ENKS adına konuşan MİT elemanları

ENKS adına konuşan İbrahim Biro, Fuat Aliko, Siyabend Haco, Hekim Beşar gibi kişiler Türkiye istihbaratının elemanları gibi hareket ediyor. MİT’ten maaş aldıkları, her birine İstanbul ve İzmir'de MİT tarafından villalar alındığı bilgileri de mevcut.

Suriye ve Rojava genelinde yeni bir süreç başladı. Bu, uluslararası ve bölgesel tüm güçler  tarafından kabul edilen bir gerçeklik. Uluslararası ve bölgesel güçler arasında yürütülen tüm tartışmalarda bu durum dile getiriliyor. 
Yeni durum; Halep, Minbic, Bab merkezli işletilmek istenen planların üzerine kurulu. Her gücün kendine göre bir planı var ve her güç kendi planını uygulamaya çalışıyor. Elbette Rojava yönetimi ve Kuzey Rusya Federasyonu'nun da bir plan ve projesi var. Rojava Özerk Yönetimi ve Kuzey Suriye Federasyonu'nun projesi Suriye sorununun demokratik şekilde çözülmesi; birlik ve halkların, kültürlerin eşitliği, kimlik, dil, kültür haklarının tanınarak öz yönetimleriyle kendilerini yönetmesidir. 
Her gücün kendi planını hayata geçirmesi bağlamında Halep ve çevresinde kıran kırana bir mücadele var. Aslında bu bir paylaşım kavgasıdır. Zira ABD, Rusya, İran kendi plan ve çıkarlarına göre bir Halep inşa etmeye çalışıyorlar. Türkiye de bu paylaşımda yer almak için adeta kendini ateşin içine atıyor. Ancak kendini ateşin içine attıkça daha fazla yanmaya başlıyor. Yanmaya başlaması, Koalisyon ortağı gibi Suriye topraklarına girerek bugünlerde neredeyse tüm güçler tarafından işgalci kabul edilecek bir pozisyona gelmesinden dolayı, bu ateşin canını daha fazla yakmaya başladığını görmek mümkün. 

TÜRKİYE'NİN PLANI ŞEYH İSA VE EZAZ'A GÖMÜLDÜ

Türkiye, işgal planını Cerablus’tan başlattı. Rai, Ezaz, Tel Rıfat, Şehba ve oradan Bab ve Minbic ile tamamlamak istedi. Tabii ki bu plan gerçekleşseydi oradan da Efrîn’e dönerek onu da içine katacaktı. O yüzden Türkiye Cerablus, Rai’den sonra ezaz ve Tel Rıfat ile Şehba’nın köylerine yöneldi. Şeyhba’nın Tel Rıfat, Şeyh İsa, Ayndekne, Herbel, Hesiye köylerini önce top atışlarına tuttu. Ardından savaş uçaklarıyla vurdu. QSD güçleri ve Devrimciler Ordusu'nun direnişi ile karşı karşıya kaldı. Bu direniş karşısında çeteleri geri çekilmek zorunda kaldı. Çetelerinden bir şey çıkmayınca Kürt kamuoyunun baskısı ile uluslararası güçlerin de cılız da olsa ses çıkarmasından dolayı hava saldırıları durduruldu. Durum böyle olunca Tel Rıfat, Marea, Şehba tarafında Türk ordusu ve bağlı çeteleri ilerleyemedi. Hatta kimi yerlerden geri çekilmek zorunda kaldılar. Türkiye ve çeteleri bu saldırılardan sonuç almadan geri çekilince Nurettin Zengi, Feylak El Şam, Ehrar El Şam, Sultan Murad gruplarıyla bu kez Ezaz’da Şam Cephesi olarak adlandırılan ve başını Asifet Şimal'ın çektiği gruplara  saldırmaya başladı. Oysa bu cephe üyeleri ve Asifet Şimal, Cerablus işgali planı içinde yer aldı. Hatta Cerablus'a giren grupların içinde de yer aldı. Ancak Türkiye planını uygulamak için Ezaz’da bu gruplara savaş açtı. Türkiye Ezaz’da bu savaşı ve çatışmaları da kaybetti. Asifet Şimal ve onunla birlikte hareket eden gruplar Ezaz’da onları geri püskürttü. Ezaz şehir merkezini denetimlerine aldı. Gelişmeler böyle olunca Türkiye’nin Şehba ve Efrîn’i işgal planı çöktü. Zira Şehba’da da Ezaz da da istediğini elde edemedi. Bu yüzden planı Ezaz ve Şehba'ya gömüldü. 

