Dilşad: Zafere odaklanmış bir hamlenin içindeyiz

Komalên Ciwan Koordinasyon üyesi Rüstem Dilşad, ‘Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız’ kampanyasını "zafere odaklanmış bir hamle" olarak değerlendirdi. Dılşad, "zafer dışında küçük başarılarak artık yer olmadığını" belirtti.

Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Rüstem, Dilşad “Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız” kampanyasını değerlendirdi.

Yeni başlatılan hamlenin birleşik devrim ruhunun yaratmış olduğu ruh, heyecan, coşku, iddia ve kararlılık temelinde gelişen ve mutlak zafere odaklanan bir hamle olma özelliğini taşıdığına vurgu yapan Dilşad, “Bundan öncede birçok hamle başlatılmıştı ve bu hamleler birçok önemli başarıları elde etmemize olanak sağlamıştı. Önemli başarıları kendiyle beraberinde getirmesinin yanında zafer hamlemizin hazırlayıcısı da olmuştur. Faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazanacağız hamlemizin en esas özelliği ise mutlak zafere odaklanmış olmasıdır. HBDH-KBDH- olarak mutlak zafer dışında küçük başarılara artık yer olmadığını ve sadece zaman kaybı olduğunun bilincinde ve farkındayız” değerlendirmesinde bulundu.

‘Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız’ kampanyasının amacı nedir?

Öncelikle bu hamle sürecinde devrim ve özgürlük mücadelesinde şehit düşen tüm yoldaşları saygı sevgi ve minnetle anıyorum. Her Şahadet bizler açısından büyük öfkeye neden oluyor intikam duygumuz daha da güçleniyor. Bu vesileyle Faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazanacağız hamlesi sürecinde şehit düşen yoldaşlarımızın yılmaz bir militanı olacağımızı ve anılarını her zaman için mücadelemizin esas direniş çizgisi yapacağımızı belirtiyorum. Yine bugün faşizme karşı ortak devrimci mücadele içerisinde yer alan tüm genç yüreklere ve genç yoldaşlara her sahada yürütmüş oldukları mücadele de üstün başarı dileklerimi gönderiyorum.

Her şeyden önce Faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazanacağız hamlesi birleşik devrim ruhunun yaratmış olduğu ruh, heyecan, coşku, iddia ve kararlılık temelinde gelişen ve mutlak zafere odaklanan bir hamle olma özelliğini taşıyor. Bundan öncede birçok hamle başlatılmıştı ve bu hamleler birçok önemli başarıları elde etmemize olanak sağlamıştı. Önemli başarıları kendiyle beraberinde getirmesinin yanında zafer hamlemizin hazırlayıcısı da olmuştur. Faşizmi yıkacağız özgürlüğü kazancayız hamlemizin en esas özelliği ise mutlak zafere odaklanmış olmasıdır.

‘BU HAMLEYE MUTLAK ZAFER HAMLESİ DİYORUZ’

HBDH-KBDH- olarak mutlak zafer dışında küçük başarılara artık yer olmadığını ve sadece zaman kaybı olduğunun bilincinde ve farkındayız. Bu hamlemize neden mi mutlak zafer hamlesi diyoruz; çünkü içerisinde geçtiğimiz süreç bizlerden mutlak zafer elde etmemizi emrediyor. Biliyorsunuz ki bugün Türkiye ve Kürdistan halklarına faşizm dayatılmaktadır. AKP-MHP faşist ittifakı tüm uygulamalarıyla adeta halklar üzerinde bir korku ütopyası yaratarak egemenliğini farz kılmaktadır. AKP-MHP faşist ittifakının yanında yer almayan her kes vatan haini, bölücü, terörist olarak gösterilmekte bu şekilde yıldırılmaya çalışmaktadır. Gençlik ve kadın olmak üzere toplumda muhalif kimliğiyle tanınan her kes mevcut iktidarın düşmanı pozisyonundadır. Mevcut faşist iktidar kendi dışındaki herkesi potansiyel suçlu olarak görmektedir. Bu yüzden faşist saldırılarına hız kesmeden devam etmektedir. AKP-MHP faşist ittifakı için ortada kalanlar diye bir ayrım yoktur. Her kesin safını netleştirmesi gerekir mantığıyla hareket etmektedir. Şantaj ve tehditle kendi safına çekebildiklerini çekiyor, çekemediklerini ise düşman olarak ilan ediyor. Zaten son süreçte bunları çok aleni yapmaktadır. Sağlık emekçilerine, avukatlara, siyasi partilere, gençlere, kadınlara, emekçilere, sendikalara, öğrencilere yaklaşımları bir bütün bu şekildedir. Ya bizim safımızda olursunuz ya da sizler de bizim için düşman ve vatan haini olursunuz denmektedir. Kısacası herkese hodri meydan diyor. Bugünkü AKP-MHP ittifakının halklarımıza uygulamış olduğu faşizm Hitler’e rahmet okutmaktadır. Her ne kadar bu faşist saldırılar devam etse de hiç kuşkusuz ki AKP-MHP faşist ittifakına karşı boyun eğmeyen ve direnenler ise her türlü baskı, işkence ve saldırıya rağmen geri adım atmayarak onurlu yaşamda ısrar ediyor. Toplumsal ahlak ve vicdan sahibi olan kesimlerin bu onurlu ve direnişçi duruşu ise AKP-MHP faşizminin yaratmak istediği sistemin önündeki en büyük engeldir. Tam da bu noktada HBDH-KBDH olarak başlatmış olduğumuz hamlenin amacı ortaya çıkıyor. En yalın haliyle bu hamlemizin amacı başta da belirttiğimiz gibi MUTLAK ZAFERİ elde etmektir.

