ENKS, Roj peşmergeleri ve Efrîn...

Efrîn işgalinde ve işgalin meşrulaştırılmasında temel rol oynayan ENKS, artık kendi kitlesinin bile isyan ettiği rolünü oynamakta zorlanıyor. Fakat buna rağmen Türk devletiyle kirli işgal ilişkilerini de sürdürüyor.

Bugün 29 Mart 2019. ENKS yöneticilerinden Fuat Aliko, 1 yıl önce bugün Antep'te kurulan sözde Efrîn yerel meclisini kastederek, Efrîn halkının bölgesini yönetmesi için Türkiye ile anlaşma sağlandığını söylemişti. Fuat Aliko, 29 Mart 2018’de basın önünde, “Halkın dönmesi için kapıların açılması gerekiyor. Şüphesiz Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kapıları açmış ancak YPG ve rejim izin vermiyor” demişti. Aliko bu açıklamasında Efrîn’de demografik değişim yapılmaması gerektiğini belirtmişti. 

Aliko’nun bu açıklamasının ardından geçen 1 yıllık sürede Efrîn, talan, hırsızlık, gasp ve işkencenin merkezi haline getirildi ve Efrîn’de Kürt varlığı adına hiçbir şey bırakılmadı.

Efrîn’deki hak ihlallerine son verilmesini isteyen ENKS ise halen Türk devletiyle ilişkilerini sürdürüyor. Efrin içinde kalan ENKS’liler ve MİT-ENKS ortak yapımı “Efrin Sivil Meclisi” Türk devleti için istihbarat ve ajanlaştırma çalışmalarına devam ediyor.

ENKS her fırsatta Kuzey ve Doğu Suriye’de PYD ve YPG’nin zulmettiğini söyleyip Roj peşmergelerinin bu alana yerleştirilmesi gerektiğini işaret ediyor. Fakat Efrîn’deki çetelerin zulmünü itiraf edip açıklama yapmak zorunda kalmış olmasına rağmen  “Roj Peşmergeleri Efrîn’de yer almalı” gibi bir beyanına henüz rastlanmış değil. 

İŞGALE MEŞRUİYET KAZANDIRMA

Türk devleti onlarca uçak, yüzlerce tank, top, on binlerce asker ve çeteyle Efrin işgal harekâtını başlatmış, Efrîn halkı 58 gün boyunca yüzlerce şehit vererek direnmişti. ENKS de bu işgal harekâtına kendileriyle bağı olduğunu gizlediği 6 çeteyle katılmıştı.

Efrîn Demokratik Özerk Meclisi, 16 Mart tarihinde, halkın büyük bir katliamla yüzyüze kalmaması için Şehba’da direnişini sürdürme kararı almıştı. Bu karar doğrultusunda 16-18 Mart tarihleri arasında Efrînlilerin yaklaşık yüzde 65’i şehirden çıktı. Türk devleti ve çetelerinin Efrîn şehir merkezine girip Kürtlerin sembolü olan Demirci Kawa heykelini yıktığı gün Antep’te MİT ve ENKS tarafından “Efrîn Kurtuluş Kongresi” adıyla düzenlenen toplantıdan kontra bir oluşum olan “Efrîn Yerel Meclisi” ortaya çıkarıldı. Bu meclisin sözcülüğüne de yine ENKS, MİT ve çete gruplarıyla bağlantılı olan 2013 yılında Efrîn’de gerçekleştirilen iki patlamanın talimatını veren Hasan Şindi getirildi. 

Şindi, Efrîn'in Efrînliler tarafından yönetileceğini söylerken, 18 Mart’tan itibaren Türk devleti çetelerinin Efrîn’de yaptığı talan görüntüleri tüm dünya basınına yansıyordu.

ALİKO’NUN SİPARİŞ AÇIKLAMASI

İşgalin fiili olarak gerçekleştiği ve kontra meclisin kurulduğu güne kadar işgali desteklemesi ve işgale katılmasının gizli kalmasını isteyen ENKS yetkilileri, sözde meclisin kurulmasının ardından demeçler vermeye başladı.

ENKS yöneticilerinden Fuat Aliko 29 Mart’ta Rudaw’a konuşarak, “Efrîn halkının kendi kendini yönetmesi için anlaşma sağlandı” diyordu. Aliko, ÖSO’nun  halkın geri dönmesi için kapıları açtığını ama YPG’nin engellediğini iddia ediyordu.