BU KEZ BAB VE MİNBİC'E YÖNELDİ

Türk devleti, kirli planı Şehba ve Ezaz’a gömülünce yönünü Bab ve Minbic'e çevirdi. Önce hava saldırılarında bulundu. Ardından son 15 gündür Minbic'in batısındaki Arima, Qurtweran, Sebweran, Girhoyük, Yılanlı, Boğaz köylerini bombalıyor. Onlarca sivil yaralandı. Köyler harabeye çevrildi. Ancak ona rağmen Türk devleti ve çeteleri istedikleri sonuca ulaşamadılar. Minbic Askeri Meclisi'nin köylerini korumasının, DAİŞ ile savaşmasının önüne geçemedi. 
HEDEF; RAKKA OPERASYONU VE DAİŞ'İ KORUMAK
Türk devleti ve çetelerinin Şehba, Bab, Minbic'e yönelik saldırılarının asıl hedefi ise Rakka Operasyonu'dur. ABD Rakka Operasyonu'nu içinde YPG ve YPJ’nin de olduğu QSD güçlerinin öncülüğünde başlattı. Türk devleti Musul Operasyonu'nda olduğu gibi bu operasyona da dahil edilmedi. Operasyona dahil edilmemesinin temel nedeni, DAİŞ ile olan ilişkileridir. Zira Türk devleti DAİŞ ile mücadele değil, onunla anlaşıp, uzlaşarak yerleri devralıyor. Bu da DAİŞ’in hâlâ Irak ve Suriye'de kalması ve sürekli halklar için tehdit oluşturması anlamına geliyor. Türk devleti bu yaklaşımlardan ötürü Rakka, Bab, Minbic ve Şehba’da DAİŞ ile mücadele halinde olan QSD, Devrimciler Ordusu, YPG ve YPJ güçlerine saldırarak DAİŞ’i korumaya çalıştı. Bunun yanı sıra Bab ve Minbic'e saldırırken buradan başlayan Rakka Operasyonu'nun durma aşamasına gelmesine neden oldu. Yani bir nevi bu operasyonun durdurarak DAİŞ’in korunmasını sağlıyor. Böylelikle Rakka’nın DAİŞ’ten özgürleştirilmesini de istemediği açıkçı ortaya çıkıyor. 

HALEP'TEKİ GELİŞMELER

Bu savaşın merkezinde her zaman Halep vardı. Bundan dolayı Türk devleti Halep konusunda Bab ve Minbic'e karşılık anlaşma yapınca Halep’teki gelişmeler hızlandı. Rejim neredeyse Halep’i silahlı gruplardan temizledi. Her iki güç arasındaki çatışmalardan etkilenen siviller, yönlerini YPG ve QSD güçleri denetimindeki Şêx Meqsûd Mahallesi'ne verdi. 30 bin civarında sivil YPG ve QSD güçleri tarafından açılan koridorla kurtarılarak buraya geçirildi. De Mistura dahil uluslararası insani örgütlerin tamamı tarafından da bu durum Kürtler, YPG telaffuz edilerek dile getirildi. Bununla QSD ve YPG güçlerinin Suriye halklarının kurtarıcı bir gücü olduğu kanıtlandı. Aslında bununla bundan böyle Suriye üzerine geliştirilecek çözüm arayışlarında Kürtler olmadan olmayacağı bir kez daha görüldü.