Türkiye ve Bakur Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sizlerin de takip ettiği gibi Türkiye ve Kürdistan’da her şey çok hızlı ve aniden gelişiyor. Sabah kriz olan bir durum akşam unutturuluyor. Akşam tartışılanlar ise bir sonraki güne yansıtılmıyor. Aslında böylesi bir durum bile nasıl bir özel savaş yürütüldüğünün göstergesi oluyor. Bu durumu gündemin yoğunluğuna bağlayanların büyük bir yanılgı içerisinde olduğu bilinmelidir. Eğer bu durumun doğru analizi yapılmazsa her şey sıradanlaşır ve normalleşir. Zaten AKP-MHP faşist ittifakının da yapmak istediği durum tam da budur. Her saldırıyı, işkenceyi, baskıyı normalleştirmek ve toplumsal refleksleri öldürmektir. Bu konu da bütün imkanlarını seferber etmiştir. Hatta bunun için özel birimler kurulduğu da açık ve nettir. Her şey bir merkezden yönetiliyor. Özel savaş dairesi bizzat bunun için seferber olmuştur. Ana akım medya tamamen kontrol altına alınmıştır. Medyanın tarafsızlık ilkesi hiçbir ülke de olmadığı kadar Türkiye’de darbe almıştır. Normalde medyanın toplumsal gelişmeleri, olayları, sorunları, çözüm yollarını topluma ulaştırması gerekirken bugün bundan söz edemiyoruz ne yazık ki. O yüzden toplumun önemli bir kısmı Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan faşizmden, krizlerden habersizdir. Fakat tüm bu özel savaş uygulamalarına rağmen AKP-MHP faşizmi elde etmek istediği sonucu almış değildir. Bunda en belirleyici olan etken ise halklarımızın direnişi ve örgütlü mücadelesidir. ‘

AKP-MHP FAŞİZMİ HER GEÇEN GÜN DAHA DA İTİBARSIZLAŞIYOR’

