür. Tecridin her gün ağırlaştırılması, mutlaklaştırılması, süreklileştirilmesi bugün bu iktidarın ve devletin Kürtlere ve kadınlara, İmralı’da uygulanan tecrit üzerinden nasıl yaklaştığının göstergesidir.
Tecrit İmralı’da derinleştirildikçe Kürt halkı üzerinde de bu savaş, katliam, ölüm ve sınır ötesi operasyonlar, sınır içi siyasi operasyonlar olarak devam ediyor. Bugün cezaevlerine uygulanan hak ihlalleri, infazların yakılması, her gün cezaevlerinden bir ölüm haberiyle karşı karşıya kalmamız, meselenin hepsi tam da bu tecritle birebir bağlantılıdır. Dolayısıyla İmralı’da başlayan ve bugün hayatın her noktasında devam eden tecrit sistemi bir an önce lağvedilmeli ve Sayın Abdullah Öcalan bir an önce özgürlüğüne kavuşmalıdır.
CPT’nin 20 Eylül’de yapmış olduğu görüşmenin detayları kamuoyuna bir an önce açıklanmalıdır. Sayın Abdullah Öcalan, CPT’nin görüşmesini kabul etmediyse, bu aslında olayın nasıl bir vahamet içinde olduğunun göstergesidir. Sayın Abdullah Öcalan, CPT gibi bir kurumu reddetmiş, yine en son hatırlanacağı gibi kardeşiyle yaptığı telefon görüşmesinde de devleti ciddiyete davet etmişti. Hem CPT’nin hem de devletin Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaşan mutlak tecridi ciddiyetsizliktir. Kürt halkı başta olmak üzere Orta Doğu halklarının bu ciddiyetsizliğe tahammülü kalmamıştır.
Toplumun, bu kaygılarını giderecek olan görüşmenin bir an önce olması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Bu tecritle paralel, gittikçe derinleşen bir savaş gerçekliği var. Tecritle beraber cezaevlerinde ve her yerde iktidarın kendi bekasını devam ettirmek için savaş ve katliam politikalarını bir yönetim şekline dönüştürdüğünü ifade etmek gerekiyor. Bugün İmralı’ya yaklaşım, İmralı’da yürütülen hem hukuki hem siyasi hem toplumsal sonuçları olan bir yaklaşımdır. Bu ülkenin anayasası var, hukuku var ama İmralı’da uygulanan tecrit sistemi hukuku aşan, siyaseti aşan vicdanı ve ahlakı da aşan bir durumdur. Dolayısıyla sayın Abdullah Öcalan’a yaklaşım aynı zamanda siyasete de hukuka da toplumsal kesimlere de yaklaşımdır.
Sayın Abdullah Öcalan, sıradan bir şahsiyet değildir. Milyonlarca insanın kendine lider olarak tariflediği ve milyonlarca insanın Sayın Abdullah Öcalan’ın özgür olması için eylem ve etkinlikler düzenlediği bir şahsiyet. Biz de buradan sayın Abdullah Öcalan, felsefesi, düşüncesi, bütün işkence ve tecrit sistemine rağmen her fırsatta barışı ifade eden, barış çabasını dile getiren bir şahsiyettir. Yine bugün Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar edilmesi meselesinin bir boyutu da tecrittir. Kürt sorununun mutlak çözümünün muhatabı da sayın Abdullah Öcalan’dır. Bizler sayın Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin demokratikleşmesi, Orta Doğu'nun demokratikleşmesi ve özgürlüğün inşası için olmazsa olmaz olduğunu ifade ediyoruz ve her fırsatta sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün bir an önce sağlanması gerektiğini söylüyoruz. Sayın Abdullah Öcalan’ın bütün sorunlara dönük çözümleri ortadadır. 2012-2015 sürecini hep beraber yaşadık.
Daha önce HDP eş genel başkanları görüşme için başvuru yapmıştı. Üç milletvekili arkadaşımızla beraber Sayın Abdullah Öcalan’la görüşme talebimiz var. Biz Sayın Öcalan’la diyalog ve müzakere zemini oluşturulursa bu sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Sayın Öcalan’ın çoklu krizlere ve Kürt sorununa dönük somut çözüm önerileri var. Buna inanıyoruz. Bir an önce başvurularımıza cevap verilmelidir. Üst üste disiplin cezaları verilmesi hukuki olarak kılıf uydurmaktır. Bunu asla kabul etmediğimizi, Kürt halkı Sayın Abdullah Öcalan’a olan yaklaşımı, milyonlarla, 8 Mart ve Newroz meydanlarında çok net ifade etmişti. Sayın Öcalan özgür olmadan halkların özgür olamayacağını Türkiye ve Orta Doğu’ya demokrasinin gelemeyeceğini çok net ifade etmek istiyoruz. Herkesi bu duruma duyarlı olmaya çağırıyorum."

Toplantıda "Abdullah Öcalan’ın sağlığıyla ilgili bir kaygı yaşıyor musunuz" sorusu üzerine de şu açıklama yapıldı:

"CPT’yi reddetmesi bile durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Sağlığıyla ilgili herhangi bir şey bilmiyoruz. Öcalan’ın sağlığı ve güvenliği Kürt halkının ve Orta Doğu halklarının önemsediği bir konu. Tabii ki kaygılarımız var. Asıl mesele sağlıktan çok öte olan tecrit ile birlikte derinleşen savaş katliam ve işgal politikasıdır. Bu tecrit sistemi lağvedilmelidir.
Selahattin Demirtaş’ın ve HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın da görüşme talepleri var. Her görüşmenin bir faydası olacaktır ama her şeyden önce avukatların ve ailesinin görüşmesi elzemdir. Her zaman söylüyoruz, asıl olan Sayın Öcalan’ın özgürlüğüdür."