Adının açıklanmasını istemeyen bir kaynağımız, Aliko’nun, bu açıklamayı tamamen MİT’in istemi doğrultusunda, Efrîn işgalini meşrulaştırmak için yaptığını belirterek, şunları söyledi:

"23 Mart 2018 tarihinde Ankara’da Kamuran Haco, İbrahim Büro, Hawas Agit’ten oluşan bir heyetle Türk Dışişleri'ne bağlı yetkililer arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Bu görüşme de diğerleri gibi Mesut Barzani’nin bilgisi dahilindeydi. Bu toplantıda Kürt heyeti Efrîn’de ÖSO’nun yaptığı hak ihlallerinin ENKS ve Türk ordusunu zorda bıraktığını söyledi. Efrîn’de sadece polis ve yerel meclisin görev alması gerektiğini söyledi. Fakat Türkler bu taleplerini karşılayacaklarına dair hiçbir şey belirtmediler. Tek söyledikleri ENKS’nin Efrîn konusunda ortakları olduğuydu. Aliko, açıklamasını yaparken tamamıyla Türk devletini memnun etmeyi ve kendi kamuoyunda yükselen tepkileri dindirmeyi hedefliyordu."

‘EFRÎN'İ EFRÎNLİLER YÖNETECEK DEDİ’ AMA…

Fuat Aliko, "Efrîn'i Efrînliler yönetecek" derken ne kadar saygısız olduğunu ortaya koyuyordu. Zira Efrîn’in işgalden önce Efrînlilerden oluşan bir meclisi ve demokratik yönetimi vardı.  Ama Aliko "Efrîn’i Efrînliler yönetecek" derken PYD karşıtı ENKS’li Kürtler ve Suriye savaşı sürecinde Türkiye’ye kaçmış ve ona bağlı bazı çete gruplarının ailelerini kastediyordu.

Fakat Efrînlileri katleden ve yerinden göç etmesine neden olan Türk devletinin, kendisine bağlı kesimlerin hele hele işbirlikçi de olsalar ENKS’li Kürtlerin Efrîn’i yönetmesine izin veremeyeceğini daha baştan hissettiren bir açıklama da kontra meclis sözcüsü Hasan Şindi’den geldi. Hasan Şindi açıklamalarında sanki kurulan kontra meclis Efrîn’e gidip Efrîn yönetiminde yer alacak gibi bir hava yaratırken, bir yandan da “Efrîn Antakya’ya ait olacak” diyerek Efrîn’i gerçekte kimin yöneteceğini itiraf ediyordu. 

ŞİNDİ: ARAPÇA EĞİTİM DİLİ OLMALI

Hasan Şindi, 1 Nisan 2018 tarihinde Yeni Şafak gazetesine verdiği demeçte, bu meclisin ve ENKS’li Kürtlerin Efrîn’de nasıl bir rol ve işlevi olacağının işaretlerini de veriyordu. “PKK’nin bölgede ektiği fitne tohumlarını 2 ayda tamamen bitirmek mümkün değil. Burada sürekliliği olan bir mücadele metodu geliştirmek ve bu tehlikeyi tamamen bertaraf etme konusunda Türkiye ile ortak çalışmalıyız." diyordu. 

Efrîn’de ENKS’lilerin rolüne ilişkin elde ettiğimiz bilgiler; ENKS’lilerin Efrîn’de kalan kısmı, sadece yurtsever Kürtlerin istihbaratlarını Türk devletine vermek, yine YPG ve YPJ’nin eylem geliştirmesini engellemek için bilgi toplamakla sınırlı.

Yine Şindi aynı açıklamasında “Zorunlu hale getirilen Kürtçe yerine Arapça yeniden eğitim dili olmalı. Ancak Kürtçenin de müfredatta ek ders olarak yer almasını isteyeceğiz” demişti.  Türk devleti Şindi’yi boşa çıkarmadı. Bugün Efrîn’de Kürtçe eğitim ve Kürtçe konuşmak yasak. Eğitim dili, sokak isimleri, tabelalar Türkçe ve Arapça. 

DEMOGRAFİ DEĞİŞTİRİLDİ

ENKS’li Fuat Aliko, 29 Mart 2018’de yaptığı açıklamada, "Efrîn demografisi değiştirilmemeli" demişti. Fakat Efrîn’e 18 Mart tarihinden itibaren Guta, Türkiye ve İdlib’den getirilen en az 70 bin mülteci yerleştirildi. 

Şu anda Efrîn’de yaşayan Kürtlerin durumu oldukça kötü. Kürtler sürekli olarak evlerinden ve yerlerinden çıkartılarak onların yerine, farklı bölgelerden getirilen Arap ve Türkmenler yerleştiriliyor. Özellikle, Bilbilê, Reco ve Mabata ilçelerinde bu yapılıyor.