Şu an Türkiye’deki ekonomik kriz her ne kadar AKP-MHP yönetimi tarafından saklanmaya çalışılsa da artık günlük yaşama da somut bir şekilde yansıdığı için belli bir düzeyde kabullenilmek zorunda kalınmıştır. Mevcut yönetim gidici olduğunu gördüğü için faşizmi yükselterek ve muhalif kesimlere saldırarak ömrünü uzatmanın yollarını arıyor. Özellikle son dönemlerdeki siyasi soykırım operasyonları bu politikanın tezahürüdür. PKK ve Kürt düşmanlığı üzerinden faşizmi geliştiriyor. Hiçbir dönemde olmadığı kadar bugün faşizm Türkiye’de tavan yapmıştır. AKP-MHP faşist ittifakı her geçen gün daha fazla teşhir olmaktadır. AKP-MHP faşist ittifakı her geçen gün dünya da itibarsızlaşıyor. Herkesle sorunlar yaşıyor. Nereye elini atıyorsa orada sorunlar baş gösteriyor. İçte faşizmi geliştirirken dış politika da ise savaşı körüklüyor. İçte hukuk ve adalet diye bir şey bırakmamış, dışta ise savaş suçu işliyor. Halklarımıza her türlü saldırıyı, baskıyı, işkenceyi reva görüyor. AKP-MHP faşist ittifakı bazı sermaye güçlerini yanına alarak güç olduğunu sanıyor fakat esas olarak halkı karşısına aldığından bir haberdir. Halk bugün AKP-MHP faşist ittifakından illallah etmiş durumda. Mevcut AKP-MHP faşist ittifakından en fazla rahatsız olan ve karşı çıkan kesim ise gençlik olmaktadır. Gençlik her geçen gün mevcut iktidarın özel savaş uygulamalarına maruz kalıyor, işsizlikle boğuşuyor, uyuşturucu ve fuhuş bataklığına sürükleniyor, toplumsal değerlerinden uzaklaştırılarak yabancılaşmaya uğratılıyor, popüler kültürsüzlük cenderesinde adeta can çekişiyor. Tüm bu yozlaştırıcı politikalara sesini yükselten aktif mücadele yürüten gençlik ise faşist iktidarın hedefi oluyor. Gençliği kriminalize ederek etkisizleştirmeye çalışıyor. Yine kadınların örgütlü mücadelesini hedef haline getirerek kadına şiddeti meşrulaştırmaya dönük her türlü politikayı izliyor. Diyanet işleri başkanı ve sözde içişleri bakanı kadın hareketlerini direk hedef alan açıklamalarla kadına dönük saldırıların önünü açıyor. Cezasızlık politikasıyla polise ve bekçilere sınırsız yetkiler veriyor. Böylesi yetki sahibi olan polis ve bekçilerin iktidardan aldıkları icazetle halka nasıl zulüm, işkence baskı yaptığını her gün görüyoruz. Mevcut haliyle Türkiye ve Kürdistan’ın büyük bir cezaevine döndüğünü söylemek abartılı bir değerlendirme olmayacaktır. Gün yok ki faşist saldırılarla yüzlerce insan gözaltına alınmasın. Gözaltına alınanların kimliklerine dikkatli baktığımızda ise öyle rastgele insanları almadıklarını görüyoruz. Yani gözaltına alınanlar AKP-MHP faşizmine direnenlerdir, sol ve muhalif kimlikleri olanlardır. Mevcut iktidarın politikalarını ahlaki ve vicdani olarak kabul etmeyenlerdir.

Birleşik devrim güçleri, mücadelelerini nasıl sürdürecek, kampanyayı büyütecek devrimci seferberlik nasıl gelişebilir?

Öncelikle ‘’Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız’’ hamlesinin öncüsü ve pratik yürütücüsü gençlik olmak zorundadır. Yine bu hamlemizi zafere ulaştıracak olan en temel gerçeklik ise doğru eylem hattının belirlenmesi ve eylem hattına göre pratiklerin olmasıdır. Bu konuda HBDH-KBDH ile beraber önemli bir örgütlülüğe kavuşan devrimci birlik mücadele çizgisi değerli ve önemli bir düzey yakalamıştır. Hiç şüphesiz ki HBDH-KBDH’ın örgütlendirilmesinde Gençlik ve kadın hareketlerinin belirleyici bir yeri vardır. Gençlik ve kadın hareketlerinin örgütlülüğü HBDH-KBDH’ın güçlendirilmesinde temel faktördür. Gençlik hareketlerinin hem kendi içlerinde hem de devrimci birlik ruhuyla kendini sistemleştirmesi en zaruri ihtiyaçtır. Çünkü şu anki faşizm koşullarında faşizme karşı örgütlenme ve devrimci birliği oluşturmaktan başka bir alternatif yoktur. Yakın zaman da bu konuda kimi ortaklaşmaların olduğu ve bu çerçevede bir hareketlenmenin olduğunu da görüyoruz. Özellikle Kobane serhildanları, Gezi direnişi ve Rojava devrim sürecinde gençlik hareketlerinin ortaklaştığında nasıl bir sinerji yarattığını ve sonuçlarının nasıl olduğunu hep beraber gördük. Yakın geçmişte yaşanılan bu ortaklaşmaları sürekli canlı tutmalı ve bu perspektifle hareket edildiği zaman sonuç alacağını unutmamalıdır. Faşizmi Yıkacağız Özgürlüğü Kazanacağız hamlemizin zafere ulaşması için gençlik örgütlerinin dar yaklaşımlarla hareket etmemesi gerekiyor. Faşizmin nelerden korktuğunu nelerden cesaret aldığını iyi bilmek gerekir. Faşizm, ne kadar devrimci güçlerin ortaklaşmasından, aydınlıktan ve seslerin yükselmesinden korkuyorsa, bir o kadar da parçalı, dağınık, kendi içerisinde ortaklaşamayan tutum ve duruşlardan da cesaret alır. O zaman faşizmi korkulara boğmak ve cesaretlenmesini engellemek için mutlak ortaklaşma temelinde bir araya gelmek gerekir.

