Düşlediği özgür yaşamın amansız savaşçısı Botan

Düşmanın karşısında korkusuzca savaşan Botan bir yönüyle artık gam yemeyecekti. Tıpkı çocukluğunda düşlediği gibi halkının savaşçısı olmuştu. Her fırsatta düşmana darbe vuran, mevziden mevziye atılan Botan, çoktan kahramanlık kimliğine kavuşmuştu.

Kalp gözüyle bakınca genç kalırdı düşler. Botan’ın da düşleri kendisi gibi genç ve temizdi. Henüz fiziki olarak büyümemiş olsa bile düşlerinde büyümüş ve halkının kahramanı olmuştu. Dinlediği tüm kahramanlık öykülerinde baş rol kendisiydi. Tek hayaliydi halkının kahramanı olmak ve tarihe adını savaşçı olarak kazımak. Küçüktü belki ama yüreği hayalleri kadar büyüktü. Hayalleri kadardı o. Başkası olmayacaktı Botan. Sistemin ona dayattığı gibi bir memur olmayacaktı. Zalimin zulmüne boyun eğmeyecek, halkının sesi olacaktı Botan. Sadece kendisi hakikat savaşçısı olacaktı.

YÜREĞİ İNTİKAM ATEŞİ İLE TAŞTI

Botan Amed, gerçek adıyla Ahmet Yener, Kurdistan’ın kadim şehri olan Amed’de yurtsever bir ailede dünyaya gözlerini açtı. Botan’ın büyüdüğü yıllarda 15 Şubat 1999 komplosunun büyük etkisi taptazedir. Komplonun derin acıları yaşanırken, doğan her çocuk intikam almak adına büyütülüyordu.

Botan da böyle bir bilinç ile büyüdü ve yüreği intikam ateşi ile taştı. En çok da tarihten kesitlerin anlatıldığı geceleri severdi. Okul okumuştu belki ama onu en çok kendi olmaya götüren böylesi anlardı. Çünkü okullar onu anlatmazdı. Aksine okullar onu, yani tarihini cehaletten ibaret görürlerdi. Tarihi çarpıtılmıştı Botan’ın. Büyüdükçe daha çok farkına varıyordu. Özellikle geceleri loş ışığında anlatılan destanlar, kahramanlık öyküleri onu hep sorgulatırdı. Neden hakikati anlatan destanlar gizliden gizliye, kulaktan kulağa fısıldanarak söyleniyordu. Ama söylenenler insanlık tarihinden bir parçaydı.

ONURLU YAŞAMDA KARAR KILDI

Gittikçe derinleşen çelişkileri onu yeni arayışlara sürüklemişti. Verili sistemin gerçekliğini görmüştü artık. Sistem onun için kocaman bir yalandan ibaretti. Halkının durumunu gördükçe içindeki kin ve öfke daha çok büyüyordu. Sadece düşmana değil; kendi gerçekliğini ve kendini inkâr edem Kürt'e de öfkeliydi. Böyle bir yaşamı asla kabullenmeyecek, halkına ihanet edenlerden, kendini inkâr edenlerden olmayacaktı. Bu nedenle o daha gencecik yaşta sadece halkının kahraman savaşçısı olmaya karar vermiş ve bunun arayışları içerisine girmişti. Bu arayışlarına PKK dışında hiçbir gerçeklik cevap olmuyordu. 80 ve 90’lı yıllarda şehadete ulaşan dayıları ve 2011 yılında katılım yapan kuzeninin en onurlu yaşamı tercih ettiğinin bilinci ile onların izinde yürümeye karar verdi. Ve 2015 yılında mücadelesini zirveye taşımak için yönünü özgürlük topraklarına çevirdi. 

DEVRİM BİLİNCİYE KATILDI

Şengal’den Rojava’ya, Rojava’dan dağlara uzun uzadıya bir devrim yolculuğu başlamıştı Botan’ın. Temel eğitimini bitirdikten sonra askeri yönden daha çok gelişmek için Mehmet Goyî Akademisi'nde askeri eğitim aldı.