Türk devleti işgalden önce Efrîn halkının kurduğu meclislere bu mültecileri yerleştirdi. Ve yerel meclisler kurduğunu söyledi. Efrîn merkez, ilçeler, mahalleler ve köyler için muhtar atamış durumda. Yine Guta ve diğer bölgelerden getirdiği Araplardan Ak Sakallılar Meclisi’ni kurdu. Özellikle Bilbile ilçe merkezine ve kırsalından Cindirese ilçesine bağlı Hemamê köyüne kadar olan bölgeye Türkmenleri yerleştirerek onlar için özel bir meclis kurdu.  Tüm bu meclislerde, 18 Mart’ta kurulan “Efrîn Sivil Meclisi” de Hatay Valiliği'ne bağlı çalışıyor ve valilik talimatlarını uygulama dışında hiçbir inisiyatifi bulunmuyor.

ENKS VE MECLİS’İN TEK GÖREVİ; İSTİHBARAT TOPLAMAK

Antep’te “Efrîn Yerel Meclisi” ismiyle kurulan kontra meclis yöneticileri işgalden bir süre sonra yönetimlerini belirleyip Efrîn’e geçseler de şu anda da Efrîn’de bu kontra meclis adıyla çalışmalar yürütülse de elde ettiğimiz bilgiler Hasan Şindi başta olmak üzere hiçbirinin Efrîn'de kalamadığını gösteriyor.

Türk devleti çetelerinin baskıları nedeniyle ENKS’nin kendi kitlesinin de büyük bölümü, bu meclisin yöneticileri de Efrîn’den göç ettiler. Türk devleti çeteleri yoluyla bunları korkutup, pasifleştirerek işbirlikçi bile olsa Efrîn'de Kürt adına hiçbir etkinliğin kalmasına izin vermedi.  Efrîn işgalinin ilk iki ayında “Efrîn Yerel Meclisi” adına sürekli basına demeç veren Şindi’den aylardır ses çıkmaması bu durumu işaret ediyor.

Şu anda bu meclisin Efrîn’de yürüttüğü tek çalışma MİT için yurtsever Kürtlerin bilgilerini toplamak ve Hatay Valiliği için sicilleri almak. Ayrıca bu meclise bağlı çalışan ENKS’liler yerel polis teşkilatında ve köylerde YPG, YPJ ve Efrînli direnişçiler hakkında istihbarat topluyorlar. 

ENKS’YE SORULAR 

Fuat Aliko’nun 29 Mart 2018 günü “Efrîn’i Efrînliler yönetecek” söyleminin ardından, geçen bir yılda Efrîn’de talan, gasp, tarih, doğa ve kültür kırımından başka hiçbir şey yaşanmazken, ENKS işgalin 1. yıl dönümünde sözde işgale tepki gösteren bir açıklama daha yayımladı. Efrîn’de silahlı gurupların, hırsızlık, gasp, kaçırma ve talan gibi suçları işlemeye devam ettiğinin belirtildiği açıklamada, Suriye’deki tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesi, uluslararası toplumun Suriye krizine bir çözüm bulması, Kürtlerin haklarının garanti altına alındığı federal ve geniş katılımlı yeni bir sisteme geçilmesi için adım atılması çağrısında bulundu.

ENKS’nin Efrîn işgalindeki suç ortaklığı halen devam etmekteyken, bu açıklama akıllara şu soruları getirdi:

-Demokratik Özerk Yönetim güçleri ve Kuzey Suriye’deki demokratik güçler, tüm halkların haklarının garantiye alındığı federasyon ve özerklik sistemini önerirken, ENKS, neden Türk devletinden yana tavır belirleyerek federasyona karşı çıktı?

-ENKS, PYD ve YPG’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de zulüm uyguladığını, Türk devleti için tehdit olduğunu bu nedenle yerel bir güç olduğunu iddia ettiği Roj peşmergelerinin Kuzey ve Doğu Suriye’de yerleştirilmesini dayatırken, Roj peşmergeleri neden Efrîn’de görev yapmıyor? Eğer Roj peşmergeleri yerel ve Kürtleri koruyan, Türk devletinin çıkarlarına zarar vermeyen güçlerse neden Efrîn’de onlar değil de Arap ve Türkmen çeteler bulunuyor?

-Kendi iç kamuoyunda bile en ufak bir eleştiriye göz yummayan Türk devletinin bu açıklamadan yaşayacağı rahatsızlığı düşündüğümüzde, ENKS kitlesinin Fuat Aliko, İbrahim Büro, Kamuran Haco, Siyamend Haco, Abdülhekim Beşar vb. MİT'le göbekten bağlı yöneticilerinin politikasına tepkisi daha fazla mı artmıştır?

-Suriye iç savaşı boyunca ÖSO ve “Suriye Muhalefeti”yle birlikte hareket etmediği için PYD ve YPG’yi rejim yanlısı olmakla suçlayan ENKS, KDP’nin Bağdat'la ilişkilerini iyileştirmesinin ardından Neçirvan Barzani’nin “Suriyeli Kürtler Şam’la uzlaşmalı” sözleriyle ifade ettiği politik değişim temelinde mi hareket etmektedir?