‘FAŞİZME KARŞI BİRİKEN ÖFKE VE KİNİ DEVRİMCİ BİR İNTİKAMA DÖNÜŞTÜRMELİYİZ’

Her gençlik örgütünün hitap ettiği kesimler muhakkak vardır. Yine gençliğin yapması gereken görevlerden biri de hitap ettikleri kesimleri bir araya getirebilme gücünü göstermelidir. Gençlik kesimlerini bir araya getirecek olanlar hiç şüphesiz ki gençlik örgütlerinin öncüleri olacaktır. Öncülük düzeyinde ortaklaşmayan gençlik örgütleri sempatizanlarını ve hitap ettiği kesimleri ortak eylemlerde buluşturamaz. O zaman bunun öncülük düzeyinde olması gerekir. Şu anda alanlarda, mahallelerde, sokaklarda, okullarda, üniversitelerde vs. daha birçok yerde gençlik kitleleri öncülerini bekliyor. Gençlik örgütlerinin bu kitlelere cevap olması lazım. Böyle olursa faşizme karşı güçlü bir ortak tutum gelişir. Faşizme karşı biriken kin, öfke, nefret ve devrimci intikam doğru kanalize edilir ve eyleme dönüşebilir. Eyleme dönüşen kin öfke, nefret ve devrimci intikam sonuç alır. Kısacası sonucu belirleyen eylemde ortaklaşmaktır. Eylemle bir araya gelmektir.

Halkımızın ve devrimci çevrelerin gençlik hareketlerinden beklentileri vardır. Bu çok doğal bir beklentidir. Çünkü kendi devrimci mücadelesinin sonucunu gençlikte gören bir halk gerçekliğimiz vardır. Halkımız gençliği umudu olarak görüyor ve bu çerçevede gençliğe belli sorumluluklar yüklemiştir. Eğer gençlik bu görev ve sorumluluklarına hareket etmiyorsa elbet halkımız bizi eleştirecektir ve beklentilerinin olduğunu söyleyecektir. Bu yüzden halktan ve devrimci çevrelerden gençliğe dönük yapılan eleştiriler haklıdır. O zaman bizlerinde gençlik hareketleri olarak bir özeleştiri ruhuyla bu eleştirilere doğru yoğunlaşmamız gerekir. Bunun için örgütlenmek, örgütlenmek ve yine örgütlenmek bizim için esas olmalıdır. Bizler gençlik kimliğini tanımlarken ‘’ gençliği en örgütlü güç’’ olarak tanımlıyoruz. Madem gençlik en örgütlü güçtür, O zaman buna denk bir pratik içerisine girmemizi bekleyen halkımızın ve devrimci çevrelerin beklentilerine cevap olmalıyız.

‘DÜŞMANA KARŞI TUTUMUMUZ NET OLMALIDIR’

İşçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere çağrınız nedir?