Daha ilk yılı olmasına rağmen hızlı bir gelişim kat etti ve atılımcı kişiliği ile durmak nedir bilmeden mücadelenin birçok alanında gelişti. Kısa zamanda yetkinleşti ve öncülük misyonu ile hareket etti. Genç olmasına rağmen tüm pratiklere koşturdu ve her görevini başarı ile yerine getirdi. Sıradan ya da basit bir görev anlayışı yoktu onda. Devrime hizmet eden her görev önemliydi. Bu nedenle çalışmalarında ve pratiklerinde ciddiydi. Ki zaten yenilgiyi asla kabullenmezdi. En ufak bir görevin başarı ile yerine getirilmesi düşmana vurulacak en büyük darbelerden biriydi. Söz konusu devrime hizmet etmek olunca o hep en öndeydi. Ve düşmanını böyle yenmişti hep. Yenilgiyi ve başarısızlığı ise hiçbir zaman kabullenmemiş ve olmasına da izin vermemişti.

AŞIK OLDUĞU DAĞLARA KAVUŞMANIN SEVİNCİ

Botan, Rojava’da bir süre pratik yürüttükten sonra yönünü mücadelenin merkezine verdi. Amacı, mücadeleyi daha da büyütmek ve özgürlüğün temeli olan dağlarda yeniden oluşmaktı. Hep hayal ettiği dağları ilk adımladığında heyecanı tüm arkadaşları tarafından fark edilirdi. Aşık olduğu dağlara kavuşmanın sevinci her hareketine yansırdı. Gözlerinin feri yeniden aydınlanmış, yüreğine güneş doğmuştu Botan’ın. Gülüşleri de yüreği kadar ışık saçmıştı gittiği her yerde. Yüreğindeki vuslat acısı bitmiş, yeni doğuşların sancısı başlamıştı. Emeğin en yaman ama en öğretici yanı ile tanışmış ve kısa zamanda bütünleşmişti. Bir anlamda emek ile kendini yeniden yaratmıştı. İmkansızlıkta imkân olmayı, yokluktan var etmeyi öğrenmişti. Yani dağ yürekli olmak, Botan’ı daha iradeli ve kararlı kılmıştı. En çok da keskin kararların amacı gerçekleşir kıldığını öğrenmişti. Bu nedenle en özlü katılım olan fedailiğin onu amacına götüreceğinin bilincindeydi. Bu bilinç ile öneride bulundu ve Hêzên Taybet örgütlenmesine geçti. Burada da temel eğitimini gördü ve artık her yönüyle kendini amacına adadı. Özellikle Önderliğin fiziki özgürlüğü yoğunlaşmalarının ve amaçlarının merkezinde yer aldı. Amacına ulaşmak için de yaşamın her alanında aktif katılıma hazır hale gelmişti.

KAHRAMANCA İLE ÖLÜMSÜZLER KERVANINA KATILDI

Düşmanın karşısında korkusuzca savaşan Botan, bir yönüyle artık gam yemeyecekti. Tıpkı çocukluğunda düşlediği gibi halkının savaşçısı olmuştu. Her fırsatta düşmana darbe vuran, mevziden mevziye atılan Botan çoktan kahramanlık kimliğine kavuşmuştu. Yoldaşlarının yüreğinde kahraman olan Botan, halkının da kahramanı olmuştu. Düşmanın tüm yönelimlerine rağmen savaşın en sıcak anında bile morali yüzünden okunurdu. Düşmana vurduğu her darbe de zafere bir adım daha yakınlaşmıştı.

Sıcağı sıcağına özgürlük naralarının yükseldiği en ön cephede komuta görevini üstlenmişti. Hem yoldaşlarını korumuş hem de eylemleri ile düşmanının korkulu rüyası olmuştu Botan. Uğruna canını adadığı özgürlük davasında son ana kadarda hiçbir ikirciklik yaşamadan en öndeydi. Namlusundan çıkan her mermi düşmanının sadece bedenine değil beynine vurulan bir darbeydi. Ve Botan, ardında böylesi kahramanlık destanlarını bırakarak hep bilinen ve tanınan olacaktı. İşte ölümsüzler kervanına böyle katılmıştı Botan.