ENKS ADIYLA MİT ELEMANLARI DEVREDE

Kürtler, Kuzey Suriye, YPG ve QSD açısından bu gelişmeler yaşanırken, adeta bir merkezden düğmeye basılırcasına ENKS adıyla bazıları devreye sokuldu. 
ENKS 2012 yılında 23 parti ile kuruldu. Bu dört yıl içinde bu partilerden 17 tanesi 2013 yılında ilan edilen Rojava Özerk Kanton Yönetimleri içinde yer aldı. İlk önce 8 parti yer aldı. Daha sonra zamanla bu partilerin sayısı artarak 17 partiye çıktı. ENKS adına  Mustafa Oso, Mustafa Cuma’nın Azadi Partisi, Hekim Beşar’ın El Partisi, Fuat Aliko’nun Yekitisi kalmıştı. 2014 yılında bu partiler bir araya getirilerek KDP-S kuruldu. Bu partiler ile PYD ve özerk yönetim arasında Siyasi Birlik ve İnşa adıyla kurulan komite ve görüşmeler başlatıldı. KDP-S’nin olumsuz rolünden ötürü bu görüşmeler tıkandı. Görüşmelerin sürmesini isteyen Nusrettin İbrahim’in El Partisi, Şeyh Ali’nin Yekitisi, Fevzi Şengali’nin Vifak’ı ve Muhammedi Musa’nın Sol partleri ENKS adıyla kalan birkaç partiden oluşan yapıdan ihraç edildiler. Bu partiler de özerk yönetime katıldılar. En son ömrümün sonunda Hamide Heci Derviş de Peşveru Partisi ile o yapıdan ayrılarak özerk yönetim içinde yer almaya karar verdi. Böylelikle sadece ENKS adıyla o dört parti kalmış oldu. Mesele şu aslında; şu ana kadar o parti ve başındakiler tarafından bu ismin kullanılmasının hiçbir hukuki ve yasal gerçekliği yok. Çünkü kuruluşunda yer alan 17 parti şu an yok. Eğer bir ENKS’den söz edilecekse bu 17 parti ancak onu temsil edebilir. 

Diğer önemli bir nokta ise ENKS adına konuşan İbrahim Biro, Fuat Aliko, Siyabend Haco, Hekim Beşar gibi kişiler Türkiye istihbaratının elemanları gibi hareket ediyor. Kaldı ki, birçok yerde MİT’ten maaş aldıkları, her birinin adına İstanbul ve İzmir'de MİT tarafından villalar alındığı bilgileri de mevcut. Bu durumu, Fuat Aliko’yu, Kobanê saldırılarından kısa süre önce Samatya’daki evinde İstanbul Valisi Vasip Şahin’nin ziyaret etmesi de destekliyor.

Bu kişiler MİT tarafından, QSD, YPG, PYD’ye saldırmaları için yeniden harekete geçirildi. 15 gün içinde Fuat Aliko Oryent ve TRT 6’ya defalarca katıldı. İbrahim Biro en az üç kez katıldı. Her seferinde "YPG, QSD ve PYD’nin sonu geldi" algısını yaratmaya çalıştılar. Aynı sözleri RTE de farklı tonlarda ve farklı platformlarda dile getirdi. Biro ve Aliko’nun bu girişimleri Kobanê, Qamışlo’da  yeni bazı provokasyonlar çıkarma biçiminde de kendisini gösterdi. Aynı zamanda Almanya’da 15 kişiyi protesto için sokaklara çıkardı. Bu 15 kişilik grup sırtlarına sardıkları kocaman Türk bayrağı ile PYD, QSD ve YPG’yi protesto etmeye çalıştı. Bu tablo da İbrahim Biro, Siyabend Haco ve Fuat Aliko’nin gerçek kimlik ve amaçlarını bir kez daha ortaya koydu.