Her şeyden önce emekçiler, kadınlar, işçiler ve gençlik faşizme karşı ortak bir eylem hattında birleşmelidir. Belki her kesim aynı yöntemle eylem gerçekleştiremez. Fakat amaç bir olduktan sonra eylemde yöntem zenginliği de gelişir. Her kesim eylem hattını belirlerken öyle çok profesyonel sansasyonel eylem çizgisinde yoğunlaşmamalıdır. Daha gerçekçi daha olabilir ve daha çok faşizme darbe vuracak eylem hattını oluşturmalıdır. Faşizmin saldırdığı oranda faşizmi aniden bitirmek geriletmek belki mümkün değil. Fakat küçük ama etkili, sürekli ve yaygın eylemlerle faşizm darbelenebilir. Bunun için herkesin kararlı ve iddialı olması gerekir. Faşizm politikalarına karşı nasıl bir tutum belirleyeceğini iyi bilmelidir. Yani her şeyden önce eğer faşizmin saldırı politikalarını boşa düşürmek istiyorsak başta biz gençlik olarak bir eylem hattımız eylem çizgimiz ve eylem ittifaklarımız olmalıdır. Bu konuda tereddüt etmeden ikilem yaşamadan faşizme eylemlerimizle cevap olabiliriz. Hiç kimsenin olmadığı kadar gençliğin eylem yapma imkânı vardır. Çünkü toplumun yarısından fazlası genç nüfustan oluşmakta ve gençlik birçok alana hâkimdir. Liselerde, üniversitelerde, resmi devlet kurumlarında Hastanelerde, nüfus dairelerinde, özel sektörde, büyük şirketlerde, fabrikalarda, tekstil atölyelerinde, mahallede, sokakta bilfiil aklımıza gelebilecek her yerde gençlik bulunmaktadır. Yani buralar hepsi birer eylem sahası eylem merkezidir. Ve buralarda kendini kamufle etmekte oldukça kolaydır. Ama ne yazık ki buralar eylem alanları olarak görülmemektedir. Çünkü algılarımızda faşizmi sadece bazı politikacılar ve bazı polisler olarak resmetmişiz. Ondan dolayı eylem hattımızı daraltıyoruz. Bu yaratılan algıyla ilgili bir durumdur. Oysaki demin bahsettiğimiz alanlarla birlikte birde faşizme gizliden yerelden yardım ve yataklık eden işbirlikçiler vardır. Bunların kimisi bazı derneklerle-vakıflarla bazı bekçiler, bazı muhtarlar, bazı öğretmenler, doktorlar, memurlar bunlarında faşizmle ortaklaşa hareket ettiğini unutmamak gerekir. Bunlarda aynı zamanda gençliğin eylem hedefleri arasında olmalıdır. Gençlik eylem hattını belirlerken öncelik sırasını ve eylemi kime nasıl uygulayacağını belirlemelidir. Şunu iyi biliyoruz. Polisler mahalle bekçileri muhtarlar ve bazı dernekler direk olarak devrimci gençliğe açıktan bir düşmanlık içerisindedir. Polisler aracılığıyla mahallelere uyuşturucu sürülmekte, muhtarlar yerel gençliği fişleme rolünü oynamakta faşizmin güdümünde olan bazı derneklerde ise gençlik toplumsal sorunlardan uzaklaştırılmaktadır. O zaman bunlara karşı bizim de tavrımız net olmalıdır.

‘HER ŞEYİN ALTERNATİFİ VARDIR’

Sonuç olarak Devrimci ve muhalif güçlerin faşizme karşı mücadele yürütmesi için birden fazla gerekçesi vardır. En büyük gerekçemiz ise şu anda faşist bir rejimin iktidarda olması gerekçesidir. Faşizm olduğu sürece gençlik direnişte olmalıdır. Bir an olsun bu direniş geleneğinden uzaklaşmaması gerekiyor. Mevcut gelişmeleri yeterli görüp rehavete kapılmamalıdır. Gençliği liberalizme çeken, faşizme karşı normalleştiren, duyarsızlığı geliştiren tüm yaklaşımlara karşı mücadele etmelidir. Ortak mücadele ruhuyla eylemlerini birleştirmeli gençliği birbirinden ayrı gösteren politikalara karşı uyanık olmalıdır. Çünkü bugün özel savaşın yapmak istediği en temel şeylerden biride gençliğin ortaklaşmasını engellemektir. Bu konuda özel savaşın nasıl çalıştığını nasıl hareket ettiği bilinciyle bu tür ayrıştırıcı saldırılara karşı duyarlı olunması gerekiyor. Gençlik şunu unutmamalıdır ki her zaman alternatifler vardır. ‘’Her şeyin alternatifi vardır’’ sloganı gençliğin amentüsü olmalıdır. Saldırı varsa direniş vardır. Bu vesileyle tüm işçileri, emekçileri, kadınları, muhalif kesimleri ve gençlik hareketlerini direnişi büyütmeye, mevzileri çoğaltmaya ve HBDH-KBDH olarak başlatılan Faşizmi Yıkacağız Özgürlüğü Kazanacağız hamlesini Zaferle taçlandırmaya çağırıyoruz.